Tekil Mesaj gösterimi
Alt 24-11-2006, 02:01 AM   #4 (permalink)
hayatimdegisti
Administrators
Atakan Sönmez
 
Üyelik tarihi: May 2006
Bulunduğu yer: istanbul
Mesajlar: 5,723
Tesekkür: 2,852
3,132 Mesajinıza toplam 17,384 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
hayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond reputehayatimdegisti has a reputation beyond repute
Standart Ynt: Kanseri nasıl yendiler? (7)

Yazdır Yolla | Arşive Ekle Yaşam

Kanseri nasıl yendiler? (4)

Milletvekili olduktan sekiz ay sonra lösemiye yakalanan Harun Akın, tedaviyle hastalığını yendi. Akın, hastane odasındayken Sezen Aksu müzikleri dinleyip moral bulduğunu söylüyor

20/09/2006 (1854 kişi okudu)


HATİCE YAŞAR (Arşivi)

Harun Akın, yoğun çalışma hayatının ardından milletvekili oldu. Gece gündüz dinlenmeden yürüttüğü siyasete bir süre sonra ara vermek zorunda kaldı. Çünkü yüksek ateşle gittiği hastanede lösemi olduğunu öğrenmişti.
Kanserle nasıl tanıştınız?
Milletvekili seçilişimin üzerinden sekiz ay geçmişti. Görünürde sağlıklıyım. 29 Temmuz 2003'tü. Meclis'te akşam sekiz buçuk-dokuz civarlarıydı. 2B oylaması vardı. AKP Trabzon Milletvekili Cevdet Erdöl, yanımdan geçerken benden bir yanak aldı, Meclis Futbol Takımı'ndan hekim olan bir arkadaşımdır. Bana "Çok ateşin var senin. Kendini nasıl hissediyorsun?" diye sordu. Ben yapı olarak sağlığa karşı hassasım. Huylandım konuşmasından. Kendimi bir aydır güçsüz hissediyordum, ama bunu siyasetin yoğun temposuna veriyordum. Üç gün Ankara'da, dört gün Zonguldak'ta yoğun tempoyla çalışıyordum. Meclis'in tatil olmasına da az zaman vardı, dişimi sıkıp bekliyordum. Ama Cevdet arkadaşımın uyarısıyla korktum ve hemen o akşam Başkent Hastanesi'ne gittim. Önce bir şey olmadığı söylendi. İyice bakılmasını istedim ve bir kez daha kan alınıp tahlil yapıldı. Sonuçlar çıkınca beş-altı doktor yanıma gelip soru bombardımanına tuttu. Neden bu kadar soru sorduklarını merak ettim. Bana tahlillerimin biraz 'bozuk' çıktığı söylendi. Beni yatırdılar ve yarın bir daha bakılacağını söylediler. Ben, "Türk filmi oynamaya gerek yok. Nedir durum?" diye sordum. Kan kanserini çağrıştıracak hücrelerin yüksek olduğu söylendi.

'Biz bu maçı alırız'
Bunu duyunca tepkiniz ne oldu?
Çok şaşırdım. Çünkü lösemiyi tanımıyordum, sadece televizyonlarda çocukların yakalandığı bir hastalık olarak biliyordum. Kayınbiraderim Cenk Akbostancı, İbni Sina Hastanesi'nde konuyla ilgili çok iyi bir merkez olduğunu söyledi. Orada Prof. Dr. Muhit Özcan da vardı. Bu arada tedavi için Amerika ve İngiltere'de klinik adresleri bana ulaştırıldı. Kayınbiraderimin yönlendirmesiyle hematoloji profesörü olan Muhit Özcan'la tanışınca tedavimin Türkiye'de yapılmasına karar verdim. Prof. Özcan, kendimizi biraz sıkarsak bu maçı alabileceğimizi söyleyip bana güven verdi. Bu hastalıkta ilk karşılaştığınız insanla konuştuklarınız çok önemlidir. Hemen ertesi gün tedavime başlandı.
Eşiniz nasıl öğrendi hastalığınızı?
O Zonguldak'taydı. Danışmanım aracılığıyla konuştular. Duyunca çok üzüldü ama hemen bana yoğunlaştı. Müthiş moral verdi. Bana bir kemoterapi ilacı, doktor kadar katkısı oldu. Bir odada tedavi oluyorsunuz ve yanınızda bir çekyat var. Sadece oraya eşinizi alıyorlar. Sizinle aynı hijyenik koşullara uyarak sekiz ay aynı odada kalıyor.
Hastalar, kanser olduklarını ilk öğrendiklerinde 'Neden ben?' diye sorarlar. Siz de sordunuz mu?
İster istemez 'Niye ben?' diyorsunuz. Löseminin bilimsel olarak açıklanmış nedeni yok. Çok araştırdım, ama bilimsel olarak nedenini bulamadık. Bağışıklık sisteminin zayıf düştüğü anda bu hastalık ortaya çıkıyor. Bağışıklık sistemi yorgunluk ve stresten zayıf düşer. İkisi de bende vardı.
Vekil olmadan önce de stresli bir hayatınız yok muydu?
Ben ilginç bir adamım, hiç kolay işim yok. Ticaret hayatımda da zorluklar yaşadım, siyasette de oldu. Hastalıktan bir-iki ay önce çok yorgundum. Demek ki o aralar vücudu kanser hücreleri sarmaya başlamış.
Hastalıktan önce sağlığınız nasıldı?
Dikkat ederdim, sağlıklı yaşardım. Her yerde yemek yemem, yemezdim. Seçim gezilerinde arabamın içinde yiyeceğim her şey hazır bulundurulurdu. Evde her zaman yemeğe dikkat edilir. Eğer bu, dikkatle, temizlikle ilgili olsaydı ben yakalanmazdım. Ama stres ve yorgunluk bizi bu hale getirdi. Doktorum da yorgunluk, stres nedeniyle bağışıklık sisteminin zayıf düştüğünü söyledi.


Freni patlamış kamyon gibi
Spor yapıyor muydunuz?
Zonguldakspor dahil pek çok yerde futbol oynadım. Lisanslı sporcuydum. Milletvekili olunca TBMM Futbol Takımı'nda oynadım. Hastalandığım akşam idmandan çıkıp hastaneye gittim. Son zamanlarda idmanlarda arkadaşlarım kızıyordu 'Niye koşmuyorsun?' diye. Ayak bileklerime sanki demir bağlamışlardı. Her ne kadar bu yaşta bu kadar yorgunluk olmayacağını düşünsem de bunu işlerin temposuna yoruyordum.
Milletvekili seçilir seçilmez hızlı bir temponun içine mi girdiniz?
Evet, çok girdim. Şu anda anlıyorum ki bir insan kendini bu kadar yormamalı. Milletvekili olduk, seçim yorgunluğu vardı. Dolu dolu bir 7-8 ay geçirdim. Artık bitmişim.
Hastalandıktan sonra Ankara'da ev hayatına geçtim. Salı, çarşamba, perşembe evime gidiyorum. Dinlendikçe kendime ne kadar kötülük yaptığımı anlıyorum. Eskiden freni patlamış bir kamyon gibiydim. Bir gün bir yere çarpacaktım. Ve çarptım. Şimdi dinleniyorum, daha çok çalışıyorum. Paldır küldür gidiyordum eskiden.
Tedavi süreci nasıldı?
Zordu. Aslında insan anlatırken bile canı sıkılıyor. Kemoterapi, insanın vücudunun hücrelerini sıfırlıyor. Yatağın içinde bir beden düşünün. Eli kalkmaz, yemek yiyemez, ayağa kalksa düşecek. İnsanları uzaktan görse bile el sallayamaz. Canınız yemek istemez. İşte orda güçlü olmak gerekiyor. Ben kendimi bırakmadım. Ölümler de hastanın kendini bırakması, refakatçinin ona iyi bakmamasıyla oluyor bence. Örneğin kemoterapi alırken enfeksiyon kapıyorsunuz. Bir sivilce bile, çok büyük antibiyotiklerle kurutulamayan mikroplara dönüşebiliyor.
Kemoterapi sıklığı neydi?
Mesela bir aylık bir dilim alın. Bir haftası gram gram koldan serumla verilen ilaç diye düşünün. İlaç verildikten sonra bir hafta bütün hücrelerin yanmasını (sıfırlanmasını) bekliyorsunuz. Sıfırlandıktan sonra bu sefer de çıkması için bekliyorsunuz. Askerlikte şafak sayarlar ya hani. Biz böyle hücre çıkmasına üç gün, beş gün kaldı diye sayardık. Her gün kan alınıp tahlil yapılıyor. Hep böyle sonuç bekliyorsunuz. O ara tabii Sezen Aksu'nun kasetini koyuyoruz hanımla. Ben 'Keskin Bıçak'ı çok seviyorum. Sezen Aksu'yla hücrelerin çıkmasını bekliyorduk. Sezen Aksu'nun müziklerini dinleye dinleye moral bulduk.
Kemoterapinin yan etkilerini nasıl karşıladınız?
Onları hiç kafaya takmadım. Saçlarım da gürleşti (gülüyor). Vücudunda hiçbir şey kalmıyor, beyaz, peynir gibi oluyorsunuz kemoterapi sırasında. Yan etkiler bir yana, bu işin sonunda olmanız veya olmamanız var. Zaten ben yoksam saçı ne yapayım ki? Peruk meruk önerenler oldu ama hiç denemedim.


'Türk filmi mi olduk?'
Yılgınlığa kapıldığınız oldu mu?
İlk olarak Başkent Hastanesi'nde lösemi dendiğinde moralim çok bozuldu. Eskiden Türk filmlerinde kan kanseri olurdu kahramanlardan biri ve filmin sonunda da ölürdü. Ben yanımdakilere, "Şimdi biz Türk filmi gibi mi olduk. Ben üç ay sonra ölecek miyim?" diye sordum. O zaman bir bozuk 24 saatim oldu. Ama İbni Sina Hastanesi'ne gidip eşim ve doktorlarla yaptığım görüşmeden sonra, "Biz bu maçı alırız" diye düşündüm. Ondan sonra bambaşka bir Harun Akın oldum. Sıkıntı yaşadım ama hiç yenik düşmedim. Eşim Ayşem Akın, çok moral verdi. Sizin moraliniz ne kadar iyi olursa refakatçinizin morali de o kadar iyi oluyor ve onu size beş kat daha iyi yansıtıyor. Kendinizi bıraktığınızda o da telaşlanıyor. Bu, cambazın ipte yürümesi gibi bir şey.
Siz o morali nasıl buldunuz?
Muhit Hoca'nın güven vermesi ve ülkemde bu tedaviyi olabileceğim inancının yerleşmesi bana moral, keyif verdi. Bazı hasta yakınları, refakatçiler, hastaya bakarak ağlayıp cahillik yapar. Bu, en büyük kötülüktür. Ama burada birinci görev hastanın. Eğer yanında ağlayan bir refakatçi varsa onun hemen değiştirilmesini istemeli.
Hastayken hep Ankara'da mıydınız?
İlk bir aylık tedavinin ardından memlekete gittim. İlk tedavi ağırdı, ilaç gramları yüksekti. Çok kilo vermiştim. Hücrelerim sıfırlandı, sonra çıktı. Doktorum vücudumun çok yorulduğunu ve dinlenmemi söyledi. Eylül ayıydı, Zonguldak'a gittim. Yüzlerce araba, insanlar, basın bizi karşılamaya gelmiş. O zaman 'maçı alacağımı' anladım. İnsanın bilmesi ve görmesi çok farklı. .


'Artık ceza sahasından çıktım'
Tedavi görürken Meclis'te tezkere oylamasına da katılmışsınız...
Evet, 1 Mart'tan sonraki ikinci tezkereydi. Her ne kadar 1 Mart tezkeresi gibi sonuçlanmasa da bir oy çok önemliydi. Ben kemoterapi almışken, hücrelerim çıkmamışken katıldım oylamaya. Grup başkanımız ve aynı zamanda hematolog olan Prof. Dr. Haluk Koç'un kontrolünde gittim. Oyumu kullandım ve hastaneye döndüm.
Sevinçli haberi nasıl aldınız?
Doktor hemen size 'Biz bunu yendik' demiyor. Hastaneden çıktıktan sonra bir ay, üç ay, altı ay gibi sürelerde kontrollerden geçiyorsunuz. Çünkü bu hastalığın nüksetme olasılığı var. Ama benim yüzdem çok azaldı ve ceza sahasından çıktım. Hastalığın başlamasından itibaren geçen iki sene riskli dönem. Ama ben bu riskli dönemi atlattım. Şu anda üçüncü senem.



--------------------------------------------------------------------------------


'Çernobil'den şüpheleniyorum'
Karnesi iyi vekillerden biriymişsiniz. Hastalık nedeniyle zaman kaybettiğinizi mi düşündünüz?
Soru önergeleri, kanun teklifleri vb. toplarsanız bir yılı tedaviyle geçen bir milletvekili için gerçekten yüksek bir tempo çıkıyor. Bunun karşılığını Zonguldak verdi. Çünkü ben Zonguldak'a borçluyum. Tedavinin birinci ayını tamamlayıp Zonguldak'a gittiğimde gördüğüm tablo, onlara borçlu olduğumu ortaya koydu. Zonguldak'ın tek yerel televizyonunun yaptığı ankette en çalışkan milletvekili seçildim. Yerel bir gazete tarafından yılın milletvekili seçildim. Bu ödülleri alırken duygulu anlar yaşadım. Çok çalıştığımız için belki bağışıklığımız zayıfladı ama buna değermiş Zonguldak, onu gördüm.
Hayata bakışınız değişti mi?
İnsanlara bakış açınız değişiyor. İnsan daha bir hoşgörülü oluyor. Sevgiyi saygıyı daha ön plana çıkarıyor. Hastalıktan sonra bunlar için yeni bir pencere açtım. Dinlenerek kendime zaman ayırarak bunu yapıyorum. Beslenme tarzım hiç değişmedi çünkü daha önce de iyi besleniyordum.
Sizce Karadenizli olduğunuz için mi lösemiye yakalandınız?
İç dünyam Çernobil'in Karadeniz insanı üzerinde olumsuz etki yarattığını söylüyor. Bilimsel verilere göre kanser, kanser yapıcı maddeye maruz kaldıktan 15-20 yıl sonra çıkar. Çernobil'den bu yana 20 yıl geçti ve Karadeniz'de kanser arttı. Kazım Koyuncu kardeşimiz de genç yaşta öldü. Belki biz de kurtulamayabilirdik. Tanımadığımız binlerce hasta hastane kapılarında. 2005'te de araştırma önergesi verdim ama henüz Meclis'te gündeme gelmedi. Sokak çocukları, töre cinayetleri, futbolla ilgili şike iddiaları için komisyon kuruluyor da neden Çernobil için kurulmuyor?
Ailede kanser vakası var mı?
Babam mesane kanserinden öldü. Kanseri tanıyan bir aile değiliz. Sülalemde bile lösemi yok. Çernobil'den şüpheleniyorum.



--------------------------------------------------------------------------------


Vekillik, tedavide kolaylık sağladı
Milletvekilliği kaynaklara ulaşmanızı kolaylaştırdı mı?
Milletvekilliği makamı çok önemli. Karşınızdaki hekim, hemşire, görevli onu tedavi etmenin sorumluluğunu taşıyor. Bugün nakil için sırada bekleyen, ilik nakli olmuş, ancak ilacını parasızlıktan alamayanlar var. Takip ettiğim çocuk lösemi hastamız var. Çok büyük zorluklarla karşılaşıyorlar. Her lösemi İbni Sina Hastanesi'nde tedavi olamıyor ki. Kimi parasızlığa, kimi moralsizliğe yenik düşüyor. Bu hastalık, hastalığı yaşayanlarla çok görüşme yolu açtı. Telefonla Güzin Abla gibi hastalara moral veriyorum. Kimi zaman hastalık dönemine geri dönüyorsunuz ama bu konuşmalar bile hasta için çok önemli
Tedavinin ardından dinlendiniz mi?
Yoğun bir gündemin yanında belediye seçimleri vardı. Son üç gün doktordan gizli belediye seçimleri için çalıştım Bilse izin vermezdi. Çünkü bitkin, halsiz ve kafasında saç olmayan bir tiptim. İstirahat dönemini de çalışarak geçirdim diyebilirim. Ama artık kendimi düzene soktum. Çok iyi dinleniyorum ve çok çalışıyorum

__________________
http://www.hayatimdegisti.com
Hemen ücretsiz deneme telkinlerini indirmek içinse bu link.Suçluluk ego ve kendine güveni 2 gün dinleyin
https://www.dropbox.com/sh/b6youoq8m...vwFPsoEYa?dl=0
Dinledikten sonra etkiler ile ilgili anketlere bu linkten katilin.
http://www.hayatimdegisti.com/forum/...-anketlerimiz/
hayatimdegisti isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla