Kayıt ol Yardım Ajanda Bugünki Mesajlar Arama

Uyarılar

Osho Osho ile ilgili paylaşımlar

OSHO' nun kitaplarından seçmeler...

Alternatif Kişisel Gelişim ve Osho OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ( II ) Üzgün olduğunda,farklı bir nefes ritmin olur.Bunu bir yere not et.Dene,çok güzel bir deney yapabilirsin.Ne zaman üzülürsen,nefesine dikkat et. -ne zaman nefes alıyorsun ve ne zaman nefes veriyorsun -? Sadece bir yere not et.İçinden say: Bir ,iki üç, ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Osho telkin cd indir izle İstanbul Osho nerededir kimdir Osho çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Osho hipnoz Osho olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Osho hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Osho kuantum düşünce kitap haberi

OSHO' nun kitaplarından seçmeler...

Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 02-12-2008, 10:00 PM   #1 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

( II )





Üzgün olduğunda,farklı bir nefes ritmin olur.Bunu bir yere not et.Dene,çok güzel bir deney yapabilirsin.Ne zaman üzülürsen,nefesine dikkat et. -ne zaman nefes alıyorsun ve ne zaman nefes veriyorsun -? Sadece bir yere not et.İçinden say: Bir ,iki üç, dört,beş…Beşe kadar sayarsın ve nefes alışın biter.Daha sonra saymaya devam edersin.-ona kadar gelirsin ve nefes verişin biter.Çok titiz bir şekilde gözlemle ki,oranını öğren. Sonra ne zaman kendini mutlu hissedersen hemen üzgünlük şablonunu uygula.-beş,on- Mutluluk anında yok olur gider.Tam tersi de doğrudur.Ne zaman kendini mutlu hissedersen,nasıl nefes alıp verdiğini bir kenara not et ve kendini ne zaman üzgün hissedersen bu şablonu dene.Üzgünlüğün hemen yokolup gidecektir.Çünkü zihin bir vakum içinde olamaz.O bir sistemin içinde varolur ve nefes alıp vermek zihin için en derin sistemdir.



Böylece bedende ne oluyorsa zihinde de aynısı oluyor ve tam tersine zihinde ne oluyorsa bedende de aynısı oluyor.Beden hareket etmiyor ve bir duruşa varabiliyorsan, bedenine “SUS” diyebiliyorsan zihin de sessiz kalacaktır.Gerçekte zihin hareket etmeye başlar ve bedeni hareket ettirmeye çalışır.Çünkü beden hareket edebiliyorsa, zihin de hareket edebilir.Hareket etmeyen bir bedende zihin de hareket edemez.Hareket eden bir bedene ihtiyaç duyar.



Beden hareket etmiyorsa, zihin de hareket etmiyordur,bir merkeze yoğunlaşmışsındır.Bu hareketsiz duruş sadece fizyolojik bir eğitim değil,bir merkeze yoğunlaşma durumunun meydana gelebileceği ve içinde disipline edildiğin bir durumu yaratmak için kullanılır.Bir merkeze yoğunlaştığında ,var olmanın ne anlama geldiğini bildiğinde,artık öğrenebilirsin.
Çünkü alçakgönüllü olacaksındır.
Artık teslim olabilirsin.
Artık sahte ego yakana yapışmayacak,çünkü merkeze yoğunlaştığında bütün egoların sahte olduğunu bileceksin.
O zaman başını eğebilirsin.
İşte o zaman yeni bir disiplin doğmuş olur.


"Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO

 

 

Buraya ilk defa geliyorsanız ismim Atakan Sönmez ve burası hayatimdegisti.com.Boğaziçi üniversitesi mezunuyum ve Türkiyede ilk Subliminal Telkin Uzmanıyım.tıklayın

Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu

Hipnoz gibi bir şey mi subliminal mp3 nedir?

Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz.

Çekirdek inançların hayatımda engellere neden olduğunu nasıl anlarım?

Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.

25. yıla özel şimdi arayanlara 5 dakikalık çekirdek inanç ön tespit ve bir günlük deneme telkin mp3 ücretsizdir. Ön tespitte size engel olan birkaç çekirdek inanç örneği verilir. Atakan Sönmez tarafından yapılır ve bilgi amaçlıdır. +90 5424475050 Türkiye dışındakiler whatsapp tan arayabilir cekirdekinanc.com inceleyiniz.

__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 02-12-2008, 10:13 PM   #2 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

( III )



Zihin yoksa,Yoga’nın içindesin demektir.Zihin varsa,Yoga’nın içinde değilsin demektir.Böylece tüm o duruşları yapabilirsin ama zihnin çalışmaya devam ederse,düşünmeye devam edersen, Yoga’nın içinde değilsin.Yoga ”zihinsizlik “ durumudur.Herhangi bir duruşa gerek kalmadan ,zihinsiz olabiliyorsan mükemmel bir Yogi olmuşsundur.Birçok kişi, bunu herhangi bir duruş yapmadan başarmıştır ve birçoğu birçok kez duruşları yaptıkları halde,bunu başaramamışlardır.



Zihnini bırak gitsin.Bırak zihin ne yaparsa yapsın.Sadece bak.Müdahale etme.Sen sadece bir şahit ol,ilgisi olmayan bir seyirci,sanki zihin sana ait değilmiş gibi,sanki seni ilgilendirmiyormuş,sanki senin işin değilmiş gibi.Hiç üzerine alınma! Sadece bak ve bırak zihnin uçsun gitsin.Zihnin,geçmişin devinirliği yüzünden daima akıp gitmesine yardımcı oldugun için akıp gider.Faaliyetin kendi momenti vardır.O yüzden akar.Sen işbirliği yapma.Sadece seyret ve bırak zihnin akıp gitsin.



Zihninle kendini özdeşleştirmeden,yargılamadan,takdir etmeden,ayıplamadan,seçim yapmadan,sadece bakabiliyorsan “ sadece bakarsın ve zihnin akıp gider.zihnin kendi kendine durduğu bir zaman gelir”

Zihnin yoksa,tanıklığınla başbaşa kalırsın.O zaman bir tanık olursun.

O zaman bir yapıcı değilsin.Bir düşünür değilsin .

Sadece ve sadece varlıksın.Saf varlık.Varlığın en safı.

O zaman tanıklık kendi içinde kurulur.











"Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO
__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 07-12-2008, 09:10 PM   #3 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

(4)





Doğru bilginin üç kaynağı vardır :

Doğrudan idrak,sonuç çıkarma ve bilinçlenenlerin sözleri .



“Pratyaksha “ doğrudan idrak ,doğru bilginin ilk kaynağıdır.

Doğrudan idrak ,herhangi bir arabulucu ,herhangi bir medyum,herhangi bir aracı olmadan yüzyüze bir karşılaşmadır.Bir şeyi doğrudan biliyorsan, bilen bilinenle anında karşı karşıya gelir.
Bağlantılı oldugun hiçkimse arada hiçbir köprü yok.Bu doğru bilgidir.
Ama birçok problemi de beraberinde gertirir.



Genelde “Pratyaksha “ doğrudan idrak , çok yanlış bir şekilde tercüme edilmiş,yorumlanmış, ve hakkında yanlış yorumlar yapılmıştır.
“Pratyaksha “ sözcüğü “ gözlerinin önünde”anlamına gelir.
Ama gözlerin de kendisi bir arabulucudur.Gözler aracıdır.Beni duyabiliyorsun ama bu doğrudan değildir,bu yakın değildir.Beni duyuların,kulakların aracılığıyla duyarsın.Beni gözlerin aracılığıyla görürsün.Gözlerin sana yanlış bilgi verebilir,kulakların yanlış rapor verebilir.Hiçkimseye inanmamalısın,hiçbir arabulucuya inanmamalısın,çünkü arabulucuya güvenemezsin.
Gözlerin hastaysa sana farklı bilgi vereceklerdir.Gözlerin ilacın etkisi altındaysa sana farklı bir bilgi vereceklerdir,gözlerin anılarla doluysa sana farklı bilgi vereceklerdir.



Aşık oldugunda başka birini görürsün.
Aşık olmadıgın takdirde,bunu asla göremezsin.
Normal bir kadın,aşık olduğunda dünyanın en güzel kadını haline gelebilir.
Gözlerin aşkla doluysa sana bir başkasını gösterirler.
Ve aynı kişi gözlerin nefretle doluysa ,dünyanın en korkunç insanı gibi görünebilir.
Gözlerin güvenilir değilidir.



Kulakların aracılığıyla duyuyorsun.Kulaklar sadece birer araçtır.
Yanlış çalışabilirler.Söylenmemiş bir şeyi duyabilirler,söylenen bir şeyi kaçırabilirler.
Duyular güvenilirdeğilidir,sadece birer mekanik araçtırlar.



Öyleyse “Pratyaksha “ doğrudan idrak nedir?

Doğrudan idrak,sadece bir arabulucunun ,hatta duyuların bile olmadığı zaman mümkün olabilir.Patanjali,bu durumda bu doğru bigidir der.Doğru bilginin ilk temel kaynağı budur.
Bir şeyi biliyorsan ve bu bilgi için başkasına bağımlı değilsen.



Duyuları ancak derin meditasyonla aşabilirsin.O zaman doğrudan idrak mümkün olabiliyor.Burada,en derin içsel varlığını tanımaya başladığında,o en derin içsel varlık “Pratyaksha “ doğrudan idrak ‘tır.Hiçbir duyu dahil edilmez.Hiçkimse bilgi vermez.Aracı gibi hiçkimse yoktur.
Bilen,bilinenle karşıkarşıyadır ve aralarında hiçkimse yoktur.
Yakınlık budur ve sadece yakınlık doğru olabilir.



Böylece ilk doğru bilgi, sadece kendi iç varlığımızın bilgisi olabilir.
Dünyanın tamamını bliyor olabilirsin.Ama kendi varlığının en içteki çekirdeğini bilmiyorsan,varlığın tamamı saçmalıktır.Gerçek bilgi değildir.
İlk temel doğru bilgi sana ulaşmadığı için doğru olamaz.
Yapının tamamı yanlıştır.Birçok şey bilebilirsin..Kendini tanıyamadıysan , bilginin tamamı raporlara dayanır.Duyuların verdiği raporlara.
Ama duyularının doğru bilgi verdiğinden nasıl emin olabilirsin ?

Geceleri rüya görürsün.Rüya görürken,rüyanın gerçek olduguna inanmaya başlarsın.Duyuların rüyayı bildirir.Gözlerin onu görür.Kulakların onu duyar.Ona dokunabilirsin.Duyuların sana bunu bildirir.Bu nedenle gerçek oldugu illuzyonuna kapılırsın.Sen buradasın…O sadece bir rüya olabilir.
İyi ama seninle gerçekten konuştuğumdan nasıl emin olabilirsin?
Belki de sadece rüyadır ve sen beni rüyanda görüyorsundur.


Rüyayı gördüğün sırada rüya gerçektir.



Duyulara güvenilmez.Öyleyse doğrudan idrak nedir?Doğrudan idrak ,duyular olmadan bilinen birşeydir.Böylece ilk doğru bilgi ancak içsel varlığımızın bilgisi olabilir.Çünkü ancak orada duyulara ihtiyaç duyulmayacaktır.Diğer heryerde duyulara ihtiyaç olacaktır.
Beni görmek istediğinde gözlerin aracılığıyla görmek zorundasın.
Ama kendini görmek istiyorsan gözlerine ihtiyacın yoktur.
Kör bir insan bile kendini görebilir.
Beni görmek istiyorsan ışığa ihtiyacın olacaktır ancak kendini görmek istiyorsan bunu karanlıkta da yapabilirsin.
Işığa ihtiyaç duymazsın.En karanlık mağarada bile kendini görebilirsin .
Hiçbir arabulucuya,ışığa,gözlere ihtiyaç duymazsın .
İçsel deneyimin hemen yanındadır ve bu yakınında olan deneyim bütün doğru bilgilerin temelidir.



Bu içsel deneyimde bir kez kök saldığında ,sana birçok şey olmaya başlayacaktır.Onları hemen anlayamayabilirsin.
Merkezine,içsel varlığına kök salmış , onun üstesinden gelmeyi onu doğrudan bir deneyim olarak hissetmeyi başarmış kişi,duyları tarafından aldatılamaz.
O uyanmıştır.Gözleri onu yanıltamaz,kulakları yanıltamaz.
Hiçbirşey onu aldatamaz.Aldatılması imkansızdır.


"Yoga-Bireyin Doğuşu " / OSHO

__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 27-01-2009, 07:48 AM   #4 (permalink)
Teğmen
 
Üyelik tarihi: Jan 2009
Mesajlar: 27
Tesekkür: 6,456
29 Mesajinıza toplam 272 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
aysunbenli has a spectacular aura aboutaysunbenli has a spectacular aura aboutaysunbenli has a spectacular aura about
Standart

hayırlı sabahlar diyerek başlamak istiyorum,yine uzun bir yazı olacak gibi,nedense son günlerde zombi gibi oldum uykum var gözlerimin altı çöktü uyuyamıyorum.uyusamda dengesiz hiç düzenim kalmadı umarım en yakın zamanda bu gelgitler biter,çetin ceviz olduğumu biliyordum direncimin bu kadarını beklemiyordum herneyse bu işime yarıyor burda okuyabildiğim kadar okuyorum hızlı okuyan biriydim okumam dahada hızlanmaya başladı birsürüde bilgi ediniyorum siz üstadlardan,şuanki yazacaklarımı çok dikkatli yazmak istiyorum imla hatalarından dolayı özür ne almancada nede türkçede hiç işim olmamıştır ben konuşmada etkiliyim idare ederseniz sevinirim bu konudada sizlerin yazılarını okudukça belki bu eksikliğimide düzeltirim,lütfen yanlış anlaşılma olmasın kendimi ifade edebildiğim kadar ifade etmek istiyorum.cehaletimi mazur görürseniz sevinirim,şimdiye kadar okuduklarımla ilgili bana tezatta gelse fikrimi yazmadım lazım olanı kabul ettiklerimi almaya özen gösteriyorum,kendimle meşguldüm hoş halada öleyim.ancak günlerdir okuyorum.bikaç yazımda truzimde çalıştığımı okumuşsunuzdur,benim asıl işim insan bedeni aldığım eğitim almanyada "krankengimnastik"türkçede karşılığını bilmiyorum.duyduğuma göre türkiyede de üni ye yeni alınmış bir meslek,onunda son sınıfına kadar okudum diplomayı almadan alm.dan döndüm ne mezunuyum bilen yok 10 yıla yakın animasyonda su jimnastiği,jimnastik aerobik v.s. görev yaptım ailemde çok fazla sporcu var sanırım ben su koyverdim son yıllarda,daha sora bana yabancı olmayan bir branjda devam ettim spa wellness termal tesislerde info,dolayısiyle çalışma arkadaşlarım reiki uzmanları,bio enerji v.s.bizde şifacı olarak bilinir,grupta mutlaka biri veya ikisi bulunuyor hatta uzak doğudan bile,lafı uzattığımı düşünmenizi istemiyorum hiçbir bilgisi olmayan biri olarak soru sormak"buda nerden çıktı"tanımı yaratabilir işimde oldukça iyiyim normal zamanlarımda inşallah dahada başarım devam edecek sizlerin sayesinde.işimde insan psikolojisi,rahatsızlıkları masajlar ve etkileri hakkında bilgi önemli.araştırmak zorundayım ki doğru masaj veya tedaviye yönlendirebileyim çokmu biliyorum tabiki yeterli değil bilemediğim zaman kandırmamaya özen göstererek kıvırma becerimi kullanıyorum veya doktora gitmesini söylüyorum bilgim dahilinde,ben dindar biri değilim hatta yarı aleviyim,aleviliğin felsevi yönünü çok seviyorum bana çok şeyler kattığına inanıyorum ama manen dinimi kendime göre uyarlayan inançlı biriyim lazım olanı at gereksizleride yanlış tercüme edilmiş de uyarla.herşeyi kötüleştiren insanların kendisi dinlerin bir suçu yok bence,herkesin inancınada saygılıyım her dinden görüşten arkadaşlıklarım oluyor çokda iyi anlaşıyorum,asla din veya politika tartışması bu siteyi tanımadan öncede kuralımdı.benim kafam karıştı
ben bunca bilgiyi kendi inancıma nasıl adapte edicem.bana göre ki araştırmalarımda onu doğrular nitelikte,reiki yoga v.b. uzak doğu dini bu fikrime katılmıycak kişileri tahmin edebiliyorum:) lütfen samimiyetime inanın ve biz burada bu dinlerin felsefi yönünü öğrenmeye çalışıyoruz buda güzel,neden bazen karma sentezler üzerinde durulup tüm inancı olanların kullanabileceği ve uygulayabileceği meditasyonlar yazılmıyor ben şaştım,ölemi meditasyon bölemi yapcam,osho mesela adam ateist tanrılığa soyunmuş biri gibi bişeyler almaya çalışayım dedim,nasıl alayım adamın doğa kanununamı kendinemi inandığı belli değil, bu düşüncesi biraz irrite etti kusura bakmayın,belki beni cahil olarak görebilirsiniz bu siteye birsürü ziyaret olabilecekken biçok kişi belkide bu tip yazılar dan ürküp kaçıyordur herkes bizler gibi düşünmek zorunda değil veya bunca üstadların yazılarının yanına bi not eklense hiç fena olmaz,veya arada bizim aydınlarımızdan,sadece bikaç ufak kesit okudum şimdiye kadar mevlanadan,yunus emreler şimdi diyeceksinizki çok biliyorsan kendin bul,haklısınız ama bu konuda henüz sizin kadar becerim yok,bu yazı belkide tepki toplıycak umarım olmaz tabiki osho veya diğerleri okunması taraftarıyım çok güzel mesajları var,yazıyı daha fazla uzatmamak adına sadece belirtmek istedğim son bikaç bişey var yoksa çok uzayabilir ben verebileceğiniz cevaplarıda tahmin etmeye çalışarak bu yazıyı yazdım inanın hepsini düşünmeye çalıştım,ben bu siteden kopmak istemiyorum,burda okuduğum herşeyin gerekli kısmını alabilecek becerim var sentez oluşturamasamda klendime bir yol belirleyebilirim bunu yapmaya bile fırsatı olmayabilenler adına üzüldüm aydınlanmaktan farkındalıktan gerçek içsel sevgiden,kendini etrafındakileri iyileştirmekten çoğul düşünceden bahsediyoruz ihtiyacı olanlar belkide muaf kalacak,lütfen rica ediyorum sizden,amacım kimseyi yargılamak değil haddimede değil, atakan bey umarım beni siteden atmazsınız rahatsız edici bulursanız silmeniz beni kırmaz belki size bir fikir verir.herkese teşekkürler,sevgiyle kalın
aysunbenli isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 15-02-2009, 03:27 PM   #5 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

SEVGi :Aşkın En yüksek Hali

Sevgi sadece anlayış ve farkındalıkla mümkündür.

Sadece diğer kişiyi anlayıp ona saygı duymakla kalmayıp,varlığının ta en derindeki özüne varmışsındır.

Kendi en derin özünü görerek,diğerindeki en derin özü de görmeye muktedir hale gelmişsindir.

Artık diğeri bir beden yahut bir zihin olarak var olmaz;diğeri bir ruh olarak da var olur.

Ve ruhlar ayrı değildir;
iki ruh buluştuğunda bir olurlar.

Sevgi aşkın en yüksek halidir.

OSHO-Sevgi


__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 15-02-2009, 03:43 PM   #6 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

SEVGİ ; İhtişamlı Yalanlar

(1)

Sevgi bilincin nihai çiçeklenmesidir. O tüm karanlıktan özgürleşmiş tutkudur, o tüm esaretten özgürleşmiş tutkudur, o tüm zehirlerden arınmış tutkudur. Tutku sevgiye dönüşür. Tutku tohumdur, sevgi onun çiçeğidir. Ancak, sevgi merhamet değildir, merhamet sevgi değildir.

Merhamet, ego tarafından yönlendirilen bir tavırdır, o egoyu güçlendirir. Birisine merhamet gösterdiğinde, sen kendini üstte hissedersin. Birisine merhamet gösterdiğinde onun ardında derin bir hakaret vardır; sen diğerini aşağılıyorsun ve onun aşağılanması ile mutlu hissediyorsun. Bu nedenle merhamet asla affedilmez. Her kime merhamet göstermiş olursan ol, o kişi sana bir şekilde bir yerlerde öfkeli kalacaktır ve senden intikam alması kaçınılmazdır. Bunun nedeni merhametin sadece yüzeyde sevgi olarak görünmesidir. Fakat derinde onun sevgi ile hiçbir alakası yoktur. Onun başka, saklı kalmış dürtüleri vardır.

Sevginin motivasyonu yoktur; o herhangi bir dürtüye sahip değildir. Başkası ihtiyaç duyduğundan değil basitçe sende olduğundan sen verirsin. Sevgide diğeri bir etken değildir. Sende çok fazlası olduğu için taşmaya devam edersin. Sevgi kendiliğindendir, doğaldır, nefes gibidir. Merhamet, oluşturulan bir tavırdır. Merhamet bir tür kandırmacadır; o hesaptır, o aritmetiktir. En önemli deyişlerden birini duymuş olmalısın “Başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran.” Bu hesaplanmış bir tavırdır, sevgi değildir. “Başkalarına sana davranılmasını istediğin gibi davran.” Bunu yapıyorsun çünkü sadece karşılığında tam olarak aynısını istiyorsun. Bu bencilliktir, bu kendini merkeze koymaktır, bu egoistliktir. Diğerine hizmet etmiyorsun, diğerini sevmiyorsun; dolaylı bir şekilde kendine hizmet ediyorsun. Diğerini kullanıyorsun. O hafifletilmiş egoistliktir. Ama egoistliktir. Çok zekice bir egoistliktir. Sevgi hesaplanmamış bir çiçek açmadır, akıştır. Sen basitçe vermeye devam edersin çünkü başka bir yolu yoktur.

Bu nedenle unutma, birincisi: Sevgi bir anlamda merhamet değildir; senin merhamet sözcüğünü kullandığın anlamda o merhamet değildir. Diğer bir anlamda sevgi gerçek olan yegâne merhamettir. Sen birisine “merhametli” olmuyorsun, sen diğerinden daha büyük değilsin, sen basitçe bütünden aldığın enerjiyi serbest bırakıyorsun. O bütünden gelir. Ve bütüne geri döner; sen yolun üzerinde bir engel gibi durmuyorsun, hepsi bu.

İskender Hindistan’da seyahat ederken büyük mistik Diyojen’i görmeye gitmişti. Diyojen derenin kıyısında yatıp güneşleniyordu. İskender, her zaman için bu adamı, Diyojen’i görme arzusu hissediyordu çünkü bu adamın hiçbir şeye sahip olmadığını ama yine de bu adamdan daha zengin hiç kimsenin olmadığını duymuştu. Onun içinde bir şey vardı, o ışıklar saçan bir varlıktı. İnsanlar, “O bir dilenci ama gerçekte o bir imparator” diyorlardı. Bu yüzden İskender meraklanmıştı. Seyahat ederken Diyojen’in yakınlarda olduğunu duymuştu. Bunun üzerine onu görmeye gitti.

Sabahın erken saatinde güneş doğuyordu. Diyojen kumun üzerinde çıplak yatıyordu... İskender, “Seni gördüğüme memnun oldum. Duyduğum her şey doğruymuş gibi gözüküyor. Bu kadar mutlu bir insan hiç görmemiştim. Sizin için bir şey yapabilir miyim efendim?” dedi. Ve Diyojen, “Sadece kenara geç, güneşimi engelliyorsun. Ve asla güneşi engellememeyi unutma. Sen tehlikelisin, güneşin benim insanlarıma ulaşmasını engelleyebilirsin. Sadece kenarda dur.” dedi.

Sevgi senin başkalarına verdiğin bir şey değildir; o sadece güneşi engellememektir.

Bunun özünü anlamaya çalış: O sadece tanrısallığı engellememektir. O ilahî olanın aracı haline gelmektir, o sadece ilahî olanın senin aracılığınla akmasına izin vermektir. Sen boş bir bambu olursun ve ilahî olan senin içinden geçer. Sadece içi boş bir bambu bir flüt haline gelebilir çünkü sadece içi boş bir bambu bir şarkının kendi içinden akıp gitmesine izin verebilir.

Sevgi senden gelmez, sevgi varoluştan, ilahî olandan gelir. Merhamet senden gelir; anlaşılması gereken ilk şey budur. Merhamet senin yaptığın bir şeydir, sevgi varoluşun yaptığı bir şeydir. Sen basitçe onu engellemezsin, sen onun yolunda durmazsın. Sen güneşin inmesine, nüfuz etmesine nereye gitmek isterse gitmesine izin verirsin.

Merhamet egoyu güçlendirir ve sevgi sadece ego tamamen kaybolduğunda mümkündür. Bu nedenle sözlüklerin seni yanıltmasın çünkü sözlüklerde sevgi ve merhametin eşanlamlı olduğunu bulacaksın. Varoluşun gerçek sözlüğünde bu böyle değildir.

Sevgi bu hiç bitmeyen şarkının senin aracılığınla akmasına, senin aracılığınla kalbinin atmasına; bu tanrısallıkla işbirliğine, onunla el ele dolaşmaya izin vermendir. Bunun seninle hiçbir alakası yoktur, onun olması için senin kaybolman gerekir. Sevginin olması için senin tamamen yok olman gerekir; o sadece senin yokluğunda akabilir.

Üretilmiş merhamet seni son derece egoist yapar. Bunu görebilirsin: Merhametli insanlar son derece egoisttir, zalim insanlardan daha egoist. Bu garip bir şeydir: Zalim kimse en azından birazcık suçlu hisseder ama sözde merhametli kişi mükemmel bir şekilde iyi hisseder, her zaman senden daha kutsal her zaman başkalarından daha iyi. O yaptığı her şeyde son derece bencildir; her merhametli olma eylemi ona daha çok enerji verir ve egosunu güçlendirir. O her gün giderek daha çok büyüyor ve büyüyor. Tüm yolculuk egoya aittir.

İlk olarak anlaşılması gereken şey sevginin sözde merhamet olmadığıdır. O merhametin özüne ait kısmına; yumuşak olmaya, sempati duymaya kendini karşındakinin yerine koymaya, sert olmamaya, yaratıcı olmaya, yardımcı olmaya sahiptir. Ancak, senin tarafından bir eylem olarak hiçbir şey yapılmaz; her şey senin içinden akar. O varoluştandır ve sen varoluşa seni bir araç olarak seçtiği için şükran duyarsın ve mutlu olursun. Sen geçirgen hale gelirsin ve merhamet senin içinden geçer. Sen şeffaf bir cam olursun ve güneş senin içinden geçer. Sen onu engellemezsin. O içinde hiç ego olmayan saf merhamettir.

İkinci olarak sevgi senin sözde aşkın da değildir. Onda aşkın özündeki nitelik vardır ama senin aşk olarak bildiğin şey değildir. Senin aşkın sadece aşk kılığında gösteri yapan tutkudur. Senin aşkının aşkla hiçbir alakası yoktur; o diğerini bir anlamda, güzel isimlerle, ihtişamlı bir sloganla sömürmektir.

Seni seviyorum demeye devam eder durursun ama gerçekten birisini hiç sevdin mi? Sen basitçe başkalarını kullanmışsındır; sevmemişsindir. Başkasını kullanmak nasıl sevgi olur? Aslında, diğerini kullanmak dünyadaki olabilecek en zararlı eylemdir çünkü birisini bir araç olarak kullanmak suçtur.

Immanuel Kant, kendi ahlakını tanımlarken, birisini bir araç olarak kullanmanın ahlaksızlık olduğunu, en temel ahlaksızlık olduğunu söyler. Asla birisini bir araç olarak kullanma çünkü herkes kendi içinde bir amaçtır. Diğerine kendi içinde bir amaç olarak saygı duy. Birisine kendi içinde bir amaç olarak saygı duyduğunda, seversin.

İnsanlar nefret tarafından mahvolmazlar, insanlar sözde sevgileri tarafından mahvedilirler. Ve onlar ona sevgi dediklerinden ona dikkatli bir şekilde bakmazlar. Ona sevgi dedikleri için onun iyi ve güzel olduğunu zannederler. Öyle değildir. İnsanlık bu sözde sevgi hastalığı yüzünden ıstırap içindedir; şayet derinlemesine onun içine bakacak olursan sadece şehveti göreceksin. Şehvet sevgi değildir. Şehvet almak ister, sevgi vermek ister. Şehvetin tüm istediği şudur: “Alabildiğin kadar çoğunu al ve mümkün olduğunca azını ver. Az ver, daha çok al. Eğer verirsen, onu sadece bir yem olarak ver.” Şehvet kesinlikle bir pazarlıktır. Evet, bir şey vermen gerekir çünkü almak istiyorsun ama fikir daha az verip daha çoğunu almaktır. İşadamı zihni budur. Şayet vermeden alabiliyorsan iyidir! Şayet vermeden alamıyorsan, birazcık ver; çok veriyormuş gibi yap ve diğerinden bütününü kopart.

Şehvet sömürüdür. Sevgi sömürü değildir. Bu yüzden sevgi sıradan anlamıyla aşk değildir ve aynı zamanda gerçek anlamıyla aşktır. Sevgi sadece verir, o geri almakla ilgili hiçbir fikre sahip değildir. Geri almaz demek değildir bu, hayır; bunu bir saniyeliğine bile düşünme. Geriye hiçbir şey elde etme düşüncesi olmadan verdiğinde, bin katını geri alırsın. Ancak, bu başka bir şeydir; bunun seninle hiçbir ilişkisi yoktur. Ve sen çok fazla elde etmek istediğinde, aslında kandırılmışsındır; hiçbir şey elde edemezsin. Sonunda sen sadece hayal kırıklığına uğrarsın.

Her aşk ilişkisi hayal kırıklığıyla biter. Her aşk ilişkisinin sonunda seni bir üzüntü, depresyon çukurunun içinde, kandırılmışlık duygusuyla bıraktığını hiç gözlemlemedin mi? Sevgi hayal kırıklığı nedir bilmez çünkü sevgi bir hayal ile başlamaz. Sevgi asla karşılığında bir şey istemez, buna gerek yoktur. Çünkü sevecen insan her şeyden önce, “Verdiğim şey benim kendi enerjim değil, o varoluşun kendisinin enerjisidir. Ben kimim ki onun karşılığında bir şey isteyeyim? Bir teşekkür istemek bile anlamsız,” diye hisseder.

Sevgi vermeye devam eder ama verme duygusu nedir bilmez, “ben bir vericiyim” duygusu nedir bilmez. Ve o zaman varoluş bin bir şekilde yanıt vermeye devam eder. Sen birazcık sevgi ver ve her yerden sevgi akmaya başlar. Sevgi dolu bir insan hiçbir şeyi koparmaya çalışmaz, o açgözlü değildir. O karşılığını beklemez, o vermeye devam eder. O almaya da devam eder ama aklındaki bu değildir.

O halde ikinci şey şudur: Sevgi sözde aşk değildir ama yine de o gerçek aşktır.

Üçüncüsü şudur: Sevgi entelekt değil zekâdır. Zekâ tüm biçimlerden, tüm mantık biçimlerinden özgürleştiğinde, zekâ tüm tartışmalardan özgürleştiğinde, zekâ sözde rasyonellikten özgürleştiğinde — çünkü rasyonellik sınırlanmaktır — zekâ özgürlük olduğunda, o sevgidir. Sevgi dolu bir insan muazzam düzeyde zekidir ama o bir entelektüel değildir. O doğrudan ve dolaysız görebilir, onun keskin bir görüşü vardır, onun görmek için gerçek gözleri vardır, onun için hiçbir şey gizli değildir ama bu bir tahmin değildir. Bu mantık aracılığıyla değildir, zorlama yoluyla değildir, o net görüş aracılığıyla olur.

Aklından çıkarma: Sevgi dolu bir insan aptal değildir ama o entelektüel de değildir. O muazzam bir zekâdır, o zekânın bedenlenmiş halinin ta kendisidir. O saf ışıltıdır. O bilir; ama o düşünmez. Bildiğin zaman düşünmenin ne gereği vardır. Sen sadece onun yerine geçsin diye düşünürsün. Bilmediğin için düşünürsün. Bilemediğin için düşünürsün. Düşünmek bir ikâme etme işlemidir. Ve o zayıf bir ikâmedir, unutma. Bilebiliyorken, görebiliyorken düşünmek kimin umurundadır?

Sevgi dolu insan bilir; entelektüel düşünür. Entelektüel bir düşünendir. Ve sevgi dolu insan bir düşünmeyen, entelektüel olmayandır. Zekâsı vardır, muazzam zekâsı vardır ama onun zekâsı entelekt kalıbı aracılığıyla çalışmaz. Onun zekâsı sezgi ile çalışır.

Ve dördüncüsü: Sevgi hissetmek değildir çünkü hissetmekte sevgi ile alakalı olmayan pek çok şey vardır. Hissetmek duygusallıktır, hassaslıktır; bunlar sevginin içinde var olmazlar. Sevgi dolu insan hisseder ama hiçbir duygu olmaksızın. O hisseder fakat duygusallık yoktur. O her ne gerekiyorsa yapacaktır. Ama yine de onun tarafından dokunulmadan kalır. Bu çok derinden anlaşılması gereken bir şeydir.
OSHO-Sevgi


__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 15-02-2009, 03:54 PM   #7 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

(2)

Birisi acı çekiyor; duygusal insan ağlamaya başlayacaktır. Ağlamanın bir faydası olmayacak. Birisinin evi yanıyor; duygusal insan bağıracak ve ağlayacak ve göğsünü yumruklayacaktır. Bunun bir yararı olmaz. Sevgi dolu insan harekete geçecektir. Ağlamayacaktır, bu anlamsızdır. Gözyaşlarının bir yararı olmaz. Gözyaşları ateşi söndüremez, gözyaşları acı için ilaç olamaz, gözyaşları adamı boğulmaktan kurtaramaz. Bir adam boğuluyor ve sen kıyıda durmuş ağlayıp zırlıyorsun ve ağlamak ve zırlamak gerçekten zordur. Sen duygusal bir adamsın, kesinlikle. Ama sevgi dolu bir adam değilsin. Sevgi dolu bir insan hemen eyleme geçer. Onun eylemi anındadır; o tek bir an bile tereddüt etmez. Onun eylemi anındadır; onun görüş alanında herhangi bir şey ortaya çıktığı an o bunu hemen eyleme döker. Tam olarak o, bunu eyleme dökmez; o eyleme dönüşür. Onun anlayışı ve onun eylemi aynı olgunun iki yüzüdür, onlar iki ayrı şey değildir. Onun bir tarafına anlayış denir, diğer tarafına eylem denir.

Bu yüzden ben dindar insan doğası gereği dahildir, adanmıştır; hayata kendini adamıştır diyorum. O ağlayıp gözyaşı dökmeyecektir. Duygusal insan bazen sevgi dolu bir insanmış gibi gelebilir. Bu seni yanıltmasın; duygusal insanın bir faydası yoktur. Aslında o daha çok karmaşa yaratacaktır. Onun hiçbir yararı olmayacaktır, o daha çok kafa karışıklığı yaratacaktır. Bir faydası olmaktansa o bir şeyleri engelleyecektir.

Sevgi dolu insan keskindir. Gözyaşları olmadan, duygular olmadan, o basitçe eyleme geçer. O soğuk değildir ama sıcak da değildir. O basitçe ılıktır ve serindir. Sevgi dolu insanın paradoksu budur. O sevecen olduğu için ılıktır ve aynı zamanda serinliğini de korur. Onun serinliği asla kaybolmaz; her ne olursa olsun o serin kalır ve bu serinliğin içerisinden eyleme geçer. Ve o serin kaldığı için yardımcı olur.

Bu dört şey anlaşılmalıdır, o zaman senin sevginin ne olduğuyla ilgili dört boyutlu bir görüşün olur. Bu sevgi nasıl ortaya çıkar? Çünkü o oluşturulamaz. Eğer oluşturursan o merhamete dönüşür. Bu sevgi nasıl hayata getirilebilir? Şu ana kadar yaptığın gibi severek daha çok ve daha çok sevmeye devam edemezsin. Aynı yönde hareket etmeye devam edersen sevgiye erişemeyeceksin. Senin sevgin doğru yönde hareket etmiyor. O zaman nicelik daha çok olacaktır ama niteliğin aynı kalacaktır. Sen aynı yönde gitmeye devam edeceksin.

Senin yönün temelden yanlıştır. Sen sevmedin. Bir kez bu senin kalbinin derinliklerine inerse, “Henüz sevmedim” ... evet, “henüz sevmedim” diye hissetmek berbattır, bu çok zordur. Başkalarının sevmemiş olduğuna inanabiliriz — zaten bu inandığımız şeydir — “Kimse beni sevmedi, bunda bir sorun yok, insanlar katıdır,” ama senin de sevmemiş olduğunu görmek egonu paramparça eder.

Bu yüzden insanlar henüz sevmemiş oldukları basit gerçeğini görmek istemezler. Ve onlar görmek istemediklerinden görmezler. Ve onlar görmediği için de asla dönüşemeyecekler. Onlar aynı izi takip edeceklerdir; onlar aynı mekanik şeyi yeniden ve yeniden tekrar edeceklerdir. Ve yeniden ve yeniden onlar hayal kırkılığı yaşayacaklardır.

Peki sevgiyi nasıl içeri almalı? Eğer o sadece senin aşkın olsaydı, aynı yönde koşturmaya devam edebilirdin. Daha hızlı, daha büyük bir hızla ve miktarda koşmak yapılacak doğru şey olurdu. Fakat sen doğru yönde ilerlemiyorsun, bu nedenle eğer daha hızlı gidersen, ondan daha büyük bir hızla uzaklaşıyor olacaksın, ona doğru değil. Hızın bir faydası olmayacaktır çünkü her şeyden önce sen yanlış yönde hareket ediyorsun: O şehvet ve arzunun yönüdür. O zaman sevgiyi nasıl getirmeli? Ve ben onun hisler de olmadığını söylüyorum; aksi taktirde ağlayıp kalbini boşaltabilirsin, kendini paralayabilirsin, etrafta çekilen binlerce acı için binlerce kez gözyaşı dökebilirsin, son derece duygusallaşabilirsin.

Leo Tolstoy anılarında annesini hatırlar. Onun son derece merhametli, son derece merhametli bir insan olduğunu söyler; benim tanımladığım anlamda merhametli, sevgi dolu değil. O çok merhametliydi, o kadar merhametliydi ki tiyatroda sürekli ağlardı. Onlar zengin insanlardı, kraliyete mensuptular. Bir hizmetkâr tiyatroya gittiklerinde Leo Tolstoy’un annesinin yakınında çok sayıda mendille birlikte dururdu çünkü onlara sık sık ihtiyaç duyardı. O her zaman ağlıyordu. Ve Tolstoy ise “Ancak, aşırı derecede soğuk olan Rusya’da kışın, sıfırın altında, kar yağarken o tiyatroya girerken arabasının şoförünü yağan karın altında donarak, hatta hasta düşerek arabanın dışında otururken görmek beni şaşırtıyordu. Asla soğukta bekleyip öylece ıstırap çeken bu adamı düşünmezdi. Fakat tiyatroda görmüş olduğu bir şey için ağlayıp durmaya devam ederdi” diyor.

