Cevap: Duru Goru
 

ben her kahve içişimde kapatırım. Bide niyet tutarım. Sonra açar bakarım bakarım telveden başka bişey yok. Amaaaaan anlamıyom ya der bırakırım. Zerre anlamam. Hslerimde kuvvetli değildir. yada bu yönümü hiç geliştirmeye çalışmadım fakat rüyalar konusunda eskiden beri içime doğar. Rüyalarla konuşurum. Severim rüya yorumlamayı.

Cevap: Duru Goru
 

rüyamda yeni doğmuş bir bebeğin ayağının altını öpüyordum bugün

Cevap: Duru Goru
 

hayrolsun inşallah gelecektir onun için öpmüşündür ayağının altını

Cevap: Duru Goru
 

WOOW GÜZEL YORUM :)

Cevap: Duru Goru
 

mustafa sarıgul mu gelecek chpye ? :)).

Cevap: Duru Goru
 

Cevap: Duru Göru
 

dejavü diyorsun. Bende bazen şöyle hissederim. Zaman başından sonuna doğru mu, sonundan başına doğru mu işler? Sanki her şey bir fikri ispat etmeye çalışıyor gibidir. Hatta bazen öyle ki bütün bu dünya benim hayalim ve inançlarım. İçinde ki her şey aslında isimlerini bile benim koyduğum insanlar, olayları ben yazıyor ben yaşıyor gibiyim. Farkına vardığımda, sanki dünyanın karnında Rahminde kıpırdanırım da öteki yana döner uyumaya, yeni bir rüya daha görmeye başlarım. Başınıza gelenler sizin ellerinizin önden yolladıkları der Allahu teala. Benim kişiliğim değiştikçe, verdiğim anlam değiştikçe ve inançlarım değiştikçe hayat hakkında, aşk hakkında kendim hakkında insanlar hakkında tabiat hakkında ve Allah hakkında yeniden değişir sahnem. Yeni bir dekor hazırlanır. Yeni oyuncular gelir. Her şey bir önceki senaryonun devamı gibidir. Bazı oyuncular hiç değişmez. Krakterleri değişmez. Oyuncular değişse bile her şey sana seni anlatır gibidir. Ne varsa korktuğun önce onlar zaten vardır hayatında ve nefret ettiklerin ve sevdiklerin. Her birinin adı değişir ama anlamı değişmez. Anlamını sen çözdüğünde sanki bir puzzle'ın bir parçası daha yerini bulur ve ana resim biraz daha ortaya çıkar. Bazen isimlerini bile ben koyuyorum sanırım diye düşünüyorum. Hemen bir karakolun üzerinde evimiz oradaki polislerin isimleri öyle tuhaf ki en sevdiğim ve en sevmediğim insanların adını birbirlerine seslenip duruyorlar. Çok şaşırıyorum ve gülümsüyorum. Bazen hayat oyununun dışına çıkıp yukardan bakınca olaya, burada benim bilmediğim ne var ki diyorum. Şurada yazdığım ve gördüğüm insanlar benim senaryoma cuk oturuyor. Kendi değerimi ve kendime verdiğim anlamı, hayata verdiğim anlamı ve korkularımı ve yaşadıklarımı. Bazen gerçek olmadığını bile düşünüyorum. Sanki her şey gölgeler diyarında benim gördüğüm rüya. İşte dünya hayatı bu benim gördüğüm rüya. Her şey benim hayal ürünüm. Yok yok insanlar canlı, tüm mahlukat canlı benim onlarla bağım var. Bende onların rüyasıyım. Bana verdikleri anlama baksınlar. Ben onlar için kimim, olmak istedikleri mi, oldukları mı, sevdikleri mi, istedikleri mi yoksa istemedikleri olmaz dedikleri ne var. Benim anlamım ne onların hayatında. Nelerimiz ortak ve hangi huyum için Allah korusun asla öyle olmak istemem diyorlar. Sonra benim aynamda kendilerine baksınlar ve değiştirsinler istemediklerini ve sevdikleri şeyleri modellesinler. İşte bunun için varım ben hayatlarında. Bazen ise bonibon şekeri gibi sadece sevindirmeye gelmiştir bazı insanlar onları yalnızca seversin. Onlar ödül gibidirler. İki yavrum var. Onlarda kendimi görür dururum. Benden dünyaya gelmiş benimle yaşamayı seçmiş güzel ruhlar. Onlara saygı duyar ve severim benimle olmayı seçtikleri için onlara müteşekkirim ve onları bana yol arkadaşı yapan Allahıma minnettarım. Burada ki arkadaşlarımın her biri benim kıymetlim. Hepiniz iyi ki varsınız. İyi ki yanımdasınız yoksa yapayalnız kalacaktım adına dünya hayatı denen bu oyunda.

Cevap: Duru Göru
 

Kader budur zaten. Her şey levhi mahfuzda yazıldı ve kalem kurudu denir ya hadislerde, o zaman sahabe efendilerimiz diyorlar ki biz neden çalışıyoruz o halde her şey belliyse? O zaman peygamberimiz onlara şöyle söylüyor." Siz çalışın çünkü kaderiniz size kolaylaştırılacak. tam olarak böyle değil sözler ama benim verdiğim anlam bu. Yani sonumu kendim hazırlıyorum. Kader Allahın bir şeyi önceden bilmesidir arkadaşlar. Senin seçimini ezelden bilir ve o kaderin içine seni bırakır. Sen ne tarafa yönelirsen o yönde oluşur her şey. Siz kararlar aldıkça bir sonra ki olayın içine düşersiniz. Olay gerçekleştiğinde ise buna kaza denir. Hani denir ya kaza ve kadere iman. İşte kader Allahın ezelden bilmesi ve senin seçimlerin doğrultusunda sana bir kader tayin etmesidir. Bu olayların vuku bulmasına ise kaza denir. Der ki Hz Mevlana kaza gelince kuş tuzağa doğru uçar. Yani sen bile bile gider o şeyin içine düşersin. Adeta pervanelerin ateşin etrafında dönüp dönüp gidip ateşe düşmeleri gibi. Allah dileseydi hepimiz en mükemmel şekilde yaşıyor olurduk. Hepimiz melekler gibi olurduk. Şeytan kimdir peki. Şeytan seni içindeki kötülüğe çağıran sestir. Sen onu dinlersen şeytana uymuş dinlemezsen ondan sakınmış olursun. Hani diyecekmiş ya şeytan "ben seni sadece çağırdım sen işledin o günahı benim bunda günahım yok ben Allahtan korkarım." Şeytan kafir değil ki şeytan cennette asırlarca yaşamış. Şeytan Allahı biliyor O'nu gördü. Şeytan ama Allahı inkar ettirir sana bu en büyük günahı işle, O'nu inkar suçunu işle diye. O sadece bize düşman. Olayı zaten biliyorsunuz. Şu hazreti Ademe secde etme olayı. Şeytan orada kibre kapıldı. Ben ondan daha hayırlıyım neden ona secde edecek mişim? O kim ki dedi. İşte bir insanı aşağılıyor sizde yukardan bakıp duruyorsanız insanlara bilin ki şeytani bir vasfınız var. Tövbe edin o huyunuzdan. Öyle olsa peygamber hangi insana denk ki onlarla oturup kalkıyor. Hangimiz Onun muhatabıyız. Kimseye selam bile vermemesi lazımdı onun. Ama o, o insanlarla oturup kalktı. Onlarla aynı kaptan yemek yedi. Onun ruhunu düşünün. Melekleri bile geride bırakan onun ruhu hangi insanla birlikte olabilir ki. Hz Mevlana sırları söyleyeceğim ama beni anlayacak kulak nerede der. O insanlar yüce ruhlar. Basit insanlara anlatmaya onlara hakikati anlatmaya çalışıp durmuşlar. İşte bu insanların eş ruhları var. Hani eş ruh diyorlar ya. Eş ruh böyle bir şey işte. Hz Peygamberimizin eş ruhu yani onun yareni Hz Ebu Bekrdi. Hz Mevlana ve hz Şems, Fatih Sultan Mehmet Hanın eş ruhu Ak Şemseddin. Yavuzun, Hasan can. Yavuz Sultan Selim ve Hasan Can hakkında şöyle bir hikaye duymuştum. Yavuz ve Hasan can bir kayıkta yolculuk yapıyorlar. Yavuz Sultan Selim ona diyor. Sabah kahvaltıda ne yedin? Hasan Can da yumurta diyor. Aradan bir yıl geçiyor yine aynı şekilde kayıkla karşıdan garşıya geçerken Yavuz Selim tekrar soruyor. "Nasıldı bre?" Hasan Can cevap veriyor. "Az pişmiş padişahım." rafadan yani:) Yani bir yıl önceki konuşmaya aynı yerden devam ediyorlar birbirlerine bu kadar yakınlar. Hani bizimde vardır öyle dostlarımız yıllarda geçse aradan aynı yerden devam eder. Hiç eskimez. Allah öyle dostların sayısını artırsın hayatımızda. Çok konuştum değil mi? Ne bileyim lezzetli geldi bu konu bana, laf lafı açıyor. Hakkınızı helal edin. Umarım inançlarınıza zarar vermemişimdir çünkü bu hassas bir konu. Hepinizi sevgiyle selamlıyorumactionsmile

Cevap: Duru Göru
 

Biz bir cenaze vesilesiyle Bakiu'l-Garkad'da idik. Derken yanımıza Resulullah (sav) çıkageldi ve oturdu. Biz de etrafında (halka yapıp) oturduk. Elinde bir çubuk vardı. Çubuğuyla yere birşeyler çizmeye başladı. Sonra: "Sizden kimse yok ki, şu anda cennet veya cehennemdeki yeri yazılmamış olsun!" buyurdular. Cemaat: "Ey Allah'ın Resulü," dedi. "Öyleyse hakkımızda yazılmasına itimad edip ona dayanmayalım mı?" "Çalışın," buyurdular. "Herkes kendisi için yaratılmış olana erecektir. Cennetlik olanlar, saadet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır. Şekavet ehli olanlar da şekavet(e götüren) amelde (muvaffak) olacaktır!" Sonra şu ayeti tilavet buyurdular. (Mealen): "Kim bağışta bulunur, günahtan kaçınır ve dinin en güzelini tasdik ederse, biz de ona hayır ve kolaylık yolunu kolaylaştırırız
hadisin doğrusu böyleymiş.

Cevap: Duru Göru
 

olayları ben yazıyor ben yaşıyor gibiyim. isikli yol bu cumlen hayatin ozeti.