| ||||||||||
| |
| Hedefler Makaleler hedefe ulaşmak, hedefe ulaşma, hedeflere ulaşmak, hedeflere ulaşma, hedeflere ulaşmanın yolları, hedeflere ulaşmak için, hedefe ulaşmanın yolları, hedefe ulaşmak için |
Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ALPO REJİMİ Geçenlerde seminere katılan bir kadın bana kilo verme konusundaki kesin başarı stratejisini anlattı. Bir arkadaşıyla birlikte hep kilo vermeyi istemişler ama başaramamışlar. Sonunda mutlaka başarmak gereğini hissettikleri noktaya varmışlar. Benim onlara öğrettiklerime göre, onları eşiğe itecek bir çare ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi
İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar![]() |
| LinkBack | Seçenekler | Stil |
| |
| | #1 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ALPO REJİMİ Geçenlerde seminere katılan bir kadın bana kilo verme konusundaki kesin başarı stratejisini anlattı. Bir arkadaşıyla birlikte hep kilo vermeyi istemişler ama başaramamışlar. Sonunda mutlaka başarmak gereğini hissettikleri noktaya varmışlar. Benim onlara öğrettiklerime göre, onları eşiğe itecek bir çare arıyorlarmış. Kilo verememeyi en büyük acı haline getirecek bir şey. Arkadaşlarının birkaçıyla iddiaya girmişler. Bu seferki rejimle zayıflayamazlarsa, her biri birer kutu Alpo köpek maması yiyecekmiş! Bunu herkese söylemişler, mama kutularını da ortaya, göz önüne koymuşlar! Bana anlattığına göre, ne zaman karnı acıkmaya başlasa, kutuyu alıp etiketini okuyormuş. "Lokmalanmış at eti" gibi sözlere rastlayınca da, rejimine sadık kalmak pek zor gelmiyormuş. Bu sefer amaçlarına pek bir zorluk çekmeden ulaşmışlar. Kaldıraç nedir? Normalde kaldıramayacağımız çok büyük ağırlıkları kaldırmak için kullandığımız bir araçtır. İşte kaldıraç hemen her değişiklik için de şarttır. Kendinizi sigara, içki, aşırı yeme, küfretme gibi davranış patentlerden ya da depresyon, kaygı, korku ya da yetersizlik gibi bir şeyden kurtarmak için onu kullanmanız gerekir. Değişmek, yalnız değişmeniz gerektiğini bilmekle olmaz, daha fazlasını gerektirir. En derin duygusal düzeyde ve en temel sensor düzeyinde, değişmek zorunda olduğunuzu bilmeyi gerektirir. Eğer bir değişikliği gerçekleştirmeyi birkaç kere denemiş, başaramamışsanız, demek ki değişme gerektiren acı yeterince yoğun değilmiş. Eşiğe varmamışsınız. Son kaldıraç odur. Ben özel tedaviler yaparken, insanların yıllardır gerçekleştiremedikleri değişimi o seans içinde gerçekleştirmesine yardımcı olmak için en büyük kaldıracı bulmak zorundaydım. Her seansa başlarken, hemen değişmeyi istemeyen biriyle çalışamayacağımı açıkça söylerdim. Bunun bir nedeni seans başına 3000 dolar para almamdı. Eğer sonucu bugün, bu seansta alamayacaklarsa, böyle bir yatırım yapmaları doğru olmazdı. Hastaların pek çoğu da ülkenin başka taraflarından, uçakla gelmiş olurlardı. Sonucu almadan evlerine dönme düşüncesi genellikle hastalarımı motive eder, yarım saat boyunca bana, hemen değişmek istediklerini anlatır, beni ikna etmeye çalışırlardı. Bunun için ellerinden gelen her şeyi yapmaya hazır olduklarını söylerlerdi. Bu tür bir kaldıraç olunca, değişimi yaratabilmek normaldi artık. Ünlü düşünür Nietzche'nin bir sözünü biraz özetlersek, niçin'i yeterince güçlü olan, mutlaka nasıl'a dayanır. Benim bulgularıma göre her değişikliğin yüzde 20'si, nasılı bilmekle ilgilidir. Ama geri kalan %80'i de niçin'le ilgilidir. Eğer değişmek için yeterince güçlü nedenler bulursak, yıllardır değiştiremediğimiz şeyi bir dakikada bile değiştirebiliriz. ![]()
Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
__________________ ![]() |
| | |
| | #2 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() "Bana yeterince uzun bir değnekle yeterince sağlam bir destek verin; tek başıma dünyayı yerinden oynatayım." ARCHIMEDES Kendinize yaratabileceğiniz en büyük kaldıraç, dıştan değil, içten gelen acıdır. Hayatınızın standartlarına uymakta başarısız olduğunuzu bilmek de nihaî acıdır. Kendi gözümüzde kendimizi nasıl görüyorsak, o görüntüye uyamadığımız zaman, davranışlarımız standartlarımızla, kendimize verdiğimiz kimlikle uyumlu olmadığı zaman, hareketlerimizle kimliğimiz arasındaki uçurum bizi değişiklik yapmaya iter. Bir insanın standartlarıyla davranışları arasındaki tutarsızlığa işare etmekle yaratılan kaldıraç, o insanı değiştirmek açısından inanılmaz derecede etkili olabilir. Bu yalnız onların üzerine dış dünyadan yapılmış bir baskı değildir, kendileri tarafından, içerde oluşturulan bir baskıdır. İnsan kişiliğinin en kuvvetli güçlerinden biri, kendi kimliğimizin tutarlığını korumaktır. Çoğumuzun bir çelişkiler demeti halinde yaşamamız, bu tutarsızlıkları olduğu gibi göremeyişimizdendir. Eğer birine yardım etmek istiyorsanız, onlara yanıldıklarını göstermekle, tutarsız olduklarını göstermekle bu tür kaldıracı kuramazsınız. Yapmanız gereken, tutarsızlıkları kendilerinin görmesini sağlayacak soruları sormaktır. Böylesi, bir insana saldırıda bulunmaktan çok daha güçlü bir kaldıraç olur. Yalnızca dıştan baskı yapmaya kalkarsanız, onlar da içten iterler. Oysa içten gelen baskıya dayanmak hemen hemen imkânsızdır. Bu tür baskı, kendiniz üzerinde kullanabileceğiniz yararlı bir araçtır. Halinden memnun olmak, durağanlığı getirir. Şimdiki davranışınızdan çok şikâyetçi değilseniz, gerekli değişiklikleri yapmak üzere motive olamazsınız. İtiraf edelim, insan denilen hayvan baskıya cevap verir. O halde kişiler değişmeleri gerektiğini hissedince, bunun gerekli olduğunu bilince, neden değişemiyorlar? Çünkü değişikliği yaratmaya, yaratmamaktan daha çok acı bağlıyorlar. Birini değiştirebilmek için (buna kendimiz de dahil), bunu tersine çevirmeli, değişmemenin çok acılı olduğuna, hattâ bizim dayanabilme eşiğimizin ötesinde acılı olduğuna, değişme fikrinin ise cazip ve zevkli olduğuna inanabilmeliyiz. Gerçek bir kaldıraç bulabilmek için kendinize acı yaratan sorular sorun: "Değişmezsem bunun bana maliyeti ne olur?" Çoğumuz hep değişmenin neye patlayacağını düşünürüz. Ama acaba değişmemenin maliyeti nedir? Bu değişimi yapmazsam sonunda hayatta nelerden yoksun kalacağım? Bu şimdi bana zihnen, duygusal olarak, fiziksel, finansal ve ruhsal olarak nelere mal oluyor? Değişmemenin acısını kendi gözünüzde öylesine gerçek kılın, öylesine yoğun ve acil hale getirin ki, artık eyleme geçmeyi erteleyemeyecek duruma gelin. Eğer bu da yeterli kaldıraç yaratamazsa o zaman sevdiklerinizi nasıl etkilediğine bakın. Çocuklarınızı, diğer sevdiklerinizi... Çoğumuz, kendimiz için yapacağımızdan fazlasını başkaları için yaparız. Sizin değişmemenizin, en önemli saydığınız insanlar üzerindeki olumsuz etkilerini gözünüzde ayrıntılı biçimde canlandırın. İkinci adım, zevk-asosiyasyonlu soruları kullanarak değişime olumlu duyguları bağlamaktır. "Eğer değişirsem, kendimi nasıl hissedeceğim? Bunu değiştirmek hayatıma ne gibi bir canlılık getirecek? Bu değişikliği gerçekten bugün yaparsam, daha başka neler başarabilirim? Ailem ve dostlarım neler hissedecek? Ben ne kadar daha mutlu olacağım?" İşin kilidi, bol bol nedenler bulmak, daha da iyisi, yeterince güçlü nedenler bulmak, değişimin hemen yer almasının, geleceğe ertelenmemesinin neden yararlı olduğunu somutlaştırmaktır. Eğer o değişikliği hemen yapmaya yönelmezseniz, kaldıracınız çalışmadı demektir. Şimdi artık sinir sisteminizde acıyı değişmemeye, zevki değişmeye bağladığınıza göre, değişebileceksiniz demektir. Artık NAC'nin üçüncü ana adımına geçebilirsiniz... ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #3 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() NAC MASTER ADIM 3 Sınırlayıcı Paterni Kesin Sürekli olarak tutarlı duygulara sahip olmamız için, kendimize tipik düşünce paternleri geliştiririz, belli bazı imajlara ve fikirlere odaklanırız, hep aynı soruları kendimize sorar dururuz. Asıl zorluk, çoğu insanın yeni bir sonuç istemelerine rağmen, eskisi gibi hareket etmeye devam etmesidir. Bir zamanlar deliliğin şöyle bir tanımını duymuştum: "Aynı şeyi tekrar tekrar yapıp hep farklı sonuçlar almaktır." Lütfen beni yanlış anlamayın. Sizin hiçbir şeyiniz yok. Tedaviye ihtiyacınız da yok. (Sizi tanımlamak için bu tür benzetmeleri kullanan insanlardan da kaçınmanızı öğütlerim zaten.) Hayatınızdaki herhangi bir şeyi değiştirmek için ihtiyacınız olan kaynaklar sizin içinizde şimdiden var! Ama geliştirdiğiniz bir dizi nöro-asosiyasyonlar, bu kapasitenizi tümüyle kullanmanızı engelliyor. Yapmanız gereken, nöral yollarınızı yeniden düzenlemek, sizi korku ve çaresizliklere götürecekleri yerde arzuladığınız yöne götürmelerini sağlamaktır. Hayatımızda yeni sonuçlar elde edebilmek için, yalnız ne istediğimizi bilmek ve kaldıraçları bizden yana oluşturmak da yetmez. Belki değişme motivasyonumuz çok yüksek olabilir, ama aynı şeyleri tekrar tekrar yapar, aynı uygunsuz paternleri uygularsak, hayatlarımız değişmez. Tek elimize geçen, yeni yeni acılar ve çaresizlikler olur. Bir odada kapalı kalmış sinek gördünüz mü hiç? Hemen ışığı arar, bu yüzden pencereye atılır, o cama tekrar tekrar çarpar. Bu bazen saatlerce sürer, insanların da aynı şeyi yaptığını gördünüz mü? Değişme motivasyonları çok yüksektir, kaldıraçları da çok güçlüdür. Ama dünyanın tüm motivasyonu bir araya gelse, sizi kapalı bir pencerenin dışına çıkaramaz. Yaklaşımınızı değiştirmeniz şarttır. Sineğin de tek şansı geri çekilip başka bir çıkış aramaktır. Siz ya da ben hep aynı paterni sürdürürsek, aynı sonuçları alır dururuz. Plak albümleri hep aynı sesleri yaratırlar, çünkü onların paterni öyledir, sesin kodlandığı oyuk öyle oyulmuştur. Ama ya ben günün birinde sizin plağınızı elime alır, bir de iğne alır, tersini yüzünü birkaç kere çizersem? Yeterince çizgi oluşturduğumda, bazen patern o kadar derin kesintilere uğrar ki, plak artık asla eskisi gibi çalamaz. Aynı şekilde bir insanın sınırlayıcı bir davranış ya da duygu paternini kesintiye uğratmak da, o insanın hayatını tümüyle değiştirebilir, çünkü bu iş bir yandan da kaldıraç oluşturur. Yalnız bu iki adımla bile, hemen hemen her şeyi değiştirebilirsiniz. NAC'nin bundan sonraki adımları, değişikliğin kalıcı olması ve sizin yeni yeni zevkli ve güçlendirici seçenekler geliştirmeniz içindir. Geçenlerde Chicago'da yaptığım üç günlük Sınırsız Güç seminerimde, bir eğlence paternini kestim. Seminerdeki bir adam, çikolata alışkanlığından kesinlikle kurtulmak istediğini söylüyordu, ama bence "çikolata tiryakisi" kimliğinden de çok büyük zevk almaktaydı. Hattâ giydiği tişörtte bile, "Dünyayı istiyorum, ama bir çikolataya da razıyım" diye yazılıydı. Bu durum bana, adamın çikolata yemeyi kesme isteğine rağmen, bu alışkanlığı sürdürmekten bir hayli "ikincil kazanç" elde ettiğini göstermekteydi. Bazen insanlar değişmeyi, o alışkanlık ya da duygu paterni kendilerine acı verdiği için isterler. Ama o değiştirmek istedikleri şeyden bazı yararları da vardır. Örneğin kişi yaralanırsa, herkes çevresine, ona bakmak, onu nazlamak için toplanırsa, tüm dikkatlerini ona yöneltirlerse, o kişinin yaraları pek de çabuk iyileşmeyebilir. Acıların dinmesini isterler, ama bilinç altı düzeyde, insanların kendilerine önem vermesinden gelen o zevki de isterler. Her şeyi doğru yapsanız da, ikincil kazanç çok güçlüyse, hep eski usullere döndüğünüzü görürsünüz. İkincil kazancı olan insanın, değişme konusundaki duyguları karmaşıktır. Değişmek istiyoruz, derler, ama bilinç altında, eski davranışı sürdürmenin onlara, başka türlü elde edemeyecekleri bir şeyler sağladığına inanırlar. Bu nedenle, acılı bir şey olduğu halde belki depresyondan bile çıkamazlar. Neden? Çünkü, örneğin, depresyonda olmak onlara dikkat çekmektedir. Sonunda dikkat ihtiyacı kazanır, depresyonda kalırlar. Dikkat ihtiyacı ikincil kazançların yalnızca bir tanesidir. Bunu çözümlemek için, o kişiye değişmek zorunda olduğu konusunda yeterince kaldıraç sağlamak, ama aynı zamanda, diğer ihtiyaçlarını karşılamanın da yeni yollarını göstermek zorundayız. O adam da, belli bir düzeyde, çikolata'dan kurtulmaya ihtiyacı olduğunu biliyordu, eminim. Ama bu fırsattan yararlanıp bir hayli dikkat çekebildiğinin de farkındaydı. İşin içine ikincil kazanç karıştı mı, kaldıracın daha güçlendirilmesi gerekir. "Beyefendi!" dedim adama. "Siz bana çikolatadan vazgeçmeye hazır olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu harika bir şey. O eski alışkanlığı ebediyen ortadan kaldırmak için, yapmanızı isteyeceğim bir tek şey daha var." "O nedir?" diye sordu. "Vücudunuzu hazırlayabilmek için dokuz gün boyunca yalnızca çikolata yiyeceksiniz. Ağzınıza çikolata'dan başka hiçbir şey girmeyecek." Diğer katılımcılar kıkırdaşmaya başladılar. Adam bana kuşkulu gözlerle bakıyordu. "İçeceklere izin var mı?" diye sordu. "Evet, dedim. "Su içebilirsiniz. Günde dört bardak ama o kadar. Başka her şey çikolata olmak zorunda." Omuz silkip sırıttı. "Pekâlâ, Antony. Öyle istiyorsan öyle olsun. Ben bunu hiç değişmeden de yapabilirim. Seni gülünç duruma düşürmek hiç hoşuma gitmese bile!" Gülümsedim, seminere devam ettim. Daha sonra olanları görmeliydiniz! Salondaki herkesin cebinden, sanki büyü yapılmış gibi, çikolatalar ve şekerler ortaya döküldü, paketler onun önüne doğru kaydırıldı. Öğle yemeği, zamanı geldiğinde, adam o salonda bulunan her marka çikolatanın her zerresini yemiş, bitirmişti. % Lobide bir ara gözgöze geldik. "Sağol Antony; bu harika bir şey!" dedi, kâğıdını açtığı bir çikolatanın ucunu ısırdı. Amacı beni yenebileceğini göstermekti. Ama anlayamadığı şey, aslında benimle rekabet halinde olmadığıydı. Kendi kendiyle rekabet etmeye çalışıyordu! Ben yalnızca onun vücudunu kaldıraç olmaya, bizden yana olmaya hazırlıyordum, o kadar. Şekerin sizi ne kadar susattığını biliyor musunuz? Akşama doğru adamcağızın boğazı kurumaya başlamıştı. Herkes hâlâ ceplerine çikolatalar sokuştururken, onun çikolataya olan sevgisinin azalmaya başladığı da ortadaydı. İkinci gün, adamın mizah anlayışı kaybolmuş gitmişti. Ama daha pes etmeye hazır değildi. "Biraz daha çikolata yiyin" dedim ona. Elindeki paketin kâğıdını yırtarken gözlerinden ateş çıkıyordu. Üçüncü günün sabahı salona girdiğinde, geceyi porselen bir Tanrı'ya dua etmekle geçirmiş biriydi sanki. "Kahvaltı nasıldı?" diye sordum, herkes gülüştü. "O kadar iyi değildi" diye kabullendi. Sesi zayıf çıkmıştı. "Biraz daha buyurun!" dedim. Yanındakinin uzattığı yeni çikolatayı aldı, ama ne kâğıdını yırttı, ne de ona gözüyle baktı. "Ne oldu, bıktınız mı?" diye sordum. Başını sallayarak evetledi. "Hadi hadi" dedim. "Siz çikolata şampiyonusunuz! Biraz daha buyurun! Çikolata dünyanın en güzel şeyi değil mi? Şunlara bakın bir! Ya şunlara! Hele şunlara! Tadını düşünebiliyor musunuz? Ağzınız sulanmıyor mu?" Ben konuştukça onun yüzü yeşile dönmeye başlamıştı. "Biraz daha yiyin!" dediğimde, dayanamayıp patladı. "YEDİREMEZSİN!" diye haykırdı. Salonda kahkahalar patlayınca, adam ne söylediğinin farkına vardı. "Pekâlâ öyleyse" dedim. "Şekerleri atın, yerinize oturun." Daha sonra onunla konuştum, çikolataya karşı başka alternatifler seçmesine yardımcı oldum, kendisine zararlı olduğunu bildiği bir şeyin yerine, birtakım güçlendirici zevk yollarını seçmesini sağladım. Sonra birlikte ciddi biçimde çalışmaya başladık, yeni asosiyasyonlarını şartladık, eski davranışının yerine bazı sağlıklı davranışları geçirmeye uğraştık. Örneğin derin soluma, cimnastik çok su içeren yiyecekler, uygun beslenme falan. Bu adama bir kaldıraç mı sağlamıştım? Hem de nasıl! Bir insanın vücuduna acı verebilirseniz, bu inkâr edilemeyecek bir kaldıraçtır. Acıdan kurtulup zevke ulaşmak için yapmayacakları yoktur. Bunu yaparken, adamın paternini de kesintiye uğratmıştım. Başka herkes ona çikolata yedirmemeye çalışmıştı. Ben ise yesin diye tutturmuştum! Bu onun beklemediği bir şeydi. Bu yüzden de, paternini büyük ölçüde kesintiye uğrattı. Bu büyük acıları hemen çikolata yemeye bağladı, oluşturduğu nöral yol bir gece içinde yıkıldı gitti. Özel tedaviler yaptığım sıralarda, insanlar gelir, muayene odama yerleşir, bana sorunlarının ne olduğunu anlatırlardı. "Benim sorunum..." dedikten sonra bazen gözyaşlarına gömülür, kontrollerini kaybederlerdi. Böyle bir şey olur olmaz, ben hemen ayağa kalkıp bağırırdım: "ÖZÜR DİLERİM!" Bu onları sarsardı. Ben sonra devam ederdim. "Daha başlamadık!" Genellikle, "Ah, özür dilerim" derlerdi. Hemen duygusal durumları değişir, kontrolü ele alırlardı. Bunu seyretmek müthişti! Hayatlarının kontrolü ellerinde değilmiş gibi hisseden bu insanlar, duygularını değiştirmek için ne yapmaları gerektiğini pekâlâ bildiklerini böylelikle bir anda bana da, kendilerine de kanıtlamış olurlardı! Birinin paternini kesmenin en iyi yolu, beklemedikleri şeyleri yapmak daha önceki tecrübelerine tümüyle ters şeyleri yapmaktır. Kendi patentlerinizi kesmekte kullanabileceğiniz şeyleri düşünün. Çok zevkli ve çok farklı bir şey bulduğunuz anda, çaresizlik, kaygı, ezilme duygusu gibi paternleri kesebilirsiniz. Bir dahaki sefere bezginlik hissettiğinizde ayağa fırlayıp gökyüzüne bakın, en saçma sapan bir sesle, "YAŞASIN!" diye bağırın. "Yaşasın, bugün ayaklarım kokmuyor!" Böyle olmayacak bir hareket, kesinlikle dikkatinizi çekecek, ruhsal durumunuzu değiştirecek, hattâ çevrenizdekilerin de tutumunu değiştirecektir, çünkü artık bezgin olmayıp, deli olduğunuza hükmedeceklerdir! Sürekli olarak çok yiyor, bunu kesmek istiyorsanız, size kesinlikle sonuç verecek bir teknik önerebilirim tabii kararlı biçimde uygulamaya istekliyseniz. Bir dahaki sefere kendinizi bir restoranda çok yerken bulduğunuzda, yerinizden fırlayıp salonun ortasına dikilin, kendi sandalyenizi işaret ederek avazınız çıktığı kadar, "OBUR!" diye bağırın. Bunu kalabalık yerlerde iki üç kere yaptıktan sonra, bir daha çok yemeyeceğinize garanti verebilirim! Bu davranışa çok fazla acı bağlamış olacaksınız. Ama unutmayın, paterni kırma yaklaşımınız ne kadar radikalse, etkinliği de o kadar fazla olacaktır. Patern kesmenin kilit farklılıklarından biri, tam o paternin tekrarlanmakta olduğu bir anda yapma gereğidir. Aslında patern kesilmeleri bize her gün