Depresyon nasıl sınıflandırılır?
MAJÖR DEPRESYON (Ağır depresyon)
Ağır depresyon diyebilmek için aşağıdaki belirtilerden en
az dördünün en az iki haftadır sürüyor olması gerekir: Uyku bozuklukları sıktır. Uykusuzluk, gece sık sık
uykudan uyanma tekrar uykuya dalamama, sabah erken uyanıp tekrar uyuyamama veya fazla uyuma
şeklinde olabilir.Yeme sorunları sıktır. Az yeme ve buna bağlı kilo
kaybı veya fazla yemeye bağlı kilo alımı olabilir.Değersizlik, umutsuzluk ve suçluluk duyguları olur.
Hastalar genelde bir işe yaramadıklarını düşünürler. Gelecek ümitsiz ve karanlıktır. Hiçbirşey
iyiye gitmeyecektir. Depresyona bağlı oluşan üzüntü ve umutsuzluk o kadar şiddetlidir ki
hastalar yaşama olan ilgisini kaybeder, hiçbir şeyden zevk alamaz olur. Cinsel isteksizlik görülür
ve hastalar çoğu zaman yataktan çıkmak ve yemek yemek istemezler Hastaların kendini suçlama
eğilimi yoğundur. Suçluluk duyguları genelde yersizdir. Örneğin çok eskiden yaşanmış
olaylar ve yapılan hatalar tekrar hatırlanır ve bunlara karşı suçluluk duyguları
hissedilir. Veya nedensiz yere bir takım olaylardan kendisinin sorumlu olduğu ve suçun
kendisinde olduğu düşünceleri gelişir. Hastalar genelde bu düşüncelerden uzaklaşamadıklarını
beyinlerinin sürekli eski hatalarla meşgul olduğunu bunun çok saçma olduğunu bildiklerini
ancak düşüncelerini frenleyemediklerini söylerler.Konsantrasyon güçlüğü, karar verme güçlüğü vardır.
İşe veya derse konsantre olmak güçleşmiştir. Örneğin hastalar ders çalışırken bir
sayfanın sonuna geldiğinde dalıp gittiğini ve ne okuduğunu anlamamış olduğunu görür aynı
sayfayı tekrar tekrar okurlar. En ufak konularda karar verme güçlüğü içinde olduklarını
hissederler.Enerji azlığı, sürekli yorgun hissetme, herşeye
karşı isteğini kaybetme, duygusal olarak birşey hissedememe. Genelde sabahları yataktan
yorgun kalkılır.Gün boyunca yorgunluk hissi devam eder. Eskiden zevkle yaptıkları işleri
yapmak istemez, yalnız kalmayı tercih ederler. Hastalar bazen çocuklarına ve eşlerine karşı
birşey hissedemediklerini sanki duygularının öldüğünü söylerler ve bu durumdan dolayı suçluluk
duyduklarını ifade ederler.Ölme isteği olabilir. En hafif şeklinde hastalar “allahım
canımı al da kurtulayım” diye düşünürler. İntihar düşünceleri veya r girişimi
olabilir. Çoğu hasta r düşüncelerinin yoğun olduğunu ancak dini açıdan rın
kabul edilemez olduğunu bildikleri için girişimde bulunmadığını ifade eder. Veya
ölürlerse çocuklarına kimin bakacağını bilmedikleri için yaşamak zorunda olduklarını
ifade ederler. Bazıları ne yolla r edeceğinin planlarını yapar. Bazıları da ancak
r girişiminde bulunduktan sonra tedaviye gelir.
Bu hastalığa bağlı ortaya çıkan belirtiler genelde
başka hastalıkları akla getirir ve çoğu kişi bu belirtilerin depresyona bağlı olarak
ta oluşabileceğini düşünmez. Sıklıkla bu hastalar psikiyatri dışında doktorlara
başvururlar veya kendi başlarına tedavi etmeye çalışırlar. Psikiyatriye başvuran
hastaların çoğu başka bölümlerde çalışan hekimler tarafından bize yönlendirilmiştir.
