Tekil Mesaj gösterimi
Alt 13-01-2009, 05:32 PM   #1 (permalink)
bluemoon24
Albay
 
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
bluemoon24 is an unknown quantity at this point
Standart en yakın arkadaşın ölmesi

insanın içini burkmaktan daha da ötede hislere sevk eden, insanın yerle bir solmasına sebebiyet veren, fakat öyle ya da böyle doğal bir sonuç olarak, her şeyin allah'tan olduğu gibi, anne ya da babanın ölmesi yanında, belki de pek bir yakıcı etki yapmayacak durum.. lakin öyle bir durumlar vardır ki ölen kişi kardeşten daha yakındır, güzel günleriniz, kötü günleriniz olmuştur, kafalarınız bozulduğunda beraber iki tek atmış, sigara dumanı, bira kokusu altında dertleriniz size eşlik etmiştir kız konusu beraberinde borçlara, oradan da ailevi sorunlara bağlanmıştır, belki aynı kızı sevmişsinizdir, belki de parasız kalmışsınızdır, ya da o çok sıkışmıştır, ya da askerde parasız kalmıştır, sizin için en iyisi ona günlükten bi 5 kağıt ayırıp, 'askerde boşta kalmasın' diye para göndermektir hani ailesine de yük olmasındır, onun dışında da kimi zaman kavga edersiniz, kimi zaman kol kola giderken yumruk yumruğa girecek tartışmalarda bulabilirsiniz kendinizi, sonra da, aradan iki gün geçer, ya telefonunuz çalar ya da iki defa kısa şekilde mesaj geldiğini belirten ses çalar, yine barışırsınız, yıllar böyle akıp gider, hala tanıştığınız ''merhaba birader ben de faidelibilgi, memnun oldum'' dediğiniz gün dün gibidir yine gün gelir, ya siz evlenirsiniz, ya da cebinizde para olmasa dahi, bir çeyrek altın takabilmek için bir paket sigaranızdan, bir haftalık yol paranızdan, ya da sevgilinizin ya da nişanlınızın bir akşamlık yemek parasından feragat edersiniz, o altını onun önüne serilmiş bilimum, tl'lerin arasına iğnelemek sizi yüceltir, sonra sıra çocuk ziyaretine gelir, 'ee nasıl olsa' yeğeniniz doğmuştur, onun için de kendinizi sıkmışsınızdır, nasıl olsa o da sizin kızınıza nazarlığı hemen doğduğu gece takmıştır, böyle sıcak koyu muhabbetlerle beraber 'leyla' olunan akşamların, mahçup biçimde ''rus'' a gidilen, ''aga hadi halı sahaya gidiyoruz al çantanı da gel'' lerin sonunda, geç yattığınız gecenin bir yarısında acı acı telefon kulağınızda çınlar, bir bakarsınız en yakın arkadaşınızın karısı çaldırmaktadır telefonu gecenin ve uykunun vermiş olduğu mahmurluk ile endişe arasındaki bir düşüncenin içerisindeyken, içinizi ateş gibi yakan, tüylerininizi kaskatı kesen, başınızdan aşağı kaynar sular dökülmesine neden o berbat haberi iliklerinizde hissdersiniz..



ne de acıdır, gidip de o evde bulunmak, 'en yakın arkadaş'ınızın yanında gözyaşı döküp, eski günleri yad etmek, evlat acısını yaşayan o annenin, ya da babanın yerine kendini koymak, ve son yolculuğundan önce, tekbirler arasında önce ''hakk'ını helal et'' ip, sonra da, mezarına yağmur suyuna karışmış solucanlı iki kürek toprak atmak...

