Tekil Mesaj gösterimi
Alt 14-07-2008, 10:00 PM   #1 (permalink)
BaNuCaN
Teğmen
 
Üyelik tarihi: Jul 2008
Mesajlar: 22
Tesekkür: 0
17 Mesajinıza toplam 61 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
BaNuCaN is an unknown quantity at this point
Standart diksiyon dersi (7)

CÜMLE BİLGİSİ

Güzel konuşmanın(yazmanın) ön koşullarından birisi de cümle konusunu iyi bilmektir.

Cümle Kavramı(Hikmet DİZDAROĞLU)

"Bir dili oluşturan çeşitli birlikler vardır: Ses, hece, sözcük, tamlama, sözcük öbeği. Dilin kuruluşunda yer alan bu öğeler, bir bildirim aracı olarak kesin bir anlam taşımazlar. Dilin bildirme, belirtme, yaptırma görevlerinin gerçekleştirmesi için, bunların üstünde bir başka birime gerekseme vardır. Bu birim tümce(cümle)dir."

"Dilin alt basamağında ses, üst basamağında ise cümle yer alır."

"Her dilde belli sayıda ses bulunduğu halde, bunların değişik biçimde birleşmesinden oluşan sözcükler için bir sınır çizilemez. Bunun gibi, her dilde, belli tümce kalıpları vardır, ama bu kalıplarla kurulan tümcelerin çeşidi de sayısızdır. Tümcede yer alan dil Öğelerinin sayıları, yerleri ve görevleri değiştirilerek tümce biçimleri

çoğaltılabilir. Bu durum zengin tümce örneklerinin
ortaya çıkmasını sağlar, anlatımı güçlendirir,

konuşma ya da yazma olanağını artırır."

Cümlede öğelerin yer alış sırası:

(Sözcüklerin cümledeki değeri)

Cümlede en değerli sözcük yüklemdir. Öteki sözcükler ise yükleme yakınlıklarına göre önem kazanırlar. Böyle olunca da yükleme en yakın yerdeki sözcük ya da sözcük öbeği önemsenen öğe olur. Öyle ki cümlede öğelerin- yükleme yakınlık bakımından - yeri değiştikçe anlamda da değişmeler olur.

Örneğin:

Kardeşim günlerce bu odada çalıştı.

(Başka yerde değil.)

Kardeşim, bu odada günlerce çalıştı.

(Uzun uzadıya çalıştı.)

Bu odada günlerce kardeşim çalıştı.

(Başkası değil.)

Cümlede sözcük sayısı:

Cümledeki sözcük sayısı, iletilmek istenen yargının darlığına, genişliğine göre değişir. Kimi kez tek bir sözcükle bile istenilen yargı iletilebilir.

Örneğin:

-Gitti.

-Gökçe gitti.

-Gökçe, dün sabah gitti.

-Gökçe, dün sabah kahvaltısını bitirmeden gitti.

-Gökçe, dün sabah, kahvaltısını bitirmeden apar topar gitti.

Bu cümleyi daha da uzatmak mümkün.

Amacı tam olarak yansıtmayan az sözcüklü

cümlelerden de, yersiz uzatılmış

sevimsiz cümlelerden de kaçınmalıyız.

En güzel cümle, içinde, yararsız, gereksiz tek bir sözcük bile taşımayan, ancak düşünce ve yargıyı eksiksiz anlatan cümledir. Yani duru olandır. Bundan ötürü kullanacağımız sözcükleri özenle seçip, açık, duru cümlelerle amacımıza ulaşmalıyız. Yoksa amacımıza ya da amaçlarımıza (duygu ve düşüncelerimizin eksiksiz anlatımına) ulaşmak bir yana çok güç durumlara düştüğümüz bile olur.

"Nurullah Ataç tarafından kıyasıya eleştirilen bir yazar, Ataç'a 'Ama üstat, ben öyle demek istemedim' demiş. Bunun üzerine daha bir kızmış Ataç: 'Be birader, ne demek istiyorsan onu yazsana!... "

Duruluk bir bakıma gereksiz sözcükleri ayıklanmış cümlelerde sağlanır. Böylesine gereksiz sözcüklerden arınmış cümlelerle güzel bir anlatışa (yazılı ya da sözlü) ulaşabiliriz. Aşağıdaki cümlelere bu bağlamda bakalım.

I- İşçiler arasındaki mevcut ikilik büyüyor.

II-O gün soğuk, sıfırın altında eksi yirmi dolaylarındaydı

III-Galiba başka çaresi de yok gibi görünüyor.

IV-Elli adet sıra satın alınacaktır.

V-Karşılıklı mektuplaşmalar iki yıl sürdü.

VI-İşin daha da kötü olan yanı ise...

Değerlendirelim:

I. Cümlede, "mevcut" sözcüğü gereksizdir.

II.Cümlede, aynı anlama gelen "sıfırın altında" ile "ek-
si"den biri gereksizdir.

III.Cümlede, "galiba" İle "gibi görünüyor"dan biri gerek
sizdir.

IV.Cümlede, "tane" demek olan "adet" sözcüğüne gerek
yok. "Elli sıra" demek yeter.

V.Cümlede, "karşılıklı" kelimesi gereksiz çünkü "mektuplaşmalar" zaten karşılıklıdır.

VI.Örnekte cümleyi şu biçime sokalım:
"İşin daha kötü yanı ise.."

Kimi durumlarda derin ve düşündürücü fikirlerin az sayıda sözcükle anlatıldığı da olur. Bu türden kısa, ancak düşündürücü sözlere özdeyiş denir.

Bu dil, ağzımda annemin sütüdür. (Y. K. Beyatlı)

Kitaplar, zekânın çocuklarıdır. (J. Swift)

Kalem, aklın dilidir. (Cervantes)

Cümlede açıklık ve duruluğun sağlanması için şunları önerebiliriz:

l- Sözcükleri birbirleriyle karıştırmayalım.

Bazı sözcükler yazılış ve okunuşça birbirlerine çok yakındırlar ama anlamları ayrıdır. Bunlar aynı kökten çıkmışlardır (çıkmayanları da vardır) ve bu yüzden birbirlerini andırırlar. Bundan ötürü de aynı anlama geldikleri sanılır, bu bir yanılgıdır, buna düşmeyelim.

Örnekler: Ayrıcalık-ayrım

Günümüzde "kınama"nın "kına yakmak"tan bir ayrıcalığı kalmamıştır. ("Ayrım” kullanılmalıydı.)

Çekimserlik- çekingenlik

Bu dernek, kabuğuna çekilmiştir. Ölçüyü aşan bu çekimserliğin, bu içe kapanışın karşıdan gelen tesirlerle beslendiği inkar edilemez.

"Çekimserlik" ne olumlu, ne de olumsuz davranmaktır; "çekingenlik" ise, bir işi yapmaya eli varmamak, ürkek davranmaktır. Bu bağlamda örnekte belirtilen durum "çekimserlik" değil, "çekingenlik“tir.

Yankılanmak-yansımak

Yazarın son romanında, insan sevgisinin ışıkları yankılandı.

Işık yankılanmaz, yansır; yankılanma, sesin bir engele çarpıp geri dönmesidir.

Sonucunda-sonunda

Öğrenci olaylarının gerçek yüzü, yapılan kovuşturma sonucunda ortaya çıkacaktır "Sonuç" biten şeyden çıkan durumdur. Son ise, biten, arkası olmayan (nesne, zaman, olay)dır. O halde "sonunda" denmeliydi.

2-Noktalama imi kullanılmamasından doğan yanlışlıklara dikkat etmeliyiz.

"Sunucu kadın yazarımızla konuşuyor." cümlesi bir çırpıda okunursa -ya da konuşurken bir çırpıda söylenirse sunucu olanın kadın mı yoksa yazar mı olduğu anlaşılamaz. Oysa bu cümle kullanılması gereken virgüle göre okunsaydı ki bu cümlede virgülün kullanılması bir zorunluluktur- durum netleşecekti,

Sunucu, kadın yazarımızla konuşuyor. (Kadın olan yazar)

Sunucu kadın, yazarımızla konuşuyor. (Kadın olan sunucu.)

3-Söyleyiş yanlışlarına düşmemeliyiz.

Bu yanlışlıklar daha çok kısa heceleri uzatarak ya da uzun heceleri kısa tutarak yapılan yanlışlıklardır.

örneğin:

"Umudunu" sözcüğünün kısa söylenmesi gereken "mu" hecesini, "Ümit" sözcüğünün uzun söylenen "mi" si gibi uzatmak. Ya da “dahi"yi "dâhi" diye söylemek gibi.

Uzun söylenenlerine de dikkat edelim.

Âcil, âmin, âşık... vb. ilk heceler uzun; alâmet, adalet, alâka... vb. ikinci heceler uzun.

4 -Sözcükleri yanlış anlamda kullanmamalıyız.

Her sözcüğün bir ya da birkaç anlamı vardır.

Sözcükleri dikkatle seçmeliyiz. Yoksa sözcükleri ya yanlış anlamla kullanmış ya da belirtilecek kavram için en uygun sözcüğü seçememiş oluruz.

Örnekler:

Savunmak

Ekonomistler, bu ekonomik modelin uzun ömürlü olamayacağını savunmuşlardır.

Savunmak, bir saldırıya ya da bir düşünceye karşı davranıştır.

Örnek cümlede "ileri (öne) sürme" kullanılmalıydı,

Her

Dostumu, her türlü girişimden çekinmeyen birisi olarak tanırım.

"Hiçbir girişimden" demek gerekir çünkü, "her girişimden çekinmeyen" denmez. "Her türlü işe karışan" deseydik doğru olurdu.

Karşılanmak-dönmek

Şair, bugün akşama doğru kendisini almaya gelen

dostları tarafından ceza evinin kapısında karşılanmış ve birlikte İstanbul'a dönmüşlerdir.

a)''Karşılanmak" sözcüğü yanlış anlamda kullanılmıştır;
çünkü yoldan gelen biri karşılanır.

b)"Birlikte İstanbul'a dönmek" de yanlıştır. Çünkü; birlikte dönmesi için şairin de dostlarıyla İstanbul'dan gelmesi gerekirdi.

c)Bu cümlede, "karşılanmış" fiili edilgen (Özne yok, karşılayan kim?) "dönmüşler" fiili ise etkendir. (Gerçek özne var.) Bu da bir başka yanlışlıktır.

5- Eş anlamlı sözcükleri bir cümlede kullanmayalım.

Bu durum hem anlatımın gücünü azaltır, hem de sözü gereksiz yere uzatır. Bu daha çok, bir kavramın Türkçesiyle yabancısının bir arada kullanılmasından doğar,

Örnekler; Bütün arkadaşlarıma saygı ve hürmetlerimi sunarım. Yaptıklarınızı daha henüz dün gibi hatırlıyorum, Ülkedeki yoksul ve fakirlerin ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Doktorum bir ay dinlenmemi ve istirahat etmemi istedi.



6-Gereksiz yardımcı fiilleri kullanmaktan kaçınalım.

Umut etmek yerine, ummak;

etki etmek yerine, etkilemek;

isteğinde bulunmak yerine, istemek;

kuşku duymak yerine, kuşkulanmak;

duyuru yapmak yerine, duyurmak;

sözcüklerini kullanmak yeterlidir.

7-Birbirleriyle çelişen sözler bir anlatımda bulun-

mamalı.

Bir anlatımda anlamca çelişen, birbirini tutmayan sözlerin bulunması dinleyiciyi şaşırtır ve konuşana karsı bir güvensiz- lik yaratır.

Örnekler:

-Bu dileğimiz, hiç kuşkusuz okul müdürünün de kulağına gitmiş olmalıdır, (hiç kuşkusuz, kesinlik belirtir; gitmiş olmalıdır, olasılık.)

-Bundan aşağı yukarı tam bir asır önceydi. (Ya "tam" bir asır öncedir; ya da "aşağı yukarı" bir asır öncedir.)

-Bizim "koşma" kelimesi "beste"nin tam karşılığı gibi bir şey. (Ya "tam karşılığıdır" kullanılır ya da “tam" çıkarılır ve "gibi bir şey" katılır.)

8) Cümle içindeki her sözcüğün yeri, bulunabileceği yerlerin en uygunu olmalıdır.

Buna dikkat edilmemesi, amaçların dışında anlamlar ortaya çıkarabileceği gibi, bazen de sözün anlaşılmaması sonucunu doğurur.

Örnekler:

-Yönetim kurulu şirketi büyütme kararını 9'a karşı 6 oyla almıştır.

Karar 6 oyla değil, 9 oyla alınmış olabilir ancak. Bu yüzden cümlenin doğrusu! "...kararını 6'ya karşı 9 oyla almıştır." biçimindedir.

-Eski Antalya milletvekillerinden biri daha öldü. Eski olan Antalya değil, milletvekilidir; o halde cümle şöyle olmalıdır; "Antalya eski milletvekillerinden..."

“Her çeşit anayasa dışı faaliyetlere karşı demokrasiyi ve cumhuriyeti savunmak...”

Anayasanın her çeşidi değil, faaliyetlerin her çeşidi olur. şöyle olmalıydı: "Anayasa dışı her çeşit faaliyetlere..."

Bu yanlış yerde kullanımlara bir de vurgu ve tonlama yanlışlarını eklediğimizde ne tür saçmalıklara ulaşacağımızı varın siz düşünün.

Şu da var, cümlede sözcükler yanlış yerde kullanılmış olsalar bile, bazen vurguyu, duyguyu ve tonlamayı aktararak istediğimiz doğru anlama ulaşabiliriz.. Şöyle ki:

-İzinsiz inşaata girilmez. (İnşaat mı izinsiz?) Ama doğru tonlamayla bundan kurtulabiliriz.

-İzinsiz inşaata girilmez.

Başka bir cümle:

-Yeni durağa gelmiştim. (Durak mı yeni, durağa mı yeni geldim?)

Bunun üstesinden de doğru bir vurgu ile gelebiliriz.

-Yeni durağa gelmiştim.

Bir başka örnek:

-Sağlam ayakkabı tamiri yapılır. (Neden sağlam ayakkabı tamir edilsin?)

Yerinde bir tonlamayla düzeltiyoruz.

-Sağlam ayakkabı tamiri yapılır.

9- Atasözleri ve deyimler birer kalıptır, bunların kullanımlarına özen göstermeliyiz.

Atasözleri ve deyimler kaynaşıp kalıplaşmış anlatımlardır!Bunlar değiştirilemez. Örneğin:

"Aba altından sopa göstermek" bir deyimdir. Bu deyimi "aba" sözcüğünün eş anlamlısı olan "palto" sözcüğünü kullanarak değiştiremeyiz.

Bu konuda yapılan yanlışlar iki türlüdür;

1)Atasözleri ve deyimlerin biçimi,yapısı çarpıtılmaktadır.

2)Bunlar doğrudur da yerli yerinde kullanılmamışlardır

Örnekler:

"Süt dökmüş kediye dönmek" deyimini "Suyu de-virmiş kediye dönmek" şekline sokamayız.

"Borçlu ötmez benzi sararır." atasözünü, "Aç ölmez benzi sararır." şeklinde kullanamayız. Çünkü, konu "açlık"la değil, “borçlu olmak"la ilgilidir. Bir şey daha, "aç" ölebilir, o zaman da anlamsız bir atasözü çıkar ortaya.

Anlamına uymayan yerde kullanılan deyimlere bir örneği Ö. A. Aksoy'dan verelim:

"Bayan, lüks mağazaların vitrinlerinde satılmak için bekleyen çiçekler gibi kadın. Fotoğraflarına bakarsanız, Holliwood patentli bir sinema yıldızına rahmet okutacak

kadar cazibe fışkırıyor."

'Rahmet okutmak' deyimi, karşılaştırılan iki kötü kişiden, sonraki, öncekinden daha kötü çıktığı zaman kullanılır. 'İkisi de kötü,ama ikinci o denli kötü ki birin-ciyi rahmetle anıyoruz' anlamını taşır. Yukarıdaki örnekte iki kötü şey değil, iki güzel şey karşılaştırılıyor. Deyimin gerçek anlamını buraya uygularsak şöyle bir durum çıkar: 'Fotoğraflarına baktığınız bayan o kadar çirkin ki, çirkinliğiyle ünlü bir Hollywood yıldızına rahmet okumak gerekiyor."

"Oysa yazıda, fotoğraflarına bakılan bayanın ünlü bir Hollywood yıldızından daha güzel olduğu belirtilmek isteniyor. Bunun için kullanılması gereken deyim 'gölgede bırakacak' idi. Sözcük olarak da‘kıskandıracak'

vardır."

ALIŞTIRMALAR

1- Aşağıdaki cümlelerde altı çizilen sözcükleri inceleyiniz. Gereksiz kullanılmışlar mıdır?

a) Çoğunda düşünmek ve sorunları yersiz olarak ele almak kabiliyet ve vasfı mevcut bulunmamaktadır.

b) Dükkânları kirli olan 28 iş yeri kapatıldı.

c) Beş saat süreyle görüşmüşlerdir.

d) Biz dernekçiliğin iyi bir şey olduğunu, ancak ülkedeki büyük davaları halletmeye bunun yetmeyeceğini, meseleyi kökten ele almak gerektiğini anlatırız.

2-Aşağıdaki cümlelerde altı çizili sözcükler birbirleriyle karıştırılmıştır. Yerlerine hangi sözcükler gelmeliydi?



a)Köy ile kent arasındaki ayrıcalığı kısaca belirtelim.

b)Kemalizm'i kendi açılarından değerlendirecekler. Kimi
yüceltmeye çalışacak, kimi azımsayarak Atatürk'ün bir küçük burjuva devrimcisi olduğunu söyleyecektir.

c)Genel başkanın son konuşması kamuoyunda olumlu
tepkiler yarattı.

d)İç sorunlarımız gittikçe altından kalkılamaz boyutlara
doğru uzandı.

a)Fark b)Küçümsemek c)Etki d)Çözülemez

3- Eminiz-olsa gerek, yazımda-konuştuğum, muhakkak-sanıyorum, iki yıldan çok-iki yıla yakın sözcükleri kullanıl
dıkları cümlelerde bir çelişki yaratıyor mu? Araştırınız.

a)Eminiz ki sinirlerine hakimiyeti herkesçe bilinen genel
başkan, bu olaylar karşısında en çok acı duyan kimse olsa
gerek.

b)Bundan bir süre önce yayınladığım bir yazımda ken
dimi de dahil ederek "Biz öğretim üyeleri memlekete karşı
ihanet içerisindeyiz." şeklinde konuştuğum zaman, fakültemi
zin bazı öğretim üyeleri tarafından linç edilecektim.

c)Şurası muhakkak ki bakanlığın bugünkü iç bünyesini
yeni ihtiyaçlara göre düzenlemek, eksikleri tamamlamak ihtiyacı olduğunu sanıyorum.

d)Vazifem 3 Nisan 1918'den, 13 Nisan 1920’ye kadar takriben iki seneye yakın bir müddet devam etmiş olmakla beraber...

4-Ünlü yazarın 35. ölüm yıl dönümü.

Yüksek Hâkimler Kurulu.

Yüksek maden mühendisi.



Kullanımlarını bir de aşağıdaki gibi okuyup aralarındaki farkları bulmaya çalışalım.



Ünlü yazarın ölümünün 35. yıldönümü

Hâkimler Yüksek Kurulu.

Maden yüksek mühendisi.

5- Aşağıdaki özlü sözleri değerlendiriniz. Bu konularda birer kısa konuşma metni hazırlayınız.

Okunu hedeften öteye atan okçu, okunu hedefe ulaştıramayan okçudan daha başarılı sayılmaz. (Montaigne)

Konuş, kim olduğunu söyleyeyim. (Sokrates)

Konuşmanızın zevkle dinlenmesini istiyorsanız, kalbinizin sesine dikkat edin, zekanız kendisine dikkat etmeyi bilir.(A. AINGLER)

Çok sözle az şey anlatılması kabul edilebilir,

Az sözle çok şey anlatılmak gerekir. (Sainte Beuve)

Hatipliğin bütün kuvveti, bütün gayesi dinleyicilerin ruhunu ya sakinleştirmek, ya da eyleme geçirmek yolundadır.(Cicero)

Kimi Genel Kurallar

1)İnsan, yaşam, doğa, geçmiş, içinde bulunduğumuz ve gelecek zaman hakkında yeterli bilgimiz olmalıdır.

2)Çevremize karşı duyarlı olmalıyız, gözlemci, araştırmacı, sorgulayıcı olmalıyız.

3)İnsan psikolojisini iyi bilmeliyiz, saygılı ve ölçülü olmalıyız.

4)Gerçekçi olmalıyız ve doğallıktan ayrılmamalıyız.

5)Fazla bilgimiz olmayan konulardan uzun uzun bahset-memeliyiz.

6)Yıkıcı değil, yapıcı olmalıyız.

7)Etkili bîr ses tonuna ulaşıp konuşmamızı, yerinde kullanacağımız el ve kol hareketleriyle, canlı bir dil ve üslupla iyileştirmeliyiz. (Zenginleştirmeliyiz.)

8)Övünmekten ve öğüt vermekten kaçınmalıyız, gösteriş

tuzağına düşmemeliyiz.

9)Konuştuğumuz kişilere değer vermeliyiz.

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

BaNuCaN isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla