Tekil Mesaj gösterimi
Alt 23-04-2011, 02:20 PM   #177 (permalink)
Işıldayan Safir
Administrators
Zerynthia
 
Işıldayan Safir - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Işıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond reputeIşıldayan Safir has a reputation beyond repute
Standart Cevap: İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar



EĞER GERÇEK DEĞERLERİNİZİ BİLMİYORSANIZ, ACI ÇEKMEYE HAZIR OLUN

Uzun vadede kendimizi mutlu ve doyumlu hissetmenin tek yolu, gerçek değerlerimize göre yaşamaktır. Bunu yapmazsak, çok yoğun acılar çekeceğimiz kesindir. Çoğu zaman insanlar bazı davranış paternlerini alışkanlık haline getirirler.

Bu paternler onlara hırslanma duyguları verir, onları mahvedebilir. Bunlar arasında sigara içmek, içki içmek, aşırı yemek, ilaçları yersiz kullanmak, başkalarına tahakküm etmeye, onları kontrol etmeye kalkışmak saatlerce televizyon seyretmek gibi şeyler sayılabilir.

Nedir buradaki sorun? Bu davranışlar aslında hırslanmanın, öfkenin, insanların hissettiği bir boşluk duygusunun sonucudur, o boşluk duygusu da, hayatlarında bir doyum bulamamaktan gelir. O boşluğu doldurabilmek için kendi akıllarını dağıtmaya, durumlarını "hızlı çözüm'lerle kurtarmaya çalışmaktadırlar. Bu davranış bir patern haline gelir, insanlar davranışın nedenini değiştirmek yerine, kendisini değiştirmenin üstüne gider. Onlarınki içki sorunu değildir. Değerlerinde sorun vardır. İçmelerinin tek nedeni, duygusal durumlarını değiştirmek istemeleridir, çünkü duygularından hoşlanmamaktadırlar. Hayatlarında neyin en önemli olduğunu bilmemektedirler.

Bu konuda bir avuntu varsa, en yüksek standartlarımıza göre yaşamaya başladığımız, değerlerimizi yerine getirdiğimiz zaman çok büyük bir sevinç hissetmemizdir. Fazla yemek ya da içmek zorunda değiliz. Kendimizi stüpör durumuna sokmak zorunda değiliz. Hayat o aşırılıklara kaçmadan da çok zengindir. Kendimizi o inanılmaz yüksekliklerden yoksun bırakmak, bayram sabahı uyku hapı almaya benzer.

Bilin bakalım zorluk nerede! Yine her zamanki gibi, hayatlarımızı biçimlendirecek olan şeyin çekirdeği ortaya çıkarken, biz uyku halindeydik. Değerlerimizi anlamanın ne kadar önemli olduğunu bilemeyecek yasta çocuklardık, ya da hayatın baskılarına karsı savaş vermekte olan yetişkinlerdik, aklımız başka yerlerde olduğu için de değerlerimizin oluşmasını kendimiz yönlendirememiştik. Bir kere daha söylemekte yarar var, her karan bu değerler yönlendirir ve çoğu durumda değerleri de koyan biz değilizdir.

Şimdi sizden hayattaki en yüksek on değerin bir listesini yazmanızı, bunları önem sırasına koymanızı istesem, on bin kişide bir kişinin zor becereceğine bahse girerim. (O yüzde birin yüzde biri de, mutlaka benim Kaderle Randevu seminerime gelmiş kişiler olacaktır!) Ama eğer bu sorunun cevabını bilmiyorsanız, nasıl kesin kararlar verebilirsiniz? Uzun vadede en derin duygusal ihtiyaçlarınızı karşılaması gerektiğini bildiğiniz seçimleri nasıl yapabilirsiniz? Hedefin ne olduğunu bilmeden, o hedefi vurabilmek çok güçtür! Değerlerinizi bilmek, onlara göre yaşayabilmek için son derece önemlidir.

Önemli bir karar vermekte ne zaman zorluk çekseniz, bilin ki değerleriniz konusunda kafanız karışık olduğu içindir. Yeni bir iş için ailenizi alıp ülkenin öbür yanına taşınmanız istense ne olacak? Bu işte bir dereceye kadar risk bulunduğunu, ama maaşın daha yüksek, işin daha ilginç olduğunu bilseniz, ne yaparsınız? Bu soruya nasıl cevap vereceğiniz, sizin için neyin en önemli olduğuna bağlıdır... Kişisel büyüme mi, yoksa güvence mi? Serüven mi yoksa rahatlık mı?

Bu arada bir noktaya daha değineyim. Serüvene mi, yoksa rahata mı daha çok değer verdiğiniz şeyi saptayan nedir? Değerleriniz aslında karmakarışık bir tecrübeler torbasından çıkmaktadır. Ömür boyu gelen şartlanmalardan, çektiğiniz cezalardan, bulduğunuz ödüllerden gelmektedir. Annenizle babanızın değerlerine uygun şeyler yaptığınızda, onlar sizi kutlamış, ödüllendirmişlerdir. Onların değerleriyle çelişkiye düştüğünüzde, ya fiziksel olarak, ya sözel olarak cezalandırılmış, ya da size aldırış edilmemesinin acılarını yaşamışsınızdır. Öğretmenleriniz de aynı şeyi yapmış, onayladıkları şeyleri yaptığınız zaman sizi alkışlayıp cesaretlendirmiş, kendi değerleriyle uyuşmayan şeyler yaptığınızda benzer cezalar uygulamışlardır. Bu döngüyü arkadaşlarınızla işverenleriniz de sürdürmüştür. Siz, kahramanlarınızın değerlerini modellemiş, benimsemişsinizdir. Belki bazı "anti-kahraman"ları da devreye sokmuşsunuzdur. Bugün olaya yeni ekonomik faktörler de karışmıştır.

Çoğu ailelerde anne de, baba da evden çıkıp işe gittiği için ev değerlerini temsil eden eski geleneksel rol modeli ortadan kalkmıştır. Okullar, kulüpler ve daha tatsızı televizyon; acıları, boşluğu doldurmaya başlamıştır. Gerçekten de televizyon bizim en rahat dadımızdır. Ortalama bir insan günümüzde yedi saat televizyon seyretmektedir! Şimdi ben size, yüksek değerlere sahip çocuklar yetiştirmek için tek yol "geleneksel" aile çatışıdır mı diyorum? Asla. Benim önerdiğim, çocuklarımıza hayat felsefemizi, rol modeli olarak, kendi değerlerimizi bilerek ve onlara uyar biçimde yaşayarak öğretmemiz gerektiği.

__________________
Işıldayan Safir isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla