Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Bilgelik Hikayeleri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/bilgelik-hikayeleri/)
-   -   İmparatorun Tohumu (http://www.hayatimdegisti.com/forum/bilgelik-hikayeleri/967-imparatorun-tohumu.html)

hayatimdegisti 07-03-2007 11:50 PM

İmparatorun Tohumu
 
Bir zamanlar, Uzak Doğu’da, artık yaşlandığını ve yerine geçecek birini seçmesi gerektiğini düşünen bir imparator varmış. Yardımcılarından ya da çocuklarından birini seçmek yerine; kendi yerine geçecek kişiyi değişik bir yolla seçmeye karar vermiş.

Bir gün, ülkesindeki tüm gençleri çağırmış ve: ”Artık tahttan inip yeni bir imparator seçme vakti geldi. Sizlerden birini seçmeye karar verdim.” demiş. Gençler şaşırmışlar, ancak o sürdürmüş: ”Bugün hepinize birer tohum vereceğim. Bir tek tohum... Ama bu çok özel bir tohum. Evlerinize gidip onu ekmenizi, sulayıp büyütmenizi istiyorum. Tam bir yıl sonra büyüttüğünüz o tohumla buraya geleceksiniz. Sizi, yetiştirdiğiniz o tohuma göre değerlendirip, birinizi imparator seçeceğim.”

Gençlerin arasında Ling adında biri varmış. O da diğerleri gibi tohumunu almış. Eve gidip heyecanla olayı annesine anlatmış. Annesi bir saksı ve biraz toprak bulup, onun tohumu ekmesine yardım etmiş. Sonra birlikte dikkatlice sulamışlar. Her gün sulayıp büyümesini bekliyorlarmış.

Yaklaşık üç hafta sonra diğer gençler tohumlarının ne kadar büyüdüğünü anlatırken, Ling hayretle kendi tohumunda hiçbir değişiklik olmadığını görüyormuş. Üç hafta, dört hafta,beş hafta geçmiş... Hala hiçbir şey yokmuş.

Diğerleri yetişen bitkilerinden söz ederken Ling çok üzülüyormuş. İmparatorun onu beceriksiz sanmasından çok endişeleniyormuş. Ancak, arkadaşlarına hiç bir şey demiyor sabırla bekliyormuş.

Sonunda bir yıl bitmiş ve tüm gençler bitkilerini imparatorun huzuruna getirmişler.

Ling, annesine boş saksıyı götüremeyeceğini söyleyince, annesi ona cesaret verip; saksısını götürüp dürüst bir şekilde olanları imparatora anlatmasını istemiş. Ling,annesinin sözünü tutmuş ve boş saksıyla saraya gitmiş. Saraya varınca; gördüğü bitkilerin güzellikleri karşısında şaşırmış.

Sonra imparator gelmiş ve tüm gençleri selamlamış. Ling, arkalarda bir yerlere saklanmaya çalışıyormuş.

“Oooo! Tanrım; ne büyük bitkiler, çiçekler ve ağaçlar yetiştirmişsiniz. Bugün biriniz imparator olacak.” demiş imparator.

Aniden arkada elinde boş saksısıyla Ling’i fark etmiş. Hemen muhafızlarına onu öne getirmelerini emretmiş. Ling çok korkmuş. ”Sanırım beceriksizliğimden dolayı beni öldürtecek.”

Ling öne geldiğinde imparator adını sormuş.

“Adım Ling.” demiş. Tüm gençler gülüşüp onunla alay etmeye başlamışlar. İmparator onları susturmuş. Ling’e bakıp kalabalığa doğru dönmüş. ”Yeni imparatorunuzu selamlayın. Adı Ling!” demiş. Ling inanamamış. Çünkü tohumunu bile yetiştirememiş, nasıl imparator olurmuş?...

İmparator devam etmiş: ”Bir yıl önce burada herkese bir tohum verdim. Siz ekip, sulayıp bir yıl sonra getirecektiniz. Ama hepinize kaynamış tohum vermiştim. Asla büyümeyecek olan... Ancak Ling’in dışında herkes ağaçlar, bitkiler ve çiçekler getirdi; çünkü tohumun büyümediğini fark edince hepiniz onu bir başka tohumla değiştirdiniz. Oysa sadece Ling içinde benim verdiğim tohum olan boş saksıyı getirme cesaret ve dürüstlüğünü gösterdi. Onun için yeni imparatorunuz o olacak!!!”

Benim Notum:Böyle yapacağına seçim yapsaymış halk seçseymiş demokrasi daha iyi olurmuş.

Tamam tamam mahvettim hikayeyi blissy

hayatimdegisti 07-03-2007 11:55 PM

Fasülye yetiştirme
 
Bu bana ortaokulda pamukta fasülye yetiştirme hikayemi hatirlatti...
Ortaokul da fen hocamız Ümmühan hn ödev vermişti.
Pamukta fasülye yetiştirme ödevi...15 tatilde fasülye yetiştirecektik...
Neyse koydum pamuğa böyle zevkli oldu büyüdü fasülye.Gerçi bir şeye benzemedi hafif kokmaya başladı.. blissy
Efendim..
Tatil bitti..Ders başladı...
Sordu öğretmen yaptiniz mi diye..Meğerse koskoca sınıfta ben ve bir kişiden başka kimse getirmemiş..
Herkese 1 verdi biz iyi not aldik..
Tamam fasülye iğrenç olmuştu ama yinede getirmiştik yani cesaret edip.. cilgin897 f678h

hayatimdegisti 07-03-2007 11:58 PM

İmparatorun Tohumu
 
Demek ki imparator fasülyeyi akşamdan suya koymuş... neutrali5
Hep böyle bir sınama hakim bu tür hikayelerde...
Birde böyle iyi niyetli genç..
Keloğlan vardi ya böyle Kral olurdu mutlu yaşardi.Demek ki tüm dünyada böyle hikayeler var..
Ancak ne yapilirsa yapilsin sonunu getirmek lazim.
Çalişmasanizda sinava girin...
Her şey için gayret göstermek lazim. 12389

actionsmile http://tbn0.google.com/images?q=tbn:...glan_tas2x.gif

yakamoz 08-03-2007 03:09 AM

İmparatorun Tohumu
 
Güzel bir hikaye dürüstlüğü sınamakta. Gerçi bazıları fazla dürüst insanlara aptal diye alay ediyorlar gerçi ama... neyse.
Bir anım aklıma geldi gerçi baya var böyle anı da bir tanesi hemen aklıma gelen.

Geçmiş yıllardan birinde işyerinde teftiş vardı. Bakanlık müfettişleri (yaşlı başlı kelli felli beyefendiler otoriteler...)büroları paylaşım yapmışlar bizi de baş müfettiş teftiş edecekmiş.
Teftişimiz başladı.(bu arada ben dairenin gelen evrak kayıt işlerine bakıyorum o zaman) Beyefendi 2 gün boyunca her şeyi inceledi her şey yolunda. Benim kayıt defterini istedi götürdüm rasgele bir sayfa açtı ve parmağını rasgele bir satıra koydu ve bana “Bu evrakı getirir misiniz?” dedi. “tamam” dedim ilgili büroya gittim evrak yok. Baya bir aramadan sonra ilgili memur arkadaş o konu benimle ilgili değil....... bürosuna gönderdim dedi. O büroya gittim durumu anlattım. Aradılar taradılar yok. Yok Allah yok. Herkesinin paça tutuşmuş gibi arıyorlar ben geldim durumu anlattım bulununca evrak gelecek vb. müfettiş biraz söylendi “tamam, tamam ” dedi,başka konulara geçtik neyse akşam oldu mesai bitti çıktık.
Ertesi sabah büroya geldim.( tabi baş müfettişimiz de bizimle başlıyor mesaiye...) Evrak çekmecesini açıp işime devam edeceğim.Edeceğim ama bir türlü açılmıyor çekmece. Baya uğraştıktan sonra açtım evrakları çıkardım masaya ama bir taraftan da merak ettim neden kolayca açılmıyor diye. Çekmeceyi masadan ayırdım çıkardım. Aaaaaaa bir de ne göreyim bir evrak arkaya düşmüş. Suçluyu buldum.O yüzden açılmıyormuş. Aldım elime evrakı bir de ne göreyim dün aradığımız evrak. Ben onu ilgili büroya vermemişim ki akşam kayıt edip çekmeceye koymuşum arkaya düştüğünden büroya da iletmemişim. Hemen elimdeki evrakla soluğu baş müfettişin masasında aldım ve büyük bir sevinçle ve yüzümde gülücükle “evrakı buldum efendim” diye verdim. “Nerden buldun” dedi “masamın çekmecesinden arkaya düşmüş!” O an büroda bir sessizlik oldu. Şef ve arkadaşlar hepsi bize bakıyor.
Bir an şaşırdım. “Ama” dedim “önemli olan bulunmuş olması, evrak benim çekmecemin arka tarafına düşmüş ben düş demedim ki ve saklamadım ki oraya?
Baş müfettiş bir evraka baktı, bir bana: “senin deden de mi doğrucuydu kızım? dedi gülerek.


yakamoz 09-03-2007 01:03 AM

Av Yasağı
 
On bir yaşındaydı ve New Hampshire gölünün ortasındaki adadaki
evlerinde ne zaman eline bir fırsat geçse hemen balığa giderdi.Levrek avı yasağının kalkmasından bir gün önce, babasıyla akşamın ilk
saatlerinde küçük güneş balıklarından yakaladı. Sonra oltasına yem
takıp, oltayı fırlatma talimi yaptı.Yem suya değdiği zaman gün batımında suda altın haleler oluşturmuş,
daha sonra gölün üzerinde ay doğmuştu. Oltasının hızla çekildiğini
hissedince, oltaya büyük bir balık geldiğini anladı. Babası oğlunun balığı
çekişini hayranlıkla izledi.Çocuk sonunda yorgun düşen balığı sudan çıkardı. O güne kadar gördüğü
en büyük balıktı, bir levrek; ama av yasağının kalkmasına sadece saatler
kalmıştı.Baba oğul güzelim balığa baktılar, pulları ay ışığında ışıl, ışıl
parlıyordu. Babası bir kibrit yakıp saatine baktı. Saat on olmuştu. Av
yasağının bitmesine daha iki saat vardı.

Önce balığa, sonra oğluna baktı.
“Suya geri bırakman gerekiyor, oğlum,” dedi.
“Baba!” diye itiraz etti çocuk ağlamaklı bir sesle.
“Başka balıklar da var,” dedi babası.
“Ama hiçbiri bunun kadar büyük değil!” dedi çocuk.

Göle şöyle bir göz attı. Gölde hiçbir balıkçı teknesi yoktu. Babasının
yüzüne baktı bu kez. Kendilerini hiç kimsenin görmemiş olmasına, kimsenin
ne balığı yakaladıklarını bilmesinin olanaksız olmasına karşın, babasının
sesinden bu konuda hiçbir ödün vermeyeceğini anlamıştı.

Oltanın ucunu balığın ağzından çekti ve balığı gölün karanlık sularına
bıraktı. Balık suya düşer düşmez, şöyle bir çırpındı ve gözden kayboldu.

Çocuk bir daha bu kadar büyük bir balık tutamayacağından emindi.

Bu olay bundan tam otuz dört yıl önce oldu. Bugün o çocuk New York
City’ nin ünlü mimarlarındandır. Babasının küçük evi hâlâ o adadadır. Oğlunu
ve kızlarını hâlâ o adadaki küçük eve balık tutmaya götürür.

Çocuk haklıydı. Bir daha o kadar büyük bir balık tutamadı.

Fakat değerler konusunda bir ikilem yaşadığı zaman hep o balığı gözünün
önüne getirir.

Babasından öğrendiği gibi değerler doğru ile yanlışın ne olduğu
konusunda çok basit bir konudur. Güç olan yalnızca değerlerin
uygulanabilmesidir.

Birileri görmediği zaman da doğru olanı yapabiliyor muyuz? Evet,
küçüklüğümüzde bizlere balığı suya geri bırakmak öğretilseydi, doğru
olanı yapabilirdik. Çünkü gerçeğin ve doğrunun ne olduğunu öğrenmiş
olurduk.

Doğru olanı yapma kararı belleklerimizdeki canlılığını hiçbir zaman
yitirmez. Bu anıyı dostlarımıza ve torunlarımıza göğsümüz kabara, kabara
anlatırız.

Fırsatlardan yararlanmak değil, doğru olanı yapmaktır önemli olan.

James P. Lenfestey


WEZ Format +3. Şuan Saat: 07:21 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.