olur. "Kafam dağıldı" dediğiniz zaman, birisinin konsantrasyon paternini kestiğini söylüyorsunuz demektir. Bir arkadaşınızla derin bir sohbetteyken birisi bir an sözü kesip başka şey söylese, sonra da, "Nerede kalmıştık?" dese, yine aynı şey. Bu da gelmiştir başınıza. İşte patern kesintisinin bir klasik örneği daha. Unutmayın, eğer değişiklik yaratmak istiyorsak ama geçmişte bu olumsuz sonuçlu süreçten bir zevk almayı da öğrenmişsek, eski paterni kırmak, kesmek zorundayız. Onu tanınmayacak hale getirip bozmalı, yeni bir patern bulmalıyız (o da bir sonraki adım olacak), sonra da kendimizi tekrar tekrar şartlandırıp bu yeni paterni sürekli yaklaşımımız haline getirmeliyiz. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #4 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() DUYGU VE EYLEMLE İLGİLİ SINIRLAYICI PATERNLERİ KESMENİN YOLU Bir kere daha söyleyeyim, bir paterni yeterince çok kere kesmek, hemen hemen herkesi değiştirebilir. Patern kesmenin basit bir yolu anılarımıza bağladığımız duyguları karıştırmaktır. Sıkkın ve bitkin olmamızın tek nedeni olayları zihnimizde belli bir şekilde temsil etmemizdir. Örneğin patron size bağırırsa ve siz de gün boyu o tecrübeyi zihninizde yeniden yaşayıp durursanız, giderek kendinizi daha kötü hissedersiniz. Bir tek tecrübe neden sizi etkilemeyi sürdürsün? Zihninizdeki o plağı alır, defalarca çizer, bir daha yeniden çalmamasınız sağlarsınız. Hattâ belki onu komik bir hale bile getirirsiniz! Şu anlatacağımı yaparak bunu hemen deneyin: Size üzüntü veren, çaresizlik ve öfke veren bir durumu düşünün. Şimdi NAC'ın daha önce öğrendiğiniz ilk iki adımını uygulayın. Şu anda o durum size kötü bir duygu veriyorsa, neler hissedebilmek isterdiniz? Neden öyle hissetmek istiyorsunuz? Öyle hissetmenizi engelleyen, bu duruma bağladığınız duygulardır. İyi hissedebilseniz ne harika olmaz mıydı? Şimdi size biraz kaldıraç bulalım. Bu durum hakkındaki duygularınızı değiştirmezseniz, neler hissetmeyi sürdüreceksiniz? Kötü şeyler, eminim! Bu kişiye ve duruma yönelik olarak, bu olumsuz duyguları hep sürdürmenin bedeli nedir? Şimdi değişseniz, kendinizi daha iyi hissetmez misiniz? ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #5 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() KARIŞTIRMA PATERNİ Kaldıracınız yeterli. Şimdi güçsüzleştirici duyguları karıştırın, bir daha su yüzüne çıkamayacak hale getirin. Bunu okuduktan sonra, şu adımları atın: 1) Sizi bu kadar rahatsız eden durumu zihninizde görün. Onu bir film gibi görün. Canınızı sıkmayın. Yalnızca bir tek kere seyredin, olup bitenlerin hepsini görün. 2) Aynı tecrübeyi alıp bir karikatür haline getirin. Koltuğunuzda dimdik, yüzünüzde eğleniyormuş gibi bir sırıtma ifadesiyle oturun, tam soluklar alarak, filmi bu sefer sondan başa doğru seyredin. Biri size bir şey söylemişse, sözünü geri alışını, ağzından çıkan kelimeleri yutuşunu seyrediyor olacaksınız! Filmi geriye doğru çok hızlı tempoyla oynatın, sonra daha da hızlı olarak, bu sefer baştan sona oynatın. Şimdi renkleri değiştirin, herkesin yüzü gökkuşağı renklerinde olsun. Sizi özellikle üzen biri varsa, onun kulaklarını Miki Maus gibi, burnunu Pinokyo gibi uzatın. Bunu en az bir düzine kere yapın, ileri geri, yanlamasına, imajları o korkunç hızın ve mizahın yardımıyla karmakarışık edin. Bunu yaparken zihninizde bir de müzik yaratın. Belki en sevdiğiniz şarkı, belki bir tür çizgi film müziği. Bu acayip sesleri sizi üzen eski imajlara bağlayın. O zaman duygular kesinlikle değişecektir. Bu sürecin tümünün anahtarı filmi tersten oynatış hızınızla, olaya bağlayabileceğiniz mizah ve abartı düzeyidir. 3) Şimdi sizi rahatsız etmiş olan durumu düşünün, şu anda nasıl bir duygu verdiğine bakın. Etkin biçimde yapmışsanız, paterni artık bir daha size o olumsuz duyguları veremeyecek biçimde bozmuşsunuz demektir. Aynı şeyi, sizi yıllardan beri rahatsız eden şeylere bile uygulayabilirsiniz. Genellikle, olayın nedenini niçinini inceleyip analiz etmeye çalışmaktan çok daha etkin bir yoldur, zaten analiz etmek o olaya bağladığınız duyguları da değiştiremez. Göze fazla basit gözükse de, bir olayı etkin biçimde karmakarışık etmek çoğu durumda sonuç verir. Travma söz konüsü olmuş olsa bile. Neden sonuç verir? Çünkü duygularımızın hepsi, zihnimizde odaklandığımız resimlere ve onlara bağladığımız seslerle duygulara dayalıdır da ondan. Biz o resimlerle sesleri değiştirince, neler hissettiğimizi de değiştiririz. Bunu tekrar tekrar yapıp şartlanma haline getirmek, eski paterne dönmeyi zorlaştıracaktır. Patern kırmanın bir yolu, o şeyi yapmayı kesmektir. Bir paterni tekrar tekrar uygulamayı keserseniz, kurduğunuz doğal bağ yolu zamanla yok olacaktır. Nöral bağ bir kere kurulunca, beyin oraya bir yol inşa eder ama o yol kullanılmadı mı, yeni baştan ot bürür. Her konuda olduğu gibi, kullanmadığınız zaman kaybetmeye başlarsınız. Şimdi artık sizi geri tutan paterni kırmış olduğunuza göre, önünüz açıktır, bir adım daha atıp ilerleyebilirsiniz... ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #6 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() DEĞİŞİM İNCELEMELERİ Nancy Mann tarafından yapılan bir istatistiksel araştırma, uyuşturucu bağımlısıyken bundan kurtulan insanlardaki rehabilitasyon düzeyini incelemiş, bu çok karmaşık değişim alanında bile, eskisinin yerine konan yeni davranışların çok önemli bir rol oynadığı ortaya çıkmıştır. Araştırmadaki ilk grup, alışkanlıklarından vazgeçmeye dış baskılarla zorlanmış, bu baskılar genellikle yasal sistemlerden gelmiştir. Kaldıraçtan söz ederken de gördüğümüz gibi, dış baskıların kalıcı etki getirdiğine pek az rastlanır. Bu kadın ve erkekler, tahmin edilebileceği gibi, baskı üstlerinden kalktığı anda, yani hapisten çıktıkları anda, eski alışkanlıklarına yeniden dönmüşlerdir. İkinci grup ise bırakmayı gerçekten isteyenlerdir. Bunu kendi kendilerine yapmaya çalışmışlardır. Kaldıraçları esas olarak içten gelmedir. Sonuçta bunların davranışsal değişiklikleri çok daha uzun sürmüş, ilk kararlarından sonra iki yıl kadar bile sürebilmiştir. Bundan sonra yeniden eski alışkanlığa dönmeyi getiren neden, genellikle önemli miktarda strestir. Böyle bir durum olunca, acıyı zevke döndürme aracı olarak bir kere daha eski alışkanlıklarına dönmüşlerdir. Neden? Çünkü eski nöral yolun yerine bir yeni zevk kaynağı arayıp bulmamışlardır. Üçüncü grup, alışkanlıklarının yerine yeni bir alternatif koyanlardır. Bu yenisi, onlara ilk başta aradıkları zevkli duyguları veren ya da belki kendilerini daha bile iyi hissetmelerine yol açan bir şey olmuştur. Birçoğu tatmin edici ilişkiler bulmuş, manevî bir uyanışa yönelmiş, ihtirasla sarılabilecekleri bir kariyer seçmiştir. Sonuçta birçoğu eski alışkanlığına hiç dönmemiş, yarıdan fazlasında da geriye kayış başlayıncaya kadar sekiz yıldan uzun zaman geçmiştir. Uyuşturucu alışkanlıklarını temelli bırakabilen insanlar, NAC'ın ilk dört adımını uygulayanlardır. Bu yüzden bu kadar başarılı olmuşlardır. Ama ne yazık ki bazılarınınki ancak sekiz yıl sürebilmiştir. Neden? Çünkü NAC'ın beşinci ve çok kritik adımını uygulamamışlardır da ondan. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #7 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() NAC MASTER ADIM 5 Yeni Paterni Yerleşinceye kadar Şartlandırın. Şartlandırma yarattığınız değişikliğin sürekli olmasını ve uzun vadeli olmasını sağlar. Bir şeye şartlanmanın en basit yolu, onu tekrar tekrar prova etmek, bunu nörolojik bir yol oluşana kadar sürdürmektir. Güçlendirici bir alternatif bulursanız, bunu tekrar tekrar yaptığınızı hayal edin, sizi acıdan çabucak kurtarıp zevke ulaştırışını görene kadar bunu sürdürün. Beyniniz bu yeni ve sonuç veren yolu sürekli olarak görüp tanısın, asosiyasyonu kursun. Bunu yapmazsanız, eski paterne yine dönersiniz. Yeni ve güçlendirici alternatifi tekrar tekrar, çok büyük duygusal yoğunlukla prova ederseniz, kendinize bir yol oluşturursunuz, daha çok tekrarlar ve duygularla o yol sonuç alıcı bir otoyol olur, alışkanlık sayacağınız davranışlarınızdan biri haline gelir. Unutmayın beyniniz gerçekten olan bir şeyle, sizin zihninizde canlı biçimde hayal ettiğiniz şeyin arasındaki farkı bilemez. Şartlanma, otomatik olarak yeni yolda ilerlemenizi, eskiden saptığınız köşeleri görünce önünden hızla geçmenizi sağlar. Hattâ oralara sapmak isteseniz bile zor gelmeye başlar. Şartlanmanın gücünü ne kadar övsek yetmez. Geçenlerde okudum, Boston Celtics'in harika Larry Bird'ü bir meşrubat reklamına çıkıyormuş. Reklam filminde bir basketi ıskalaması gerekiyormuş ama yapamıyormuş. Iskalayıncaya kadar dokuz basket kaydetmiş! Yıllar içinde kendini işte böyle şartlamış. O top eline geldiği anda, otomatik olarak onu çembere sokacak paterne giriyor. Eminim ki Larry Bird'ün beyninde o hareketle ilgili bölgeyi inceleseniz, bir hayli kalın bir nöral yol bulursunuz. Sizin ve benim de, yeterince tekrarlarla ve duygusal yoğunlukla, istediğiniz davranışı kendimize şartlayabileceğimizi çok iyi anlamanız gerekir. Bundan sonraki adım, yeni davranışınızı takviye etmek için bir program yapmaktır. Başarınız karşılığında kendinizi nasıl ödüllendirebilirsiniz? Bir yıl sigarasız yaşamayı beklemeyin. Bir gün içmeyince, kendinize bir ödül verin! Kırk kilo verene kadar da beklemeyin. Hatta yarım kiloyu bile beklemeyin. Tabağınızı içinde yiyecek varken şöyle uzağa itebildiğiniz an, kendi sırtınızı tıpışlayın. Kendinize bir dizi kısa dönemli amaçlar koyun. Her birine ulaştıkça, hemen kendinizi ödüllendirin. Bedbin ve kaygılıysanız, her eyleme geçişinizde, nasılsın diyen birine her gülümseyişinizde, "Çok iyiyim" sözünü her söyleyişinizde, kendinizi mutlaka ödüllendirin, çünkü uzun süreli başarı için gereken ilk adımları atmaya başlamışsınız bile. Böylece sinir sisteminiz değişikliğe çok büyük zevkleri bağlamayı öğrenir. Kilo vermeye çalışan insanlar, sonucu genellikle öyle çarçabuk göremezler. Zaten öyle bir iki kilo vermekle de hemen Elle Mcpherson ya da Mel Gibson olacak değilsiniz. Bu nedenle, belli bazı eylemleri gerçekleştirdikçe ya da olumlu duygusal ilerlemeler kaydettikçe kendinizi ödüllendirmeniz gerekir. Örneğin en yakın McDonalds'a koşmak yerine, blokun çevresinde koşmak gibi. Eğer bunu yapmazsanız çok geçmeden kendinize, "Evet, yarım kilo verdim ama hâlâ şişmanım. Bu iş yıllar sürecek. Yolum öyle uzun ki..." demeye başlarsınız. Ardından da bu kısa dönem özürlerini, kaçamak oburluk günleri izler. Takviye'nin gücünü anlamak, yeni paterni şartlandırma sürecini hızlandıracaktır. Ben son zamanlarda çok iyi bir kitap okudum, şartlanma konusunu adam akıllı incelemek isteyenlere tavsiye edebilirim. Adı Köpeği Vurmayın! Yazarı da Karen Pryor. Bu kitapta hayvan davranışlarını değiştirmekle ilgili bazı basit teknikler var ki, benim yıllardır insan davranışlarını değiştirirken öğrendiklerime çok benziyor. Esas şaşılacak şey hayvanlarla insanların, eylemlerini güden güçler bakımından ne kadar benzer oldukları. Şartlanmanın esasını bilince, seçtiğimiz kaderi yaratacak güçlerin kontrolünü elimize alabiliyoruz. Hayvanlar gibi, koşulların hükmünde yaşayabiliriz tabii. Ya da o kuralları öğrenir, kendi tam potansiyelimizden yararlanmakta kullanırız. Pryor bu kitabında, yıllar boyunca hayvanları eğitirken acıyı kullanmayı nasıl öğrendiğini anlatıyor. Arslanlar için kırbaç ve sandalye, atlar için kamçı, köpekler için tasma... Ama yunuslarla çalışmaya başladığında işler zorlaşmış, çünkü onlara acı vermeye çalıştığı zaman yüzüp uzaklaşmışlar! Bu durumda o da, olumlu takviye eğitimi'nin dinamiğini çok daha iyi kavramak zorunda kalmış. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #8 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() "Eğitimin yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Hiçbir şey, onun ulaşamayacağı yerde değildir. Kötü ahlâkı iyiye çevirir; kötü ilkeleri yok edip iyilerini yaratır; insanı melek düzeyine yükseltir." MARK TWAİN Her tür "Başarı Şartlanmasının ilk düzenleyici ilkesi, takviye gücüdür. Sizin de, benim de bilmemiz gerekir ki, kendimizi herhangi tür bir davranış ya da duyguyu sürekli üremeye yönelteceksek, şartlanmış bir patern aratmalıyız. Paternlerin hepsi takviyenin sonucudur, özellikle de duygu ve davranışlarımızda süreklilik yaratmanın anahtarı, kesinlikle şartlanmadır. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #9 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() TAKVİYE KANUNU Sürekli olarak takviye edilen her duygu ya da davranış paterni, otomatik ve şartlanmış bir tepki haline gelir. Takviye etmediğimiz şeyler zamanla yok olur. Kendimizin ya da başkasının davranışını olumlu takviyeyle güçlendirebiliriz, yani istenilen davranış üretildikçe ödül veririz. Ödül bir övgü de olabilir bir hediye de, yeni bir özgürlük de, başka bir şey de. Ya da olumsuz takviye yaparız. Bu bir kaş çatışı olabilir, bir gürültü sesi olabilir, fiziksel ceza bile olabilir. Takviyenin ödül ya da ceza demek olmadığını anlamamız da çok önemlidir. Takviye bir davranışa hemen olur olmaz cevap vermektir, ceza ve ödül ise çok sonra da gelebilir. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
| | #10 (permalink) |
| Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() HER ŞEYİN BAŞI ZAMANLAMA Uygun zamanlama, etkin şartlanma için esastır. Eğer takım mükemmel bir kap-kaç gerçekleştirdiğinde, koç, "Harika!" diye bağırırsa çok daha etkili olur, soyunma odasına dönene kadar beklerse, daha az etkili olur. Neden? Çünkü biz her zaman takviyenin getirdiği duyguları, olmakta olan paterne bağlamak isteriz. Bizim yargı sistemimizin kusurlarından biri de, insanlar bir suç işledikten sonra bazen yıllarca cezalandırılamamalarıdır. Zihinsel olarak belki o cezanın nedenini bilirler ama bu sorunu getiren davranış patenti hâlâ bir bütün halindedir. Kesintiye uğratılmamıştır, ona herhangi bir acı da bağlanamamıştır. Davranış ve duygularımızı uzun dönemli olarak değiştirmenin tek gerçek yolu budur. Beynimizi etkin şeyler yapmaya, zihinsel olarak değil, yani akıl yoluyla değil, nörolojik olarak eğitmeliyiz, îşin zor yanı, çoğumuzun aslında durmadan birbirimizi şartlandırdığımızı, birbirimizin davranışını biçimlendirdiğimizi anlamıyor olmamızdır. Çoğu zaman insanları olumlu yerine olumsuz şartlandırmaktayız. Bunun basit bir örneği kızım Jolie'nin eski erkek arkadaşında ortaya çıktı. Jolie okulla, dansla ve rol aldığı müsamere temsiliyle pek meşguldü. Çocuk onun her gün kendisini aramasını istiyor, Jolie birkaç günü atlayıp sonra arıyor, çocuk da ona büyük acılar veriyordu. Daha sık aramasını istediği kesindi. Ama uyguladığı takviye stratejisi, aradığı zaman çıkışmak ve sitem etmekti. Siz hiç böyle hatâlar yaptınız mı? Kız ya da erkek arkadaşınızın, eşinizin ya da başka önemli kişilerin sizi daha sık aramasını istiyorsanız, onlara sitem etmek ne kadar etkili bir yöntemdir sizce? Sonunda aradıklarında onlara, "Hah, nihayet aklına gelebildim! Ne mucize! Neden arayan hep ben olmak zorundayım?" gibi şeyler mi söylüyorsunuz? Bu durumda yaptığınız şey, onu hiç sizi aramamaya eğitmek! Tam istediğiniz şeyi yaptığı anda, ona acı veriyorsunuz. Sonunda ne olacak? Acıyı sizi aramasına bağlayacak, gelecekte bundan daha da çok kaçacak. Jolie'nin olayında bu patern uzun sürdü, aylarca böyle gitti, sonunda Jolie de asla kazanamayacağına karar verdi. Aramasa acı gelecek, arasa acı gelecekti. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu olumsuz takviye paterni ilişkilerinin pek çok alanına da sızdı, sonunda dostlukları bitti. Birinin sizi aramasını gerçekten istiyorsanız, aradıkları zaman sevinçle cevap vermelisiniz. Onlara çok özlediğinizi, çok sevdiğinizi, konuşma fırsatı bulduğunuz için çok mutlu olduğunuzu söylerseniz yine arama eğilimleri artar mı sizce? Unutmayın, tekrarlanmasını istediğiniz davranışlara zevki bağlayın. ABD'deki bazı şirketlere danışmanlık yaptığım sırada, çoğu şirketin elemanlarını olumsuz takviyeyle motive etmeyi ilk strateji olarak benimsediklerini gördüm. Birinci motivatör olarak korkuyu ve cezayı kullanıyorlardı. Bu yaklaşım kısa dönemde sonuç verir ama uzun dönemde vermez. Er geç şirketler doğu Avrupa'nın yüzleştiği sorunlara doğru kayarlar. İnsanlar korku içinde yaşamaya ancak bir süre dayanır, sonunda başkaldırır. Şirketlerin ikinci önemli stratejisi de parasal özendiriciler. Bu çok mükemmel bir fikirdir ve genellikle çok da makbule geçer ama etkinlik açısından sınırlıdır. Azalan kazançlar kanunu diye bir şey, bir noktada devreye girer. Artık ne özendirici verirseniz verin, daha yüksek kalitede iş elde edemez olursunuz. Çoğu şirketler bu alanda yapabileceklerinin sınırlı olduğunu görmüş bulunuyor. Sürekli parayla takviye ederseniz, insanlar değerli bir şey yapınca bunu bekler hale gelir. Derhal bir ekonomik kazanç ister. Derken sırf o parasal ödül için çalışmaya başlar, onu alamayınca mutsuz olurlar, şirket de elemanlarının parasal talepleriyle baş edemez duruma gelir. Üçüncü ve en güçlü motivasyon yolu da kişisel gelişme yöntemi. Elemanlarınızın kişi olarak büyümesine ve gelişmesine yardım ettiğiniz zaman, hayata ihtirasla sarılırlar, işlerine de ihtirasla sarılırlar. Daha fazla katkıda bulunmak isterler. Bunu dış baskılar için değil, kişisel bir gurur saydıkları için yaparlar. Tabii bunun yanında bir de özendirici programı uygulanmasın demiyorum. Ama özendiricilerin en güçlüsünü de kullandığınızdan emin olun. O da, insanların büyümesine ve gelişmesine yardımcı olmaktır. ![]()
__________________ ![]() |
| | |
![]() |
| Bookmarks |
| Etiketler |
| anthony robbins, içindeki devi uyandır, kitap özeti, sınırsız güç |
| |
Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ALPO REJİMİ Geçenlerde seminere katılan bir kadın bana kilo verme konusundaki kesin başarı stratejisini anlattı. Bir arkadaşıyla birlikte hep kilo vermeyi istemişler ama başaramamışlar. Sonunda mutlaka başarmak gereğini hissettikleri noktaya varmışlar. Benim onlara öğrettiklerime göre, onları eşiğe itecek bir çare ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi