Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Rüyalarda Değişim (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ruyalarda-degisim/)
-   -   Rüya bir düşünce midir? Rüya görmek bir şey hakkında düşünmek midir? (http://www.hayatimdegisti.com/forum/ruyalarda-degisim/446750-ruya-bir-dusunce-midir-ruya-gormek-bir-sey-hakkinda-dusunmek-midir.html)

cent 22-10-2009 05:08 PM

Rüya bir düşünce midir? Rüya görmek bir şey hakkında düşünmek midir?
 
Rüya bir düşünce midir? Rüya görmek bir şey hakkında düşünmek midir?



Rüyaya bir tür dil olarak bakıldığını farz edelim: Bir şeyi söyleme ya da simgeleme tarzı. Adeta bir sembolizme benzeyebilir, mutlaka bir alfabenin olması gerekmez ama Çince’ye benzer bir şey olabilir. Belki bu sembolizmi günlük konuşma diline veya günlük düşüncelere aktarmanın bir yolunu bulabiliriz. O zaman bunun hem günlük dile hem de günlük düşünceye aktarmanın bir yolu olması gerekir. Aynı teknikle günlük düşünceleri, rüya diline çevirmenin de bir yolu olması gerekir. Freud’un da anladığı gibi, bu yapılmıyor ve yapılması da mümkün değil. O halde rüya görmenin, bir çeşit düşünme, bir dil olup olmadığını sorgulayabiliriz.

Böyle diyor Ludwig WITTGENSTEIN “Estetik Betimleme Din Ve Freud Hakkında Dersler” isimli kitabında.
Konuşulan dille belli benzerlikleri olduğu açık. Elimizde birinci dünya savaşından kısa süre sonra çizilmiş bir karikatür olduğunu farz edelim. Çizilen bir tipleme için onunla Churchill’in kastedilmiş olabileceğini söyleriz. Çekiçli ve oraklı bir şekilden konunun Rusya olduğunu söyleriz. Bu çizimlerin alt yazıları olmadığı halde, karikatürdeki nüktenin o dönemin siyasi durumuna değindiğine bugün bile emin olabiliriz. Bu karikatürün nüktesinin bir espri veya nükte olup olmadığına dair varsayımda bulunabilme hakkında sahip olabilir miyiz?

Belki de resmin tamamı “doğru yoruma” sahip değil. “ Örneğin bu iki çizim gibi bunun daha akla yatkın yapan belirtiler var” diye itiraz edilebilir. Bunun üzerine “sonuçta bu, bu belirtilerin dışında orada başka bir şey olmadığını gösterir” diye cevap verebilirim. İki çizimi de yorumladıktan sonra, çizimlerin tümü veya ayrıntıları için bir yorum getirilmesi gerektiğini iddia etmek için hiçbir neden yoktur.

Bu belki de rüyalar için de geçerlidir.

Bu durumda Freud “ Hangi nedenlerden dolayı bu olayı halüsine ettin?” diye sorardı. “ Bunu yapmama hiçbir şey neden olmadı” diye cevap verebilirdim. Herhalde Freud’un bir yoruma ne zaman tamamlanmış olarak bakılabileceği konusunda ön yargıları var, aynı şekilde yorum eksyk olduğunda başka yorumlarla tamamlanması gerektiği konusunda da.

Birinin heykeltıraşlıkta bir büstün geleneksel sanat biçiminin ne olduğundan habersiz olduğunu farz edelim. Bu kişi tamamlanmış bir büst gördüğü zaman, bunun asıl heykelin bir parçası olduğunu, heykeli tamamlayacak başka parçaların da olması gerektiğini düşünür.

Rüyalarda, Freudcu yöntemle yorumlanabilecek belli şeylerin görüldüğünü farz edelim. Rüyanın geri kalan bölümlerine ilişkin böyle bir yorum yer verilebilmesi için herhangi bir neden var mıdır? Geri kalan olaylar için doğru yorumun merak edilmesi maksada uygun olur mu?

Freud, “ olayların sebepsiz meydana geldiklerine inanmamı mı istiyorsun?” diye soruyor. Ama bu çok anlamsız! “ Sebep” derken, eğer fiziksel sebepler gibi bir şeyin de konuya dahil edilmesi isteniyorsa, bunlar hakkında bir şey bilmiyoruz, üstelik bu yorum açısından hiçbir önem taşımıyor. Elbette Freud’un sorusundan, rüyada geçen her şeyin mutlaka bir sebebe dayandığı, yani çağrışımlardan dolayı geçmişte yaşanan olayların, rüya unsurlarıyla belli bir biçimde bağlantılı olduğu sonucunu çıkarmamak gerekir.

Rüyaya, rüyayı gören kişinin oynadığı bir oyun gibi bakmamız gerektiğini farz edelim. ( Ayrıca çocukların sürekli oyun oynamaları için bir sebep veya neden yoktur. İşte burası oyun hakkındaki teorilerin yollarını şaşırdıkları yerdir.) Bir hikaye oluşturacak şekilde kağıttan yapılmış parçaları birleştirerek oynanan bir oyun olduğunu farz edelim. Bu malzeme, resimlerle ve anekdotlarla dolu bir albümde toplansın ve saklansın. Bir çocuk kendi albümünden çeşitli parçaları çıkarıp kendi hikayesine ekleyebilir. Bir keresinde, üstünde sadece o an ihtiyaç duyduğu bir şey olduğu için çok büyük resim seçebilir ve resmin geriye kalan parçasını da albümüne ekler. Neden rüya gördüğümüz sorusunu, neden hikayeler yazıyoruz sorusuyla karşılaştırınız. Hikaye içinde olan her şey mecazi değildir. Birinin bir hikayeyi niçin öyle yazdığını açıklamaya çalışırsak, bu ne anlama gelir?

İnsanlar sadece bir tek sebepten dolayı konuşmazlar. Bir bebek çoğu zaman hoşuna gittiği için kendi kendine bir şeyler mırıldanır. Yetişkin insanlar da bu sebepten dolayı konuşurlar ve konuşmaları için sayısız başka sebepler de vardır.

Freud, halüsinasyonun inanılmaz büyük ruhsal enerji gerektiren bir şey olduğu düşüncesine sıkı sıkı sarılıyor. “ Rüya hiçbir zaman yarım kalan şeylerle yetinmez” ve rüya halüsinasyonları yaratacak yeterli enerjinin sadece erken çocukluk çağlarında kök salmış arzulardan ileri geldiğini sanıyor. Bu sorgulanabilir. Uyanıkken gördüğümüz halüsinasyonlar için oldukça büyük enerji gerektiğini varsayalım. O zaman uyurken hiçte büyük enerji sarf etmeksizin meydana gelen rüya halüsinasyonların dünyanın en doğal şeyi olması gerekmez mi?

(Bunu: “Suçluları neden cezalandırırız?” sorusuyla kıyaslayınız. İntikam hırsından mı? yoksa İşlenen suçun tekrarını önlemek için mi? vs. gerçekte sadece tek bir sebep yoktur.

Suçluları cezalandıran bir kurum vardır. Çeşitli insanlar, çeşitli sebeplerden dolayı, farkı durumlarda ve zamanda bu kurumu destekler. Bazı insanlar intikam hırsından, bazıları adaletin yerine gelmesi için, belki başkaları da suçun tekrarlanmasını önlemek için bu kurumu destekliyorlar vs. böylece cezalar yerine getiriliyor.)

Diyor ki Freud: ....bilinçsiz düşüncenin bilinçten onun kabulüne karşı çıkan ama bu arada başka düşüncelere, önbilinçli olanlara ise hiçbir engellemede bulunmayan dirimli kuvvetler yoluyla dışlandığını öğreniriz.
Bilinçsiz durum ruhsal etkinliğimize temel olan süreçlerde düzenli ve kaçınılmaz bir evredir; her ruhsal edim bilinçsiz bir edim olarak başlar ve ya böyle kalabilir ya da dirençle karşılaşıp karşılaşmamasına göre kendini daha öte geliştirip bilince ilerleyebilir.
Freud burada şöyle bir benzetme yapıyor.
Sıradan fotoğrafçılık alanı bilinçli etkinlik ve bilinçsiz etkinlik arasında önerilen bu ilişkiye kaba ama oldukça uygun düşen bir andırım sunar: Fotoğrafın ilk aşaması “ olumsuz”dur; her fotoğraf resmi olumsuz sürecin içersinden geçmelidir, ve bu olumsuzlardan sınamada iyi sonuç veren bir bölümü resimde sonlanan “olumlu sürece” kabul edilir.

Düş oluşumunun tipik bir örneği şöyle betimlenebilir:
Gün boyunca ansal etkinlik yoluyla bir düşünceler zinciri uyandırılmış ve anlığın bu etkinlik yeteneğinden onun uykuya neden olan ve uyku için ansal hazırlığı oluşturan genel ilgi azalışından kaçmasını sağlayan bir şeyler saklanmıştır. Gece sırasında bu düşünceler zinciri düş gören kişinin ruhsal yaşamında çocukluktan bu yana her zaman bulunan ama genellikle baskılanan ve kişinin bilinçli yaşamından dışlanan bilinçsiz eğilimlerden ya da dileklerden biri ile bağıntılar kurmayı başarır. Bu bilinçsiz destekten ödünç alınan kuvvet yoluyla düşünceler, günün işlerinin artıkları şimdi yeniden etkinleşirler ve bilinçte düş şeklinde kendilerini gösterirler.
Sigmund FREUD – Metapsykoloji

Freud’un “ Metapsykoloji”sinden anlama çabalarımda çıkardığım şu:

Freud, insan bilincini bir buzdağına benzetiyor. Böyle bir buzdağı hayal ediyorum. Bu dağın görünen ucu bizim farkında olduğumuz, bilinçli olduğumuz tarafımız. İd’in tümü, üstbenliğin en büyük kısmı, ego’nun da büyük bir kısmı bilinçaltında kalıyor. Yani buzdağının altında, Bilinçaltı dediğimiz kısımda. Freud’un bir de bilinçöncesi dediği bir kısım daha var ki bence bu kısım üzerinde durmamız gereken yönümüz. Freud bu bilinçöncesi düşüncenin şimdi bilincinde olmadığımız, fakat hemen bilincine varabileceğimiz türden düşünce olduğunu söylüyor.

Ancak ben bunun her zaman olamayabileceğini düşünüyorum. Şöyle açıklamaya çalışayım.
Bilinçöncesi denilen buzdağının (bilincin) suyun yüzeyiyle ( bilinçaltıyla bilinçli arası bir yer) buluştuğu noktası. Bu nokta hem suyun içinde hem suyun dışında sanki. Bu öyle bir nokta ki suyun altında da kalabilir, üstüne de çıkabilir. Bu buzdağının kendisiyle ilgili olabileceği gibi dış etkilere de -- başka bir deyişle içsel etkilere de dışsal etkilere de bağlı gibi.
Yanılıyor olabilirim ( konunun uzmanı değilim) ama ben yine de böyle de olabileceğini düşünüyorum. Zira zaman zaman bilince çıkmadan bilinçaltına gönderebildiğimiz bir takım durumlarla karşılaşabiliyoruz. Ancak Freud’a göre bilinçöncesi bir düşüncenin o an farkında olmasak da istediğimizde farkına varabileceğimizi söylüyor. Şu an ilkokul öğretmenimizi düşünmüyor olabiliriz ama bu cümleyi okuduğumuz an onun ismini hatırlamaya çalışır ya da hatırlarız.

Belki de rüyalarımızda olan da budur. Bilinçöncesinde kalan bazı düşüncelerin rüyalarda bilince çıkması, ancak bunun bizim günlük yaşamda kullandığımız dille değil de, bazı göstergelerle kendini tanımlaması, bizim bu göstergeleri günlük dilimize çevirmekte zorlanıyor olmamız veya bir temele dayandıramamamız rüyalarımızı bize daha da ilginç hale getiriyor olabilir.

sevgiyle kaldıksapkal89

cent 22-10-2009 05:08 PM

Cevap: Rüya bir düşünce midir? Rüya görmek bir şey hakkında düşünmek midir?
 
DÜŞLER KURAMINA METAPSİKOLOJİK BİR EK

Sigmund Freud –Metapsikoloji
Çev: Aziz Yardımlı
İdea


Uyku Durumu: (Baskıcı) Kişiliğin Soyutlanması
Uyku: Uterus Durumunun Yeniden Etkinleşmesi
Uyku: Olgusallıktan Tam Bir Geriye Çekiliş Durumu
Uyku Durumunda:
1) “Ben” İlkel Narsissizme;
2) “Libido” sanrısal Doyuma Geriler.

Uyku Durumu Narsissistiktir (Libidinal Bir Bencillik Durumudur)


Narsissizm Bencilliğin Libidinal Bileşenidir.


Düşlerin Tanı Sağlama Yetenekleri (Ruhsal Hastalık İlkin Düşlerde Yaşanır.)


Düş Bir Yansıtmadır (İçsel Sürecin Dışsallaştırılması)


Düşler Birer Düşünce-Yatırımı Olan Gün-Artıkları Tarafından Uyarılırlar


Gün-Artıkları Çözümlemede Gizli Düş-Düşünceleri Olarak Anlatım Bulur


Uyku Durumunda Gün-Artıklarının Erke Yatırımı Uyanıklıkta Olduğundan Daha Zayıftır


Düş Oluşumunda Evre

1) Gün-Artıklarının Uyku Sırasında Pekiştirilmeleri Gerekir.

Uyku Durumunda Öbç (Önbilinç) ve Bç-siz (Bilinçsiz) Arasındaki Sansür Zayıflar, Aralarındaki İletişim Kolaylaşır.

Narsissistik Uyku Durumunda Bir Çelişki Var: Tüm Yatırımlar Bene Teslim Edilmiştir

Tüm Yatırımlar Bende Olunca, Gün Artıklarının İçgüdüsel Pekiştirmesi Olamaz

Kuramın Mantığında Bir Değişki Zorunludur

Narsissistik Uyku Durumunda Bile Bç-siz Tüm Yatırımından Vazgeçmez

Bç-siz’deki Yatırımı Dengelemek İçin Karşı-Yatırım (Anti-Katheksis) Sürdürülür

Gün Artıklarının Direnci Yatırımını Bir Ölçüde Koruyan Bç-siz Dizge ile Öbç Arasındaki İletişime Bağlı

Düş Oluşumunda Evre

2) Düş Dileği: Gün-Artıklarındaki Bilinçsiz Dürtüye Anlatım Veren (Ön)Bilinçli İstek
Düş Dileği: Gün Artıklarındaki Bilinçsiz, Usdışı, İçgüdüsel İsteğe Anlatım Verir

Dilek Dürtüsünün Olası Yazgıları:
1) Öbç’den BÇ’ye Geçebilir Mi (Sabuklama Gibi)? Hayır;
2) Bç’yi Atlayıp Doğrudan Motor Boşalım Bulabilir Mi (Uyurgezerlik Gibi)? Hayır;
3) Algıya (Bilince) Doğru Bir Yol İzler




SEVGİYLE KALDIK


WEZ Format +3. Şuan Saat: 11:02 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.