Tekil Mesaj gösterimi
Alt 25-04-2011, 09:11 PM   #188 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



"Biz seni ne cennetten, ne de dünyadan yarattık.
Ne fânisin, ne de ebedî,
Seçme özgürlüğün ve onurunla,
Kendinin yaratıcısı ve biçimlendiricisiymiş gibi,
Kendini yoğurabilir, istediğin biçime sokabilirsin.
Ruhunun yargı gücüne sahip olacaksın.
Ve daha yüce biçimlerde, bu sefer ebedî olarak, yeniden doğacaksın."

Pico Della Mirandola'nın "İnsan Gururu" Oration'ında Tanrı'nın Adem'e Söyledikleri

İçim ilhamla doluydu. O anda hayatımın önünü ebediyen değiştirecek kararlan vermek üzere olduğumu anlamaya başlıyordum. Değerlerime bakıp şu soruyu sormaya başladım: "Nihaî kaderimi yaratmak için değerlerim nasıl olmalı? Olabileceğim en iyi insan olup hayatım boyunca en geniş etkileri yapabilmem için, nasıl olmalı?"

Şimdi sahip olduğum değerler bana yardımcı oluyor, diye düşündüm. Ama hemen ardından, "Başka hangi değerleri eklemem gerek?" diye sordum. Listemde bulunmayan şeylerden birinin zekâ olduğunu fark ettim. Tabii ki zeki bir insandım, ama zeki olmayı, ihtiras kadar üst sıraya almamıştım. Aslında kendimi o ihtirasıma kaptırmış, bazı çok saçma seçimler yapmıştım. Genel müdürümü seçiş biçimim de bunlardan biriydi!

Zekâyı sinir sistemimin bilinçli bir önceliği haline getirmedikçe, yani vereceğim kararların sonuçlarını düşünmek için önceden bir iki saniye ayırmadıkça, sürekli olarak isteklerimin gerisinde kalacaktım. Zekânın listemde çok yüksek sıralara çıkması gerektiğine hiç kuşku yoktu. O sırada, eklemem gereken daha başka değerler de geldi aklıma. Hepsinin listemde nerelere yerleşmesi gerektiğini kararlaştırdım.

Ondan sonra, daha önce hiç sormadığım bir soru sordum: "Nihaî kaderime ulaşmak için listemden hangi değerleri çıkarıp atmam gerekir?" Birden farkına vardım ki, sürekli olarak özgür olmaya odaklandığım için, elimde var olan özgürlüğü de kaçırmaya başlıyordum. Şu andakinden daha özgür olunamayacağını anladım. Belki bu seçeneklere sahip olmadığım bir ülkede yaşıyor olsaydım duygularım daha değişik olurdu, ama benim için, bugünkünden daha özgür olmaya imkân yoktu. Böylece o maddeyi listemden çıkarmaya, artık mesele etmemeye karar verdim. Özgürlüğü listemden çıkardığım anda kendimi ne kadar özgür hissettiğimi anlatamam!

Bundan sonra, her değerimi tek tek alıp enine boyuna incelemeye, gerçek niteliklerini araştırmaya koyuldum. Kendime, "Ben bu değeri hiyerarşinin bu sırasına koymaktan ne kazanıyorum?" diye soruyordum. Önce ihtirasa baktım, "ihtirası buraya yazmaktan yararım ne?" diye sordum. Cevap olarak, "Bana dürtü sağlıyor, heyecan ve enerji veriyor, insanları olumlu etkileyecek gücü veriyor; hayatıma özsuyu katıyor" dedim.

Sonra beni biraz korkutan bir soru sordum. Yine hiç sormamış olduğum bir soruydu: "İhtirası tepeye koymak bana nelere mal olmuş olabilir?" O anda cevap hemen belirdi. Denver'de yaptığım seminerden daha yeni dönmüştüm. Oradayken yıllardır ilk defa kendimi çok hasta hissetmiştim. Sağlık benim listemde hep vardı, önemliydi. Ama yeri pek yukarlarda sayılmazdı.

Bu arada, sizin değerler listenizde bir şey varsa, o sizin için önemli demektir, çünkü daha o listeye girebilecek yüzlerce şey vardır. Ama benim sağlık konusundaki fikrim yalnızca iyi yemeyi ilgilendiriyordu. Cimnastik yapmıyordum, yeterince de dinlenmiyordum. Sürekli sınırsız enerji talep ettiğim vücudum biraz çöküyordu. O gün hatırladığım şey, kendimi iyi hissetmediğim zamanlarda da zorlanıp seminerleri yine de yaptığım oldu. Ama öyle zamanlarda ihtiras hissetmiyordum, sevgi hissetmiyordum, pek etki yapabilecekmişim gibi de hissetmiyordum. Bu durumda ihtirası listenin başına yazmanın beni yakıp kül edeceğini gördüm. İstediğim kader bu yüzden engellenebilirdi.

