Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Çekim Yasası (http://www.hayatimdegisti.com/forum/cekim-yasasi/)
-   -   ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN (http://www.hayatimdegisti.com/forum/cekim-yasasi/372875-anlamadiginiza-yanlis-demeyin.html)

uyguner 15-08-2009 12:22 PM

ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
Bazı insanlar Secret adı altında sunulan bilgilerin pek çok şeyi açıklamakta yetersiz olduğunu bu yüzden de doğru bir bilgi olmadığını veya doğru olsa bile evrendeki en güçlü yasa diye tabir edilmemesi gerektiğini söylemektedirler. Bunu söylerken dayandırdıkları düşünceleri milyonlarca insanın öldüğü olaylar olmaktadır.
Bu insanlar demektedirler ki “Eğer bu yasa kesin doğru bir yasa ise savaşı istemeyen insanlar veya öldürülmeyi hiç düşünmemiş olanlar niye öldürülüyor ve savaşın içine çekiliyor?” Buna cevabım şu olacaktır. İlk önce dediniz ki “savaşı istemiyorlar” Bunu söylerken ne dediğinizin farkında mısınız? Savaşı istemiyorum derken Secret'a göre kelimelere değil düşüncelerimize odaklanılıyor. Savaş ve savaşla ilgili her türlü düşünce akıldan geçiyor. Mesela dini kaynaklar bize “kişi için ancak niyetinin karşılığı vardır” derken aynı şeyler kastedilmiyor mu?
Gelelim ikinci cümlenize “öldürülmeyi hiç düşünmemiş olsa bile” demiştiniz. İşte bu noktada çok basit bir şey farkedilmeyerek inkara gidilmektedir. Şunu bilelim ki biz insanlar şuurlu ve düşüncelerimizin farkında olarak yaşamadığımız için kolayca etki altına girebiliyoruz. Ölmek bizim düşüncemizde yer almayabilir belki ama biz aklımızdan geçen bazı düşünceleri “başkasının düşüncesi benim değil” diyerek saçma bir mantık üretiyoruz. Başta gerçekten ölmeyi düşünmezsiniz ama öldürmek isteyen bir insanın bulunduğu yerde o kişinin bu öldürme isteğinden haberdar olduğunuz için onun düşünceleri sizin düşünceniz haline gelir. Falanca kişi binlerce insanı öldürdü, derken başkasının yaptığı bir şeyden bahsediyor gibiyizdir ama düşüncenin çıktığı kaynak biziz ve bu yüzden düşünce kaynağına geri dönecektir. Mesela bu mantıkla dedikodu, gıybet, yalan ve iftira gibi şeyler yasaklanmıştır.
Yani başkalarının düşüncelerini kendi düşüncelerimiz haline getirmemizden kaynaklanıyor “düşünmüyoruz ama başımıza geliyor” dediğiniz olaylar. Bazı insanlar şöyle diyebilir: “Ama mesela daha ben ölme hakkında hiçbir şey düşünmezken adam gelip bana ateş ediyor, buna ne demeli?” Bu insan aslında şuurlu yaşamayan ve düşündüğü şeylerin farkında olmayan insandır. Neden? Çünkü bu insan bu olayı yaşamadan önce sık sık “ortalık kötü her yerde adam öldürüyorlar, çarşıya çıkınca dikkatli olmak lazım” gibi şeyleri veya “yahu bu devirde en yakınına bile güvenmeyeceksin, maazallah yani insan en yakınından bile kötülük görebilir” gibi düşünceleri akıldan geçirmiştir. Düşündüğünüz şey hemen gerçekleşmez. Gerçekleşme ortamı bulduğu ilk fırsatta gerçekleşme ihtimali çok yüksektir.
İşte açıklamam bu kadar. Umarım bir şeyler kavramışsınızdır. (UYGUNER)

uyguner 15-08-2009 01:18 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Eee? Hİç yorum filan yok mu?

arztrkm 15-08-2009 01:38 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
peki o ölen bir bebek ise ne diyeceksiniz..o da mı düşündü ?

arztrkm 15-08-2009 03:20 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
sevgili uyguner

yorum yok mu dediniz yorum yaptık.
peki nerdesiniz :)

hayathan 15-08-2009 07:07 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Burada karmaya inanmak gerekir bence..

uyguner 15-08-2009 08:47 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Burdayım burdayım! Bebeklerle ilgili bir örnek sordunuz sanırım. Cevap vereyim. Yazımda ne demiştim? Bir düşünce kimden çıkarsa çıksın "ben"e ait bir düşüncedir. Yani öteki başkası değil, öteki bendir. Bu yüzden bebeğin ailesi bebeğin başına bir şey gelmesi konusunda sürekli korkan birileriyse bu olay gerçekleşmiştir. Demek istiyorum ki bazılarımız bazılarımızın amaçlarının gerçekleşmesi için bir araç konumuna düşebilir. Anne babanın bebeğimize bir şey olacak endişesinin gerçekleşmesi için bebekleri araç olmuştur. Biz de bazen bu şekilde başkalarının amaçlarının gerçekleşmesi için araç olabilir. Düşünelim ki Kuranda "herşey çift yaratıldı" denilmektedir. Yani insan hem amaç sahibi bir varlık olabilir hem de bir amacın gerçekleşmesi için araç olabilir. Mesela benim okuma amacımda öğretmen araç olur. Öğretmenin mesleğini icra edebilmesi için ben araç olurum. Umarım anlatabildim. Eğer "araç" olma ifadesi ağır bir ifadeyse şimdiden özür dilerim ama başka bir kelime ilk bakışta aklıma gelmedi.

uyguner 16-08-2009 10:09 AM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Başka sorusu olan veya yorum yapmak isteyen?

arztrkm 16-08-2009 02:10 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
peki o zaman , o bebek ailesinin düşüncelerinin kurbanı olması sebebiyle bu dünyada haksızlığa uğramış olmuyor mu?
Onun kendi düşünceleri ile yaratacağı bir dünyayı yok etmeye kimin hakkı var ?
O zaman bizim düşüncelerimizin , başkaları tarafından henüz eyleme dönüşemeden yok olma imkanı var ...Bu bir kısır döngü yaratır..ne desiniz.?

blue jaloon 16-08-2009 03:20 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
yani bundan ne anliyoruz düsünce düsünceyi doguruyo
ben cümleyi hatirliyor gibiyim daha önce kullanmismiydim acaba:))

uyguner 16-08-2009 05:29 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Şu cümlemi anladığınızı sanmıyorum. "Bir istek kimden çıkarsa çıksın 'ben'im isteğimdir' "

Peygamberimizin şöyle bir hadisi vardır:

"....kendine gelecek olanı atlatamayacağını, elinden gidecek olanı tutamayacağını bilip onaylamadıkça iman etmiş olmaz"

Sanırım kafanda bir şeyler canlanmıştır.

Şimdi şöyle bir bilgi daha vereyim:

1.Bize göre başkaları amaçlarımız için araç
2.Başka birisine göre biz onun amaçları için araç oluruz.

2'ncisi yukarıdaki hadisle paraleldir. Buna göre bizden gidecekleri de bize gelecekleri de değiştiremeyiz. 1.si ise bizim "sorumluluk alanımızdır"

Hani deriz ya.."Kardeşim madem kader var niye sorumlu oluyormuşuz?" diye. İşte bu yüzden. Yani bu ikili yapı yüzünden. Düşünsenize herşey çift yapılı, erkek-dişi, iyi-kötü filan. Dna sarmalı da ikili sarmal şeklinde. Herşey çift olduğu gibi insana dair herşey de çifttir.

Her zengin, zengin olduğu kadar fakir. Her fakir, fakir olduğu kadar zengin olabilir.

O bebek yukarıda yazdığım maddelerden ikincisiyle muhataptır. Yani kendine gelecek olanı belirleyemeyenlerden. Bu yüzden bunun sorumlusuyla ölüm sonrasında hesaplaşacaktır. Kul hakkı budur işte.

Eğer başımıza gelen bir olayda bize karşı bir haksızlık varsa ve biz bu haksızlıkla savaşacak veya hakkımızı arayacak durumda değilsek, bu hak arama davası ölüm sonrasına bırakılır. buna kul hakkı denir. Bebeğin ölmesine neden olan kişi ölüm sonrasında bebeğe yaptığının aynısıyla karşılık görür. Eğer bıçaklamışsa sürekli bıçaklanma azabı görür. Taki tam karşılığı alınana kadar. Karşılığı alma süresini uzatan bebeğin ve bebekle ilgili olan kişilerin mağduriyet durumudur.


Yani o bebeğin senin dediğin gibi yaşama hakkı elinden alındığı için bebeğin kendinden bu hakkı alana karşı kendini savunma durumu ortaya çıkmıştır.


Eğer inançlı biri değilsen bunları saçmalık olarak değerlendirebilirsin belki. Ama kul hakkı denen olay var burada benim diyeceğim bu....

Ailesinin düşüncelerine gelince, onlar bu konuda "bilerek yapmış olma" ve "bilmeyerek yapmış olma" kıstaslarıyla sorumludur. Eğer başımıza bir şey gelirse endişesinin sonucunun aynı endişenin gerçek olması olacağını bilen ve bunu bilerek yapan kişilerse veya bu konuda bilinçli olan kişilerse o zaman aile bu durumdan sorumlu olur. Ama bilinçli değilse ve öğrenme imkanı yoksa o zaman sorumlu olmaz. Ama onlara bebeklerinin ölümüne kendi düşüncelerinin de bir neden olduğu ölüm sonrasında gösterilir. O sırada yaşayacakları pişmanlık onları cezası olur. Yani bir nevi bilmeyerek bebeklerinin ölümünü istemiş olurlar. Ölüm sonrası ise yaşayacakları pişmanlık cahilliklerinden olacaktır.

Neyse ya. Umarım anlatabilmişimdir.

arztrkm 17-08-2009 12:30 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
teşekkür ederim...:)
zaman bulukça tartışalım bu konuları...

Işıldayan Safir 17-08-2009 12:53 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
ilginç bi konu daha önceden düşünmemiştim böyle bi şey hiç de duymamıştım teşekkürler

Muallim 21-11-2012 01:14 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Konu sahibi aktif değil belki ama yazmadan geçemeyeceğim

Öncelikle şahsen Çekim Yasası’nda gerçeklik payı olduğuna inanıyorum.

Ancak verdiğiniz cevaplar benim açımdan hiç tatmin edici değil. Kitlesel felaketler, globalleşen terör, holokost, öjeni gibi vahşetleri, bunlara maruz kalan insanların bilinçaltlarındaki olumsuz imgelere bağlıyorsunuz anladığım kadarıyla. Yani zalimlerin değil mazlumların suçu oluyor.

Kitlesel felaketler hakkında Rhonda Byrne ile aynı düşünüyorsunuz. The Secret yazarı Rhonda Byrne'ye göre terör ve soykırım kurbanları bu olayları düşünceleriyle kendileri çekerler. Bir telefon ropörtajında Byrne, Ruanda'daki tecavüze uğrayan ve öldürülen kadınlarla ve çocuklarla ilgili bir soruya verdiği cevap aynen şu şekilde:

Alıntı:

'If we are in fear, if we're feeling in our lives that we're victims and feeling powerless, then we are on a frequency of attracting those things to us ... totally unconsciously, totally innocently, totally all of those words that are so important.'

"Eğer korku içinde yaşarsak, eğer kurban ve çaresiz olduğumuzu hissedersek, bu şeyleri kendimize çeken bir frekans yayarız... Tamamen bilinçsizce, tamamen masumca, tamamen öylesine önemli olan kelimelerle."
1994 yılında gerçekleşen Raunda soykırımında yaklaşık 800,000 Tutsi katledildi. Bunun cevabı Secretçılar göre şu: Onlar neyi istediklerine değil, neyi istemediklerine odaklanıyorlardı (“ailemi katletme”).

Aynı şekilde Yahudi holokostu da soykırıma direnç göstermeleri yüzünden gerçekleşti.

Bildiğiniz gibi 20. yüzyıl “felaketler asrı” olarak nitelendirilir ve bu asır savaşlara, toplu katliamlara ve küreselleşmiş terör olaylarına sahne olmuştur. Bu olayların bilançosu yaklaşık 100,000,000 ölüdür. 100 milyon insan “savaş karşıtı” olduğu için mi öldü. Ya da anti-terör organizasyonlarının artması, komünizme karşı NATO ve CENTO’nun kurulması, anti faşist kuruluşların yaygınlaşması da bu tür yıkıcı olayları “çekmiş” olabilir değil mi? Sonuçta The Secret sloganlarında biri de “neye karşı koyarsan o ısrarla olmaya devam eder.”

Ancak felaketlerden zalimleri değil de mazlumların imgelerini sorumlu tutmak sadece anti-hümanistik değil aynı zamanda absürd bir bakış açısı olacaktır.

Sizin dediğinizi kabul edelim ve “neye direnirsek o başımıza gelir” mottosu ile gerçek hayata bir bakalım.

Hipokondriyaklar (hastalık hastaları), kanser araştırmacıları, sinema oyuncuları ve sapıklar o kadar hissetmelerine, imajine ve vizualize etmelerine rağmen neden hayal ettikleri durumları kendilerine çekmezler? (Ki bunları "Eğer çekim yasası doğruysa" başlığında ayrıntılı olarak tartıştım.)

Alıntı:

uyguner Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 474489)
Burdayım burdayım! Bebeklerle ilgili bir örnek sordunuz sanırım. Cevap vereyim. Yazımda ne demiştim? Bir düşünce kimden çıkarsa çıksın "ben"e ait bir düşüncedir. Yani öteki başkası değil, öteki bendir. Bu yüzden bebeğin ailesi bebeğin başına bir şey gelmesi konusunda sürekli korkan birileriyse bu olay gerçekleşmiştir. Demek istiyorum ki bazılarımız bazılarımızın amaçlarının gerçekleşmesi için bir araç konumuna düşebilir. Anne babanın bebeğimize bir şey olacak endişesinin gerçekleşmesi için bebekleri araç olmuştur. Biz de bazen bu şekilde başkalarının amaçlarının gerçekleşmesi için araç olabilir. Düşünelim ki Kuranda "herşey çift yaratıldı" denilmektedir. Yani insan hem amaç sahibi bir varlık olabilir hem de bir amacın gerçekleşmesi için araç olabilir. Mesela benim okuma amacımda öğretmen araç olur. Öğretmenin mesleğini icra edebilmesi için ben araç olurum. Umarım anlatabildim. Eğer "araç" olma ifadesi ağır bir ifadeyse şimdiden özür dilerim ama başka bir kelime ilk bakışta aklıma gelmedi.

Bebeklerin başına kötü bir şey gelmesini (örn. cinsel istismara uğraması durumunu) bu şekilde açıklıyorsunuz ama bu durum Çekim Yasası'yla başkalarının hayatlarına müdahale edilebileceği anlamına gelmiyor mu? Yani ÇY'yi kullanarak başkalarının özgür iradelerine müdahale etmek veya hayatlarını yönlendirmek filan bunlar Çekim Yasası'nda yok diye biliyorum.

Muallim 21-11-2012 01:39 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Yine sormadan edemeyeceğim bir başka husus daha var. Konu ile direkt bağlantılı değil ama The Secretçılar pek çok ünlü ve başarılı insanın SIRRI kullanıp başarıya ulaştığından söz ediyorlar.

Peki neden bu iddialarını kanıtlamak için kontekstinden koparılmış alıntılara yer veriyorlar?

Mesela Churchill'den şu alıntıyı yaparlar:

“You create your own universe as you go along” Winston Churchill

“Siz ilerlerken kendi evreninizi yaratırsınız.”


Oysa Churchill'in sözlerinin orijinaline baktığımızda tamamen farklı bir şeyden söz ediyor:

Alıntı:

“Some of my cousins who had the great advantage of University education used to tease me with arguments to prove that nothing has any existence except what we think of it. The whole creation is but a dream; all phenomena are imaginary. YOU CREATE YOUR OWN UNİVERSE AS YOU GO ALONG. The stronger your imagination, the more variegated your universe. When you leave off dreaming, the universe ceases to exist. These amusing mental acrobatics are all right to play with. They are perfectly harmless and perfectly useless. I warn my younger readers only to treat them as a game. The metaphysicians will have the last word and defy you to disprove their absurd propositions.”
İngilizce’m (henüz) yetersiz olduğu için net bir çeviri yapamayacağım ama anlamsal bir çeviri yapmam gerekirse burada kuzenlerinden bazıları Churchill’e maddenin imgesel olduğunu ve bizim onu düşünmemiz dışında herhangi bir varlığa sahip olmadığını öne süren felsefi bir yaklaşımı kanıtlamaya çalışıyor. Churchill ise bu düşüncelerin saçma olduğunu ve bunların "eğlenceli mental akrobatikler" olduğunu söylüyor.

İngilizce bilenler daha iyisini çevirirse sevinirim.

Yani sizin anlayacağınız “Siz ilerlerken kendi evreninizi yaratırsınız” fikri Churchill'e değil KUZENLERİNE aittir.

Daha bunun gibi birçok context'inden koparılmış alıntı var. Gönderme yaptıkları birçok isim için ise referans sunamıyorlar. Bu durum iddiaların doğruluğuna gölge düşürmüyor mu?

Muallim 21-11-2012 07:05 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
Başka bir örnekten söz edecek olursak; adamlar Hz. İsa'dan yaptıkları alıntıyı da çarpıtmışlar. Söz konusu alıntı şurada:

Alıntı:

Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır.
Şimdi bu söz ilk bakışta Çekim Yasası'nı çağrıştırıyor gibi görünebilir. Bu söz Matta İncil'indeki Dağdaki Vaaz'dan alınmıştır. Bir de bağlamına bakarak okumayı deneyin isterseniz, Çekim Yasası'na benzer bir şey görebilecek misiniz?

Alıntı:

Tanrı’dan Dileyin
7 “Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır. 8Çünkü her dileyen alır, arayan bulur, kapı çalana açılır. 9Hanginiz kendisinden ekmek isteyen oğluna taş verir? 10Ya da balık isterse yılan verir? 11Sizler kötü yürekli olduğunuz halde çocuklarınıza güzel armağanlar vermeyi biliyorsanız, göklerdeki Babanız’ın, kendisinden dileyenlere güzel armağanlar vereceği çok daha kesin değil mi?


12“İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın. Çünkü Kutsal Yasa’nın ve peygamberlerin söylediği budur.”



Dar Kapı, Geniş Kapı
13 “Dar kapıdan girin. Çünkü yıkıma götüren kapı geniş ve yol enlidir. Bu kapıdan girenler çoktur. 14Oysa yaşama götüren kapı dar, yol da çetindir. Bu yolu bulanlar azdır.”



Ağaç ve Meyvesi
15 “Sahte peygamberlerden sakının! Onlar size kuzu postuna bürünerek yaklaşırlar, ama özde yırtıcı kurtlardır. 16Onları meyvelerinden tanıyacaksınız. Dikenli bitkilerden üzüm, devedikenlerinden incir toplanabilir mi? 17Bunun gibi, her iyi ağaç iyi meyve verir, kötü ağaç ise kötü meyve verir. 18İyi ağaç kötü meyve, kötü ağaç da iyi meyve veremez. 19İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılır. 20Böylece sahte peygamberleri meyvelerinden tanıyacaksınız.


21“Bana, ‘Ya Rab, ya Rab!’ diye seslenen herkes Göklerin Egemenliği’ne girmeyecek. Ancak göklerdeki Babam’ın isteğini yerine getiren girecektir. 22O gün birçokları bana diyecek ki, ‘Ya Rab, ya Rab! Biz senin adınla peygamberlik etmedik mi? Senin adınla cinler kovmadık mı? Senin adınla birçok mucize yapmadık mı?’ 23O zaman ben de onlara açıkça, ‘Sizi hiç tanımadım, uzak durun benden, ey kötülük yapanlar!’ diyeceğim.”

Kaynak: İncil: Matta 7
Gördüğünüz gibi Hz. İsa hiç de "benzer benzeri çeker" gibi hızlı çözümler üretmiyor ve yaşamın The Secret'ta anlatıldığı kadar kolay olduğundan bahsetmiyor.

Saadete ulaştıran yolun dar ve çetin oluşundan, bu yolda çok düşmanlarla karşılabileceğimizden söz ediyor.

Ayrıca 25 yılını bir papaz olarak geçiren psikoterapist Bob Beverley "“Dileyin, size verilecek; arayın, bulacaksınız; kapıyı çalın, size açılacaktır." sözünün dilbilimsel analizini şöyle yapıyor:

Alıntı:

Şimdi İncil’in ciddi bir öğrencisiyseniz, bu kelimelerin yazıldığı orijinal dili öğrenmeye uğraşabilirsiniz. Bu dil, Antik Yunanca’dır. 25 yıldır rahip olmama rağmen, diller alanında da kuantum fiziğinde olduğum kadar kötüyüm ve bu yüzden, benden fizikle veya bu satırlar dışında Yunanca ile ilgili bir şey duyamazsınız.“Dileyin”, “arayın” ve “çalın” kelimeleri, süreklilik belirten aorist* kalıpta kullanılmıştır ve sürekli, bitmeyen bir eylemi ifade eder; yani “daima istemeye devam edin, daima aramaya devam edin ve daima çalmaya devam edin” denmektedir.

(*) Geniş zaman, muzari, bazı dillerde kesinlikle zaman bildirmeyen zaman; özellikle Yunanca’da haber kipinin geniş zamanı (E.N.)
Ve bu din adamı Hz. İsa'nın bu sözünü şöyle yorumluyor:

Alıntı:

Dolayısıyla, Hz. İsa “dileyin, arayın, kapıyı çalın” derken, bilimsel veya felsefi bir tez sunmuyordu. İnsanların hayatlarında bir şeyler yapmaya başlamaları için çarpıcı bir şekilde uyandırmaya çalışıyordu. Arkamıza yaslanıp oturduğumuz, hiçbir şey yapmadığımız ve başkalarının bize bakmasını umduğumuz yaygın bir insanlık kusuruyla mücadele ediyordu. Psikoterapi dünyasında, buna “pasif bağımlı kişilik bozukluğu” denir.
Sonuç olarak çaresizlik, kararsızlık ve başkalarına yapışma gibi sosyal sorunlarla mücadele etmek için söylenmiş bir sözü bağlamından kopararak Hz. İsa'yı Çekim Yasası destekçisi gibi göstermişler.

ceko_25 22-11-2012 09:19 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
bu konuyu okumadım ama bu msj önceki tartışmamıza bi cvp vermiş başka bi arkadaş
Beynin en tehlikeli yanı, "ters çaba" kuralına göre çalıştığı anlardır. Başınıza gelmesinden en çok korktuğunuz şeye odaklanırsanız, beyin onu size çeker, korktuğunuzu başınıza getirir! Buna ters çaba kuralı denir. Bataklıktan çıkmaya çalıştıkça, dibe gömülmeye benzer. Beyin odaklanılan hedef için çalışır, hedef olumsuz olsa bile onu gerçekleştirmek için çalışır! Topluluk önünde konuşma yaparken "acaba heyecanlanacak mıyım" diye düşünürseniz, korkunuz olmasın, heyecanlanacaksınız! Korkunuza değil, konunuza odaklanın. Başınıza gelmesinden korktuğunuz en kötü şeye değil, başınıza gelmesini istediğiniz en iyi şeye odaklanın. Unutmayın kafanızda en çok neyi düşünürseniz, hayatınızda onu çoğaltırsınız.

bird of paradise 15-02-2013 12:35 PM

Cevap: ANLAMADIĞINIZA YANLIŞ DEMEYİN
 
15 Şubat 2013 - 11:10
Milliyet.com.tr »
Kabin memurunu çeçe sineği ısırdı, uyku hastalığına yakalandı





http://icube.milliyet.com.tr/YeniAna...i-3041410.Jpeg



Murat ÇAKIR-İbrahim YILDIZ/İSTANBUL,(DHA)

GÖREV için gittiği Afrika’da çeçe sineğinin ısırması sonucu uyku hastalığına yakalanan Türk Hava Yolları’nda görevli kabin memuru Ece Taşan yattığı hastanede, hastalığına çare olacak ilacın Türkiye’ye getirilmesini bekliyor.

TWİTTER ’DAN YARDIM ÇAĞRISI YAPTI
THY’de görevli Kabin Memuru Ece Taşan geçtiğimiz günlerde görev için Afrika’ya gitti. Kabin memuru Taşan’ı burada çeçe sineği ısırdı. Sineğin ısırması sonucu uyku hastalığına yakalanan kabin memuru Taşan, ailesi tarafından Taksim’deki Özel Alman Hastanesi’ne kaldırıldı.

Hastaneye kaldırılan Ece Taşan, sosyal paylaşım sitesi Twitter’den hastalığına ilişkin bilgi vererek hastalığına çare bulunacak ilacın bulunması için yardım istedi.

GANA’DA İLAÇ BULUNDU AMA !..
Ece Taşan ve ailesi bir sineğin ısırması sonucu başlayan uyku hastalığı için Türkiye’de ilacı bulunmadığı için başta Afrika olmak üzere Avrupa’da ilaç bulmak için yakınlarıyla irtibata geçti.

Aile, hastalığa çare olacak ilacı Gana’da buldu ancak ilaç uçağa alınmayınca ilaç İstanbul’a gelemedi.

Aile bu sefer Fransa’da da bu ilacın olduğunu öğrendi. Taşan ailesi şimdi bu ülkeden gelecek ilacı beklemeye başladı.

"ACİL İLACIMI BULUN"
Uyku hastalığına yakalanan ve sağlık durumu hakkında sosyal paylaşım sitesi Twitter’den bilgi veren kabin memuru Ece Taşan,

şöyle yardım çağrısında bulundu:"Yıllarca ’uyku böceği mi ısırdı, yok efendim uyku böcegi oldun’ diye diye kendimi ısırttırdım.
Ama bu kadar kötü birşey olduğunu bilsem demezdim" "Suramin veya pentamidin ilaclarini bulabilen bana acil olarak ulassin lutfen. RT!"

"Acil ilacimin bulunmasi gerekmektedir. Fransa’da bulundugu soyleniyor.Hangi sehir nerdedir bu yarin netleşicek.Afrika ulkelerinde daha yaygın Afrika’dan aldığım bi parazit vucuduma yayılmadan engellemek lazım. Zamanla yarış"

ÇEÇE SİNEĞİ
Çeçe sineği ilk bakışta karasineğe benzeyen, küçük ama çok zararlı bir sinek . Uyku hastalığını bulaştırmasıyla bilinen bu kan emici sineğin,Glossina cinsini oluşturan yaklaşık 21 türü vardır. Türlerin çoğu Afrika’da, Sahra Çölü’nün güneyinde yaşar ve uyku hastalığını yapar.


WEZ Format +3. Şuan Saat: 09:36 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.