![]() |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA güneşin doğduğu her bugün ölümün son günü. cansuyu |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA Cok guzel,lnsanı harekete gecıren bır paylasım olmus.ınsallah her anımızın degerını bılmek dılegıyle...tskler.. |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA bir zehri içer gibi yaşamak gerek.. içtiğin her neyse.. çünkü zehri yudumlamak her anın farkında olmak demek.. ve kendimiz olmalıyız zehirimiz belki de.. cansuyu |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA yarınlara erteledık tum yasanmamıslıkları yarının bugun oldugunu bılmeden ıste bı yarın daha kayıp gıttı avuclarımızdan bugune donusemeden cansuyu |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA Hiç kimse geriye gidip yeni bir başlangıç yapamaz, ama, bugün yeni bir son yapıp yeniden başlayabilir M. Robinson yeni başlangıçların ışığımızı arttırmasını dilerim.. hepimize iyi haftalar :) |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC'de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider. Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder. Kemancı ilk bir dolar bahşişini bundan bir dakika kadar sonra alır. Bir kadın yürümesine ara vermeksizin parayı kemancının önüne koyduğu kaba atarak, hızla geçer, gider. Birkaç dakika sonra, bir başka adam duraklayıp, eğilerek dinlemeye başlar ancak saatine göz attığında işe geç kalmamak için acele ettiğini belirten ifadelerle hızla yoluna devam eder. En fazla dikkatle duran ise üç yaşlarında bir oğlan çocuğu olur. Annesinin çekiştirmelerine rağmen, çocuk önünde durur ve dikkatle kemancıya bakar. En sonunda annesi daha hızlı, çekiştirerek çocuğu yürümeye zorlar. Oğlan arkasına dönüp dönüp kemancıya bakarak, çaresizce annesinin peşinden gider. Buna benzer şekilde birkaç çocuk daha olur ve hepsi de anne, babaları tarafından yürümeye devam için zorlanarak, uzaklaştırılırlar. Çaldığı 45 dakika boyunca kemancının önünde sadece 6 kişi, çok kısa bir süre durur. 20 kişi duraklamadan, yürümeye devam ederek, para verir. Kemancı çaldığı süre içinde 32 dolar toplar. Çalmayı bitirdiğinde ise sessizlik hakim olur ve kimse onun durduğunu fark etmez, alkışlamaz. Hiç kimse onun dünyanın en iyi kemancısı Joshua Bell olduğunu ve elindeki 3,5 milyon dolarlık kemanla, yazılmış en karmaşık eserleri çaldığını anlamaz. Oysa Joshua Bell'in metrodaki bu mini konserinden iki gün önce Boston'da verdiği konser biletleri ortalama 100 dolara satılmıştı... Bu gerçek bir hikayedir ve Joshua Bell'in öylesine bir kılıkla metroda keman çalması, Washington Post gazetesi tarafından algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney gereği kurgulanmıştır. Sorgulanan şeyler; sıradan bir yerde, uygunsuz bir saatte güzelliği algılayabiliyor muyuz? Durup ondan keyif alıyor muyuz? Beklenmedik bir ortamda, bir yeteneği tanıyabiliyor muyuz? İdi... Dünyanın en iyi müzisyeni, dünyadaki en iyi müziği çalarken, önünde durup, dinleyecek bir dakikamız dahi yoksa, başka neleri kaçırıyoruz acaba? alıntı |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA çook uzun yıllar önce okumuştum Dale Carnegie nin üzüntüyü bırak yaşamaya bak kitabını.. ilk önerisiydi gün geçirmez bölmelerde yaşayın..genel olarak zordu.. gün geçirmez bölmelerde değil ama paragraf geçirmeyen bölmelerde yaşadım.. bir konu.. bir hikaye..geride kaldığında geçmişe gömmeyi becerdim..( hala beceremediğim tek bir hikaye dışında :( ) hissetmiştim affetmenin özgürleştirdiğini.. yaklaşık benzeş hayatlar yaşadığımız bazı aile fertlerimizin nasıl geçmişten kurtulamayıp bugünlerini yapamadıklarını görerek.. yaşamıma olumsuzluk getirenleri.. onları çok sevdiğim için değil.. kendimi sevdiğimden.. ve başka türlü yaşamda adım atmanın olanaksız olduğunu gördüğümden.. affettim.. pamuklara sararak geçmişe gömdüm.. ama dedim ya.. an içinde gün geçirmez bölmeler yaratamadım.. o an yaşamakta olduğum konu her neyse.. gece.. gündüz.. dün.. bugün yarın.. sanki beynim çıkana dek obsesif bir şekilde düşünür bulurdum kendimi..çözüm arayarak da düşünsem.. bir süre sonra çözüm geliştiremediğimi farkettim.. beynimi durduramdadığım gecelerin sabahında.. gece son düşüncem.. sabah ilk düşüncem oluyor.. ve savaştan çıkmış bile değil.. savaşta başlıyordum güne.. taşıyamıyordum.. telkinler bir şeyi değiştirdi.. belki tek başına telkinler değil dir bilemiyorum ama.. son günlerde değişti bu.. sabah uyandığımda kaldığım yerden devam edemiyorum düşüncelerime..hatta bir boşlukla uyanıyorum.. formatlanmış gibi.. edemiyorum dedim çünkü alışkanlıktan sanırım ..sanki etmek istiyorum.. galiba bunu yapıyormuşum ben.. gözümü açmadan son oturumu kurtar a basıp.. evvett nerde kalmıştık diyormuşum kendime.. elbette ki güne başlarken süregelen konular aynı oldukça yeni açılan pencerelerdeki konu başlıkları da değişmiyor.. ama farkettim ki.. gerçekten bir şansım var..formatlı başladığım yeni günde başka konu boşlukları istiyorsam gün içinde artık bazı konuları geri dönüşüm kutusuna göndermeliyim.. ve bir şansım var her sabah beynimdeki diskte açılan boş alan ı yeni pencerelerle doldurabilirim |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA .''Hayatın trajedisi ölüm değil, yaşarken ölmesine izin verdiğimiz şeylerdir.'' Norman Cousins |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA gokyuzunden yıldız toplamaya cıkalım bu gece her bırı sessızlıgın notası ve sol anahtarı olalım samanyoluna cansuyu |
Cevap: CARPE DİEM / ANI YAKALA Yıldız toplama oyunu benim hala oynadığım bir oyundur biliyor musun?Özellikle de memleketi ve ailemi özlediğim zamanlarda gökten bir yıldız seçerim bizimkilere selam söylemesini onları çok özlediğimi söylerim.Sonuçta hepimiz aynı gökyüzüne bakmıyor muyuz:))) |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:14 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.