Tekil Mesaj gösterimi
Alt 01-04-2011, 11:17 PM   #23 (permalink)
sevgisevgi
Teğmen
 
Üyelik tarihi: Jun 2010
Mesajlar: 63
Tesekkür: 91
58 Mesajinıza toplam 235 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
sevgisevgi will become famous soon enoughsevgisevgi will become famous soon enough
Standart Cevap: Bilinçaltımdaki pislikleri nasıl temizleyebilirim?

RT’ne konu olan şokların, sorunların, problem ve hastalıkların oluşma ve şifa süreci nasıldır?
Temel olarak bunları birkaç kategoride inceleyebiliriz.
Yaşam akışımız içinde yaptığımız tecrübelerde birçok istenmeyen, hoşunuza gitmeyen, durumlar, acılar, haletler vardır (3).
Bazen de hiç yorumlayamadan, olaya uyum sağlayamadan, olayı kabullenemeden, olayla kendimiz arasında bir zıtlık, bir karşıt durum varken şuuraltımıza intikal ettirdiğimiz olaylar vardır (3).
Bir de bunların yanısıra yaptığımız yanlış işler vardır. Tecrübesizlikten ve maddenin/dünyanın/bedenin bizim üzerimizdeki baskısından dolayı ve vicdani seviyemizin olgunluğuna paralel olarak geçmişimizde bizi üzüntüye sevk edebilecek bir takım hareketler yapmış olabiliriz (3).
Regresyon terapisine konu olan gölge etki tarzında takıntılı durumlar yaratan yukarıda belirtilen kapsama giren anılarımız mevcuttur. Bu anılar yaşam akışını engelleyen marazi bir hal almışlardır. Günlük şuur düzeyinde hatırlanmazlar fakat bu anıların etkilerini veya sonuçlarını korku, öfke, hınç, saldırganlık, endişe, kıskançlık, utanç, kibir, kendini küçük veya büyük görme, kendini değersiz bulma, eziklik, suçluluk, derin üzüntü, yas tutma, sürekli mutsuzluk vb. gibi negatif duygular ve çeşitli hastalıklar tarzında yaşarız. Bazı şeyleri asla yapmama, bazı şeyleri asla istememe, bazı şeylerden çekinme veya bazı şeyleri mutlaka yapma gibi huylar, duygusal ve davranışsal tutumlar ediniriz. Görünürde bunlara sebep olan bir olay, durum yok gibidir. Ancak sonuçları hayatımızda mevcuttur ve yaşam akışımızı olumsuz etkilemektedirler.
Bu düğümlenmiş etki/etkiler normal düzeyde bir zihne hakim olarak fizyolojiye etki edebilir/ediyor, sizin zihninizde bir yer işgal etmiş obsesif bir baskı unsuru olarak kendisine uygun bir ortam oluştuğunda, o olay ya da durumu hatırlatıcı tetikleyici bir etki gördüğü anda o etki daima orada size sinyal veriyor. Bir türlü o etkileri üstünüzden atamıyorsunuz, boşaltamıyorsunuz. O olayın sizde meydana getirdiği örneğin korkuyu tekrar yaşıyorsunuz, o olaya bağlı olarak geliştirdiğiniz davranışı tekrarlıyorsunuz, belirli bir tavırı alıyorsunuz veya o zaman verdiğiniz bir karar altşuurda tetikleniyor ve siz günlük şuur düzeyinde farkına varmadan o karara uymaya başlıyorsunuz, öyle bir ortam yoksa, oluşmuyorsa o etki çalışmıyor (3 ve 4). Adeta bir bilgisayar yazılımında yapılan hata nedeniyle hep aynı yerde aynı hatanın mekanik bir şekilde tekrar etmesine benzer bir şekilde bir etki hayatımızda varlığını sürdürür. Yani sizin benlik imaj kodunuz sanki hep aynı yerde aynı hatayı yapıyor gibidir, ta ki siz o kodu düzeltene kadar hata kendisini tekrarlıyor.
Sürekli bir şekilde o tür olayların/anıların tekrarı tarzında yani her gece aynı kabusu görür gibi, mütemadiyen aynı durumu yaşamamızın bize ne yararı vardır, bize ne kazandırır? Hiçbir şey kazandırmaz (3).
Hiç yorumlayamadan veya iyi yorumlayamadan, olaya uyum sağlayamadan, olayı kabullenemeden, olayla kendimizin arasında bir zıtlık, bir karşıt durum varken şuuraltımıza, iç varlığımıza intikal ettirdiğimiz olayları hatırlatan bir durumla karşılaştığımız an onu, o olayı ve yarattığı durumu otomatikman iteriz, çünkü olayı karşımızda görürüz, düşmanmış gibi hissederiz. Şuuraltında bu negatif etki zaten mevcuttur. Bu bakımdan bu durumlarda kendi içimizde oluşmuş manevi bir atmosferle sürekli olarak mücadele etmek zorunda kalırız (3).
Bizde şok meydana getirmiş olan bizi sarsmış olan iç dengemizde böyle kararsızlıklar meydana getirmiş olan olayları gözden kaçırmamamız gerekir. Muhakkak onu yakalamak işin doğrusunun ne olduğunu kendi kendimize itiraf değil, kendi kendimize bir daha yaşamamız lazım. Nasıl? En azından imajinasyon yoluyla yaşamak lazım (3).
İşte hipnotik regresyon sırasında bizi hırpalayan, bizi sıkan o düğümlenmiş mekanizmayı yakalamak ve o mekanizmanın çözümüne yardım etmek mümkündür.O düğümlenmiş mekanizmayı yakaladığımızda birey bu deneyimi yeniden deneyimlemeye yönlendirilir. Böylece kendi iç varlığımıza, ruhsal hafızamıza iyi yorum yapamadan, intikal ettirdiğimiz , zihnimizde manevi baskı etkeni olarak yer etmiş olan olayların manasını yeniden yaşayarak anlarız. Birikmiş negatif duygusal boşalım gerçekleşir ve iyileşme sağlanır/sağlanabilir
Bizim en önemli derdimiz, unuttuğumuz ve üzerinde durmadığımız konu bizim kendi başımızdan geçen olayları hazmedemememizdir. Zihnimizin hazmetmesi demek anlaması demektir. Zihin anlayamadığı husustan kurtulmaya çalışır. Unutur. Unutmanın en büyük özelliklerinden biri de budur (3).
Bunlara pozitif bir anlayışla uyum sağladığımızda üstümüzdeki manevi ve fiziksel baskılarından kurtuluruz. Asıl uyum sağlamak bunlardır. Olaylara uyum sağlamakdan da bu anlaşılmalıdır (3).
Bunlar modern çalışmalardır ve insanlar bunlardan yararlanıyorlar. Regresyon terapisi bu tip durumların çözümlenmesi için kullanılan modern bir yöntemdir (3).
Regresyon terapistlerine başvuranlar genellikle bu tür negatif etkileri taşımamaları gerektiğinin farkına varırlar ve bu etkiden kurtulmanın yollarını aramaya başlarlar. Her zaman kendi kendimize bu tür negatif etkilerden, negatif enerji bloklarından kurtuluşumuz mümkün olmamaktadır. İşte o durumlarda regresyon terapisi çözüm için iyi bir alternatiftir ve çözüme ulaşmak için kısa yol vazifesini görür. Kimi durumlarda da tek çözüm yolu olduğunu görüyoruz. Günlük şuur düzeyinde kavranamayan o mesaj hipnotik durumun yardımıyla alt ve üst şuur düzeyinde kavranır, o bildiri alınır, olayın ne demek istediğini anlaşılır ve artık o olay ve etkisi makul bir düzeyde yerini bulur, bir bakıma o olay ölmüş sayılır. Böylece o olayın etkisi normalleşir.
Yani aynı zamanda bu olayın sizin fiziki hafıza bankanızdan da kaydı siliniyor. Bilgisayardan silinmesi gibi. Fakat esasında hiçbir şey unutulmaz. Perispiride yani Astral bedende olay orjinal şekliyle bulunmaktadır (3). Ama artık Astral Beden’de ki olayın titreşim düzeyi frekansı parazit yayın yapar halden normal bir frekans düzeyine çekilmiştir, yani dengelenmiştir. Dolayısıyla olayın hayatınızdaki olumsuz etkisi ortadan kalkmış dengelenme sağlanmıştır çünkü hedeflenen alınması gereken bilgi alınmıştır.

Deneyimlerimiz, Duygularımız ve Beden/Organlarımız (Fiziksel Sistemler) Arasındaki Bağlantılar Nasıldır?
Deneyimlediğimiz her şey, pozitif ya da negatif olsun bir miktar duygu içerir. Ne kadar çok duygu içerirse, fiziksel sistemlerimizi o kadar çok etkiler. Sevgi ve korku iki temel duygudur. Sevgi, fiziksel sistemleri daima pozitif yönde etkiler. Korku ise fiziksel sistemleri olumsuz etkiler, öfke, suçluluk, içerleme ve nefret gibi negatif duygulara zemin hazırlar (4).
Hipnotik regresyon, bu duyguların ve kişiliğin doğumda hazır bulunduğunu gösterir. Şuurlu bir deneyimin altşuura geçmesi suretiyle, kişiliğin ve duyguların pekişmesi ve/veya değişmesi yeni fiziksel sistemlerde izler bırakır. Çoğu duygu ortalama olarak beş yaşından itibaren yeniden deneyimlenir ve/veya pekişir. Negatif bir duygu altşuurda iz bırakacak boyutlara gelirse, yaşamda daha sonra meydana çıkacak fiziksel yetersizliklerin temel nedeni haline dönüşür. Bu fiziksel yetersizliklerin boyutu, duygunun derinliği ve/veya birikimine göre değişir. Bu negatif duygusal izler, yaşanan bir deneyimi takiben her an fiziksel yetersizliklere neden olabilir. Bununla birlikte ilk duygusal iz ile fiziksel sistemlerin ciddi bir biçimde hasar görmesinin arasında ortalama olarak on yıllık bir sürenin geçtiği görülmektedir (4).
Bütün zihinsel sorunların kaslarımızda izleri vardır (7).
Hangi negatif duygu, makul bir zaman aralığında çözüme kavuşturulmazsa, kendisiyle bağlantılı fiziksel sistemlere hazar verir. Öfke baş ağrıları ve migrene yol açar. Korku ve güvensizlik göğüs ve kalp soruna neden olur. Ayak ve bacaklardaki sorunlar, destekten yoksunluk ve kısıtlamalarla bağlantılıdır. Diz ve kalça bölgesindeki sorunlar da destekten yoksunlukla ilgilidir. İçerleme ise bel ve kalçanın yanı sıra mafsal iltihabı olarak adlandırılan durumun görüldüğü bedenin diğer bölgelerinde soruna neden olur. Sırt ve boyun sorunları, bireyin çok fazla çalıştığı ya da çok fazla sorumluluk üstlendiğini gösterir. Sedef hastalığı ve deride görülen diğer sorunlar suçluluk ve utanç ile bağlantılıdır. Bu korku ve ihanet ile birleştiğinde üreme sistemini de etkiler. AIDS ve Herpes hastalıkları cinsel ihanet duygusu ile bağlantılıdır. Her fiziksel sorun negatif bir duyguyla ya da duyguların kombinasyonuyla bağlantılıdır. Fiziksel sistemlerin yaşadığı hasarın boyutlarını, duygunun derinliği ya da stres faktörü belirler. Duygusal kanserler hırs, diyabet reddetme, çoklu skleroz ise sinir sistemlerine hasar veren yoğun bir duygusal stresten kaynaklanır. Diğer fiziksel rahatsızlıkların tümünün de negatif duygusal deneyimlerle bağlantısı vardır. Bu negatif duygular varlığını sürdürdüğü müddetçe, fiziksel sistemler normal fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelir. Bu negatif duygular ortadan kalktığında, fiziksel sistemler geliştirilebilir ya da iyileştirilebilir (4).

Anılar Nasıl Saklanmaktadır?
Yaşadığımız hiçbirşey kaybolmaz, bireyin deneyimlediği herşey zihin sistemlerine, ruhsal hafızamıza, yani bedene bağlı ruha ait hafızaya perisperital hafızamıza kaydedilir ve orada saklanır (3 ve 4). Anılarımız kare kare bütünler halinde bir çeşit vizyon takımı tarzında daima bizde vardır (3). Ruhsal hafızaya asıl düşünce, asıl hatıralar, asıl yapılmış olan tecrübelerin bütün anıları, ama özüyle beraber, bir fotoğraf filminin kaydı gibi veya bir sinema filmi üzerine yapılmış kayıt gibi değil, bütün herşeyiyle beraber, anlamıyla, duygularıyla beraber anılar kaydolmuştur (5).
Zihin, enformasyonu tıpkı bir kasetçalar gibi kaydeder. Kasetçalar olayların akışını, mikrofona geldikleri sırayla kaydeder. Kaset geriye alınıp çalınmaya başlandığında, tam olarak kaydedildiği sırayı takip eder. Zihin de deneyimler olarak adlandırdığımız olaylar zincirini kaydeder. Regresif hipnoz halinde adeta filmi geriye sardırmak gibi tersine işleyen bir mekanizmayla bu anılara geri dönmek mümkündür, zihin deneyimi tam olarak kaydedildiği şekliyle anımsayabilir (4).
Biz regresif hafıza dediğimiz hususu doğrudan doğruya perisprital hafıza (astral hafıza/ruhsal hafıza/ insana ait levh-i mahfuz) olarak ele alırız. Spritüel literatürde ve anlayışta bunlara “perisprital hafıza” denir. Bu hafızanın maddi yöne bağlı olan tarafı daha kaba, daha ağır işleyen, daha basit titreşimleri taşır. Psişik yöne bağlı olan tarafları da daha yüksek, daha hızlı titreşimleri taşır (8).
Burada anıların, daha doğrusu bunların her birini bir şuur olayı olarak kabul ederseniz, bütün bu şuur olaylarının ruhsal varlık tarafından şifrelenmesi, kodlanması, sembolik bir tarza sokulması lazımdır. Biz bunları belli çağrışımları yapabilecek şekilde hafızamıza tekrar bağlıyoruz. Ayniyle değil, çağrışım yapması çok önemlidir. İnsan varlığı yani ruhumuz kendi tecrübelerini, görgülerini ve bilgilerini bu perisprital alanın uygun titreşim seviyelerine uygun hale getirir. Şuuraltı da çağrışım kanunlarına bağlı olarak çalışır (8).
Yani bazı anılar psişik seviyeye daha yakın, bazı anılar da fizik seviyeye daha yakındır. Bütün anılarımız olduğu gibi, tek bir yere girilmez. Monoton bir dağılım yoktur, gayet değişik bir dağılım şekli vardır. Çünkü tek bir olayda, örneğin bir tartışma olayında, bizim birçok niteliklerimiz biraraya gelir; duygularımız harekete geçer, fiziki içgüdülerimiz harekete geçer, birtakım daha başka türlü hareketler de vardır. O anıların hepsini biraraya getiremezsiniz, duygusal bir anınızla fiziki bir acının anısını aynı yere koyamazsınız. Onların da hem bir fiziki yanı hem de bir heyecansal yanı vardır. Bazen fiziki olanlar heyecanı, heyecansal olanlar da fiziki olanı çağrıştırır (8).
Regresyon terapisinde kök nedenlere ulaşmada bu durumdan yararlanılır.
Perisprital hafızamızda bütün anılarımız not edilmiştir, dikte edilerek oraya kaydedilmiştir. Hiçbir şekilde en ufak bir unutma, en ufak bir yok olma söz konusu değildir. Hatta yıpranma ya da çarpılma, değişme bile söz konusu değildir. Yani bir anı orada burulmaz, burkulmaz. Şöyleyken böyle olmaz, yer değiştiremez (8).

Regresyon ve hipnoz sırasında ortaya çıkan hafızanın özellikleri nelerdir?
Hipnotik süjede hafıza meselesi çok önemlidir. Bu hafıza normal, şuuraltı bir depolanma olabileceği gibi, "kripto” dediğimiz gizli bir hafızanın varlığı da söz konusudur. Ama gizli hafıza dediğimiz kriptominezik durum her zaman, her insanda ortaya çıkan bir şey değildir. Her hipnotik süjede, her manyetik süjede böyle kriptominezik bir bellekle karşılaşmamız mümkün değildir. Onlara daha ziyade kendileri belli bir yere konsantre ettirildikten sonraki dikkatlerinden doğan bir bellek hakim durumdadır. Kendiliğinden dikkat olayındaki bellek; normal, öğretilen bellekten daha güçlüdür. Bu durumda bütün detaylar hıfzedilebilir. Kendiliğinden dikkat hali, bazı şeylerin çok daha çabuk, hızlı öğrenilebilmesi için kullanılan bir yöntemdir. Zaten danışanların/süjelerin dikkatini kontrol altına almamız mümkün değildir. Onların kendiliğinden, spontan bir dikkatleri vardır (8).
Regresif bir ipnoz üzerinde çalışıyorsanız yani anılarda gerilere doğru kayıyorsanız elbette ki bu, beynin saklama, depolama kabiliyeti ile alakası olmayan bir durumdur. Çünkü beynin, hafızanın anılarını depolamak konusunda kendine göre bir yöntemi vardır ve bu depolama yöntemi regresyon esnasında ortaya çıkan olaylarla pek bağdaşmaz. Bu konuyla ilgili birtakım tecrübeler yapılmıştır ve yapılmaktadır (8).

Seans sırasında ulaşılan anıların hepsi bize ait anılar ve doğumla başlayan tek bir yaşama ait anılar mıdır?
Zihin, hipnotik regresyona verdiği tepkide, kökeni doğumdan öncesi olan bir farkındalığı ifade eder. Birey, bazen daha önceki bir yaşamda meydana gelmiş görünen bir deneyim anlatır. Reenkarnasyon kavramı, zihinde reenkarnasyon inancı, din, cinsiyet, yaş ya da milliyetten bağımsız bir şekilde vardır (4).
Ulaşılan tüm deneyimlerin danışana ait olduğunu kanıtlamak mümkün olmadığı gibi ait olmadığını kanıtlamak da mümkün değildir. Üstünde durulan ana nokta bu anıların danışan üstündeki etkisi değiştiğinde iyileşmenin gerçekleşmesidir. Önemli olan ve asıl üstünde durulan konu ulaşılan anıya ait yeni bir anlayış kazanıldığında, duygusal durum değiştiğinde, kararlar değiştirildiğinde şifanın gerçekleşmesidir. Mühim olan sonuçtur.

Hipnoz ve regresyon teknikleri her rahatsızlığı iyileştirir mi?
Tüm bunlardan, hipnoz ve regresyon tekniklerinin her rahatsızlığı iyileştiren yöntemler olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Hür irade sürece dahildir. Birçok vakada sorun, bireyin iyileşme arzusu ya da yeteneğini aşacak şekilde kötüleşmiştir. Yine bu da bir tercih ve/veya niyettir (4).
Tercih özgürlüğü her zaman için mevcuttur. Birey duyguyu değiştirmek yerine, fiziksel sistemini etkileyen duyguları ve fiziksel yetersizliklerini korumayı tercih edebilir. Bazı insanlar gerçekten de bu tercihi yapabilmektedir. Kontrol arzusu, intikam, finansal güvenlik, duygusal güvenlik, ilgi çekme ve var olan duruma aşinalığın verdiği güvenlik, değişime direnmenin faydaları olarak görülmektedir. Cezalandırılmayı hak ettiğini düşünenler için acı çekme de bir fayda sağlamaktadır. Düşünce alışkanlıklarında hiçbir değişiklik olmadığında, koşulda da hiçbir değişiklik olmaz (4).
Bütün geçmiş yaşam deneyimlerinin şimdiyle bağlantılarının olduğu hiç kimse yadsımamaktadır. Ancak var olan bütün bedensel ve duygusal sorunlar geçmiş yaşam deneyimleriyle bağlantılı değildir (4).
sevgisevgi isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla