| Albay 
				  Üyelik tarihi: Dec 2008 
					Mesajlar: 432,578
				 Tesekkür: 0 
		
			
				429 Mesajinıza toplam 518 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
			
		
	   |   Dört Ayaklıydık 
  İlk primatlar, evrim sonucu bugün bildiğimiz 
 biçimlere doğru gelişmeye 60 milyon yıl kadar önce başladılar. Bu tarihler
 
 tahminlerle değil, Yeryüzü'nün farklı bölgelerinden alınan jeolojik örneklere
 
 uygulanan fiziksel ve kimyasal testlerin sonucunda oluşturulmuştur. Aynı
 
 örneklere uygulanan farklı testler benzer tarihler verdiklerinde, bu tarihler
 
 bilim adamlarınca benimsenir. Primatların evrim tarihinin ilk 35 milyon
 
 yılı önmaymunlara (prosimianlara) aittir. Kuyruksuz büyük maymunların, eski ve
 
 yeni dünya maymunlarıyla, insanların ortaya çıkışı daha sonradır, ancak yine de
 
 bu grupların 30 milyon yıl önce yaşamış ortak ataları bulunur. 30 ile 15
 
 milyon yıl önce arasındaki dönemde, günümüz kuyruksuz büyük maymunların ve
 
 maymunların ataları temel uyumları yönünden farklılaşmaya başladı. 15 ile 8
 
 milyon yıl önce arası dönemde kuyruksuz büyük yer maymunu adı verilen bir grup
 
 Afrika'nın dışına, Avrasya Kıtası'nın açık düzlükleri ve seyrek ormanlarına
 
 doğru yayılmaya başladı. Bu bölgelerde yere bağlı bir yaşama ve tohum, kök,
 
 fıstık gibi aşırı çiğneme gerektiren bir diyete uyum gösterdiler.
 
 Asya'da bu döneme ait, fosilleri bulunan türe Sivapithecus
 
 denilmektedir. Sivapithecus'un bugün Endonezya'da yaşayan orangutanın yakın
 
 akrabası olduğu bilinmektedir. Gorilin, şempanzenin ve insanın ortak atasına
 
 yakın, benzer fosiller Afrika'da da bulunmaktadır. Yaşayan kuyruksuz
 
 maymunların ve insanların genetik yapılarına ve fosillere dayanılarak yapılan
 
 çalışmalar sonunda birçok araştırmacı bu iki Afrika kuyruksuz maymun grubunun
 
 6-8 milyon yıl önce, insana giden koldan ayrıldığına inanmaktadır. Sözkonusu
 
 dallanmaya yol açan dış etkenler de anlaşılmıştır. Afrika'nın 1000 km
 
 uzunluğundaki Rift Vadisi, 10-8 milyon yıl önce Doğu Afrika'yı bugün olduğu gibi
 
 ikiye bölmüyordu. Atlantik'ten Hint Okyanusu'na dek, tüm Afrika tek bir
 
 biyocoğrafi bölge özelliği taşıyordu. Bu bölgede de bugünkü goril-şempanzeye ve
 
 modern insana giden kolların ortak atası yaşıyordu. Yaklaşık 8 milyon
 
 yıl önce oluşan bir tektonik kriz nedeniyle, iki farklı hareket ortaya çıktı:
 
 batma hareketi bugün Rift Vadisi olarak bildiğimiz bölgeyi, yükselme hareketiyse
 
 vadinin batı yakasını oluşturan tepeleri meydana getirdi.Yarık ve
 
 bariyer oluşumu havanın dolaşımını belirgin bir şekilde engellemişti. Batı
 
 bölgedeki alanlar, Atlantik sayesinde sürekli yoğun nemli ortam yaşıyordu. Buna
 
 karşılık doğu bölgesi, bir başka yükselen tabaka olan Tibet Platosu'nun batı
 
 yakasıyla çarpışma sonucunda, bugün muson olarak adlandırdığımız mevsimsel bir
 
 yağış sistemine sahip oldu. Bu şekilde eski, geniş tek biyocoğrafi alan,
 
 kendilerine has bitki örtüsü ve iklime sahip olan iki farklı alana dönüştü.
 
 Batı, nemli kalmaya devam etti, doğu ise giderek kuraklaştı. Batı bölgelerinde
 
 ormanlar ve koruluklar yaşamaya devam ederken, Doğu'da savanlar ve açık araziler
 
 oluşmaya başladı.Bu etkilerin sonucu olarak, eskiden tek bölgede yaşayan
 
 ortak ata populasyonu ikiye bölündü. Daha geniş bir grup olan Batıdakiler nemli
 
 bir ortamdaki ağaç yaşamına uyumlarını sürdürdüler. Buna karşılık ortak atanın
 
 Doğu'daki torunları açık arazinin yeni şartlarına uyum göstermelerini sağlayacak
 
 farklı bir davranış repertuarı geliştirdiler. İşte bunlar hominidler olarak
 
 sınıflandırdığımız ilk gruptur. Bu model, şempanzelerle gorilleri
 
 barındıran üst aileyle insanların, genetik olarak bu kadar yakın oldukları halde
 
 nasıl olup da hiçbir zaman aynı coğrafyayı paylaşmadıklarını da açıklamaktadır.
 
 Tüm Evrim Kuramı'nda olduğu gibi, bu model de insan ve kuyruksuz büyük maymun
 
 farklılaşmasını, bu durumda coğrafyaya bağlı, bir dış etki sonucu oluşan ortam
 
 değişikliğine bağlamaktadır. İnsanın Ortaya Çıkışı Primat
 
 evriminin içerisinde, insan evrimi birçok kişinin sandığının aksine, çok net
 
 anlaşılmış ve iyi bilinen bir süreçtir. 19. yüzyıldan beri sırasıyla, Avrupa,
 
 Asya ve Afrika'da yoğun olarak yapılan kazılar, insanın atalarına ait birçok
 
 buluntunun ele geçmesini sağlamıştır. Paleoantropolojiden, gerek yöntem
 
 yönünden, gerek incelediği konu yönünden son derece farklı bir bilim dalı olan
 
 moleküler biyolojide son 20 yıldır yapılan çalışmalar, fosil buluntulardaki
 
 birtakım boşlukların doldurulup, bu sürecin ayrıntılarının daha iyi
 
 anlaşılmasını sağlamıştır.Yaklaşık 6 milyon yıl önce birbirinden ayrılan
 
 iki gruptan, bugünkü insanlara doğru giden kol nisbeten savan ve açık arazi
 
 doğal ortamına uyum sağladı. İki ayaklılığın tam olarak hangi fosil türden
 
 itibaren başladığını bilmiyoruz, ancak 4,4 milyon yıl önceye tarihlendirilen ve
 
 Etyopya'da bulunan Ardipithecus Ramidus fosili, çok ilkel özelliklerin yanısıra,
 
 kesin olarak iki ayak üzerinde hareket ettiğinin kanıtlarını da taşıyor.
 
 Bir canlının iki ayak mı, yoksa dört ayak üzerinde mi hareket ettiği
 
 iskelet üzerinde kesin olarak belirlenebilir. Örneğin insanda kafatasını vücudun
 
 geri kalanına bağlayan delik kafatasının tam altında yeralırken, dört ayaklı
 
 canlılarda bu bağlantı kafanın ense kısmından gerçekleştirilir. Bunun dışında
 
 uzuvlarda yük dağılımına bağlı farklılıklar, kalça kemiğinin yapısında büyük
 
 farklılıklar bulunur.Şu anda en erken olarak Ardipithecus'la temsil
 
 edilen ve yaklaşık 2,5 milyon yıl önceye kadar da doğa tarihi sahnesinde tek
 
 oyuncu olan hominid gruplarının üyeleri, tartışmasız bir şekilde iki ayak
 
 üzerinde hareket ediyorlardı. Bu canlıların bugüne kadar alet ürettiklerine dair
 
 herhangi bir buluntu da elimize geçmiş değil. Hayvanat bahçesindeki
 
 tutsaklık halinde olsun, doğal ortamında olsun şempanzelerin alet üretmeseler de
 
 alet kullandıkları gözlendiğinden, ilk insansıların da birer alet kullanıcısı
 
 olduğunu düşünmek yanlış olmayacaktır. Bu canlılar, iki ayak üzerinde hareket
 
 etseler ve açık arazideki yaşam şartlarına uyum göstermiş olsalar da, ormanların
 
 güvenliğini hiç terk etmemişlerdir. Büyük etçillerden saklanabilmek ya da
 
 geceleri sığınmak için ağaçları kullanmışlardır.Yaklaşık 2,5 milyon yıl
 
 önceye kadar bu canlıların yaşam biçimlerinde ve uyumlarında önemli bir
 
 değişiklik görülmezken, Orta Pliosen, dönemin ortalarında (3-2,3 milyon yıl
 
 önce) iklimde yaşanan bir soğumayla, tropik Afrika'nın ormanlarının
 
 yoğunluklarının azaldığı kurak ve soğuk bir dönemde (bu dönem Kuzey Avrupa'da
 
 buzullaşma dönemidir), iskelet yapısındaki değişme ve beyin kapasitesindeki
 
 önemli artışlar ve taş alet buluntularıyla Homo cinsinin ilk örnekleri belirir.
 
 Bu canlılar iki ayaklılığa, Australopithecuslardan çok daha iyi uyum
 
 göstermişlerdir ve uzuvlarının gövdelerine olan oranları modern insanlarınkine
 
 yakındır. Australopithecuslar ve Homo cinsinin ilk üyelerinin beyin kapasiteleri
 
 arasında belirgin bir artış bulunsa da, fosil insan türlerindeki önemli beyin
 
 artışı asıl bu dönemden sonra gerçekleşmiştir. Bunun önemli nedenlerinden biri
 
 de, taş alet endüstrisidir. İnsan evriminde beynin evrimi, kültürün (bu sözcük
 
 ilk insanların alet üretme biçimlerini tanımlamak için de kullanılır) evrimi ile
 
 içiçe geçmiştir.Homo cinsinin ilk üyeleri, taş aletlerine rağmen, büyük
 
 bir memeliyi avlayabilecek koordinasyonu ve iletişimi büyük olasılıkla
 
 göstermemişlerdir. Yine de bu av eti yiyemedikleri anlamına gelmez. Besin
 
 toplayıcılığının yanı sıra, leş yiyiciliğin de bu canlıların diyetinin önemli
 
 bir kısmını oluşturduğu düşünülmektedir. Taş aletler sayesinde daha önce
 
 tüketemedikleri çok önemli bir besine de kavuşmuş oldular: kemik iliği. İlik,
 
 protein yönünden çok zengin, önemli bir besindir. Av artıklarında et bulamasalar
 
 da, taş aletleri sayesinde kemiği kırıp, iliğini almaları mümkün
 
 olmuştur.Homo cinsinin bu ilk üyelerini takip eden gruplarda önemli
 
 değişimler gözlenir. Örneğin gövde iskeletinin neredeyse tamamen modern yapıya
 
 kavuşması, beyin hacminde daha önceden saptanmamış ölçüde artışlar, gelişmiş
 
 alet üretim kültürleri, toplu avcılığın ilk izleri vb. gibi. Bu
 
 değişimlerin olanak sağlamasıyla ve iklimin de baskısıyla Homo türlerinin
 
 bazıları yeni besinlerin ve yaşam alanlarının peşinde kuzeye ve doğuya hareket
 
 ederek, Afrika'nın dışına çıkmışlardır (yakın zamana kadar çıkış tarihinin en
 
 eski bir milyon yıl önce olabileceği düşünülüyordu. Ancak Avrasya'daki yeni
 
 birtakım buluntular bu tarihten önceye ait. Bu durumda Afrika'dan çıkış tarihi
 
 daha da önce olabilir.)Göçler salt insan türlerine ait değildir.
 
 İklimdeki değişiklikler de salt insan türlerini etkilememiştir. Orta Pliosen'de
 
 memeli türlerinden bazılarının tükendiği, bazılarının göçettiği, bazılarınınsa
 
 yeni türlere doğru evrildiği bilinmektedir. Örneğin Afrika'nın ormanlık
 
 alanlarına uyum sağlamış bovidler (geyik, ceylan gibi canlıları içeren grup) iri
 
 yapılıyken, dönemin sonunda iri yapılı tür ortadan kalkmış ve yerini açık
 
 araziye uyum gösteren, küçük yapılı bir türe bırakmıştır. Bu tür günümüzde hâlâ
 
 soyunu sürdürmektedir. İnsanoğlunun evrimini kendi başına, diğer canlılar ve
 
 çevreden bağımsız düşünmek olanaklı değildir.Türümüzün evrimi de, başka
 
 canlılarında olduğu gibi, dış etkilere bağlıdır. Özellikle insan türlerinin
 
 evrimi, Kuzey Yarımküre'deki buzullaşmalarla sıkı sıkıya ilişkilidir. Şempanze
 
 ve insana giden kolların dallanmasından önceki dönemde (6 milyon yıl önce)
 
 Afrika'nın ve Avrasya'nın hakim türünü kuyruksuz büyük maymunlar oluşturuyordu.
 
 Miyosen'in sonundaki kuraklaşmayı takip eden dönemde bu türlerin çoğu
 
 tükenmiştir. Yaşayan kuyruksuz büyük maymunların beş temsilcisi vardır: Jibon,
 
 orangutan, goril, şempanze ve insan. Sözkonusu edilen oranda olmasa da, benzeri
 
 birçokluk insan evrimi için de sözkonudur. Yaklaşık bir milyon yıl önce
 
 dünyanın farklı yerlerinde yaşayan farklı Homo türleri bulunuyordu. Bunun en net
 
 örnekleri yaklaşık 90 bin yıl önce Ortadoğu'da Neanderthallerin (H.
 
 neaderthalensis) ve modern insanın (H. sapiens) bir arada bulunuşudur. Ancak,
 
 yine fosillerden bulgulanan verilere göre, son buzul dönemi sırasında (35 bin
 
 yıl önce) bir tek Homo türü kalmıştır: Homo sapiens. Diğer türler, ister
 
 H. sapiens'le rekabet edememelerinden, ister değişen ortama onun kadar iyi uyum
 
 sağlayamamalarından olsun tükenmişlerdir. Modern insan son 35 bin yıldır fosil
 
 kayıtlarda yalnızdır.Moleküler Kanıtlarİnsan evriminin daha net
 
 anlaşılmasını sağlayan bir grup buluntu tamamen farklı bir disiplinden,
 
 moleküler biyolojiden geldi. Moleküler biyologların 20 yıldır yaptığı
 
 çalışmalar, iki önemli bulguyu gösterdi. Birincisi yaşayan türler içerisinde
 
 insanoğlunun en yakın akrabasının şempanzeler olduğunu, ikincisi modern insanın
 
 kökenin bir zamanlar sanıldığı kadar eski olmadığını, ancak 200 bin yıl geriye
 
 uzandığını kanıtladı. Birinci bulgu, 1970'lerden beri moleküler
 
 biyologların modern insanların ve şempanzelerin DNA'ları ve amino asitleri
 
 üzerinde yaptıkları incelemelere dayanıyor.Kullanılan DNA melezleştirmesi
 
 yöntemi, insan ve şempanze genlerinin %98,5 oranında aynı olduğunu
 
 gösterdi.İkinci bulgu ise 1980'lerde Dünya üzerindeki farklı insan
 
 popülasyonlarından örnekler alarak yapılan mitokondriyal DNA (mtDNA) incelemesi
 
 sonucunda, mtDNA'daki en çok çeşitliliğin (varyasyonun) Afrikalılarda olduğunu
 
 gösterdi. Canlı topluluklarındaki değişim, mutasyon adı verilen, kalıtsal
 
 materyal DNA'da oluşan farklılıklardır. Bir popülasyonun gen havuzunda,
 
 aynı türün başka popülasyonlarına oranla daha çok sayıda çeşitlilik
 
 birikebilmesi için, bu popülasyonun daha uzun süredir evrim geçiriyor olması
 
 gerekir. En çok çeşitliliğe Afrikalıların gen havuzunda rastlanıldığından,
 
 Afrikalılar yaşayan insan topluluklarının kökenini
 
 oluşturmaktadır.İnsanın evrimine ilişkin sorunlar yok mudur? Elbette tüm
 
 diğer canlıların evrim sürecinin anlaşılmasında olduğu gibi, insanın evriminde
 
 de birtakım sorunlar vardır. Ancak, evrimsel biyoloji çalışan hiçbir bilim
 
 adamının ya da paleoantropoloğun, insanların evrimine ilişkin şüphesi yoktur.
 
 Aydınlatılması gereken noktalar, evrimin nasıl ilerlediğine dair olan
 
 noktalardır.Neanderthallerle ilgili 1997 yılında yapılan çalışma bu
 
 sorunlara iyi bir örnektir. Neanderthal fosilleri üzerinde çalışan
 
 paleoantropologlar, bu canlıların, modern insanın artık ortadan kalkmış bir alt
 
 türü mü, yoksa tamamen bağımsız bir tür mü oldukları konusunda yıllarca
 
 uzlaşamamışlardır.Ancak Almanya ve ABD'deki iki bağımsız grubun
 
 Neanderthallerin mitokondriyal DNA'sı üzerinde yaptıkları çalışmalar,
 
 Neaderthallerin ve modern insanların birbirleriyle hemen hemen hiç eşleşme
 
 olmadan, ayrı evrim geçiren türler olduklarını göstermiştir.Tarihsel
 
 bazı sorunlar da, insanın evrim sürecini öğrenmek isteyen kişilerin kafasını
 
 karıştırabilir. İlk defa 19. yüzyılın sonunda bulunan Homo erectus fosiline dik
 
 yürüyen insan anlamında bu ad verilmiştir. Ancak, daha sonra bulunan, H.
 
 erectus'tan çok daha eski hominid fosilleri H. erectus'un iki ayaklı ilk hominid
 
 olmadığını ortaya koymuştur.Buluntulara adlar vermek insanların
 
 inisiyatifinde olan bir şeydir. Bir fosil buluntuya verilen adın, biyolojik
 
 olarak bir arada sınıflandırılan grupların değişmesi, yine insanlarca
 
 yapılabilecek şeylerdir. Bunların hiçbirisi evrimin yanlışlığını ya da
 
 varolmadığını göstermez. Bilim, birikimsel bir süreçtir. Daha doğru nun
 
 eskinin yerini alması ancak daha çok bilginin anlaşılması ve üstüste konmasıyla
 
 mümkün olur.
 
 
 
 Siyaset, Bilim Ve Tarih Bilinci (Doğan Özlem )The Benefits Of TreesEnerji TasarrufuAlternatif Ucuz Enerji KaynaklarıErozyonun Tanımı Ve ÇeşitleriDünyamızın HareketleriDoğalgazDeve KuşlarıTeknolojik CellatlarımızKüresel IsınmaÇimento İşkolu Ve SorunlarıAtmosferin Başlıca Gaz KirleticileriNükleer EnerjiYapay KristallerHyrogen Fuel  The Fuel Of FutureKentiçi Ulaşımı Ve Çevre SorunlarıPrcı HakkındaÇevre Kirliliği Ve SonuçlarıSivil SavunmaUluslararası Hukuk Ve Çevre
      Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayınBir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu  Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir? Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.  Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
 25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.
 |