Ve son soruyu da sordum: "Nihaî kaderime ulaşmak için değerlerim hangi biçimde sıralanmalı?" Yani, benim için hangisi önemli, diye sormadım da, hangisi olması gerekir, diye sordum. Bu süreci uygulamaya başladığımda, listem değişti, bu sefer şöyle oldu:

YAKLAŞMA DEĞERLERİ YENİ LİSTEM

Sağlık/Canlılık
Sevgi / Sıcaklık
Zeka
Neşe
Dürüstlük
İhtiras
Minnet
Eğlence / Mutluluk
Bir fark yaratmak
Öğrenmek / Büyümek
Başarmak
En iyisi olmak
Yatırım
Katkı
Yaratıcılık

Bu değişiklikler belki size pek sinsi ve belli belirsiz şeyler gibi görünebilir, ama benim üzerimdeki duygusal etkileri çok büyük oldu. Hayat önceliklerim hakkında yalnızca bu yeni listeyi yaratmak bile zaman zaman yoğun korkulara, mücadelelere yol açıyordu. Sanırım en zoru da, başarı ile mutluluk arasındaki sıra değişimini yapmaktı. Hatırlarsanız eski listemde, ihtiras, sevgi, özgürlük, katkı, yapabilme, büyüme ve başarı diye bir sıralamam vardı. Kendimi mutlu hissetmeye daha aşağıda yer vermiştim. "Mutluluğu bir öncelik yaparsam ne olur?" diye düşünmeye başladım. Acaba onu başarının da yukarısına çıkarsam ne olurdu?

Doğrusunu isterseniz bu da içimde korku yaratan sorulardan biriydi. Kendi kendime, "Benim için kendimi mutlu hissetmek zaten kolay," diyordum. "Belki dürtülerimi kaybederim. Belki başarmak istemeyebilirdim. Belki aynı etkileri sağlamak istemeyebilirim. Belki insanlara o kadar katkım olmaz." Ne de olsa, ben kimliğimi, ihtirası kullanarak bir fark yaratmaya bağlamış bir insandım. Hemen hemen iki saat düşündüm, sonunda "gustolu olsun" diye karar verip kendimi mutlu etmeye yöneldim. Ne gülünç!

Ama size bir şey söyleyeyim mi, Kaderle Randevu'da büyük çoğunluğu başarıya dönük olan onbinlerce insanla çalıştıktan sonra, bunun herkesin en büyük korkularından biri olduğunu öğrendim, insanlar genellikle, önce kendilerini mutlu hissederlerse güçlerini ve dürtülerini kaybedeceklerinden korkuyorlar,

Oysa ben size diyorum ki, benim hayatımda olan, mutlu olmak için başarmak yerine, mutlu mutlu başarmak oldu. Aradaki farkın hayat kalitem üzerindeki etkisi de öyle derin ki, bunu kelimelerle tarif etmeme olanak yok. Dürtümü kaybetmedim tam tersine, kendimi çok iyi hissettim, daha bile çok şey yapmak istedim!

Listem tamamlanınca, daha önce hiç hissetmediğim bir duyguya kapıldım. Bir tür sükûnet. İçimde hiç tanımadığım bir emin olma duygusu vardı, çünkü artık benliğimin her zerresinin, rüyalarımın yönüne doğru çekileceğini biliyordum. Artık kendimle savaş halinde değildim. Sürekli olarak özgürlük için mücadele vermeyince, daha fazla yakınlığa ve sevgiye yer açılmıştı özgürlüğüm bile artmıştı bu yüzden. Artık muti mutlu başaracaktım. Sağlıklı ve zeki olacaktım. Hayatımın önceliklerini değiştirme kararımla o değişiklikleri bir anda fiziksel vücudumda hissetmeye başlamıştım.

Ayrıca, eğer başarıya ulaşacaksam, bazı duygu durumlarından da uzak durmam gerektiğini anlamaya başlamıştım. Bunlardan biri kaygıydı. Şirketimi nasıl devam ettireceğimi, kapıları nasıl açık tutacağımı düşünmekten, acı içindeydim. O sıralarda, eğer kaygılanırsam daha motive olacağımı sanıyordum. Ama kaygının beni daha az verimli yaptığını gördüm. Artık kaygılanamayacağıma karar verdim. Normal bir merak ve endişe duyabilirdim, ama daha önemlisi, işleri düzeltecek eylemlere geçmekti. Kaygının kaderimi mahvedeceğine karar verdiğim anda, ondan ne pahasına olursa olsun kaçmaya başladım. Besbelli bu çok acılı bir duyguydu. Bu sefer de kendime, kaçınılacak duygular listesi yapmaya başladım.

ABD'ye dönüş yolculuğum sırasında, artık kaderimi tasarımlamıştım. Tanrım, dostlarımla iş arkadaşlarım amma da şaşırdılar! Daha ofise ilk döndüğüm gün, insanlar bana "Ne oldu sana böyle?" demeye başladılar. "Çok farklı görünüyorsun! Ne kadar rahatsın!" Her bir kişiye yeni teknolojimi saatlerce anlatmaya koyuldum, sonunda baktım ki onu ele alıp rafine etmem, bir seminer formuna sokmam gerekiyor. İşte Kaderle Randevu böyle doğdu.

Bu kitabı yazış nedenim, Kader-NAC teknolojisini mümkün olduğu kadar çok sayıda insana yaymak içindir. Umarım onu kullanırsınız. Unutmayın, kim olacağımızı gerçekten kendimiz tasarımlayabiliriz.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla