![]() |
Nergis ve frezya Gri, soğuk bir kış günüydü. Caddeden geçen aracın sıçrattığı su yüzünden üstüm başım çamur olmuş, ıslanmıştım. Dahası sıçrayan sudan kaçabilmek için yaptığım hamle kaldırımdaki çiçekçi tezgahını devirmeme neden olmuştu. Bir yandan üstümü temizlemeye bir yandan da çiçekçi teyzenin devrilen çiçeklerini toparlamaya uğraşıyordum. Hem öfkeli hem de mahcuptum. Çiçekçi teyzemiz Bakırköy çarşısında yeni yapılan büyük alışveriş merkezinin karşı köşesinde senelerdir küçük tezgahında çiçek satardı. Çarşının çiçekçi teyzesiydi. Bildim bileli oradaydı. Onun da canı sıkılmıştı bu aksilik için ama yine de teselli etmeye çalışıyordu, beni. Dinç görünse de yüzündeki kırışıklıklar yaşını gizlemesine engel oluyordu. Öfkeli halde etrafa saçılan çiçekleri tekrar kovalarına yerleştirmeye çabalıyordum. O ise belli belirsiz şarkı mırıldanarak sakin tavırlar ile çiçeklerini yerden alıyor yapraklarını ayıklıyor, temizliyor severek okşayarak yerleştiriyordu, yerlerine. Kısa sürede devrilen tezgah rengarenk görüntüsüne kavuşmuştu. Çiçekçi tezgahının ne denli güzel olduğunu o güne kadar fark etmediğimi düşünürken öfkem de yatışmaya başlamıştı, sanki. Çiçekçi hanım bir demet nergis uzattı. Umarım çiçek hediye edecek birilerin vardır? dedi. Şaşırmıştım. - Niçin sordunuz? - Ne bileyim. İnsanlar çiçek almaz oldu. Çiçek götürecek kimseleri bile olmayan çok kişi var ortalıkta. Garip bir yalnızlık sanki. Teşekkür edip uzattığı nergis demetini aldım. Nergisler kokusu ve canlılığı ile boynuma sarıldılar sanki. Cebimdeki ıslak paralardan birini uzattım. Bozuk para çıkmayınca çırağını verdiğim parayı bozdurmaya gönderdi. Bu arada üstümü kurulamaya çalışıyordum. Çiçekçi kadın söylendiğimi görünce dayanamadı: - Hiç söylenme beyim. Vardır her işte bir hayır. - Daha ne hayır olsun. Görmüyor musun halimi? - O araba çamur sıçratmasa çarpıp devirdiğin bu güzelim çiçek tezgahını göremeyecek, aldığın bir demet çiçek ile sevdiğini mutlu edemeyecektin. Ben de evdeki hasta eşime ekmek götüremeyecektim. Yirmi yıldır o köşede çiçek sattığını, eskiden evinin bahçesinde yetiştirip sattığı çiçekler yerine artık hazır çiçek alıp sattığından söz etti. Yaşlandığından soğuklara tahammül edemediğinden ama hasta kocasına da baktığı için çalışmak zorunda olduğundan dem vurdu. Bu arada bizim para bir türlü bozulamamıştı, çırak dolaşmaya devam ediyordu. Gelip geçenlerin ise o çiçekçiyi ve güzelim çiçeklerini gerçekten görmediklerini fark ettim. Önünden geçip gidiyorlardı ama hep telaşları varmış gibi hiçbir yere bakmıyorlardı. Elinde cep telefonu ile konuşan iri yarı siyah paltolu olan beyefendi ile az daha çarpışıyorduk. Elimdeki nergislerin kokusu ise biraz önceki öfkemi alıp götürmüştü sanki. Eşini sordum. Bakırköy çarşısının eski esnaflarından olduğunu, büyük alışveriş merkezinin açılması ile birlikte çarşıda kapanan pek çok esnaf dükkanı gibi dükkanını kapatmak zorunda kaldığından. O üzüntü ve sıkıntı nedeniyle kocasının felç geçirdiğini anlattı. - Her şey bu alışveriş merkezi açıldıktan sonra geldi başımıza. Bu çarşının yerinde eskiden yağ fabrikası vardı. Bakırköy´ün gözbebeğiydi. İşçileri, onların aileleri ve tüm Bakırköy esnafını geçindirirdi o fabrika. Bırak çalışan işçilerini, kocam dahil tüm Bakırköy esnafı o fabrika için hayatlarını verirlerdi. - Yani? - Anlamıyor musun? Burada eskiden fabrika vardı. Üretir ve kazanırdık. Herkes buradan geçinirdi. Bir keresinde sel bastı buraları. Fabrikanın işçileri, aileleri ve tüm esnaf yardıma koştu. - Sonra ne oldu? - Fabrika kapandı. İşçiler dağıldı. Esnaf zor günler yaşadı ama direndi. Ne zaman fabrikanın yerine alışveriş merkezi yaptılar o günden sonra çarşıda hayat bitti. Susuz kalmış çiçekler gibi yılların esnafları tek tek kapatıp terk ettiler çarşıyı. - Peki şu anda durum nedir? - Ne olsun? Bakma sen bu insan kalabalığına, çarşıda kimse dolaşmaz oldu, herkes alışveriş merkezine gidiyor artık. Bu sokaklar öldü sanki. O güzelim fabrikayı alışveriş merkezine çevirenler çok insanın ahını aldı. Gün gelir onlardan da çıkar bunun acısı. Çırak parayı bozdurup gelmiş para üstünü denkleştirmiştik. Yine de böyle bir alışveriş merkezi Bakırköy için kazanç değil mi? diye üsteledim. Gülümsedi. Tezgahından uzanıp aldığı bir demet frezyayı elimdeki nergis demetine ekledi. - Bu da benim hediyem olsun. Nergisin kokusuna frezyanın kokusu karışınca çok daha güzel olur. Burası zamanında bu nergis ve frezya gibi insanlar ile güzeldi. Bakırköy insanı bu fabrikanın üzerine titrerdi. Gururuydu Bakırköy'ün. - Şimdi öyle değil mi? - Şimdi bu alışveriş merkezi yansa, yıkılsa kimsenin umuru değil. Onu seven, kollayan üzerine titreyen insanlar olmayınca ne yapayım ben böyle güzelliği. Ayrıldı artık nergis ile frezya. Derin bir iç çekti ve dönüp tezgahı ile ilgilenmeye koyuldu. Kafamı kaldırıp önce alışveriş merkezinin gösterişli ışıklarına sonra az önce devirdiğim rengarenk çiçekçi tezgahına baktım. Hava kararıyordu. İnce bir yağmur başlamıştı. Tezgahtaki çiçekler ile ilgilenen küçük kız çocuğuna tek tek çiçeklerin isimlerini sayıyordu bizimki. Teşekkür edip yanlarından uzaklaştım. Elimdeki nergis ve frezyanın güzelliği, kokusu az sonra bindiğim kalabalık minibüsteki insanları da etkilemişti sanki. Yağmur giderek hızlanıyordu. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Kaynak: Ekolay |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:30 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.