Kertenekele Dersi Bu aşağıda anlatacağım hikaye Japonya'da yaşanmış gerçek bir olaydır. Evini yeniden dekore ettirmek isteyen Japon bunun için bir duvarı yıkar. Japon evlerinde genellikle iki tahta duvar arasında çukur bir boşluk bulunur. Duvarı yıkarken, orada dışardan gelen bir çivinin ayağına battığı için sıkışmış bir kertenkele görür. Adam bunu gördüğünde kendini kotu hisseder ve ayni zamanda meraklanırda kertenkelenin ayağına çakılmış çiviyi görünce. Muhtemelen bu çivi 10 yıl önce, ev yapılırken çakılmıştı. Nasıl olmuştu da kertenkele bu pozisyonda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yasamayı başarmıştı? Karanlık bir duvar boşluğunda hiç kıpırdamadan 10 yıl boyunca yaşamak çok zor olmalıydı. Sonra bu kertenkelenin 10 yıldır hiç kıpırdamadan nasıl 10 yıl yaşadığını düşündü. ayak çivilenmişti!! Böylece çalışmayı bırakır ve kertenkeleyi izlemeye baslar, ne yiyor acaba? Sonra nereden çıktığını farkedemediği başka bir kertenkele gelir ağzında taşıdığı yemekle... inanılmaz!!! Adamı sersemletir gördüğü manzara. Bu nasıl bir sevgi? Ayağı çivilenmiş kertenkele, 10 yıldır diğer kertenkele tarafından beslenmekteydi... Bu hikayeyi ilk duyduğumda çok etkilendim ve aralarındaki muhtemel ilişki turunu düşünmekten vazgeçtim: es, arkadaş,sevgili, abi, kızkardes....... Teknoloji ilerledikçe bilgiye ulaşmamız hızlandıkça hızlanıyor. Fakat insanlar arasındaki mesafe, o da ayni hızda birbirine yaklaşıyor mu acaba? SiZi SEVENLERi ASLA TERKETMEYiN, UNUTMAYIN ONLARI. hayata yön veren öyküler kitabından [youtube=425,350] http://www.youtube.com/watch?v=locoJ4c3SdQ[/youtube] |
Ynt: Kertenekele Dersi Çok etkileyici bir hikaye gerçekten de... Bana daha önce duyduğum derviş kaşığı hikayesini hatırlattı.Sanırım şöyleydi: Bir gün sormuşlar ermişlerden birine; "Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yaşayanlar arasında ne fark vardır?" "Bakın göstereyim" demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş; "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz" diye bir de şart koymuş. "Peki" demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine, "Şimdi..." demiş ermiş, "Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe." Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen, ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyrun" deyince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp, sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içmişler çorbalarını. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte" demiş ermiş, "Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz şunu da unutmayın. Hayat pazarında alan değil, veren kazançlıdır her zaman..." super |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:11 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.