Çoğu hastada diğer hekimler tarafından psikiyatriye yönlendirildikleri için öfkelidir.
Bazıları toplumsal baskıdan çekinip gelmek istemez, gelenler de bir an önce işini
bitirip gitmek ister. Ancak çağımızın en sık görülen hastalıklarından biri olan ve
tedavi edilmediği taktirde ölümle sonuçlanabilen bu hastalığın tedavisi için uzmana başvurmak
şarttır. Uygun tedavi edildiği taktirde tamamiyle düzelen bu hastalık uzun sürdüğü
taktirde kişinin aile, iş ve sosyal uyumunu bozmakta kişinin evliliğinin yıkılmasına,
işinden ayrılmaya, arkadaş ilişkilerinin bozulmasına yol açabilmektedir. Son yıllarda
üzerinde durulan bir başka konuda depresyon geçirmekte olan anne ve babaların çocuklarının
bundan nasıl etkilendiğidir. Yapılan araştırmalar bu çocuklarda küçük yaşlarda
kaygıda artma olduğunu ergenlik döneminde olan kız çocuklarında görülen depresyon oranında
artma olduğunu gençlik dönemindeki erkek çocuklarda ise alkol ve madde kullanımına yönelme
olduğunu göstermektedir.. Bir an önce tedavi olmak çocukların maruz kaldıkları bu
travmanın süresini kısaltacak ve dolayısı ile yaşamın daha sonraki dönemlerinde ortaya
çıkan bu bozuklukların oranında düşme olacaktır.
Yukarıda anlattığımız ağır depresyon her hastada
aynı şekilde görülmez. Bu da kendi içinde alt gruplara ayrılmıştır. Bu gruplar
şunlardır:
Kronik seyirli depresyon
Atipik depresyon
Melankolik depresyon
Doğum sonrası başlayan depresyon (post partum
depresyon)
MELANKOLİK
DEPRESYONHastaların sosyal
aktivitelere ve hobilerine olan ilgileri çok azalmıştır. Arkadaş toplantılarına, aile
ziyaretlerine katılmak istemez, daha önce zevkle yaptıkları işleri yapmak istemezler.
Yaşamlarında iyi olaylar olsa bile bunlara mutlu olamazlar. Mutluluk ve sevinç duygularını
sanki kaybetmişlerdir. Duygulanım bir yakının kaybından sonra duyulan üzüntüden tamamiyle
farklıdır. Hastalar uyanmaları gereken saatten çok önce uyanır ve tekrar uyumakta güçlük
çekerler. Depresyon en yoğun olarak sabahları hissedilir. Hastaların hareketleri normalden
yavaş veya hızlı olabilir.. Yavaşladığı durumda ağır çekimdeymiş gibi hareket ederler.
Belirgin iştahsızlık vardır ve kilo kaybı oldukça fazladır. Hastalar genelde yoğun suçluluk
duygusundan yakınır. Nedensiz yere suçlanır isteselerde bu duygudan uzaklaşamazlar.
POST PARTUM DEPRESYON(DOĞUM SONRASI DEPRESYON)
Kadınlarda doğum sonrası depresyon geçirme oranı %10-15 dolayındadır.
Belirtiler genelde doğumdan sonra ilk 6 ayda ortaya çıkar. Hastalar sıklıkla yoğun üzüntü
hissetme, sık ağlama, uykusuzluk, gerginlik ve çabuk sinirlenmeden şikayetçidir. Doğum
sonrası depresyonun neden ortaya çıktığı tam bilinememektedir. Özellikle ilk kez annne olan
kadınlarda yaşam şekli tamamiyle değişmekte, sorumluluklar artmakta kişinin kendisine
ayırdığı zaman azalmaktadır. Özellikle bebeğin ilk yılı anne için çok zor geçer.
Geceleri sık sık uykudan uyanıp bebeği beslemek gerekir. Bebeğin ihtiyaçlarını ifade
demiyor oluşu tecrübesiz annenin işini daha da zorlaştırmaktadır. Bir de doğum sonrası
hormon seviyelerinde ani değişme olması depresyonun ortaya çıkışını
kolaylaştırmaktadır. Daha önce geçirilmiş depresyon öyküsünün olması yine daha önceki
doğumları takiben depresyon geçirmiş olmak depresyon riskini artırmaktadır. Anneler bu dönemde
bebeklerine zararlı olabileceği düşüncesi ile ilaç almak istemeyebilirler. Ancak bu dönemde
kar zarar hesabını iyi yapmak gerekir. Depresyondaki annelerin bebeklerinde uyku
bozukluklarının sık görüldüğü bu bebeklerin diğer bebeklere göre daha fazla huzursuz
oldukları ve kendilerini güvende hissetmedikleri, zihin gelişimlerinin de daha yavaş olduğu
öne sürülmektedir. Yine eşler arasındaki ilişki de bu durumdan olumsuz olarak
etkilenmektedir. Her hastaya ilaç tedavisi uygulanacak diye bir kural yoktur. Hastanın durumu
değerlendirilir gerekirse başka tedavi yöntemleri gündeme gelebilir.
Yeni doğum yapan kadınların 2/3’ü üzüntü ve gerginlik ile seyreden
“baby blues” dönemini geçirir. Annede aniden hıçkırarak ağlama, çabuk sinirlenme,
gerginlik, huzursuzluk gibi belirtiler olur. Bu dönem genelde doğumdan iki üç gün sonra
ortaya çıkar ve en çok bir hafta içinde kendiliğinden düzelir. Ani hormon değişimi
nedeniyle olduğu düşünülmektedir ve tedavi gerektirmez.
ATİPİK DEPRESYON
Yukarıda anlatılan depresyon belirtilerinden farklı seyreder. Eskiden
maskeli depresyon olarak ta adlandırılırdı. Duygulanım sürekli çökkün olmayabilir, bazen
yaşanan ortama uygun olarak duygulanımda dalgalanmalar, neşelenme görülebilir. Hastada iştah
artışı ve kilo alımı olabilir. Fazla uyuma görülebilir. Bedensel uğraşılarda artma
olabilir. Bu hastalar sürekli ağrılarından sızılarından yakınırlar, doktor doktor
dolaşır ağrılarının nedenini bir türlü bulamazlar. Ani bayılmalar olabilir, bayılmalar
genelde uzun sürelidir ve sıklıkla kalabalıkta olur, sıkılınca bayılmalarda artma görülür.
Bu insanlar genelde reddedilmeye karşı aşırı duyarlıdırlar ve reddedildikleri zaman
şiddetli tepki gösterirler. Bu nedenle sıklıkla aile, arkadaş ilişkileri ve iş
yaşamlarında sorunlar ortaya çıkar.
Hastalar daha gençtir ve depresyona panik bozukluğu veya madde
bağımlılığı gibi başka hastalıklar da eşlik edebilir.Aynen diğer depresyonda olduğu
gibi ilaçla tedavisi gerekir.
DİSTİMİ ( Hafif ve süregen depresyon)
En az iki yıldır süren ve ağır olmayan depresyon belirtileri içerir.
Arada bir iki gün süren iyilik dönemleri olabilir ancak çoğu zaman depresyon belirtileri
hakimdir. Ağır depresyonda görülen belirtiler olabilir ancak daha hafiftir. Kişi sürekli
kendini çökkün hisseder, kendine olan saygısı azalmıştır. Nedeni bulunamayan bedensel
ağrılar, sızılar, halsizlik ve isteksizlik sıktır. Bazen ortaya çıkarıcı bir neden
bulunsa da genelde nedensiz ve kendiliğinden ortaya çıkar. Bu tür depresyonun en önemli
özelliği uzun süredir devam ediyor olmasıdır.
MEVSİMSEL DEPRESYON
Bazı hastalarda depresyon mevsimsel bir seyir izler. Tekrarlayan depresyon
atakları hep aynı mevsime denk gelir. Ataklar arası dönemde yılın diğer mevsimlerinde
hastalar tamamiyle düzelir. Tüm depresyon belirtileri burada da geçerlidir. Tek farkı belli dönemlerde
görülmesidir. Genelde havanın kapalı olduğu sonbahar ve kış aylarında ortaya çıkar. Bu
hastalarda özel lambalarla yapılan ışık tedavisinin önemi büyüktür.
UYUM BOZUKLUĞUNA BAĞLI DEPRESYON
Bu tür depresyonda genelde ortaya çıkarıcı bir neden vardır.
Sıklıkla yeni bir duruma uyum sağlamak gerektiğinde ortaya çıkar. Yaşam değişikliklerle
doludur ve çoğumuz sık sık değişen durumlara ayak uydurmak zorunda kalırız. Örneğin yeni
bir şehire taşınmak, yeni evlenmiş olmak, yeni boşanmış olmak veya yeni bir işe başlamak
gibi olaylar kişinin sosyal çevre ve konumunu değiştiren olaylardır. Bu değişiklikler
hayatımızı önemli ölçüde etkiler ve bazen bu değişiklikler üstesinden gelelmediğimiz
bir gerginliğe sebep olabilir. Bazen mücadele gücümüzün tükendiğini hissederiz. Bu dönemde
depresyon ortaya çıkabilir ve bu da uyumumuzu daha çok bozan bir tablo ortaya çıkarır. Bu dönemde
tıbbi destek alma işe yarayabilir. Belki var olan sorunları ortadan kaldırmayacaktır ama
kişi eski mücadele gücünü kazanarak sorunları ile daha iyi baş edebilir hale gelecektir.
YAŞ DURUMUNA BAĞLI DEPRESYON
Günlük yaşantıda birşeylerin veya birilerinin kaybında bir yas süreci
gelişir. Bu süreçte uykusuzluk, iştahsızlık, üzüntü, öfkelenme, kaybedilen kişi ile
ilgili yoğun ve karışık düşünceler başlangıçta ortaya çıkan normal tepkilerdir.
Zamanla bu duygu ve davranışların azalmasını ve kaybolmasını bekleriz. Zaman içinde bu
belirtiler azalmıyor veya belirtilerde artma meydana geliyorsa normal olarak kabul edilemez
değerlendirilmesi gerekir. Bir yakınımızı kaybettiğimizde üzüntü bir yıl devam edebilir,
sevgiliden ayrılma durumunda bir kaç hafta veya ay üzülebiliriz. Ancak zaman uzuyorsa bu
normal bir yas süreci değildir. Bu dönemde depresyondan şüphelenmek ve araştırmak gerekir.
Bir de zamana bağlı olmaksızın şiddetli yas tepkisi olabilir. Bu durumda normal kabul
edilemez. Örneğin yakınını kaybeden bir kişi günlerce yataktan çıkmıyor, yemek yemiyor
kendisini öldüreceğini söylüyorsa bunun normal olmadığını söylemek için bir yıl
beklemek gerekmez, hemen doktora başvurmalıdır. Depresyon ve yas birbirlerine çok benzerler
ancak yas durumunda kişinin kendine olan saygısı genelde kaybolmaz ve r düşüncesi
genelde yoktur. Yas sürecinin ne zaman bittiğine ve depresyon olup olmadığına dikkat etmek
gerekir.
DİĞER DEPRESYONLAR
Yukarıda anlatılan depresyonlardan başka iki uçlu mizaç bozukluğunda,
uzun süredir devam eden hastalıklara bağlı olarak veya kullanılan ilaçlara bağlı olarak
depresyon gelişebilir. Bazı ruhsal hastalıklar da depresyonla sıklıkla bir arada olabilir
örneğin anksiyete bozukluğu olan hastalarda sıklıkla depresyon da vardır. Yine bazı
psikiyatrik hastalıkları takiben depresyon olabilir, örneğin geçirilmiş şizofreni
atağından sonra depresyon gelişebilir. Bütün depresyonları ayrı ayrı anlatmak yer ve zaman
açısından mümkün değildir. Neden ne olursa olsun ortaya çıkan belirtiler genelde
aynıdır. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |