Sosyal fobik endişe anında neden kilitlenir?
Bir
sosyal fobiğe “Konuşmak mı daha zor, yoksa dinlemek mi?” diye sorsanız
genellikle alacağınız cevap “Her ikisi de” olacaktır. Sosyal fobikler
konuşmacı konumundaysalar hata yapma kaygısını duyarlar, dinleyici
konumundaysalar da “Ya, bana bir şey sorulursa?” diye sürekli
heyecanlanarak beklerler. Bir başkasının gözünün içine bakarak dinlemek
de konuşmak kadar önemlidir. Bir diyaloğun etkili ve verimli olması
için dinleyen ve anlatanın tam bir etkileşim içinde olması gerekir.
Eğer dinleyen kişi heyecanını, kaygısını kontrol etmek için bambaşka
bir noktaya kilitlenmişse diğer olayları gözden kaçırabilir. Ancak
heyecanını kontrol altına alabilirse olayları gözden kaçırmaz. Bu,
endişe nedeniyle yaşanan dikkat dağınıklığı ve konsantrasyon
sağlayamama durumudur. Aynı zamanda korkuyu yok etmeye çalışmak ve
karşıdaki kişi ya da kişilere fark ettirmemek adına sarf edilen
inanılmaz bir çabadır. Konuşmak zaten zordur, kaldı ki dinlemek de
sonunda bir şekilde konuşmayı gerektirecektir. O halde, bir sosyal
fobiğin aklından geçen, uygun kelimelerle yanlış anlaşılmaya ve
eleştiriye mahal bırakmayacak şekilde bir konuşma yapabilmektir. Zaten
içinde bulunduğu durumdan mustarip olan kişi konuşma yapacağı
endişesiyle daha da çok kaygılanır, doğal olarak dikkatini toplayamaz,
unutur ve hata yapar.
Bu tür bir baskı altında beynimizin nasıl işlediğini
şu şekilde anlatabiliriz: Stres durumunda sinapslarımızın normal
işleyişi bozulur. Stres hormonları dediğimiz adrenalin ve noradrenalin
oranı yükselir. Dolayısıyla bir hücreye ulaşan uyarılar bir diğerine
geçemez. İşte bu an, bizim hatırlayamadığımız andır, düşüncelerimiz
bloke olur. Bu kapanma sadece yüz yüze konuşma esnasında gerçekleşmez.
Bazen bir kişinin sesi duyulduğunda da görülebilir. Bu nedenle bazı
sosyal fobikler için telefonla konuşmak da zorlayıcıdır. Sanki nefes
alıp verirken zorlanır gibi bir halde olan, heyecanlı ve titreyen bir
sesle konuşan kişi kendi sesini duydukça daha çok kaygılanır. Bu durumu
karşıdaki kişiye aksettirmeme çabası endişe düzeyini daha da yükseltir.
Ses titremesine çoğu zaman el titremesi de eşlik eder.
Dinleme ve konuşmanın yanı sıra bazı kişilerin yazı
yazarken de elleri titrer ya da terler. Bu da oldukça rahatsız edici
bir durumdur. Eğer bu rahatsızlığı yaşayan kişi iş yerinde sorumlu
konumdaysa ve sık sık imza atması gerekiyorsa daha da çok zorlanabilir.
Elleri titrediği için imzası her seferinde bir başka olur. Böyle bir
şikayetle gelen bir hastam vardı. “Öyle kötü ki hiç aynı imzayı
atamıyorum. O yüzden kendi imzamın yerine çok basit bir çizgi
kullanıyorum ve başkaları fark edecek diye daha da geriliyorum. Bankaya
da birkaç imza örneği verdim çünkü bankadakiler imzamı kontrol
ettiklerinde imzamın sahte olduğunu düşünüyorlardı” diye kaygısını ve
yaşadıklarını özetlemişti. Özellikle bazı sorumlulukları olan kişiler
için zor bir durum bu.
Bu tarz şikayetlerin üstesinden gelebilmek için
altında yatan nedenlere bakmak gerekir. Nedenler psikoterapi seansları
içinde açığa çıkar. Nedenlerin ortaya çıkması ve kişilerin durumu kabul
etmesi çözüm için atılmış büyük bir adımdır.
Bazı
insanlar da başkalarının önünde yemek yemeleri ya da bir şeyler
içmeleri gerektiğinde kaygılanırlar. Pek çok kişi elleri titrediği için
bir yere gittiğinde çay, kahve hatta su bile içmekte zorluk çeker.
Hiçbir şey içmemek bir noktaya kadar çözüm olarak görülebilir, insan
daha sonra kendi başına kaldığında sıvı ihtiyacını karşılayabilir.
Ancak bu durum sürekli olduğunda görüşülen kişilerin de dikkatini çeker
ve “Neden hiçbir şey içmiyorsun?” diye sorarlar. Bu kez insan daima
soruyu savuşturmaya çalışır ve sonunda bu soruya muhatap olmamak adına
oraya gitmemek için elinden geleni yapar.
Bazı insanlar da belirli özelliklerini, korkularını
saklamak uğruna etraflarına fazla bir şey hissettirmeden evlerini daha
yaşanılır hale getirirler. Amaçları dışarı çıkıp gerginlik yaşamak
zorunda kalmadan hayatlarını sürdürebilmektir. Bu amaçla evlerde
kurulan büyük ekran televizyonlarla, ses düzenleri ile tam bir sinema
şölenini havası yaratılır. Madalyonun bir yüzünde bu şölen havası,
diğer yüzünde ise “Acaba bu, bir şölen mi yoksa toplumdan ve
insanlardan uzaklaşmak için başvurulan bir çare mi?” sorusu vardır.
Elbette ki teknoloji uygun şekillerde
kullanıldığında mükemmel imkanlar ve ilerleme fırsatları sunan bir
olgudur. Bu bağlamda ileri teknolojinin imkanlarından yararlanan
herkesi toplumdan uzaklaşmayı seçen insanlar olarak görmek doğru
değildir. Ancak eğer kişide sosyal fobi özellikleri varsa ve bu seçim
kişinin daha da asosyalleşmesine yol açıyorsa bunu olumsuz bir etken
olarak kabul etmek gerekir. Teknoloji bağımlılığı sosyal fobikler için
olduğu kadar depresyondaki kişiler için de olumsuz bir seçim halini
alabilir. Burada şunu vurgulamak istiyoruz: Yenilikleri takip ederken
insan ilişkilerinden kaçınır hale gelmek, kendini kısıtlamak çözüm
değil çözümsüzlük getirir.
Bakış açıları ve beklentiler kişiden kişiye değişir
ve insanların seçimleri kişisel farklılıklara göre belirlenir. Fakat bu
seçimler her zaman sağlıklı olmayabilir. Bazı sosyal fobikler
heyecanlarını bastırmak amacıyla alkol ya da madde kullanımına veya
bazı ilaçlara (yeşil reçete ile satılan, aslında sadece doktor
gözetiminde alınması gereken ilaçlara) meyledebilirler. Stres
karşısında alkol ve sigaraya yönelmeyi öğrenmiş bir insan daima kolay
olan bu yolu seçecek, bir de bağımlılık geni taşıyorsa kolayca tutsak
hale gelecektir.
Bu tür maddeler maalesef ki başlangıçta bir parça
rahatlık verseler de daha sonra bu rahatlatma özelliğini yitirirler. Bu
durumda kişi daima daha fazlasını ister ve bağımlı hale gelir. Yani
yağmurdan kaçarken doluya tutulur. Nihayet dolu taneleri öylesine
ağırlaşır ki kullanıcının ilişkilerinin çatırdamasına ve sevdiklerini
kaybetmesine kadar gider. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |