televizyona konan sinek
 

* televizyonun çekimine kapılıp ona yapı$mı$ sinektir. çünkü sinek televizyona konamaz ki, kaçmak istese de kaçamaz ekrana yapı$tımıydı televizyondan kaçmak için televizyonun kapatılmasını beklemek zorundadır. çünkü enteresan bir $ey var hani kağıdı ekrana yapı$tırabiliyorsun falan ya. kar$ısında eli kolu kanadı bağlanmı$ bir sinek oluverirsin radyasyon etkisiyle.



bir de içine girmi$ sinekler vardır: bilerek veya bilmeyerek. bir delik bulmu$ televizyonda -ki bilirsiniz genelde arkadan girerler televizyona delikler oralarında ya televizyonun- ve mazallah televizyonu bozabilirler, elektronik bir hede sonuçta televizyon, biz "aptalca" deyip dursak da. nasıl çalı$tığını bilen pek kimse olduğunu sanmıyorum elektronikçilerden ba$ka.



dı$ardaki sinekler ekrandaki radyasyon yüzünden ekrana yapı$tıkları için kapama düğmesine dokunulduğunda uzakla$abilirler. içindekileri bilemiyorum, hep "enayi, salak, akıllı gibi duruyo ama maldır" bazında görüyorum o içindeki sinekleri. bir canlı, bir kutunun -üstelik elektriğin çarpabileceği bir kutunun- içine niye girer ki?! elektrik içinden ölmeden çıkabilme macerasını hikaye olarak benimsemek için mi? belki o sinek o hikayeyi seviyor diyelim. sanırım ekrana yapı$an sinekler sadece aldıkları radyasyonun zararını görürler ve onların "salak" dedikleri sinekler aslında acı çekiyor olabilirler galiba. yani acı çekiyorlar ama $ahsen "kendi tercihin be saf sen ka$ındın!" mantığıyla -acıma duygusu noksanlığıyla- baktığımdan olsa gerek, "hakediyorlar" diyorum. aslında haketmiyor da olabilirler.







ve sinek olmak sadece ve sadece arthropoda* olmaktır aslında. hüner sinek değil inek* olabilmekte, yani yürekte, en yani: yasamayi ciddiye alacaksin.







edit: yazarmı$ bu ya.yazdıklarımın alakası yok kendisiyle tahmin edersiniz ki, sosyolojik bir necaset ürettim sadece.