Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Tarihten Telkinler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/tarihten-telkinler/)
-   -   mevlana ya dair... (http://www.hayatimdegisti.com/forum/tarihten-telkinler/3060-mevlana-ya-dair.html)

shamanic 10-12-2007 02:26 PM

mevlana ya dair...
 
gel, gel, ne olursan ol yine gel,
ister kafir, ister mecusi, ister puta tapan ol yine gel,
bizim dergahımız, umitsizlik dergahı değildir,
yüz kere tövbeni bozmuş olsan da yine gel...



2007 yi tamamlayacağımız günler sayılı....

bu yıl mevlana sevgi yılıydı...
mevlana nın sunduklarından forum sayfalarımızda bolca örnekler var...
adına bir köşemiz olsun istedim... buraya yolladığınız mesajlar lütfen sadece mevlana içerikli olsun..
her yolladığımız mesaj ile böylelikle bu dosyamızın zenginleşmesini sağlamış oluruz...

sevgilerle...

hz. mevlana'nın hayatı
mevlâna 30 eylül 1207 yılında bugün afganistan sınırları içerisinde yer alan horasan ülkesi'nin belh şehrinde doğmuştur.
mevlâna'nın babası belh şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "bilginlerin sultânı" ünvanını almış olan hüseyin hatibî oğlu bahâeddin veled'tir. annesi ise belh emiri rükneddin'in kızı mümine hatun'dur.

sultânü'ı-ulemâ bahaeddin veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan moğol istilası nedeniyle belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. sultânü'ı-ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte belh'den ayrıldı.

sultânü'ı-ulemâ'nın ilk durağı nişâbur olmuştur. nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf ferîdüddin attar ile de karşılaştılar. mevlâna burada küçük yaşına rağmen ferîdüddin attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır.

sultânü'ı ulemâ nişabur'dan bağdat'a ve daha sonra kûfe yolu ile kâ'be'ye hareket etti. hac farîzasını yerine getirdikten sonra, dönüşte şam'a uğradı. şam'dan sonra malatya, erzincan, sivas, kayseri, niğde yolu ile lârende'ye (karaman) geldiler. karaman'da subaşı emir mûsâ'nın yaptırdıkları medreseye yerleştiler.

1222 yılında karaman'a gelen sultânü'/-ulemâ ve ailesi burada 7 yıl kaldılar. mevlâna 1225 yılında şerefeddin lala'nın kızı gevher hatun ile karaman'da evlendi. bu evlilikten mevlâna'nın sultan veled ve alâeddin çelebi adlı iki oğlu oldu. yıllar sonra gevher hatun'u kaybeden mevlâna bir çocuklu dul olan kerrâ hatun ile ikinci evliliğini yaptı. mevlâna'nın bu evlilikten de muzaffereddin ve emir âlim çelebi adlı iki oğlu ile melike hatun adlı bir kızı dünyaya geldi.

bu yıllarda anadolunun büyük bir kısmı selçuklu devleti'nin egemenliği altında idi. konya'da bu devletin baş şehri idi. konya sanat eserleri ile donatılmış, ilim adamları ve sanatkarlarla dolup taşmıştı. kısaca selçuklu devleti en parlak devrini yaşıyordu ve devletin hükümdarı alâeddin keykubâd idi. alâeddin keykubâd sultânü'ı-ulemâ bahaeddin veled'i karaman'dan konya'ya davet etti ve konya'ya yerleşmesini istedi.

bahaeddin veled sultanın davetini kabul etti ve konya'ya 3 mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. sultan alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve altunapa (iplikçi) medresesi'ni ikametlerine tahsis ettiler.

sultânü'l-ulemâ 12 ocak 1231 yılında konya'da vefat etti. mezar yeri olarak, selçuklu sarayınıngül bahçesi seçildi. halen müze olarak kullanılan mevlâna dergâhı'ndaki bugünkü yerine defnolundu.

sultânü'ı-ulemâ ölünce, talebeleri ve müridleri bu defa mevlâna'nın çevresinde toplandılar. mevlâna'yı babasının tek varisi olarak gördüler. gerçekten de mevlâna büyük bir ilim ve din bilgini olmuş, iplikçi medresesi'nde vaazlar veriyordu. vaazları kendisini dinlemeye gelenlerle dolup taşıyordu.

mevlâna 15 kasım 1244 yılında şems-i tebrizî ile karşılaştı. mevlâna şems'de "mutlak kemâlin varlığını" cemalinde de "tanrı nurlarını" görmüştü. ancak beraberlikleri uzun sürmedi. şems aniden öldü.

mevlâna şems'in ölümünden sonra uzun yıllar inzivaya çekildi. daha sonraki yıllarda selâhaddin zerkûbî ve hüsameddin çelebi, şems-i tebrizî'nin yerini doldurmaya çalıştılar.

yaşamını "hamdım, piştim, yandım" sözleri ile özetleyen mevlâna 17 aralık 1273 pazar günü hakk' ın rahmetine kavuştu. mevlâna'nın cenaze namazını mevlâna'nın vasiyeti üzerine sadreddin konevî kıldıracaktı. ancak sadreddin konevî çok sevdiği mevlâna'yı kaybetmeye dayanamayıp cenazede bayıldı. bunun üzerine, mevlâna'nın cenaze namazını kadı sıraceddin kıldırdı.

mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. o öldüğü zaman sevdiğine yani allah'ına kavuşacaktı. onun için mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen "şeb-i arûs" diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.

"ölümümüzden sonra mezarımızı yerde aramayınız!
bizim mezarımız âriflerin gönüllerindedir"


shamanic 10-12-2007 02:29 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 

mevlâna'nın eserleri

mesnevi

mesnevî, klâsik doğu edebiyatında, bir şiir tarzının adıdır. sözlük anlamıyla "ikişer, ikişerlik" demektir. edebiyatta aynı vezinde ve her beyti kendi arasında ayrı ayrı kafiyeli nazım şekillerine mesnevî adı verilmiştir.

her beytin aynı vezinde fakat ayrı ayrı kafiyeli olması nedeniyle mesnevî'de büyük bir yazma kolaylığı vardır. bu nedenle uzun sürecek konular veya hikâyeler şiir yoluyla söylenilecekse, kafiye kolaylığı nedeniyle mesnevî tarzı seçilir. bu suretle şiir, beyit beyit sürüp gider.

mesnevî her ne kadar klâsik doğu'şiirinin bir şiir tarzı ise de "mesnevî" denildiği zaman akla "mevlâna'nın mesnevî'si"gelir. mevlâna mesnevî'yi çelebi hüsameddin'in isteği üzerine yazmıştır. kâtibi hüsameddin çelebi'nin söylediğine göre mevlanâ, mesnevî beyitlerini meram'da gezerken,otururken, yürürken hatta semâ ederken söylermiş, çelebi hüsameddin de yazarmış.

mesnevî'nin dili farsça'dır. halen mevlâna müzesi'nde teşhirde bulunan 1278 tarihli, elde bulunan en eski mesnevî nüshasına göre, beyit sayısı 25618 dir.

mesnevî'nin vezni : fâ i lâ tün- fâ i lâ tün - fâ i lün'dür

mevlâna 6 büyük cilt olan mesnevî'sinde, tasavvufî fikir ve düşüncelerini, birbirine ulanmış hikayeler halinde anlatmaktadır.

divan-ı kebir

dîvân, şairlerin şiirlerini topladıkları deftere denir. dîvân-ı kebîr "büyük defter" veya "büyük dîvân" manasına gelir. mevlâna'nın çeşitli konularda söylediği şiirlerin tamamı bu divandadır. dîvân-ı kebîr'in dili de farsça olmakla beraber, dîvân-ı kebîr içinde az sayıda arapça, türkçe ve rumca şiir de yar almaktadır. dîvân-ı kebîr 21 küçük dîvân (bahir) ile rubâî dîvânı'nın bir araya getirilmesiyle oluşmuştur. dîvân-ı kebîr'in beyit adedi 40.000 i aşmaktadır. mevlâna, dîvân-ı kebîr'deki bazı şiirlerini şems mahlası ile yazdığı için bu dîvâna, dîvân-ı şems de denilmektedir. dîvânda yer alan şiirler vezin ve kafiyeler göz önüne alınarak düzenlenmiştir.

mektubat

mevlâna'nın başta selçuklu hükümdarlarına ve devrin ileri gelenlerin.e nasihat için, kendisinden sorulan ve halli istenilen diıü ve ilmi konularda ise açıklayıcı bilgiler vermek için yazdığı 147 adet mektuptur. mevlâna bu mektuplarında, edebî mektup yazma kaidelerine uymamış, aynen konuştuğu gibi yazmıştır. mektuplarında "kulunuz, bendeniz" gibi kelimelere hiç yer vermemiştir. hitaplarında mevki ve memuriyet adları müstesna, mektup yazdığı kişinin aklına, inancına ve yaptığı iyi işlere göre kendisine hangi hitap tarzı yakışıyorsa o sözlerle ve o vasıflârla hitap etmiştir.

fi hi ma fi h

fîhi mâ fih "onun içindeki içindedir" manasına gelmektedir.. bu eser mevlâna'nın çeşitli meclislerde yaptığı sohbetlerin, oğlu sultan veled tarafından toplanması ile meydana gelmiştir. 61 bölümden oluşmaktadır. bu bölümlerden bir kısmı, selçuklu veziri süleyman pervane'ye hitaben kaleme alınmıştır. eserde bazı siyasi olaylara da temas edilmesi yönünden, bu eser aynı zamanda tarihi bir kaynak olarak da kabul edilmektedir. eserde cennet ve cehennem, dünya ve âhiret, mürşit ve mürîd, aşk ve semâ gibi konular işlenmiştir.

mecâlis-i seb'a

(yedi meclis) mecâlis-i seb'a, adından da anlaşılacağı üzere mevlâna'nın yedi meclisi'nin, yedi vaazı'nın not edilmesinden meydana gelmiştir. mevlâna'nın vaazları, çelebi hüsameddin veya oğlu sultan veled tarafından not edilmiş, ancak özüne dokunulmamak kaydı ile eklentiler yapılmıştır. eserin düzenlemesi yapıldıktan sonra mevlâna'nın tashihinden geçmiş olması kuvvetle muhtemeldir. şiiri amaç değil, fikirlerini söylemede bir araç olarak kabul eden mevlâna, yedi meclisinde şerh ettiği hadis'lerin konuları bakımından tasnifi şöyledir :

1. doğru yoldan ayrılmış toplumların hangi yolla kurtulacağı.
2. suçtan kurtuluş. akıl yolu ile gafletten uyanış.
3. inanç'daki kudret.
4. tövbe edip doğru yolu bulanlar allah'ın sevgili kulları olurlar.
5. bilginin değeri.
6. gaflete dalış.
7. aklın önemi.

bu yedi meclis'de, asıl şerh edilen hadislerle beraber, 41 hadis daha geçmektedir. mevlâna tarafından seçilen her hadis içtimaidir. mevlâna yedi meclisinde her bölüme "hamd ü sena" ve "münacaat" ile başlamakta, açıklanacak konuları ve tasavvufî görüşlerini hikaye ve şiirlerle cazip hale getirmektedir. bu yol mesnevî'nin yazılışında da aynen kullanılmıştır.


shamanic 10-12-2007 02:53 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
http://www.mustafabaran.com/imajlar/mevlana.swf

üç_gömlek 14-12-2007 06:46 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
"bu denizde ne ölmek var bize
bu denizde ne gam, ne dert, ne keder.
bu deniz alabildigine muhabbet
bu deniz iyilikten, cömertlikten ibaret."


"insanlari iyi taniyin.
her insani kotu bilip, kotulemeyin,
her insani iyi bilip, ovmeyin."

shamanic 14-12-2007 07:06 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
teşekkür ederim bu sayfa hepimizin katkılarıyla güzelleşecek..
sevgide güneş gibi ol,

dostluk ve kardeşlikte
akarsu gibi ol,

hataları örtmede gece gibi ol,
tevazuda toprak gibi ol,

öfkede ölü gibi ol,
her ne olursan ol,
ya olduğun gibi görün,

ya göründügün gibi ol.

mevlana



shamanic 14-12-2007 07:11 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
gözünün nurunun nuru da gönül nurudur.
göz nuru gönüllerin nurundan meydana gelir.

gönül nurunun nuru da, akıl ve duygu nurundan olmayan,
onlardan ayrı bulunan tanrı nurudur.

geceleyin nur yoktu, renkleri görmedin.
nurun zıddıyla sana sabit oldu ki, önce nur görünür, sonra renk.
bunu da nurun zıddıyla tereddütsüz olarak bilirsin.

tanrı; bu zıddiyetle gönül hoşluğu meydana gelsin,
her şey iyice anlaşılsın diye hastalığı ve kederi yarattı.
şu halde gizli olan şeyler, zıddiyetle ortaya çıkar.

hak'kın zıddı olmadığından gizlidir.
mesneviden ...

sevgiler...
http://ismailsen454.sitemynet.com/my...mlerim/gul.gif

üç_gömlek 14-12-2007 07:57 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
sizce semazenler atomdaki elektronları hatırlatmıyor mu?

"En güçlü mikroskopların bile göremeyeceği kadar küçük bir alanda dönüp-duran onlarca elektron, atomun içinde çok karışık bir trafik yaratır. Ancak, elektronlar atomun içinde en ufak bir kazaya yol açmazlar. Üstelik atomun içinde yaşanacak en ufak bir kaza atom için felaket olabilir ama atom, kendi sonunu getirecek bu felaketi hiçbir zaman yaşamaz ve varlığını sürdürür."

suzzy 14-12-2007 08:31 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
muhteşem konu..ellerinize sağlık arkadaşlar...

Mevlana'dan**


** O dağa bir kuş kondu, sonra da uçup gitti.
Bak da gör, o dağda ne bir fazlalık var ne bir eksilme.

** Altın ne oluyor, can ne oluyor, inci, mercan da
nedir bir sevgiye harcanmadıktan,
bir sevgiliye feda edilmedikten sonra.

** Nefsin, üzüm ve hurma gibi
tatlı şeylerin sarhoşu oldukça,
ruhunun üzüm salkımını görebilir misin ki?

** Dikenden gül bitiren, kışı da bahar haline döndürür.
Selviyi hür bir halde yücelten,
kederi de sevinç haline sokabilir. ttli3



suzzy 14-12-2007 08:34 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Yıldızları, ayı ! ipsiz bağlayan,
Yarattığı dağları, terse de devirir,
Yaşama hayata, su sağlayan,
Susuz bırakır da, çöllere de çevirir,
Olamaz, o bizden diye kayıran.


Demişler ki, mal da mülk de yalan,
Var git biraz da, sen oyalan,
Kim almış, kim götürmüş toprağa,
Varsa bir hayır, odur geride kalan,
Gibi, güzel sözler girer çanağa.


Ne demişti, alim yüce Mevlana,
O karşı dağa, bir kuş kondu,
Sonra, o kuş uçup gitti,
Bak gör, o dağda ne bir eksik,
Ne de, bir fazlalık oldu.


Ne güzel, söylemişsin yüce Mevlana,
Tatmışsın , aşkların en güzelini,
İçmişsin zemzemi, kana, kana,
Tatmış Mevlana, tadın en güzelini,
Ve ders diye, güzel sözler demiş cihana.
Tanrı aşkını, defle neyle anlatan,
Kabrime, müziksiz gelmeyin diyen,
Tanrı meclisine, gam yakışmaz diyen,
Sensin sen, ey yüce Mevlana,
İşte geldim kabrine,yanımda çalacak neyzen.


Tanrı aşkına, döner semazenlerin ortada,
Öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol,
Ya olduğun gibi görün,
ya da göründüğün gibi ol, dediğin
Unutulmaz söylenir dururdur, cihanda.
..
a.yüksel şanlıer...



suzzy 14-12-2007 08:40 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
http://www.yusufmeral.com/images/gelMevlanaya.jpg

üç_gömlek 14-12-2007 09:02 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
AsK-I iLaHi

Aşıktı delikanlı. Sevgilisinin isminden başka bir şey bilmediğinden mi, konuşmaya mecali olmadığından mı bilinmez, arkadaşı anlatıyordu onun halini:

- Gözleri günlerdir uyku görmedi efendim, diyordu, yemiyor, içmiyor, işi gücü, gecesi gündüzü havası suyu o kız oldu sanki. Ne desem kar etmiyor, son bir çare diye geldik size. Halbuki sen bir garip çobansın, o padişahın kızı, davul bile dengi dengine dedim ya, dinlemiyor efendim, ama herhalde aşkın gözü kördür diye de buna diyorlar, değil mi efendim…

İhtiyar adam bu esnada gözlerini dikmiş, iskeletinin üstüne deriden bir zırh giydirilmişcesine zayıf, çelimsiz, saçı sakalına karışmış, uzaklara dalıp dalıp giden, gözlerinde aşktan gayrısı kalmayan diğer çobanı süzüyordu. Sonra bir ah çekti, yüzünü nefes almadan konuşmasını sürdüren delikanlıya çevirip tebessüm etti.

- Kolay evlat kolay, dedi, çaresizseniz çare sizsiniz. Ve tane tane anlatmaya başladı.

İki genç çobanın, çökmek üzere olan bu dağ kulübesinde dertlerine derman aradıkları ihtiyar adam, aslında padişahın bütün dertlerini paylaştığı, her meselesini danıştığı bir bilge idi. Yıllar önce padişah kendisini tanıyıp sevdiğinde bir tek şey istemişti ondan; burada yaşamaya devam edecekti ve kimsecikler bilmeyecekti kim olduğunu. O günden beri de bu kulübede yaşıyor, gelen geçene ikram edip, gül alıp gül satıyordu. Padişahın kızının aşkıyla eriyip muma dönen genç çoban ve yanındaki kadim dostu nereden bilsindi bu garip ihtiyarın padişahın gönlüne sultan olduğunu.

Aşık genç, ihtiyar adamın anlattıklarını dinledikten sonra, her şeyin bittiği anda başlayan son ümide sımsıkı sarılanların o saf ve tertemiz teslimiyetiyle:

- Sahiden bu kadar kolay mı efendim, dedi, yani o mağarada elimde tesbih , kırk gün Allah dersem sevdiğime kavuşabilir miyim, onunla evlenebilir miyim?

- Evet , dedi bilge, kırk gün o mağarada gece gündüz Allah diyeceksin, kırk gün sonra padişahın kızı senindir.

İki dost hemen yola çıktılar, aşık çobanın yüzüne kan, dizlerine derman, yüreğine yeniden can gelmişti. Arkadaşına sarılıp, elinde tespih, gönlünde aşk, yüzünde ümit çiçeklerinden örülme bir tebessüm, mağaranın yolunu tuttu. Gelir gelmez hiç vakit kaybetmeden diz çöktü, dualar etti, gözlerini kapattı, kalbini padişahın kızına bağladı, eline tesbihini aldı ve dudakları kıpırdamaya başladı: Allah, Allah, Allah…

Günler günleri padişahın kızının hayaliyle tespih taneleri gibi kovalayadursun, mağaranın yakınındaki köyleri bir söylenti çoktan sarmıştı. Herkes birbirine karşı dağdaki mağarada gece gündüz Allah diyen gençten bahsediyordu. Cami çıkışında ihtiyarlar, çeşme başında kadınlar, tarlada işçiler, top oynarken çocuklar, herkes onu konuşuyordu:

- şu karşı mağarada bir genç varmış, kendini Allah’a adamış, gece gündüz durmadan Allah diyormuş, Allah Allah …

Aşık dostunun ne halde olduğunu merak eden genç çoban, mağaraya geldiğinde üç hafta geride kalmıştı bile. Bizimkinin gözleri kapalıydı, dudaklarının da kıpırdamadığını görünce, uyuyakaldı herhalde diye düşündü. Tespih tanelerinin parmaklarının arasında dolaşmaya devam ettiğini görünce de, bu nasıl uyku diye sordu kendine. Bu sırada gözlerini açan genç adam , karşısında arkadaşını görünce, günlerdir yalnızlığıyla paylaştıklarını birbiri ardınca anlatmaya başladı: Kırk günün yarıdan fazlası geçmişti, o durmadan Allah diyordu, ama ne padişahın kızı vardı, ne bir haber, ne bir ümit kırıntısı… Acaba, diyecek oluyor, yutkunuyor, hayır diyor, tespihine bakıyor, bir kalp gibi atan sağ el işaret parmağını sabitlemeye çalışıyor, avuçlarını sıkıyor, gözleri doluyordu. Vedalaştılar. Ay ışığında dostunun gözlerine yayılan başkalık dikkatini çekmişti genç çobanın.

Aşık çoban yeniden eline tesbihini aldı, gözlerini kapattı, boynunu neye bağlayacağını bilemediği kalbine doğru büktü, dudakları kıpırdamıyordu artık, sustu gece, mağaranın duvarları sustu, tükendi her şey, hiç tükendi, an bitti, sadece bir söz kaldı: Allah…

Kırk günün dolmasına üç-beş gün kala, mağaradaki dervişin namı bütün ülkeyi sarmış, nihayet sarayın koridorlarında konuşulur olmu ştu. Meselenin aslını merak eden padişaha, bu insanların bir yerde sürekli kalmadıklarından, bulundukları mekana bereket getirdiklerinden, ne yapıp-edip bu dervişi ülkelerinde yaşamaya ikna etmeleri gerektiğinden uzun uzun bahsetti başveziri . Ne yapması gerektiğini artık bilen padişah, nasıl yapması gerektiğini bilemediği bütün zamanlarda yaptığı gibi, dağ kulübesinin yolunu tuttu. Hürmetle diz çöktü bilge ihtiyarın önünde. Derdini anlattı, derman diledi. Sarayının yanına bir saray yaptırmaktan, o dervişi veziri yapmaya, sancak-tuğ vermeye kadar saydığı her şey, bilgenin:

- Hünkarım , gönül erleri mala-mülke, makama-mansıba itibar etmezler, demesiyle son buldu.

Kaderdi bu, padişahlarla köleleri aynı eteğin önünde diz çöktürür, birinin derdini diğerine derman eyler, ikisini de aynı tebessümle bahtiyar ederdi. Güldü ihtiyar:

- Neden kerimenizin nikahını teklif etmiyorsunuz sultanım, dedi. şaşırma sırası padişaha gelmişti.

- Nasıl yani, diyebildi, bu şerefi bize lütfederler mi, kabul ederler mi?

Kırkıncı günün güneşi batmak üzereydi genç aşığın mağarasının üstünden… Padişah ve ihtiyar bilge en önde, arkalarında vezirler, onların arkasında halktan meraklı bir kalabalık ve en arkada da olup bitenlere bir mana vermeye çalışan aşık çobanın arkadaşı, mağaraya doğru yürümeye başladılar. Bu arada bizim aşık kendinden öylesine geçmiş, tespihiyle öylesine bir olmuştu ki, gelenler içeri girseler ve bir tesbihten başka bir şey bulamasalar şaşırmazlardı.

Padişah edepte kusur etmemeye çalışarak içeri girdi, ellerini birbirine bağladı, duyulması güç bir sesle;

- Efendim , dedi, sizi ziyarete geldik.

Yavaşça başını çevirdi aşık , sonra bütün vücuduyla döndü, gözlerinde en ufak bir şaşkınlık emaresi yoktu, sapsarı bir heykel gibiydi. Herkes heyecan içinde. Vezirler, halk, genç çoban, mağara, tespih, sessizlik, duvar… Hatta güneş bile batmaktan vazgeçmiş, kafasını mağaranın içine doğru uzatarak olan biteni görme telaşındaydı.

Padişah meramını anlattı, türlü tekliflerde bulundu. Ne saray, ne vezirlik, ne tuğ ne de sancak, hiç birinde gözü yoktu dervişin.

- Efendim , diyebildi en son, sessizce, benim bir kızım var efendim, zat-ı alinize layık değil belki, ama lütfeder nikahınıza alırsanız bizi bahtiyar edersiniz…

Kırk günlük çile nihayet bitmiş, olmaz denilen olmuştu. İşte aşık maşukuna kavuşacak , murad hasıl olacaktı. Bizimkinin arkadaşı sevinçten ağlıyordu. Soru ve cevap sanki bu soru sorulsun, cevabı verilsin diye yaratılmıştı. Sessizlik ilk defa bağırmak, haykırmak istiyordu ve bütün gözler genç adamdaydı.

Usulca doğruldu oturduğu yerden, etrafını şöyle bir süzdükten sonra, gözlerini padişahın gözlerine dikti, sarhoş gibiydi. Kendinden emin bir ifadeyle:

- Hayır , dedi, kızınızı istemiyorum.

Birden ortalığı bir sessizlik kaplayıverdi. Padişah mahzundu, halk hayret içindeydi, vezirler şaşkınlıkla birbirine bakıyor, bilge tebessüm ediyordu. Aşık çobanın genç arkadaşı yaşlı gözlerini silip, birden ileri atılarak bozdu sessizliği. Dostunun yanına geldi, kulağına eğilip:

- Sen ne yapıyorsun, dedi, kırk gündür bu çileyi ne diye çektin sen, neyi reddettiğinin farkında mısın?

Güldü aşık çoban gözleriyle ihtiyar bilgeyi arayarak:

- A dostum, dedi, ben kırk gün padişahın kızı için Allah dedim, Allah padişahla vezirlerini ayağıma getirdi. Ya bir de Allah için Allah deseydim…

pisimbat 14-12-2007 09:27 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
art56art56 harkulade

fatale 16-12-2007 04:19 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Mevlana kategorisini görüp de bir şeyler yazmamak mümkün mü???Başlığı farkedince ben de,26 Haziran 2007 'de Mevlana'la ilgili bir gösteriyle ilgili olarak yazmış olduğum yazımı paylaşmak istedim.Çok anlamlı bir başlık olmuş,gönlünüze sağlık..

''Evet,malumunuz,2007 Mevlana yılı ilan edildi.Dolayısıyla,Mevlana'nın hayatını anlatan envai çeşit gösteri organize edilmekte.Bunlardan biri,19 Haziran 2007'de gittiğim gösteriydi.Hayatıma mana katan o iki geceden sonra kendimi çok daha farklı hissediyorum.



Hayatımda ilk defa bir konserde kendime hakim olamayarak hüngür hüngür ağladım.Yer müsait olsa,bıraksalar,yerlere yumruklarımı vuraraktan daha çoook ağlardım.O kadar ileri gidememekle birlikte dedim ya kontrolden çıktım.Fakat,daha sonra anladım ki,o bambaşka bir tecrübeydi.Kederden ziyade,içi coşku ve aşk dolu bir ağlamaydı.Mutluluktan ağlayan bir insan olduğumu bilmeme rağmen bu duygunun farklı olduğunu rahatça yazabilirim.Öyle ki,sonrasında yaşadığım bu anlamlı tecrübe için çokça şükrettim.Ve anladım ki,aşka gelmişim.O gecelerde akan gözyaşlarımla birlikte,bugüne kadar birikmiş tüm olumsuz duygularımın akıp gittiğini ve yerini yoğun bir huzur duygusuna bıraktığını net olarak duyumsadım.

Bir hafiflemişlik duygusu sardı tüm benliğimi.Çok mutluydum ve çok mutluyum.



Konser sayesinde bir vesile kaptım ki,bugüne kadar Mevlana hakkında klişelerden ötesine gitmeyen ben,

hayatımı onunla doldurmaya,onunla düşünmeye başladım.İnternette olsun,okuduğum kitaplarda olsun,

onu öğrenmeye çalışıyorum.Hayatıma işlediği her an benim için çok önemli.Öyle güzel bir enerjisi var ki,yumuşacık sarıp sarmalıyor.Neden daha önce dalmamışım bu deryaya bilmem ama zamanı bu zamanmış ve iyi ki böyleymiş.Çünkü,belki daha öncesinde yüzeyinde kalabilirdim.Oysa şimdi,derininde nefes alırken,için için aşka doluyorum.Kül olmuyorum,olamıyorum ama hissetmek bile yetiyor mutlu olmaya.Herkes yaşamalı,anlamalı,en azından bir cümlesini hayatının bir kenarına kazımalı.O anlam bir anda öyle kocaman oluveriyor ki,bir bakmışsınız bambaşka biri olmuşsunuz..



Gösteriye gelince,Orhan ŞALLIEL'in güzel ve dingin müziğiyle birlikte,Yılmaz Erdoğan 'ın içli okuyuşu ve Ali GÜl'ün samimi anlatımı,hafızlar,en son olarak sema gösterisi bir bütün halinde keyif vericiydi.



Biri vardı ki,ona tek bir paragraf yazmak isterim.Çok çok çok özeldi.Ziya AZAZİ,adlı dansçının tek başına yaptığı sema gösterisi tüyler ürpertici,olağanüstü güzellikteydi.Onu ifade etmek için kelimeler kifayetsiz kalır.O dönerken,yaratana yükseldiğimi hissettim.Kollarım kenetliyken açtım kendimi ilahi enerjilere.Sanki hepsi oradaydı o gece.Zaten,ağlama hissimin oluşması Ziya AZAZİ'de başladı,Allahümme Salli ala ilahisinde son buldu,o andan sonra ben yoktum.

Ben küçücüktüm..O küçülmüşlükle çokça dua ettim.Umarım kabul olur.Yaratan,ne yetenekler yaratıyor.İçimden avaz avaz bağırmak geldi ama öfkeyle vs değil tabi,haykırmak demek sanırım daha doğru.

Böylesi yaratıları görüp de nasıl inanmaz insan.Nasıl hissetmez Allahım!!!!Yazarken bile tüylerim diken diken oluyor.



Neyse..Eğer bu gösteri bir daha tekrarlanırsa lütfen kaçırmayın.Alacağınız lezzete ve hissedeceğiniz manaya kefilim..İnanın asla zamanınızı kaybetmezsiniz.Nelerle zaman kaybettiğimizi düşünürsek...''


fatale 16-12-2007 04:23 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Mana aleminden birkaç nağme de ben eklemek isterim..Ayrıca şunu da eklemek isterim,25 Aralık 2007,Salı günü akşamı,saat 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde Mevlana Oratoryosu temsil edilecek.Müzik çok güzel,tavsiye ederim..

DÜN GECE

Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
Onunla sarmaşdolaş, dudak dudağa,
talih kapısı ardına kadar açık,
güneş kucağımızda.

Ne güzel geceydi dün gece, ne güzel geceydi:
Şarap tasını her sunuşunda
diyordu aklına başına al.
Hani dün gece aklın da tam sırasıydı ya!



HEP O

Aşk geldi, kan gibi
Damarlarıma derime doldu.
Beni benden aldı,
Varlığımı sevgiliye doldurdu.
Kısaca;
Bana benden kalan bir ad;
Ancak ötesi hep o...




HERGÜN BİR YERDEN GÖÇMEK

Her gün bir yerden göçmek
Ne iyi

Her gün bir yere
Konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan
Akmak ne hoş

Dünle beraber
Gitti cancağızım

Ne kadar söz varsa
Düne ait
Şimdi yeni şeyler
Söylemek lazım




Mevlana Celaleddin-i Rumi



flower 16-12-2007 05:03 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Öğrencilerinden biri Mevlana'ya sormuş;

"Efendim, bu 4 kapı meselesini ben pek anlayamıyorum. Bana anlayabileceğim bir lisanla anlatır mısınız?"

"Şimdi bak, karşı medresede dersini çalışan dört kişi var ve hepsi rahlelerine eğilmiş. Sen git bunların hepsinin ensesine bir şamar at, sonra gel sana anlatayım." Öğrenci gitmiş, birincinin ensesine bir tokat atmış. Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını dönmüş ve daha kuvvetli bir tokatla Mevlana'nın öğrencisini yere yıkmış. Öğrenci dayağı yemiş, geri dönecek ama hocasına itaat var.Yaradana güvenip ikinciye de bir tokat atmış. O da derhal ayağa kalkıp elini kaldırmış. Tam tokadı vuracakken vazgeçip yerine oturmuş. Öğrenci devam etmiş, üçüncüye de bir tokat atmış. Üçüncü şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam etmiş. Dördüncü, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmadan çalışmasına devam etmiş. Öğrenci Mevlana'ya dönmüş, olanları anlatmış. Mevlana;

"işte sana istediğin örnekler.... Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. şeriatta kısasa kısas olduğu için, tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince o da kalktı, tam tokdı iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi. "Sana kötülük yapana bile iyilik yap". Onun için döndü, oturdu. Üçüncü, marifet kapısına kadar gelmiştir. İyinin ve kötünün tek Yaradandan geldiğini bilir, inanır.Yaradan bu kötülüğe hangi iblisi alet etti diye merakından şöyle bir dönüp baktı. Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bilir.Onun için dönüp bakmadı bile...
MEVLANA

alıntı

shamanic 06-01-2008 03:50 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
güneş olmak ve altın ışıklar halinde
ummanlara ve çöllere saçılmak isterdim
gece esen ve suçsuzların ahına karışan
yüz rüzgarı olmak isterdim....

mesnevi den..

*****

demedim mi sana gitme oraya
seni tanıyan bilen benim ancak
şu yokluk serabında yaşayış kaynağın benim ancak
kızsan da 1000 yıllık yola gitsen de
yine bana gelirsin
varacağın yer benim ancak


shamanic 17-01-2008 11:46 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 
1 http://img210.imageshack.us/img210/1...sim1st9.th.jpg 2 http://img227.imageshack.us/img227/8...sim2mi2.th.jpg 3 http://img156.imageshack.us/img156/7...sim3oe4.th.jpg

4 http://img156.imageshack.us/img156/34/resim4ap2.th.jpg 5 http://img210.imageshack.us/img210/1...sim5pe4.th.jpg 6 http://img227.imageshack.us/img227/7...sim6sq1.th.jpg

7 http://img210.imageshack.us/img210/5...sim7ux4.th.jpg 8 http://img156.imageshack.us/img156/725/resim8do6.th.jpg 9 http://img156.imageshack.us/img156/4...sim9sq0.th.jpg

10http://img227.imageshack.us/img227/5...im10wa0.th.jpg 11http://img227.imageshack.us/img227/1...im11gc9.th.jpg 12http://img210.imageshack.us/img210/7...im12sy8.th.jpg

13http://img210.imageshack.us/img210/5...im13fz6.th.jpg 14http://img156.imageshack.us/img156/5...im14yu5.th.jpg 15http://img210.imageshack.us/img210/9...im15do7.th.jpg

16http://img227.imageshack.us/img227/1...im16ak8.th.jpg 17http://img227.imageshack.us/img227/7...im17es8.th.jpg sevgiler...

shamanic 17-01-2008 11:49 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 
slayt dosyası olarak indirmek isterseniz.. pc05

http://s2.dosya.cc/avus-MEVLANADAN1.pps.html

shamanic 18-01-2008 06:13 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
ayna 98569

"ınsan kendi kelinden veya cibanindan igrenmez.
yarali elini yemege sokar, parmagiyla yalar.
bundan midesi bulanmaz;
ama baska bir kimsede birazcik ciban veya ufacik bir yara gorse,
o yemegi yiyemez artik ve igrenir.

ınsandaki kotu huylar da kellere ve cibanlara benzer.
kendinde oldugu zaman insan ondan igrenmez, incinmez;
halbuki baska birinde ondan bir parcacik gorecek olsa igrenir, nefret eder.
senin ondan urktugun gibi, o da senden urker ve incinirse,
onu hos gor!
cunku onu gormekten inciniyorsun.
o da ayni seyi sende gorur.

kendi ayibiyla ugrasana ne mutlu.
baskasinin ayibini soyleyen,
o ayibi kendisinden uzak gormesin."

mevlana celalettin rumi

shamanic 18-01-2008 07:40 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 

hülyaa 18-01-2008 09:17 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
harika bir konu..ellerinize sağlık arkadaşlar 25889
bende konuyla alakalı birşeyler eklemek istedim..hoş bu konuya ekle ekle bitmez..Mevlana engin bir deniz.. super

http://img323.imageshack.us/img323/4...tar10733cs.gifSemazenlerin başı neden dönmez? Bütün sır semazenlerin dönerken başlarını hafif eğmelerinde yatıyor. “Sema yaparken başa 20-25 derecelik bir eğim veriliyor. Bu eğim iç kulaktaki denge sirküler kanallarının eşit derecede uyarılmasını sağlıyor. İşte bütün sır burada.


5200 tur döndükleri halde nasıl yorulmuyorlar?
Semazenler Tennure adı verilen kumaştan bir elbise giyer.

Etek biçimindeki bu elbise dönerken açılır.

Açıldığında kumaş ile yer arasında bi potansiyel enerji oluşur.

Ayrıca dönme sırasında açılan kumaş bir merkez kaç kuvveti kazandırır.

Bu merkez kaç kuvveti tennurenin kapanmasını önlerken aynı zamanda dönerken yakılan enerjiyi %90 azaltır

Semazenlerin kafasında gödüğünüz takke neden silindir biçimindedir?
Bildiğimiz üzere insana doğadan bi enerji girişi olur.

Bu enerji girişi bıngıldak denilen yerden yani kafatasının tam üstünden olur.

Ve yine bildiğimiz üzere bu enerji saat yönünn tersine döner atomlarda öyle, bizde öyle.

Peki enerji ile ne alakası war şöyle:

Biz döndüğümüz zaman başımız kendi etrafında daire çizeeck şekilde dönmez.

Kendi etrafında 0 çizen yani dönüş hızı sıfır olan sol orta kulak zarıdır.

Biz ve enerji aynı yönde döndüğü için bi hiza söz konusudur.

Çakı gibi dönmek terimi Orta kulağın sıfır çizerek bizim tam enerji merkezi içinde dönmemizdir.

http://www.gurdjieffdominican.com/mevlana_1_.gif
BEN BENDE DEĞİL

Ben bende değil, sende de hem sen, hem ben,
Ben hem benimim, hem de senin, sen de benim,
Bir öyle garip hale bugün geldim ki
Sen benmisin, bilmiyorum, ben mi senim.

Mevlana Celaleddin Rumi





shamanic 13-02-2008 03:31 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 

Sezennl 13-02-2008 11:43 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
arkadaslar hollandada katweijk diye bir yer var orda dervislik merkezi var ve hollandalilar semah yapip ilahi okuyolar ve mevlanin yolundan gidyolar. pazargunleri herkeze acik bir yer gitim iceri girdim hollandali ana dilinden bize museviligi dervisligi anlatiyor aman yarabim nekadar utandim ben bir muslumanim turkum ve bunlari bir hollandalidan duyorum ve dinliyorum. ders veriyolarmis MEVLEVİLİK dersi fiuyatini demiyeyim yemin ederim agziniz ucuklar ve benim yada normal bir vatandasin alacagi ders fiyati degil. ve bir mevlanin kucuk bir heykeli icin 400ero istiyolar 400ero az para degil ha burda yemin ederim agzim ucukladi en kisa zamanda turkiyeye konyaya gidecegim mevlaniyi yakindan gorecegim ve o 400eroluk heykeli belkide 4milyona alacagim. demek isdegim sey suki hollandalilar bu MEVLEVİLİK olayini anlatmak icin dunyanin parasini kazaniyolar.bizlerde bilgimizin kiymetini bilmiyoruz ya

sezenciğim affına sığınarak mesajında düzeltmeler yaptım. düzeltme yaptığım kelimeleri büyük harfle yazdım.mevlana öğretisi, MEVLEVİLİKTİR canım musevilik farklıdır..

shamanic 26-03-2008 03:46 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 

*leş bize göre rezildir ama,domuza köpeğe şekerdir., helvadır.

kuzgun bağda kuzgunca bağırır.ama bülbül, kuzgun bağırıyor diye
güzelim sesini keser mi hiç.
http://www.msxlabs.org/forum/attachm...4&d=1203879355
pisler pisliklerini yapar.
ama sularda temizlemeye çalışır.
dikenden gül bitiren,kışıda bahar haline döndürür.
selviyi hür bir halde yücelten,
kederide sevinç haline sokabilir.
http://www.msxlabs.org/forum/attachm...5&d=1203879355
adalet nedir?herşeyi yerine koymak.
zulüm nedir?bir şeyi yerine koymamak,başka yere koymak.
http://www.fileden.com/files/2007/7/24/1292601/daz.gif
doğruluk,musanı n asası gibidir.eğrilik ise sihirbazların sihrine benzer
doğruluk ortaya çıkınca, bütün eğrilikleri yutar
http://img519.imageshack.us/img519/1...g264rr8dg7.gif

kürşad 22-04-2008 01:12 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Shamanic ve diğer arkdaşlar
gerçekten harikasınız.YÜREĞİNİZE SAĞLIK.Allah hepinizden razı olsun.Böyle nadide alimlerimizi,tarihimizi ve değerlerimizi bilmek her insanın görevidir bence ve buna katkıda bulunduğunuz için tekrar tekrar sağolun.........

üç_gömlek 22-04-2008 01:24 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 
http://www.mewlana.co.nr

shamanic 10-05-2008 12:14 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 

selam olsun yanımda bulunmadığı halde yanımda bulunana, benimle olana...

gerçek bilgi, öğrenilen değil öğretilen bilgidir...

ziyaret yer yakınlığla değildir;birbirini dolaşmak gönüllerin yakınlığıyla olur...

resimler ister haberleri olsun,ister olmasın,hepsi de ressamın elindedir,o elden çıkar...

gül solup, gül bahçesi harap olduktan sonra gülün kokusunu nereden duyabiliriz? gülsuyundan!..

http://img323.imageshack.us/img323/4...tar10733cs.gif

http://weeklyrose.com/images/roses.jpg

mevlana dan..

sevgiler..


suzzy 10-05-2008 12:34 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 


tek kelimeyle muhteşem... 25889

comte 10-05-2008 01:23 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 


Konuyla ilgili paylaşımda bulunan tüm arkadaşlarıma teşekkür ederim.

Konyalı biri olarak Mevlana diyarında yaşamanın verdiği huzur ve mutluluk içerisindeyim. Konya'ya gelme düşüncesi olan tüm arkadaşları beklerim..Hatta bir de Konya günü bile yapabiliriz. Mevlana diyarı Konya, diğer illerde çok farklı yansıtılmaktadır. blook

Konya Türkiye'nin en lüks ve huzurlu şehirlerinden birisidir. Medyanın yansıttığı gibi, gerici, yobaz, sakallıların olduğu bir yer değildir.

Malesef burada, Selçuk Üniversitesinde okuyan dışarıdan gelmiş bir çok öğrenci Konya'ya gelmeden korkutulduğunu, ama aslında Konya'nın çok güzel ve yaşanacak bir yer olduğunu söylemektedirler.

Bu bakımdan Konya'yı mutlaka görmelerini ve gezmelerini tavsiye ederim tüm arkadaşlara. Dediğim gibi bir de Konya günü yapabiliriz. Dünyadan Konya'ya akın akın bir sürü insan gelmekteler. Siz değerli site üyeleri ve yöneticilerini de Konya'ya beklerim

Sağlıcakla... hismiley



Mustang 10-05-2008 03:53 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
By mehmet gerçekten çok güzel olur bizim siteden arkadaşlarla ne gezilir.Bir bilenle gezmenin keyfide hiç bişeyde yoktur.Ben 18 yaşımda iken Konya 'ya gelmiştim ama hep içimde ziyaret etmek vardır oranın büyüsü beni kendine hep çekmiştir.Okutsal yaşanmışlıkta dolaşmak inandığın felsefenin parçası smiliyfacegibi hissetiriyor insanı.Yobazlığa gelince artık heryerde kol geziyorlar.Bu gün kahvaltı ederken dışarıdan karaçarşaflılar geçiyordu yanlarında çocukları 7-8 yaşlarında onlarada kendileri gibi giydirmişler.Hadi büyüklerin kendi tercihleri ama küçükler daha tercih yaşında bile değiler.

comte 10-05-2008 07:37 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Alıntı:

Mustang Nickli Üyeden Alıntı
By mehmet gerçekten çok güzel olur bizim siteden arkadaşlarla ne gezilir.Bir bilenle gezmenin keyfide hiç bişeyde yoktur.Ben 18 yaşımda iken Konya 'ya gelmiştim ama hep içimde ziyaret etmek vardır oranın büyüsü beni kendine hep çekmiştir.Okutsal yaşanmışlıkta dolaşmak inandığın felsefenin parçası smiliyfacegibi hissetiriyor insanı.Yobazlığa gelince artık heryerde kol geziyorlar.Bu gün kahvaltı ederken dışarıdan karaçarşaflılar geçiyordu yanlarında çocukları 7-8 yaşlarında onlarada kendileri gibi giydirmişler.Hadi büyüklerin kendi tercihleri ama küçükler daha tercih yaşında bile değiler.


Merhaba mustang. hismiley

Dediğim gibi gelmek isteyen olursa bir organizasyon düzenleyebiliriz.

Kara çarşaflılar konusunda, herkesin görüşüne saygı duyuyorum. Karası, beyazı, mini eteklisi gözlüklüsü vs. Herkesin aklı var fikri var. Topluma da ayak uydurmalı herkes tabiki. Ama yine de kendi tercihi artık.

Sağlıcakla... hismiley



nurhanza 08-10-2008 09:17 PM

Mevlana Celaleddin Rumi
 
Sevilen her sey güzeldir; fakat aksine her güzel olanin sevimli olmasi gerekmez. Güzellik, sevimliligin bir parçasidir; sevimli olmaktir temel olan. Sevimlilik oldu mu, elbette güzellikte olur; bir seyin parçasi tümünden ayrilamaz; onunla beraberdir, birdir.

Mecnun' un zamaninda Leyla'dan daha güzel olanlar vardi; fakat Mecnun' un sevgilisi degildi onlar. Mecnun'a, Leyla'dan daha güzel olanlar var, onlari getirelim dediler.

Dedi ki: Leyla'nin seklini sevmiyorum ki ben; Leyla bir sekil degil; elimde bir kadehe benzer Leyla. Ben o kadehle sarap içerim. Su halde ben içip durdugum o saraba asigim. Siz kadehi görüyorsunuz, saraptan haberiniz bile yok. Bana altinlarla bezenmis, mücevherlerle süslenmis kadeh sunsalar, fakat içinde sirke olsa, yahut saraptan baska bir sey bulunsa ne isim var o kadehle benim? Içinde sarap olan eski, kirik bir kadeh o kadehten, hatta o kadeh gibi yüzlerce kadehten daha iyidir bence; fakat kadehi saraptan ayirt edebilmek için bir ask, bir sevk gerek.

Hani aç, on gün bir sey yememis biriyle günde bes kere yemek yemis bir tok... Ikisi de ekmege bakar ama tok, ekmegin seklini görür; açsa ekmegi degil, cani görür; can görünür ona ekmek. Çünkü ekmek kadehe benzer, tadiysa içindeki saraptir sanki; o sarap ancak istah özleyis gözüyle görülebilir. Simdi istahlan, özle de sekli görme, varlik aleminde, her yerde sevgiliyi gör. Su halkin sekli, kadehlere benzer; su bilgiler, hünerler, sanatlarda kadehte ki nakislardir. Görmez misin, kadeh kirildi mi, nakislar kalmaz. Su halde is, kalip kadehlerindeki sarapta, o sarabi içen ve gören kiside.

üç_gömlek 20-10-2008 09:59 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
MEVLANA VE AŞK.!

AŞK
Her türlü kemale erişi aşkta gören Mevlana'nın bütün eserleri aşka dairdir. Zira aşk hayatin aslidir, özüdür. Kainatın yaratılış sebebi aşktır. 'Sen olmasaydın bu gökleri yaratmazdım.' Kudsi hadisiyle ; varlık alemlerinin yaratılmasındaki yegane maksadın, Cenab-i Hakkin Hazreti Peygambere duyduğu sevgi olduğu belirtilir. Mademki varlığın mayası aşktır, aşkın en ileri noktası olan Allah aşkı ve muhabbeti her şeyin üzerinde değere sahiptir. Mevlana bu düşünceden hareketle , binlerce beyitte ilahi aşkı söylemiştir. Onun aşka dair düşüncelerini dört grupta toplamak mümkündür. Akil ve aşk mukayesesi, aşkın üstünlüğü ve değeri, fanilere duyulan aşkın geçersizliği, aşktan nasibi olmayanların zavallılığı ...

Mana Padişahı Mevlana'ya göre akıl ve ilim, gayb aleminin gerçeklerini kavramada yetersizdir. Bunlar insanı bir noktaya kadar götürür, ancak hedefe ulaştıramaz. Fakat insan aşktan kanatlara sahipse , ilim ve aşkın hayal edemeyeceği kadar yücelir. Tıpkı miraç gecesi olduğu gibi. O kutlu gecede Hazreti Peygamber ve Cebrail gök katlarında yükselirken , Sidre-i Müntehaya gelince ; Cebrail "Bir parmak ucu daha ilerlersem , yanarım." diyerek kalmış, Hazret-i Peygamber ise Sidre'yi geçerek Cenab- Hakka yakınlığın son derecesine ulaşmıştır.Sidre-i Münteha denen yer ; gerek melek gerekse peygamber, bütün varlıkların ulaşabildiği son noktadır. Bir başka deyişle emr-i İlahiden başka her şeyin son bulduğu yerdir. Mutasavvıflar buradan hareketle , Cebrail'i beşer idrakin , ilim ve aklın sembolü , Hazret-i Peygamber'i ise gönül ve aşkın timsali olarak görürler.

Hazret-i Mevlana bu hususa işaret eder :

"Gerçi başlangıçta akil muallimdi. Sonra akil üstatken ona talebe olur.
Akıl, Cebrail gibi ; ' Bir adım daha gitsem; bu kol, kanat yanar.
Sen bana bakma , yürü, geç ! Benim için daha ileri yer yok.' der. (Mesnevi,I/ 1112-14)

Bu yüzden Mevlana ; aşkı, her sufinin yaşaması gerekli bir hal olarak görür. Ona göre ancak aşkla sevgiliye, Hakk'a bağlanan gönül muteberdir. (Mesnevi,I / 1853). Cebrail gibi, akıl ile insan Allah'a ulaşamaz; yarı yolda kalır. İnsanla , Allah arası bir deniz mesafesi ise ; akıl bu denizde bir yüzücü, aşk ise bir gemidir. Yüzmek güzeldir ama uzun bir yolculuk için yeterli değildir. İnsan yüzerken yorulabilir, boğulabilir. Ama gemiye binen hedefine ulaşır. (Mesnevi IV/ 1423-27)

Diğer taraftan yalnızca görünen zahiri ibadetle de Cenab-ı Hakka ulaşmak yorucu bir iştir. Binde bir kişiye nasip olur. Nitekim ; "Kıyamette namazları, oruçları, sadakaları getirip teraziye koyarlar. Fakat sevgiyi getirdikleri zaman , bu İlahi aşk teraziye sığmaz. Bu yüzden asıl olan aşktır. (Fihi Mafih, 325-326)

Bu aşkın mahiyeti ise sözle anlatılmaz, satırlara sığmaz . Ancak tadanlar bilir:

Birisi sordu : 'Aşıklık nedir ?' Dedim ki : " Benim gibi olursan bilirsin !" (Mecalis-i Sab'a, 82)

Yüce Sultanın "Ben ol da bil!" sözü Cenab-ı Hakka ulaşma yolundaki , "bilmek, bulmak, olmak merhalelerinin son derecesinin aşk ile gerçekleştiğini ifade eder. İlim ve akıl ise sadece bilmeyi sağlar. Yine Mesnevide :

"Aşk ; her ne şekilde açıklasam da, anlatsam da onu tarifte insan dilsiz kalır.
Kalem, gerçi her şeyi yazar ama , aşka gelince başı döner.
Akıl, aşkı anlatmada çamura batmış eşek gibidir. Aşkı ve aşıklığı yine aşk izah eder.
Güneşe delil, yine güneştir. Sana delil lazımsa, güneşten yüzünü çevirme." (Mesnevi, I/ 117-121) beyitleriyle aşkın tarife sığmadığı söylenilirken , aklin acizliği bir kere daha dile getirilir.

Aşk yüzünden elbisesi yırtılanın , hırstan ve ayıptan temizlendiğini, aşkın bütün hastalıkların hekimi, kibir ve azametin ilacı olduğunu, topraktan yaratılan bedenin aşkla yüceldiğini (Mesnevi, I/22-25) söyleyen Mevlana; insanların hırs, tamah, kibir, kıskançlık ve kin gibi kötü huylardan ancak İlahi aşk ile arındığını belirtmek ister. Toplumda İlahi sevgi ile manevi alemi tanıyanlar çoğunlukta olursa aksaklıklar düzelir, huzur hakim olur. Diğer yandan insanın dünyadaki geçimi için bir sanat öğrendiği gibi , ahireti kazanmak için de bir sanat öğrenmesi , bu din sanatının , kazancının da aşk olduğu öğütlenir. (Mesnevi, II/2618-27)

Mevlana ;
"Anam aşk, babam aşk,
Peygamberim aşk, Allahım aşk,
Ben bir aşk çocuğuyum,
Bu aleme aşkı ve sevgiyi söylemeye geldim."

sözleriyle aşkın dört hak mezhebin özü olduğunu belirtir. Buradan anlaşılan şudur ki , yalnızca dinin kurallarına uymakla yetinenler, dinin özünü tanımayıp , kabukta kalanlardır. Asil olan insanin ibadetlerine Allah aşkını katması, tam bir ihlas ve samimiyetle kulluk etmesidir.

Hazret-i Mevlana, Allah aşkının dışındaki sevgilere aşk denemez ;

"Aşk , renge ve kokuya bağlı olursa, o aşk değildir, kişiye bir utançtır." (Mesnevi,I/224)

"Faniye olan aşk ebedi değildir. Çünkü insan bu düzenin hükmüne , ebediliğe müsait değildir.

Her an gönüle feyizler veren , goncadan daha taze olan , gözün ve ruhun safası olan İlahi aşk bakidir.

Daima diri ve ebedi olana aşık ol, Sırrını o nura kavuştur.

Onun aşkını iste, Çünkü bütün peygamberler, veliler bu aşkı , iksirin ta kendisi bildiler.

"Bu aşka bende kabiliyet yok' deme. Kerem sahibinin ihsan etmediği bir nesne yoktur. (Mesnevi I /226-230)

"Külle aşık olanlar , cüz' e itibar etmez. Cüz' e meyleden , küllün isteyicisi değildir" (Mesnevi,I/ 2903) beytiyle Mevlana , Allah aşıklarının Cenab-ı Hak dışında , başka hiçbir şeye değer vermediğini, sevgisini fani unsurlara yöneltenin ise Allah aşkından yoksun olduğunu belirtir. Ancak bazen istisnai durumlar olabilir. İnsan faniye duyduğu aşkta kararlı, vefalı ve sadık ise , bu mecazi aşk onu gerçek sevgiye, ilahi aşka götürebilir :

"Vehme, hevese aşık olan sadıksa ; bu mecaz onu hakikate götürür." (Mesnevi , I /2861)

Mecnun, Leyla'nın aşkıyla yola çıkmış, neticede Mevla'nın aşkına ulaşmıştır.

Ama insanın ne mecazi, ne hakiki aşktan nasibi yoksa Hazret-i Mevlana , bunlara sert bir dille çatar:

"Mademki aşık olmuyorsun, git yün ör, iplik eğir.
Yüz işin var, yüz renge boyanmışsın , yüz rengin var, yüz alacan...
Mademki kafatasında aşk şarabı yok,
Var, geliri bol kişilerin mutfağında kase yala..."
(Rubailer,126)

"Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa; o, uçmayan, kanatsız kuş gibidir." (Mesnevi,I/31)

Yaradılışın özünü ve insanın fani benliğinden yükselişini aşkta bulan Mevlana; aşksız geçen ömrü, ömür saymaz:

"Baht sana yar olur, yaver kesilirse;
Aşk, seninle işe güce girişir.
Aşksız ömrü hesaba sayma;
O sayıdan dışarda kalacaktır çünkü..."

(Mecali-i Saba 43)-Alıntı

empati72 31-10-2008 06:04 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Teşekkürler schamanic böyle bir başlık açtığın için bende çok seviyorum Mevana hazretlerini. Mesneviyi okudum çok huzur verdi bana

empati72 31-10-2008 06:12 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Her gün bir yerden göçmek ne iyi
Her gün bir yere konmak ne güzel
Bulanmadan, donmadan akmak ne hoş
Dünle beraber gitti cancağızım
Ne kadar söz varsa düne ait
Şimdi yeni şeyler söylemek lazım

Alemin bal şerbetinden bana ne
İşte ölümde benim ayran tasım
Ne malım, mülküm var benim, ne azığım
Ben genede senin malın mülkün olsun diye çalışırım
Senin başını sokacak bir yerin olsun diye
Senin bir dikili ağacın
Ama hürriyeti kulluğa taş çatlasa satmam

Kusuruma bakmayın benim dostlar
Bağışlayın beni,
Ben; davullara, bayraklara aldırmayan
Bir padişahın yoluna düşmüşüm
Deli-divane olmuşum
Çok uzaklardan yürüyen bir adam gibiyim ben
Çok uzaklardan geçen bir hayal gibi
Ama yok ta sayılmam hani
Var olan birşeyim ben
Hadi ben bensiz geleyim, sen sensiz gel
Ne varsa şu ırmağın içinde var
Soyunalım iki can, dalalım şu ırmağa hadi
Bu kupkuru yerde sitemden gayri ne gördük
Bu kupkuru yerde ne gördük zulümden gayri
Bu ırmakta ne ölmek var bize
Bu ırmakta ne gam var, ne keder var, ne dert
Bu ırmak alabildiğine yaşamaktan
Bu ırmak iyilikten cömertlikten ibaret
Durma, çabuk gel
Gelmem deme
Ne evet demek yaraşır sana, ne hayır,dostum,
senin şanına sadece gelmek yaraşır.

MEVLANA

empati72 31-10-2008 06:24 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Bu satırları Mesneviyi okurken çıkardım sıkıldığım zamanlar bu satırları okur rahatlarım sizede tavsiye ederim super
Beyit numaraları falanda var ama umarım kötü görünmüyordur düzenlemeye zamanım olmadı malesef

MESNEVİDEN:
Her gün, gönüle gelen düşünce o gün, sabah çağı gelen konuğa benzer, ev sahibine hükmeder, huysuzlukta bulunur. Ev sahibi olmanın şanı, konuğu görüp gözetmek, ağırlamak ve nazını çekmektir.
Konuk evine her gün nasıl bir yüce konuk gelirse onun gibi her an da sana bir fikir gelir.
Canım, fikri bir adam say. Çünkü adam, fikirle değerlidir, fikirle diridir.
Gam fikri, neşe yolunu vurursa gam yeme. O, hakikatte başka neşeler hazırlamadadır.
O, hayrın aslından yeni bir sevinç, yeni bir neşe gelsin diye evi, başkalarından sıkıca süpürür.
3680. Gönül dalındaki sararmış, kurumuş yaprakları ayırır, daldan yeni ve yeşil yapraklar bitmesine yardım eder.
Bu âlemden öte bir âleme yeni bir zevk gelsin diye eski sevinci, kökünden çeker, çıkarır.
Gam, üstü dallarla yapraklarla örtülü yeni kökü bitirsin diye çürümüş, porsumuş olan eski kökü yerinden söküp çıkarır.
Gam, gönülden neyi döker, yahut koparırsa karşılık olarak mutlaka daha iyisini verir.
Hele derdin, gamın, yakın ehline kul olduğunu iyice bilene daha fazla lütuf tarda bulunur.
3685. Bulutla şimşek, asık suratlılık, ekşi yüzlülük göstermese asma yaprağı, doğuya benzeyen gülümsemelerini gösterir mi hiç?
Kutluluk, kutsuzluk, gönlüne gelir, konuklar. Bunlar, evden eve giden yıldızlara benzerler.
Senin burcunda konakladı mı onun talihi gibi sen de tatlı bir hale, gel, çevikleş.
Böyle hareket et de o yıldız, aya gitti, ulaştı mı o gönül sultanına senden şükür etsin.
Sabırlı ve her şeye razı olan Eyyub, tam yedi yıl Tanrı konuğunu, belâyı hoş tuttu.
3690. O sert ve yüzü pek âlâ da Tann'ya dönünce ondan yüzlerce çeşit şükürlerde bulundu da,
Dedi ki: Eyyub, ben sevgililerini öldürdüğüm halde sevgisinden bir kere bile yüzünü çevirmedi.
Tanrı bilgisine vefakârlıkta bulundu, utancından belâ ile âdeta sütle bal gibi kaynaştı, karıştı.
Senin de gönlüne yeniden yeniye belâlar geldikçe o belâları güle güle karşıla.
Ey yaradanım, beni o belânın şerrinden sakla bekle. O yüzden gelecek ihsanları bana haram etme, beni o lûtuflara kavuştur.
3695. Rabbim, uğradığım belâlara karşı lütfet de şükredeyim, geçip giderse ona hasret çekmeyeyim de.
O suratı asık derdi koru. O acılığı şeker gibi tatlı say.
Bulutun da görünüşte yüzü asıktır ama gül bahçesini bezer, çalı çırpıyı kırar.
Gamı bulut gibi bil de o asık suratlıya pek surat asmaya kalkışma.
Belki o inci, elindedir, olur ya, Onun için çalış çabala da senden razı olsun.
3700. Hattâ böyle olmasa bile bu huyu âdet edinir, o güzelim huyla huylanır, o huyu artırırsın da,
Başka yerlerde de böyle hareket edersin ve bir gün birdenbire muhtaç olduğun şeye erişiverirsin.
Neşene mâni olan düşünce, Tann'nın emriyle, Tanrı'nın hikmetiyle gelir.
Sen ona felâket deme delikanlım. Belki bir yıldızdır, belki kutluluk kıranındadır.
Sen ona feri deme, asıl tut da onunla daima maksadına eriş,'üstün çık.
3705. Onu fer'i sayar, muzır tutarsan gözün, aslı gözler durur.
Halbuki bekleyiş, çeşnide zehirdir âdeta. Bu gidişle daima ölüm halinde kalırsın.
Onu asıl bil, kucakla da bekleyiş ölümünden kurtul.

empati72 31-10-2008 06:30 PM

Ynt: mevlana ya dair...
 
Ay ben Mevlana deyince coştum smil56. Konya gezisinide mutlaka gerçekleştirelim arkadaşlar çok güzel bir fikir gerçekten... 25889

empati72 14-11-2008 11:04 AM

Ynt: mevlana ya dair...
 
"BİR GECECİK"
Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik dostların gönlü olsun,
ne olur sabahı et bir gececik.

Bir gececik gözlerimiz seninle aydın olsun,
kör olsun şeytan bir gececik.
Dünyayı güzel kokular sarsın bütün.
Karanlıklardan ışıklar aksın ovalara.
Sofrandakiler dirilsin bir gececik.

Bir gececik uyuma, ne olur.
Ayrılık kapısını çalma bir gececik.
Bir gececik ata bin, meydana gel.
Gönüller bir gececik rahat olsun,
göğüsler meydana dönsün bir gececik.

Yeniler giyinelim biz kulların.
Musa gibi sen bir sopa al eline.
Sopa bir anda elinde yılan olsun.
Süleyman gibi sen karıncaların yanına var.
Karıncalar bir anda birer Süleyman olsun.

Ne olur, bir gececik kapısını çalma ayrılığın.

Mevlana Celaleddin Rumi

fatamorgana 10-07-2010 11:40 PM

Cevap: Ynt: mevlana ya dair...
 
Alıntı:

shamanic Nickli Üyeden Alıntı (Mesaj 35394)



25889çok güzel


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:20 AM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.