Albay
Üyelik tarihi: Dec 2008
Mesajlar: 432,578
Tesekkür: 0
429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
| Camp David Antlaşmaları Fakat, Lübnan
iç savaşının sona ermesinden hemen bir yıl sonra Mısır Cumhurbaşkanı Enver
Sedat'ın İsrail'e gitmesi ve bundan on ay sonra da İsrail ile Camp David
Anlaşmaları'nı imzalaması, Arap dünyasını çok daha fazla karıştıracak ve
günümüze kadar gelen bir dizi yeni gelişmelerin kapısını açacaktır.18
Ocak 1974'de, Amerika'nın aracılık çabaları ile, İsrail ve Mısır arasında
imzalanan Sina anlaşması, Amerikan diplomasisi için bir başarı olduğu kadar,
Mısır-Amerikan münasebetlerinin de büyük ölçüde değişmesini ve gelişmesini
sağlamıştır. Hele, Dışişleri Bakanı Dr. Kissinger'in 31 Mayıs 1974'de de İsrail
ile Suriye arasında bir anlaşma sağlaması, Amerika'nın Arap dünyasındaki
nüfuzunu ve Orta Doğu politikasındaki tesirini daha da arttırmıştır.Bu
atmosferden yararlanan ve Orta Doğu'da bir barış zeminini kuvvetlendirmek
isteyen Başkan Nixon, 12-19 Haziran 1974 günlerinde Mısır, Suudi Arabistan,
Suriye, İsrail ve Ürdün'ü ziyaret etti. Nixon'ın Suriye ziyaretinde, iki ülke,
1967 savaşında kesilmiş olan diplomatik münasebetlerini tekrar tesis etmeye
karar verdiler. Fakat Orta Doğu gezisinin en başarılı kısmı Mısır ziyareti oldu
ve Nixon Mısırda hararetle ve büyük gösterilerle karşılandı.14
Haziranda, Mısır ile Birleşik Amerika Arasındaki Münasebetlerin ve İşbirliğinin
Prensipleri konusunda bir de anlaşma imzalandı. Amerika ile Mısır arasındaki
münasebetlerin almış olduğu bu yeni şekil ve gelişme iledir ki, Mısır, İsrail
ile 1 Eylül 1975 anlaşmasını imzalayarak, Sina'dan biraz daha toprak kazanmaya
muvaffak oldu. Bu da Mısır'ı, kaybedilen Arap topraklarının tekrar
kazanılmasında ve İsrail'in işgal ettiği topraklardan çekilmesini sağlamada,
Amerika'ya dayanma yoluna sevk etmiştir.Mısır'ın bu sırada Amerika'ya ve
genel olarak da Batı'ya eğilim göstermeye sevmeden sebeplerin başında,
karşılaştığı ekonomik meselelerin büyük tesiri olduğunda şüphe yoktur. İsrail
ile yapılan savaşların yükünü kaldırmak kolay değildi. İçerdeki ekonomik
sıkıntıların dışında, Mısır dış borçlarını da ödemekte güçlüklerle karşılaşmaya
başladı. Bundan dolayı, Enver Sedat, 20-29 Şubat 1975 günlerinde Suudi
Arabistan, Umman (Oman), Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar ve Kuveyt'i
ziyaret etti. Bu ziyaretler sırasında, yapılan anlaşmalarla, Suudi Arabistan
Mısır'a hemen 300 milyon dolarlık, Kuveyt, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri de
400 milyon dolarlık bir yardım yapmayı kabul ettiler.Bunun arkasından
Enver Sedat, 29 Mart-10 Nisan 1975'de de Batı Almanya, Fransa, İtalya,
Yugoslavya ve Avusturya'yı ziyaret etti ve Yugoslavya hariç, diğer ülkelerle
çeşitli ekonomik yardım anlaşmaları imza etti. Enver Sedat, bu Orta Doğu ve Batı
Avrupa ziyaretlerinin arkasından 26 Ekim-5 Kasım tarihleri arasında da Birleşik
Amerika'yı ziyaret etti. Sedat bu ziyaretinde Amerika'dan silah almak istedi ise
de, Amerika herhangi bir taahhütte bulunmadı. Buna karşılık, Başkan Nixon, 1974
Mısır ziyaretinde vaad ettiği vechile, Kongreden Mısır'a 750 milyon dolarlık
ekonomik ve 250 milyon dolarlık da gıda yardımının çıkmasını
sağladı.Başkan Sedat'ın 1975 yılında yaptığı bu ziyaretler açık bir
şekilde göstermekteydi ki, Mısır politikası Batı'ya kaymaktaydı. O kadar ki,
ekonomik sebepler ağırlıklı bir rol oynasa bile, Enver Sedat'ın Orta Doğuda
ziyaret ettiği ülkeler esas itibariyle muhafazakar ve Batı'ya daha yatkın
ülkelerdi.Mısır politikasındaki bu değişmenin Sovyetleri hoşnut
bırakmayacağını tahmin etmek zor değildi. Mısır'ın Batı'ya doğru kayması ile
Mısır-Libya münasebetlerinin de bozulmaya başladığı görülmüştür. Hatta iki ülke
arasında çatışmalar çıkmıştır. Bu krizde, Libya ile yakın münasebetlere sahip
olan Sovyet Rusya'nın ne derece parmağı olduğunu tayin etmek elbette ki
güçtür.Mısır-Libya gerginliği ve iki ülke münasebetlerindeki kriz, 1975
Temmuzunda başlamış ve aralıklarla 1977 Ekimine kadar sürmüştür. 1975 Temmuzunda
Mısır sınır makamları, Mısır'da karışıklık çıkarmak isteyen bir takım
Libyalıları yakaladı. Bu hadise iki ülke münasebetlerini o kadar gerginleştirdi
ki, Libya Mısır sınırlarına 400 tank sevk etti ve Mısır da buna karşılık vererek
Libya sınırlarına kuvvet yığdı.Bu gerginlik Ekim 1975 ayına kadar sürdü
ise de, iki taraf da daha fazla ileriye gitmedi ve münasebetlerini normale
döndürdüler. Fakat 8-9 Mart 1976 günlerinde, Mısır'da yüksek seviyedeki kişileri
öldürmekle görevlendirilen 30 kadar Libyalı komandonun yakalanması, Mısır-Libya
münasebetlerini yeniden gerginleştirdi. Bunun üzerine Libya, ülkesinde
çalışmakta olan 22.000 kadar Mısırlıyı sınır dışı etti. Bu hadise de burada
kaldı.1977 yılında Mısır ve Libya savaş durumuna girdiler. 12 Temmuz
1977 günü, dört kişilik bir sabotaj grubunun Libya'dan Mısır'a girmek isterken
Mısırlılar tarafından yakalanması üzerine, 14 Temmuz 1977'den itibaren
Libya-Mısır sınır çatışmaları başladı. Bu çatışmalar, 17 Temmuzdan itibaren iki
taraf tanklarının ve uçaklarının çarpışmasına dönüştü. Gerçekte Libya ile Mısır
arasında bir savaş söz konusu idi. Dolayısıyla, Arap Ligi'nin ve diğer Arap
ülkelerinin araya girmesi üzerine, Libya topraklarına girmiş olan Mısır,
kuvvetlerini geri çekerek 24 Temmuzda savaşı durdurdu. Fakat iki devlet arasında
münasebetlerin normale döndürülmesi ancak 1977 Ekiminde mümkün
olabildi.Mısır'da, yüksek seviyedeki kişileri öldürmekle
görevlendirildiği belirtilen 30 kadar Libyalı komandonun 8-9 Mart 1976'da
yakalanmalarından bir kaç gün sonra, Enver Sedat, bir bomba patlattı.
Sovyetlerle olan bağlarını birdenbire koparıverdi. Mısır'ın Amerika ile
münasebetleri geliştikçe, Mısır-Sovyet münasebetleri bu gelişmenin üzerinde bir
ipotek teşkil etmeye başladı. Libya ile münasebetlerin gayet gergin olduğu ve
Lübnan iç savaşının da gayet yoğun bulunduğu bir sırada, Enver Sedat Sovyet
yükünü sırtından atıverdi.14 Mart 1977 günü, Mısır'ın parlamentosu olan
Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada, 27 Mayıs 1971 tarihli ve Mısır ile Sovyet
Rusya arasında sarsılmaz dostluk (unbreakable friendship) tesis eden Dostluk
ve İşbirliği Antlaşmasının feshini Halk Meclisi'nden istedi. Enver Sedat bu
konuşmasında, 1973 savaşından sonra Sovyetlerin Mısır'a karşı alakalarını
azalttığından, Arap dünyasında mihverler yaratmak, yani Arap dünyasını bölmek
için çaba harcadığından, Mısır'a silah ve yedek parça vermediğinden, 1975 Ocak
ayında Brejnev'in Mısır'a yapacağı ziyareti iptal ettiklerinden, 1971
anlaşmasını canları nasıl isterse öyle tatbik ettiklerinden şikayetle, bu
antlaşmanın artık bir yararı kalmadığını ve dolayısıyla feshedilmesi gerektiğini
söyledi.Halk Meclisi 15 Martta, yani ertesi günü, aldığı bir kararla,
Mısır-Sovyet dostluk antlaşmasını feshetti. İş bu kadarla da kalmadı. Halk
Meclisi, 4 Nisanda aldığı bir kararla da, Sovyet donanmasının Mısır
limanlarından yararlanmasını sağlayan anlaşmayı da feshetti. Enver Sedat'ın bu
tutumu Amerika'yı çok sevindirdi. Aynı ölçüde, Sovyetlerin de canını sıktı.
Mısır gibi, Orta Doğu'nun gayet stratejik bir ülkesi ve aynı zamanda da Arap
dünyasının nüfuzlu bir devleti ile münasebetleri kopmuş oluyordu. Sovyetler bu
kopmanın şokunu azaltmak için, 28 Nisanda Mısır'la gayet geniş çerçeveli bir
ticaret anlaşması imzaladılar.Enver Sedat, şimdilik daha ileriye gitmeyi
uygun bulmadı. Mayıs ayında yaptığı bir konuşmada şöyle diyordu: Sovyetler
Birliği ile kavga etmek niyetinde değiliz. Bağımsız tutumumuzun anlaşılacağı ve
kabul edileceği günün geleceğini ümit ediyorum ve o zaman Sovyetlerle
münasebetlerimiz sağlam bir zemine oturmuş olacaktır.Şunu da belirtelim ki,
Sovyetlerin Mısır'dan belirli bir ölçüde uzaklaşmalarında veya Enver Sedat'ın
şikayet ettiği gibi, alakalarını azaltmalarında, 1974'ten itibaren Sedat'ın
takibe başladığı, Amerika ile münasebetleri yumuşatma politikasının da büyük
rolü vardır. Enver Sedat'ın bu yeni tutumu, Amerika'yı bir Orta Doğu barışı
konusunda daha da cesaretlendirdi ve harekete geçirdi.1977 yılında
Amerika'nın gösterdiği faaliyetler Dolayısıyla, Mısır da dahil, Amerika ile
Ürdün, Suriye, Suudi Arabistan ve İsrail arasında bir çok temaslar oldu. Hatta
Amerika Dışişleri Bakanı Cyrus Vance ile Sovyet Dışişleri Bakanı Gromyko
arasında New York'ta 30 Eylülde yapılan görüşmeler sonunda, 1 Ekim 1977'de
yayınlanan bir bildiride, bu taraflar, birbirlerinin meşru hak ve menfaatlerini
karşılıklı olarak tanımaya davet edilmiş ve Aralık ayında Cenevre'de bir
konferansın toplanacağı da açıklanmıştı. Lakin bunlardan hiç bir netice
çıkmadı.1977 Mayısında İsrail'de seçimler yapılmış ve Menachem Begin
liderliğindeki Likud Partisi seçimleri kazanarak yeni hükümeti kurmuştu. Bu
seçimlerden sonra, bilhassa Temmuz ve Ağustos aylarında Amerika'nın Time
dergisi, İsrail'in çeşitli vasıtalarla Arap ülkeleriyle temasa geçmeye çalıştığı
ve bilhassa mutedil Arap ülkeleri olan Ürdün, Suudi Arabistan, Mısır ve Sudan
ile barış müzakereleri için temas aradığını bildirdi. Dergi, İsrail ile gizli
olarak devamlı münasebet halinde bulunan Fas'ın aracı rolünü oynadığını
bildiriyordu.Başbakan Begin Ağustos ayında Romanya'yı ziyaret ettiğinde
Romenler kendisine, Enver Sedat'ın bir çözüm için arzulu olduğunu söyleyince,
Begin de Romenlere, bütün meselelerin müzakeresinde esnek bir tutum alacağını
bildirince, bu haber hemen Kahire'ye uçurulmuştu. Böyle bir atmosferdedir ki,
Enver Sedat 9 Kasım 1977 günü Halk Meclisi'nde yaptığı konuşmada, barış
konusundaki kararlılığını açıklayarak, barış için en büyük engelin psikolojik
engel olduğunu, bunu kırmak gerektiğini ve gerekirse kendisinin İsrail'e gitmeye
hazır olduğunu, gerekirse dünyanın dibine kadar gidebileceğini bildirdi. Begin
Sedat'ın bu konuşmasını ve teklifini cevapsız bırakmadı ve Enver Sedat'ı
İsrail'e resmen davet etti. Enver Sedat ikinci bombasını
patlatmıştı.Enver Sedat 19-21 Kasım günlerinde İsrail'i ziyaret etti ve
20 Kasım günü Kudüs'te İsrail parlamentosunda bir konuşma yaptı. Enver Sedat
konuşmasında şu noktaları vurguladı: Mısır barış yapmaya kararlıdır,
fakat bu barış adalete dayanan bir barış olmalıdır. Geçici bir anlaşma
değil, devamlı çözüm ve barış getirecek bir anlaşma gereklidir. Bu
barış, yabancı toprakların işgaline dayanamaz. Dolayısıyla, İsrail'in işgal
ettiği topraklardan çekilmesi zaruridir. Filistinlileri içine almayan
bir barış mümkün değildir. Filistin meselesi Arap-israil meselesinin temel
unsurudur. Bu sebeple, Filistinliler kendi vatanlarına ve kendi devletine sahip
olmalıdır. Bölgedeki her devletin güvenlikli sınırlar ve barış içinde
yaşaması hakkı kabul edilmelidir. Buna karşılık Begin de yaptığı cevabi
konuşmada, Sedat kadar açık, samimi ve heyecanlı olmamakla beraber, 14 Mayıs
1948'deki Bağımsızlık Deklarasyonunda, bütün komşu ülkelere barış ve iyi
komşuluk elini uzattıklarını, karşılıklı yardım ve işbirliği teklif ettiklerini
hatırlatarak, bugün de aynı şeyi istediklerini, bunun için de barışın ilk adımı
olarak savaş durumuna son verilmesi gerektiğini, İsrail'in o günkü topraklarda
bir vatana sahip olma hakkının bulunduğunu belirtti ve sonunda da her şeyi
herkesle müzakereye hazır olduklarını ifade etti. Bu suretle İsrail ile Mısır
arasında bir diyalog başlamış oluyordu. Fakat bu diyalog Arap ülkelerinde tepki
ile karşılandı.Bilhassa Suriye, Libya, Irak ve FKÖ, Sedat'ın Kudüs
ziyaretine büyük tepki gösterdiler. Buna karşılık, Ürdün, Suudi Arabistan ve
Sudan daha mutedil bir tutum aldılar. İsrail-Mısır diyalogu başlamakla beraber,
kolay gelişemedi. 25-26 Aralık 1977'de Begin Mısır'ı ziyaret ederek İsmailiye'de
Enver Sedat ile görüşmelerde bulundu. Bu görüşmelerde, taraflar, barış
görüşmelerini yürütmek ve bilhassa toprak meselelerini müzakere etmek üzere
yüksek seviyede askeri komiteler kurdular. Bu komiteler kah Kahire'de, kah
Kudüs'te toplantılar yaptılar. Bunlardan bir netice çıkmadı.Onun üzerine
Amerika araya girdi ve tarafları uzlaştırmaya çalıştı. Bu da mümkün olmadığı
gibi, İsrail'in Batı Şeria'da yeni yahudi yerleşim merkezleri kurmaya başlaması,
hem Mısır ve hem de Amerika ile münasebetlerini bozdu. Amerika, yeni yahudi
yerleşim merkezlerinin kurulmasını barış için bir engel saydı.Bu arada
Amerika'nın Mısır ve Suudi Arabistan'a F-5 savaş uçaklarını satmaya karar
vermesi, İsrail-Amerikan münasebetlerini daha bozdu. 1978 Ağustosunda İsrail'in
bir yandan Amerika, bir yandan da Mısır ile münasebetleri iyice tatsız bir hale
gelmiş ve barışa giden yol tıkanmış gibi görünüyordu. Bu sebeple Amerika tekrar
inisyatifi ele aldı ve Enver Sedat ile Begin'i Washington yakınlarındaki Camp
David'de müzakere masasına oturtmaya muvaffak oldu.Bu müzakerelere
Başkan Jimmy Carter da aktif olarak katıldı. Camp David görüşmeleri 5-17 Eylül
1978'de yapıldı ve 17 Eylülde, Mısır, İsrail ve Amerika arasında Camp David
Anlaşmaları imzalandı. Amerika bu anlaşmaları tanık olarak imzalamaktaydı.
Camp David Anlaşmaları iki tane çerçeve anlaşmadan meydana gelmektedir. Bu iki
çerçeve anlaşmadan biri, Orta Doğu barışının esaslarını çizmekte olup, Batı
Şeria ile Gazze ve Filistin meselesini ele almaktadır. Diğeri ise, İsrail ile
Mısır arasındaki barışın esaslarını çizmekte, yani Sina Yarımadası'na ait
bulunmaktadır.Önce şunu belirtelim ki, Camp David anlaşmalarının iki
hususiyeti vardır. Birincisi, bu anlaşmaların hükümlerinin tatbikinde ve bu
anlaşmaların gerektirdiği bütün müzakerelerde Ürdün de bir taraf olarak kabul
edilmekteydi. İkincisi, bu anlaşmalar, B.M. Güvenlik Konseyi'nin 1967'deki 242
sayılı kararı ile, 1973'deki 338 sayılı kararını da prensip olarak alıyordu.
Batı Şeria ve Gazze, yani Filistin meselesi ile ilgili anlaşmaya göre, bu iki
toprakta Filistinlilere muhtariyet verilecekti. Yani kendi işlerini kendileri
idare edeceklerdi. Bu muhtariyetin şekil ve mahiyeti, İsrail, Mısır ve Ürdün
arasında yapılacak görüşmelerle tespit edilecekti.Beş yıllık bir geçici
devreyi kaplayacak olan bu muhtariyet döneminde İsrail, bu iki toprakta, kendi
güvenliğini de sarsmayacak şekilde, asker miktarını asgariye indirecekti. Beş
yıllık muhtariyet döneminin üçüncü yılından itibaren, İsrail, Mısır, Ürdün ve
Filistin muhtariyet idaresinin temsilcileri arasında, Batı Şeria ve Gazze'nin
nihai statüsünü tespit edecek bir anlaşma için müzakereler
yapılacaktı.Bu anlaşma, Filistin halkının meşru hakları ile adil
isteklerini tanıyacaktı. Ayrıca, yine bu dönemde İsrail ile Ürdün arasında
barış müzakereleri ve İsrail'ini güvenliğini sağlayacak düzenlemeler de
yapılacaktı. İsrail-Mısır barışına ait çerçeve anlaşma ise, üç ay içinde İsrail
ile Mısır arasında bir barış anlaşmasının imzası ile, İsrail'in barış
antlaşmasının imzasından itibaren iki-üç yıl içinde Sina'dan tamamen çekilmesini
öngörmekteydi.Bununla beraber, İsrail-Mısır barışının üç ay içinde
imzalanması mümkün olamadı. Bunda iki sebep rol oynamış görünüyor. Biri,
Begin'in Camp David anlaşmalarını tatbikte yeteri kadar iyi niyetle
davranmamakta olmasıydı. Batı Şeria'da yeni Yahudi yerleşim merkezleri kurulması
bunun başında geliyordu. İkincisi ise, İsrail ile Mısır arasında bir uzlaşma
sağlama endişesi ile, metinlerin açık ve seçik bir şekilde yazılmayıp, bir çok
ifadelerin müphem kalmasıydı. Bu arada Kudüs meselesine hiç değinilmemişti.
Çünkü iki tarafın bu konudaki görüşlerini uzlaştırmak mümkün olmayınca, bu
meseleye hiç temas edilmemesi tercih edilmişti. Kudüs meselesi, daha aşağıda
temas edeceğimiz üzere, daha sonra İsrail ile Mısır arasında ve Filistin
muhtariyeti meselesinde büyük görüş ayrılığına sebep olacaktır.Diğer
taraftan, Kudüs hakkında hiçbir şeyin söylenmemiş olması, Arap ülkelerinin
tepkilerini de şiddetlendiren bir faktör olmuştur. Arap ülkelerinin Camp David
anlaşmalarına tepkileri, Enver Sedat'ın Kudüs'e gitmesinden daha şiddetli oldu.
Sedat'ın Kudüs ziyareti üzerine 1977 Aralık ayında Suriye, Libya, Irak, Cezayir,
Güney Yemen ve Filistin Kurtuluş Teşkilatı arasında teşekkül eden ve İsrail ile
her türlü anlaşmayı reddeden, Kararlılık Cephesi (Steadfastness Front) veya Red
Cephesi (Rejection Front), bu seferki tepkilerin de liderliğini üzerine
aldı.Bunlar önce Şam'da bir toplantı yaparak Enver Sedat'ın politikasına
karşı mücadele etmek üzere ortak bir siyasi ve askeri komutanlık kurdular ve
Amerika'nın Orta Doğu'daki nüfuzuna karşı denge olmak üzere de Sovyet Rusya ile
daha yakın münasebetler geliştirme kararı aldılar. Bunun üzerine, Suriye lideri
Hafız Esad 5-6 Ekim günlerinde Moskova'yı ziyaret ederek Brejnevle görüştü ve
yayınlanan bildiride, Camp David anlaşmaları reddedilerek, Suriye'nin savunma
potansiyelini kuvvetlendirmek için gerekli kararların alındığı
açıklandı.Bu gelişmelerden sonra, yine bu cephenin teşebbüsü ile 2-5
Kasım 1978 günlerinde Bağdat'ta Arap ülkeleri (Arap Ligi) zirve toplantısı
yapıldı. Alınan kararlar, toplantı sonunda, uzun bir bildiri ile açıklandı. Bu
kararlar alınırken, Fas, Sudan ve Umman genellikle muhalif kalmışlardır. Suudi
Arabistan ise, yatıştırıcı bir rol oynayıp bunda da başarılı olduğu için,
kararların ifadesi, bilhassa Mısır bakımından, yine de yumuşak olmuş
sayılabilir.Kararlarda, özetle, Filistin davasının ve bağımsız bir
Filistin devletinin kurulmasının, bütün Arap devletlerinin ortak bir davası
olduğu, Dolayısıyla bu meselede hiç bir Arap devletinin tek başına hareket
edemiyeceği belirtilerek, Mısır, imzalamış olduğu Camp David anlaşmalarını
feshederek, Arapların ortak hareketine katılmaya davet edilmekteydi. Aynı
zamanda Mısır'dan, Camp David anlaşmalarının öngördüğü, İsrail-Mısır barışını da
imzalamaması isteniyordu. Bu son nokta hakkında şunu da belirtelim ki, Mısır'ın
İsrail ile barış imzalaması halinde alınacak tedbirler ve gösterilecek tepkiler
de bu zirve toplantısında esas itibariyle ele alınmıştı.İsrail-Mısır
barışı, Camp David anlaşmalarının öngördüğü gibi, üç ay içinde imzalanamadı. Bu
barışın gecikmesindeki en mühim sebep, İsrail'in Camp David anlaşmalarını mümkün
olduğu kadar dar bir şekilde yorumlamasına karşılık, Mısır'ın da aynı şekilde
mümkün olduğu kadar geniş şekilde yorumlamaya çalışmasıydı. Mesela, bu
anlaşmalarda Batı Şeria ve Gazze'de yaşayan Filistin halkının meşru
haklarından söz edilmiş, lakin herhangi bir şekilde bağımsızlıktan
bahsedilmemişti. Bu sebepten Begin, şimdi Judea ve Samaria dediği Batı Şeria'yı
tarihi İsrailin ayrılmaz bir parçası sayıyordu.Buna karşılık Enver
Sedat'a göre, beş yıllık muhtariyetten sonraki nihai statüye bağımsızlık da
dahildi ve Batı Şeria'nın muhtariyeti denince de, bu topraklara Kudüs de dahil
olup, Dolayısıyla Kudüs'ün de muhtariyeti söz konusu idi. Bu tartışmalar devam
ederken, 1979 Şubatında İran'da monarşinin devrilmesi ve Humeyni liderliğinde
bir Şii rejimin kurulması, büyük çoğunluğu Sünni olan Arap dünyasını alt-üst
ettiği gibi, Amerika'nın da, İsrail'in de bölgedeki stratejik görüşlerini
değiştirdi. Bu gelişme de, İsrail-Mısır barışının gerçekleşmesini kolaylaştırdı.
İsrail-Mısır barış antlaşması 26 Mart 1979'da Washington'da imzalandı.
Washington'da imzalandı, çünkü yine araya Amerika ve Bakan Carter girmek zorunda
kaldı. Bu barışta da, Amerika'nın uzlaştırma gayretleri büyük rol
oynadı.Bu barış antlaşması ile, 1948'denberi İsrail ile Mısır arasında
süregelen savaş hali artık sona eriyor ve iki devlet arasında normal
münasebetler başlıyordu. Taraflar, birbirlerinin egemenlik, toprak bütünlüğü ve
siyasi bağımsızlıklarına saygı göstereceklerdi. Ve birbirlerinin barış içinde
ve güvenlikli ve tanınmış sınırları içinde yaşama hakkını kabul ediyorlardı.
Birbirlerine karşı kuvvete ve tehdide başvurmamayı taahhüt ediyorlardı.
Aralarındaki sınır, Filistin mandası ile Mısır arasındaki milletlerarası sınır
(yani bugünkü sınır) olacaktı. İsrail Sina'dan çekilecekti.Bu barışın
her iki tarafca tasdik edildiği (ki 27 Nisan 1979'da olmuştur) tarihten itibaren
İsrail Sina'da, kuzeyde El-Ariş'ten güneyde Ras-Muhammed'e uzanan bir çizgiye
çekilecekti ki, bu suretle Sina'nın hemen hemen üçte ikisini Mısır'a terketmiş
olacaktı. Geri kalan bölümden çekilip Sina'yı tamamen terketmesi ise, 27 Nisan
1982'de, yani en geç üç yıl içinde olacaktı. Nitekim 27 Nisan 1982'den itibaren
Mısır Sina'ya tamamen sahip olmuştur.Bununla beraber, İsrail'in
güvenliği açısından Sina, İsrail sınırına doğru gittikçe azalan bir şekilde
gayrı askeri hale getirildiği gibi, İsrail'in Mısır'a bitişik toprakları da bir
şerit halinde askeri sınırlamalara tabi tutuluyordu. Diğer taraftan, yine 26
Mart 1979 günü Amerika ile İsrail arasında yapılan anlaşmaya göre, bu barış
antlaşmasının ihlali veya İsrail'in bir saldırıya uğraması halinde, Amerika
İsrail'e yardım için gerekli diplomatik, ekonomik ve askeri tedbirleri almayı
kabul ediyordu.İkinci bir anlaşmaya göre de, 1 Eylül 1975 anlaşması
gereğince İsrail'in Sina petrollerinden satın almaya hakkı olan petrolü Mısır
kesecek olursa, Amerika İsrail'e, ihtiyacı olan petrolü 15 yıl süre ile satmayı
garanti ediyordu. İsrail-Mısır barışının imzası, Mısır'ın Arap dünyası ile
bağlarının tamamen kopmasına sebep oldu. Arap Ligi'nin 19 üyesinin dışişleri,
maliye ve ekonomi bakanları 27 Martta Bağdat'ta toplandılar. Mısır davet
edilmemişti. Davet edilen Umman ve Sudan, katılmayı reddettiler. Bağdat
toplantısının 31 Martta açıklanan kararları, Mısır'ı yalnız bırakmak için,
diplomatik ve ekonomik olmak üzere iki çeşit tedbiri ihtiva
ediyordu.Diplomatik tedbirler çerçevesinde, Mısırla olan münasebetlerini
keserek, elçilerini Kahire'den geri çektiler. Ayrıca, bütün diğer ülkelere, Arap
ülkelerinin bu barış antlaşmasını kabul etmedikleri bildirilecekti. Ekonomik
alanda ise, Mısır'a ekonomik ve mali yardım yapan Arap ülkeleri (ki bunların
başında Suudi Arabistan geliyordu), bu yardımlarını keseceklerdi. Bağdat
Konferansı'nın bu kararları, Mayıs ayı başından itibaren aynen tatbik edilmeye
başlandı.Suudi Arabistan dahi, Mısır'a karşı sert tedbir almaktan
kaçınmadı. Bu ise, Mısır ile Suudi Arabistan arasındaki münasebetlerin
gerginleşmesine sebep oldu. Mısır tam bir yalnızlık içine girdi. Hatta, Camp
David anlaşmalarının imzası karşısında fazla bir tepki göstermeyen Sudan bile,
İsrail-Mısır barışının imzası üzerine ve diğer Arap ülkelerinin de baskısı ile,
Kahire'deki elçisini geri çekmiştir.Mamafih, Libya'nın Çad'ı kontrol
altına alma ve ayrıca Kaddafi'nin Sudan'daki Nimeyri rejimini devirme çabaları,
Sudan ile Libya arasındaki münasebetleri bozunca, 1981 Martında Sudan tekrar
Mısır'a dayanma yoluna gidecek ve Mısır ile münasebetlerini
normalleştirecektir.12 Ekim 1982 tarihinde de Mısır ile Sudan, bir
birlik kurma kararı alacaklardır. İsrail-Mısır barışı bütün Arap dünyasında bir
Amerikan aleyhtarlığının da şiddetlenmesine sebep olduğu için, Sovyetler bu
durumdan çok memnun kaldılar. Camp David anlaşmalarına ve barışa karşı tepki,
bir bakıma Sovyetlerin Orta Doğu'daki nüfuz imkanlarını arttırıyordu. Arap
devletleri içinde de bilhassa Suriye Sovyetlerle münasebetlerini genişletti ve 8
Ekim 1980'de, Dostluk ve İşbirliği antlaşması imzalandı.15 maddelik
antlaşmanın 5'inci maddesine göre, taraflardan herhangi birinin barış ve
güvenliğinin tehdit edilmesi halinde, bu tehdidin bertaraf edilmesi ve barışın
yeniden tesisi amacı ile işbirliği yapmak için derhal birbirleriyle temasa
geçeceklerdi. Buna karşılık, Amerika ve Batı dünyası da Sedat'ı destekledi.
Sedat, bilhassa Amerika'dan gayet geniş ekonomik ve askeri yardım almaya
başladı.8 Ekim 1981'de bir suikaste kurban giderek hayatını
kaybettiğinde, İsrail'in Sina'dan tamamen çekildiğini görememişti. Fakat,
gerçekten İsrail 27 Nisan 1982'de Sina'dan tamamen çekilerek, Mısır Sina'ya
tekrar kavuştu. Camp David anlaşmaları ve arkasından İsrail-Mısır barışının
imzası, Arap ülkeleri arasında bir dayanışma havası yaratmıştır. O kadar ki,
Camp David anlaşmalarının imzası üzerine, araları 1966'danberi açık olan Suriye
ve Irak 1978 Ekiminden itibaren birbirlerine yaklaşmışlar ve bir birlik kurma
kararı almışlardır. Fakat bu heves de uzun ömürlü olmamış ve 1979 Temmuzunda
Irak lideri Hasan El-Bekr'in istifası ve yerine Saddam Hüseyin'in geçmesi ile,
birleşme teşebbüsü de tarihe intikal etmiştir.Buna paralel olarak Arap
dayanışması da fazla sürmemiştir. 1979 Şubatında İran'da Şah'ın devrilip Humeyni
rejiminin başlaması ve 1980 Eylülünde de Irak ile İran'ın savaşa tutuşmaları,
Arap dünyasını yeniden bölecektir. İsrail-Mısır barışı ile alakalı olarak
belirtilmesi gereken son nokta da şudur: Bu barışın diğer Arap ülkelerini de
İsrail ile uzlaşmaya sevk edeceği ümit edilmiş, lakin bu ümit
gerçekleşmemiştir.Bu barış sadece Mısır'ı Arap dünyasından ayırmış ve
Dolayısıyla İsrail'i de güneyinde güvenlikli bir hale getirmiştir. Fakat diğer
cephelerde, Arap ülkelerinin tutumları yumuşayacağı yerde, daha da
sertleşmiştir. Bilhassa, 1976'danberi Suriye'nin bir çeşit işgalinde bulunan
Lübnan, Filistin gerillalarının İsrail'e karşı gittikçe artan saldırıları için
bir üs haline gelmiştir. Bu ise, Lübnan'ı İsrail saldırılarının hedefi yaptığı
gibi, sık sık giriştikleri hava muharebeleri ile İsrail ile Suriye'nin
çatışmalarına da sebep olmuştur.1981 Mayısından itibaren de Suriye
Lübnan'a, Sovyetlerin sağladığı SAM-6 füzelerini yerleştirmeye başlamış ve bu da
İsrail'in Lübnan'a karşı tepkisini daha da arttırmıştır. Arap-İsrail
gerginliğinin, İsrail-Mısır barışından sonra daha da artmasında, şüphesiz
İsrail'in tutumu da, büyük rol oynamıştır. Bunun başında İsrail'in Camp David
anlaşmalarında muhtariyet vermeyi vaadettiği Batı Şeria'da devamlı olarak Yahudi
yerleşim merkezleri kurmasıdır. İkincisi, Camp David anlaşmalarının hemen
arkasından, 1978 Ekimi sonunda İsrail, Tel-Aviv'deki bakanlıkları Kudüs'e
nakletmeye başlamıştır. Bu, bütün İslam dünyasında tepki yaratmıştır. Çünkü bu
hareketi ile İsrail, Kudüs'ü geçici statüden çıkarıp, İsrail Devletinin başkenti
yapıyordu.İsrail bununla da yetinmedi ve 1980 Temmuzunda, 1967 savaşında
Ürdün'den aldığı Doğu Kudüs'ü de Batı Kudüs'e ilhak etti. Yani artık İsrail
Kudüs üzerindeki egemenliğini tamamen yerleştirmiş olmaktaydı. Bunun da
arkasından İsrail, yine 1967 savaşından beri işgal altında tuttuğu ve Suriye'ye
ait olan ve Golan tepeleri denen toprakları da Aralık 1981'de ilhak etti. Yani
bu toprakları da sınırları içine kattı. Bu hareketlerin ve faaliyetlerin de Arap
ülkelerinin İsrail'e karşı tutumlarını sertleştirmelerinde büyük rolü olduğu bir
gerçektir. Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım? Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz. |