önce seni de öldüren, ardından küfrettiren, isyan ettiren, ve yalnız hissettirmeye başlayan acı olay. sonrasını bilmiyorum. henüz o konuyu işlemedik..



haa, bir de biraz salaklaşıyorsun o'nun yokluğuna üzülürken, telefonu eline alıp dertleşmek için onu aramaya çalışmak gibi mesela.

hele hele daha çok küçükken ilkokul sıralarındayken yaşanırsa büyük acı verir insana.her adını duyduğunuzda yüreğiniz cız eder,her güzel anınınızda iyi ki gencim dediğinizde onun bu duyguları yaşayamamış olması gerçeği sizin de tadınızı kaçırır,hep keşkeler yüklenir üstünüze,çocuk masumluğuyla yazılmış şiirleri varsa bir de ondan hatıra kalan daha da bir acır içiniz,yutkunamazsınız büyüttükçe büyütürsünüz acısını içinizde o kadar.

ona mektuplar yazmana sebep veren durum.



bana gitme diye yalvaracak fırsatı vermedin bile. verseydin yalvarırdım. işe yarar mıydı?

artık fotoğraflardadır bu mutluluk. bu dostluk, bu kardeş hissetme duygusu. olamaz kimse sen.

karanlığa gittin, bana da gittiğin karanlığın soğukluğunu tattırarak.

kendime kattığım birçok şey gibi seninle, bunuda kattım. kazıdım içime hiç istemeden, gönülsüzce.

var mıdır beni ikna edecek bu duruma alıştıracak bir sebebin bilmiyorum.

ama biliyorum sen hala güzel yatıyorsun orada. dudakların hala kırmızı. yanakların pembe. sıcak davetkar kucağın hala sıcak.

asla değişmeyecek bunlar!

biliyorum ki sen buradayken benim meleğimdin, iyi niyet kraliçemdin. evde hissetme duygumdun. yalnız olmama hissimdin. ruh eşimdin. yuva sıcaklığımdın. kardeşimdin, annem babamdın, evladımdın!

asla alışmayacağım.. alışamayacağım.

asla kabul etmeyeceğim artık olmama olgunu.

asla affetmeyeceğim hiç rüyama girmemiş olmanı, aniden ve boktan mı boktan bi sebeple gitmeni. unutmak isteyeceğim ama unutamayacağım içime işleyen bu soğukluğu, bu yalnızlığı.

biliyorum izliyorsun beni. asla yalnız bırakmazdın şimdi de bırakmazsın.

ama bu seni öpme, sana sarılma, sesini duyma, kokunu duyma isteğimi bastıramıyor. çok özlüyorum seni.

keşke yine bana ne yapmam gerektiğini söyleyebilsen. çünkü ben içimde seni halledebilmek için ne yapabileceğimi zerre kadar bilmiyorum. hatta ben artık hiç bir bok bilmiyorum.

seni çok seviyorum...

az önce düşündüm ne zaman tanıştık biz diye, arkadaşlığımız ne kadar eskiye dayanıyor diye bir türlü hatırlayamadım. dedim şöyle bir fotoğraflara bakayım belki yardımcı olur gibisinden. baktım sünnetimde arkada biri gözleri pörtletmiş pis pis gülüyor. olsa olsa bu bizim böcüktür dedim. demek ki arkadaşlığımız daha eski. doğum günü albümlerine baktım biraz 4 yaşındayken karşımda o kocaman gözleriyle oynayan yine sen. hafızamı biraz daha zorlayınca en eski anımlarında öyle veya böyle senden bir parça var. ağlamışım yanımda olmuşsun, sevinmişim yanımda olmuşsun. içmişiz kumsalda, dertleşmişiz, gülmüşüz, ağlamışız. en kötü anımda güldürmüşsün beni, en mutlu anımda ağlatmışsın beni. bir bakmışım bir ara kardeşimden çok görüyor olmuşum seni demek ki bak kardeşim olmuşsun benim farkında bile değiliz. seneye düğününde oynayacaktık hani? hani seneye mezun olunca aynı fabrikada çalışacaktık. lan onu bırak daha istanbula yanıma gelmeden nereye gidiyorsun? bu kadar kolay mı bizi bırakıp gitmek? daha bu seneki salaklıklarımı anlatmadım sana içip içip dalga geççektiniz her zamanki gibi. olmadı böcük bu, hem de hiç olmadı.



edit: allahım bize sorgulamak düşmez, haddimize değil ama 21 yaş kalp krizi için çok erken değil mi?

insanın içini her hatırlamasında cız ettiren olay. yıllarca oynadığınız bahçelere gidememeye, tanıdık arkadaşlarınıza rastladınız mı başınızı çevirmenize, hiçkimsenin onun gibi olamayacağını zamanla öğrenmenize, ve henüz çok küçükseniz annenize sarılıp sarılıp anne niye böyle oldu demenize karşılık alamamanıza sebebiyet veren durum. allah kimsenin başına vermesin, yıllar geçiyor büyüyorum, hep şunu diyorum: olsa şimdi o hangi üniverste de olurdu acaba, olsa birbirimize ilk heycanlarımızı ilk korkularımızı nasıl anlatırdık acaba. üşüdüğümde üzüldüğümde bana nasıl sarılırdı. hepsi bir hayal olarak kaldı, ve öyle de kalacak.

inanamazsınız ya hani bir şeye kolay kolay...zaman durur anlamsızca eskiler gelir aklınıza da sadede o berbat duyguya gelemezsiniz. olmaz gidemez yine yine başım sıkıştığında nasıl olsa o var ona anlatırım diyceksiniz bir şey söylemesede anlar beni diyceksiniz bütün bunlar nasıl biter, nasılinanılır bir daha olmayacağına. ince bir sızı yayılır bütün bedeni kaplar, insnalar konuşur anlamazsınız ne diyorlar umrunuzdada değildir artık hiç bir şey. o gitmiştir. sadece bir veda hakkınız kalmıştır, inanamazsınız yine...

dünyanın en büyük acılarından birisidir. inanmak istemediğiniz şeylerden birisidir. ölüp ölüp dirildiğiniz andır. yaşamanın anlamını bir kez daha anladığınız andır. yaşadığımız mutlu anları düşünüp, ölümü unutmak isteriz. ölen arkadaşlarınızın cümleleri aklınıza gelir.herkes cennete gitmek istiyor ama kimse ölmek istemiyor. arkadaşlar, bu dünyaya bir kez geliyoruz işte, daha ötesi yok.

çocukluğunuz beraber geçmiştir, aynı mahallede oturmuş aynı ilkokula gitmiş aynı anadolu lisesini kazanmışsınızdır. yan yana oturmuş beraber çalışmış beraber gezmiş aynı arkadaşları edinmişsinizdir. o yetenekli bir insan sense haylaz kurnaz bir çocuk o hocaların gözdesi sense baş düşmanı. bunu fırsat bilen arkadaşınız sesini çıkarsa da sorumluluk sizindir zaten. ama affedersiniz eh sınavlarda faydalarını görürsünüz. gün gelir beraber dışarı çıkar beraber uyur beraber yersiniz. hayatınızın gerçek olduğunu bildiğiniz en yakın arkadaşınız.



ama gün gelir okula gelmez olur. hastadır der geçersiniz.. baktınız hala gelmiyor evlerine gider ne var diye sorarsınız. önemli bişi yok derler.. geçer yakında. günler gelir geçer hala okula gelen giden yok. öğrenirsiniz ki hastalık yüzünden izmire gitmiştir. hastalığı kan kanseri!



yıkılmışsınızdır. en yakın arkadaşınız hasta ölümle burun buruna ilik lazım ama bulunamaz. ailesinin durumu iyi olmadığı için sınıfta para toplarsınız. kendi bursunuzu ailesine verir onun için kermes düzenler onun için tiyatro yaparsınız okul olarak.. sonra tekrar döner evine hasta biliyorsunuz evet yüzünde maske var ama bu oyun oynamak için engel değil oynarsınız beraber iyileşeceğini söyler sevinirsiniz.



o yaz kuşadasındayken öğrendim acı haberi arkadaşım yanında ben yokken beni terk etmişti.. beni benle baş başa bıraktı derhal döndüm nazilliye onunla birlikteydim son yolculuğunda.. orta 3 başlamadan önceki yazın son haftası.. okulda 3 ay yalnız başıma oturdum kimseyi sokmadım yanıma.. yakın arkadaşları ve ben napacağımızı bilemedik.. ailesini teskin etmek bizim borcumuzdu. hacer teyze için ben onun yerindeki oğluydum. benimle ağladı benimle sevindi.. ama durumları nedeniyle taşınmak zorunda kaldılar..



günler geçti ben unuttum başka arkadaşlarım oldu başkalarını sevdim acısı dindi. okuldan mezun olurken yaptırılan yıllıkların ilk sayfasına onun resmini koyup ona yazı yazdık. 4 kişi o gruptaki 4 kişi! annesine vermeye gittiğimizde ne kadar sevinmişti ne sözler vermiştim ona halbuki.. okulumda iyi yerlere gelecem demiştim.. ama yine unuttuk yine unuttuk..



gün olur iced earth-watching over me dinlerken hep aklıma gelir ve onun için dua ederim.. yokluğunu hatırlıyorum mustafa'm beni affetmeyeceğini de biliyorum. ama burada hala acın taze duruyor.

bir türlü inanamamak,kabullenmemekkabullenmek istememek.sizi dünyada en iyi,belkide tek anlayan insanın bir anda dönmemek üzere gitmesi ve yapayalnız hissetmek.canınız sıkılınca derdinizi paylaşacak samimi birini bulamamak.ölüm haberini aldığınız yere birdaha asla dönmeme isteği yaratır.sevdiği şarkı çaldığında yada özlediğinizde deli gibi ağlamak.okulun ilk günü herkesin sırayla gelmesi,gözlerinizin onu araması ama onun bir türlü gelmemesi.çaresi olmayan,tek tesellinizin cennete gitmiş olma düşüncesi olduğu ve elinizden gelen tek şeyin onun için dua etmek olduğu dünyanın en zor durumlarından biri.

düğümün çözülüp yeni düğümün başladığı yerdir.

sonu merak edilerek heyecanla okunan kitaplar vardır ya, su içmek için kalkarsın başından, o sırada parmaklarından kayan sayfalar sonuna gider kitabın ve bir cümle çarpar gözüne açılan o son sayfanın ortasında.

ya ayrılığı, ya kavuşmayı ya katili söyler ve alır kitabın tüm heyecanını.

artık okumaya devam etsen de ne heves kalır ne heyecan.

yazarın tüm kalem kıvraklıklarının nereye çıkacağını kestirerek, o çok güzel rüyanın yalan olduğunu rüyadayken anlayan adamın hoşnutsuzlukla uyanmayı beklediği gibi, beklersin kitabın sonunu.

her cümle bildik sona götüren yollardır artık

büyü bozulmuş sırlar dökülmüştür.



geçenlerde eski bir dost aradı.

benim, uzun zamandır konuşmamanın verdiği heyecanla, iltifatlı sözlerimi soğuk gülmelerle geçiştirince anladım hal hatır sorulmak için aranmadığımı.

''cenazesinde bile yoktuk'' dedi

kocaman bir el yapıştı boğazıma, korkarak sordum ''kimin cenazesi, ne oluyor'' diye

''mehmet'' dedi

''mehmet ölmüş. iki ay önce trafik kazası geçirmiş, on beş gün komada kaldıktan sonra ölmüş. ben de yeni öğrendim'' deyip ağlamaya başladı.

konuşamadım.

verilecek tepkinin ne olduğunu bilmiyordum ki,

bu sonu hiç bilmiyordum ki..........



hemen hemen üç ayı buluyordu mehmet ile görüşmeyeli. işi dolayısıyla istanbul'da yaşamıyordu, ara sıra yurt dışına çıkıyor, müsait olunca mutlaka arıyordu.

ben bu uzun görüşmemelere alışıktım ve hiç düşünmemiştim bile, ne olup ta aramadığını



ve işte o telefon.

sanki su içmeye kalktım hayatın başından,

o telefon çevirdi hayatın yapraklarını en sona doğru

bir cümle okudum son yaprakta ''mehmet öldü''

tüm büyüsü bozuldu hayatın, tüm sır döküldü

uğruna yaşanan ne varsa, kaybettiler haklarını

hayatın tüm tesadüfleri bildik artık

merak kalmadı, rota belli

yok rüyaların tadı

tüm kıvrımlar düzleşti

her şeyin sonu, son oluyor

yok artık hayatımı ipotek eden gayeler

ölümün haberine pes edenler, ölümü tanımayı istemiyor

sevdiğim her şey, çok sevdiğimin ölümüyle sevimsizleşti.



23 yaşındaydı

en iyi arkadaşımdı

hüznünü bile yaşatmadığı bir ölümle geldi üç ay sonra

göstermedi pembe yanaklarını geldiğinde bu sefer

hayat kitabının son sayfasıydı,

öldü...............



insanın yıllarca unutamadığı, benim de yıllar önce yaşadığım felakettir. kızılay 'da buluşmak üzere sözleşmiştik. cep telefonunun olmadığı günlerde buluşmayı nasıl başarırdık bunu en yakın dostumu düşündüğümde daha iyi hatırlıyorum. ikimizden biri beş dakika geç geldi mi deli gibi kavga ederdik. en nihayet vaktinde buluşmuştuk. o yıllarda maddi durumlarımız çok iyi değildi, özellikle onun ailesi muş'taydı ve kimse para göndermiyordu. sağda solda kasiyerlik, pazarlamacılık yaparak üç beş kuruş kazanmaya çalışıyordu. bu nedenle ders çalışamıyordu, haliyle geleneği bozmayarak her yıl olduğu gibi bu yıl da bütünlemeye kalmıştı. ancak tek farkla, bu kez son sınıftaydı ve kaldığı tek dersi verirse mezun olacaktı. güle oynaya ziya gökalp üzerinden kolej'e doğru yürüdük. hatta pink piknik'ten karışık tost aldık bir tane, bölüştük. yürürken bana mezun olamazsam asu beni terk edecek galiba demişti. üzüldüm, en yakın dostumun gözlerindeki endişenin farkına vardım, nedendir bilmem birden çok ürktüm. asu'nun onu terk etmesi beni endişelendirmiyordu. çünkü asu'yu sevmezdim. endişemin nedenini bilmiyordum. asu benim sınıf arkadaşımdı, bencil bir kızdı bilirdim. sürekli kendi istediğinin yapılmasını isterdi, anlam veremezdim. mezun olur olmaz bankada işe girmiş, bencilliği daha vahim bir hal almıştı. sanırım o da bunun farkındaydı benim gibi ama seviyordu asu'yu. bunları düşünerek hukuk fakültesi 'nin önüne geldik. merdivenlerden çıktık. of hiç canım istemiyor kızım sonuçlara bakmaya, sen bakar mısın benim yerime al okul numaram dedi, numarasını bir kağıda yazıp bana verdi ve bahçedeki banklardan birine oturdu. ben kapının önüne gittim, arkamı dönüp ona baktım. o ise heyecanlıydı, yüzünü diğer tarafa çevirmiş yola bakıyor, bana bakmamaya çalışıyordu. kapıda dikildim, bir askıdaki sonuçlara baktım, bir elimde üzerinde onun numarasının yazılı olduğu kağıda... eşleştirmeye çalıştım numaraları. ilk listede yoktu numarası. ikinci listeye baktığımda en başta onun numarasını gördüm, koskocaman bir b almış ve mezun olmuştu. içim içime sığmadı, kendi kendime onu kandırmaya karar verdim, olm kalmışssın ya diyip sonra şaka lan şaka eki eki edalarıyla onu filiz'e götürüp çay ısmarlayacaktım. arkamı döndüğümde bir kalabalık gördüm. koşa koşa yanlarına gittim. en yakın dostum bankta öylece yığılıp kalmıştı. suratında endişe ve acı dolu bir ifade vardı. insanlar ölmüş galiba diyorlardı inanamadım, dürttüm onu, çok ağladım. hacettepe'ye gittik, kalp krizi geçirmiş canım arkadaşım. daha 22 yaşındaydı. elimde tuttuğum numarasının yazılı olduğu kağıdı halen saklarım. asu'ya yazdığı bir şiir halen defterimdedir. ona bir keresinde buluşmaya geç kaldığı için gıcık herif dediğimi içim sızlayarak, kendimden iğrenerek hatırlarım.

-en yakın arkadaşı olmayanlar naapsın hocam??

kaybolmasından iyidir.



Kaynak: İtüSözlük

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

bluemoon24 isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla