![]() |
Hem varsınız, hem yoksunuz bu şehirde... Yolculuklarımın birinde işler istediğim gibi gitmedi. Üniversite öğrencisi bir delikanlı ile yan yana gelmiştik. Elinde gitarı, kaşında ve kulağında gümüş küpesi, uzun saçları ve bir hayli bol giysileri ile sıra dışı görünüyordu. Üstelik okumakta olduğum kitaptan başlayarak, güncel olaylara kadar pek çok konuda konuşmaya beni de konuşturmaya çabalıyordu. Bir süre sonra pes edip kitabı kapattım. Üniversiteye gidiyor olmanın heyecanına hayatı öğrenme çabası da eklenmiş görünüyordu delikanlı için. Molalar haricinde, yol boyunca lafladık. Otobüsümüz arabalı vapurdan inmiş İstanbul'a az kalmıştı. Bizim delikanlı bir süre sustu ve sisli İstanbul sabahına baktı "oldum olası anlayamadım bu İstanbul'u. Büyük, hem de çok büyük bir şehir var ortada ama "İstanbulluyum" diyeni ara ki bulasın" dedi. Nereli olduğunu sordum. Bakırköy'de doğup büyüdüğünü, halen Bakırköy'de yaşadığını, anne ve babasının da doğma büyüme Bakırköylü olduğunu öğrendim. Ancak kendini İstanbullu olmaktan çok Bakırköylü gibi hissettiğini anlattı. - Annen baban ne diyorlar bu duruma? - Anneme göre onların Bakırköy'ü ile benim doğup büyüdüğüm Bakırköy arasında çok fark varmış. Ben fazla fark göremiyorum. Annem eski fotoğrafları göstererek bazen kendi Bakırköy'ünü anlatmaya çabalıyor. Ona çok şey anlatan fotoğraflarda ben fazla bir şey göremiyorum. Görebildiğim kadarıyla binalar yenilenmiş, insanların kılık kıyafetleri değişmiş ve sanırım hayli kalabalıklaşmış Bakırköy. O kadar... - Belki de, genç olduğun için hayat daha yavaş akıyor gibi geliyordur sana. - Bilemem. İnsanlar aynı insan, sokaklar caddeler aynı, hatta geçen yıllara rağmen ciğercilerin önlerindeki kediler bile değişmemiş sanki. Fotoğrafların birindeki kediyi dün de aynı sokakta görmüş gibiyim. Benim için değişen bir şey yok Bakırköy'de... Peki İstanbul için ne düşünüyorsun, İstanbul'u sevmiyor musun? diye sordum. Bir süre sustu. Dışarıya baktı. Sonra dönüp gözlerimin içine bakarak; - İstanbul'da yaşıyorum ama o beni korkutuyor. İstanbulluyum diyemiyorum. Çevremde İstanbulluyum diyen de yok. Annem ve babamdan da duymadım hiç İstanbulluyum dediklerini. Babamın anlattıklarına bakılırsa eskiden varmış İstanbullu birileri buralarda. Bizimkilerin eskiyi bu kadar hasretle anmaları da bunun için sanırım. Ne olmuş, nereye gitmiş, bu İstanbullular bilen yok... Ya da biliyorlar ama söylemeye dilleri varmıyor... Kendini İstanbullu hissettiğin hiç olmadı mı? diye üsteledim. - Uzak bir yere gittiğimizde sözgelimi Anneannemin yanına Mersin'e gittiğimde soranlara İstanbulluyum diyebiliyorum. O zaman da genellikle neresinden? diye soruyorlar. Sanki kimse İstanbul'un tümünün ne anlama geldiğini bilmiyor. Ya da şehir artık tümüyle anlaşılamayacak, anlatılamayacak, her şeyiyle yaşanamayacak kadar büyüdüğü için böyle görünüyor insanlara. - Arkadaşlarının arasında İstanbullu yok mu? - Yok. Arkadaşlarımın arasında da İstanbulluyum diyenine rastlamadım. Herkes doğup büyüdüğü semtin adıyla anılıyor. Ben Bakırköylüyüm ama İstanbullu değilim. Şehir öyle büyük ki, içinde olduğunuzu bilmenize, anlamanıza fırsat vermiyor. Ancak uzaklaşınca biraz anlıyor ve özlüyorsunuz... Delikanlının düşünceleri ilgimi çekmişti. İlginç değil mi? diye devam etti. - Bakırköylü olarak varsınız, İstanbullu olarak yoksunuz. Sanki bir yönünüzle var, bir yönünüzle de yoksunuz bu şehirde. Annem, babam ve benim gibi pek çoğu için de bu durum böyle sanırım... Tekrar sisli İstanbul sabahına baktı. Köprünün üzerinden geçerken şehrin her şeye karşın olağanüstü güzelliğinden, dünyada içinden deniz geçen böylesi güzellikle bir şehir olamayacağından, İstanbul'da yaşıyor olmanın ayrıcalık olduğundan söz ettik. Terminalde ayrılırken sana bir sır vereyim mi? dedi. Dinliyorum dedim. - Kediler... Kediler, biliyor İstanbullu olmanın ne demek olduğunu. - Nasıl yani? - Sen hiç İstanbul'un kedisiyle Bakırköy ya da başka bir semtin kedisi arasında fark görebiliyor musun? - Hayır, göremiyorum. - Onlar biliyor İstanbul'un tümünün ne anlama geldiğini. Sanırım, şu arayıp da bulamadığımız İstanbulluları ve İstanbullu olmayı gün gelecek kedilerinden öğreneceğiz bu şehrin. Vedalaştık. Çantasını ve gitarını aldı. Arkasında ıslığından kalan tanıdık bir melodi bırakarak otobüsten indi ve gitti. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:32 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.