Hassas insanlar, duygusal insanlar; ağlamak bedavadır, hissetmek bedavadır. Sevmenin bedeli ağırdır. Sevgi dolu olmak tüm hayatına mal olur. Sevgi dolu insan son derece gerçekçidir. Duygusal insan basitçe hayallerin, belirsiz duyguların, fantezilerin içinde yaşar. Bu yüzden o duygularla da getirilemez. O zaman onu nasıl getirmeli?


__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 15-02-2009, 04:05 PM   #8 (permalink)
Binbaşı
 
Pamukk - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2008
Bulunduğu yer: İstanbul
Mesajlar: 1,435
Tesekkür: 3,766
1,176 Mesajinıza toplam 8,428 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
Pamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud ofPamukk has much to be proud of
Standart

(3)

Onu getirmenin yegâne yolu meditasyondur. O meditasyon aracılığıyla elde edilir. O halde meditasyonun ne olduğunu anlamamız gerekir.

Deli zihin durmaz; eğer durursa meditasyondur. Meditasyon düşüncelerin olmadığı bir farkındalık halidir. Meditasyon duygusal olmayan, hassas olmayan, düşüncenin olmadığı farkındalıktır; sen basitçe farkında olduğun zamandır, sen bir farkındalığın doruğu olduğundadır, sen basitçe uyanık, tetikte, dikkatli olduğundadır, sen sadece saf farkındalık olduğundadır.

Nasıl bunun içine girilebilir?

İzle. Zihninin ekranından bir düşünce geçer; zihninin radar ekranında düşünce bir bulut gibi geçer. Önce o belirsizdir — o geliyor, o geliyor — sonra birden ekrandadır. Sonra o hareket eder, sonra da ekranın dışına çıkmıştır, o yine belirsizleşir ve kaybolur... Diğer bir düşünce gelir. Bu iki düşünce arasında bir boşluk vardır; bir anlığına yahut tek bir saniyede ekranda herhangi bir düşünce yoktur.

Saf düşüncesizlik haline; anti-düşünceye, anti-söze, zihin çalkalanmadan öncesine hua t’ou denir. Biz içimizde uyanık olmadığımızdan sürekli olarak onu ıskalarız; oysa meditasyon her an gerçekleşmektedir. Sadece onun gerçekleşmekte olduğunu görmen gerekir, sadece her zaman beraberinde taşıdığın hazinenin ne olduğunun farkına varman gerekir. Meditasyonun sana bir yerden getirilmesine gerek yoktur. Meditasyon mevcuttur, tohum mevcuttur. Sadece onu tanıman, onu beslemen, ona dikkat etmen gerekir ve o gelişmeye başlar.

İki düşünce arasındaki aralık hua t’ou’dur. Ve meditasyona girişin kapısı budur. Hua t’ou; terim birebir olarak çevrildiğinde “söz başı” demektir. “Söz” söylenen sözdür ve “baş” ise sözden öncesi demektir. Hua t’ou bir düşünce ortaya çıkmadan öncesidir. Bir sözcük ortaya çıkar çıkmaz o bir hua wei’ye dönüşür. Hua wei’nin birebir çevirisi “söz kuyruğu” demektir. Ve sonra, düşünce gittikten sonra ya da söz gittikten sonra o yeniden hua t’ou’dur. Meditasyon işte bu hua t’ou’nun içine bakmaktır.

“Kişi düşüncelerin ortaya çıkmasından değil, sadece, onların farkında olmaktan geri kalmaktan korkmalıdır.” Kişi sadece tek bir şeyden korkmalıdır: Onların farkında olmamaktan, farkındalığın gecikmesinden.

Bir düşünce ortaya çıktığında eğer düşünce ile birlikte farkındalık da oradaysa; eğer onun ortaya çıktığını görebiliyorsan, onun geldiğini görebiliyorsan, eğer onun mevcut olduğunu görebiliyorsan, eğer onun gitmekte olduğunu görebiliyorsan o zaman hiçbir problem yoktur. Bu görmenin kendisi yavaş yavaş senin kalen haline gelir. Bu farkındalık sana pek çok meyve sunar. Düşünce olmadığın zamanı önce görebilmelisin. Düşünce senden ayrıdır, onunla özdeş değilsin. Sen bilinçsin ve o sendeki içeriktir. O gelir ve gider; o konuktur sen ise ev sahibi. Meditasyonun ilk tecrübesi budur.

Zen, “yabancı toz”dan bahseder; örneğin bir gezgin bir otelde geceyi geçirmek için durur ve yemeğini yer. Sonra çantasını toplar ve yolculuğuna devam eder çünkü onun kalmak için daha fazla zamanı yoktur. Diğer taraftan otelin sahibinin gidecek bir yeri yoktur. Kalmayan kişi konuktur ve kalan kişi ise ev sahibi. O halde bir şey kalmıyorsa “yabancıdır” ya da güneşli bir günde güneş doğduğunda ve gün ışığı pencereden evin içine girdiğinde güneş ışınlarının içinde tozun hareket ettiği görülür. Ancak, boş alan hareketsizdir. Hareketsiz olan boşluktur ve hareket eden tozdur. “Yabancı toz” yanlış düşünmektir ve boşluk ise senin doğanın özüdür. Ev sahibi konuğun gelip gitmesini takip etmez.

Bu çok büyük bir kavrayıştır. Bilinç içerik değildir. Sen bilinçsin: Düşünceler gelir ve gider, sen ev sahibisin. Düşünceler konuklardır; onlar gelirler ve bir süre kalırlar, biraz dinlenirler, biraz yemek yerler ya da geceyi geçirirler ve sonra gitmiş olurlar. Sen her zaman oradasın. Sen her zaman aynısın, sen asla değişmezsin; sen sonsuza dek oradasın. Sen sonsuzluğun kendisisin.

Bunu izle bazen hastasın, bazen sağlıklısın, bazen depresyondasın, bazen mutlusun. Bir zamanlar çok küçüktün, bir çocuktun. Sonra bir genç oldun ve sonra yaşlı oldun. Bir zamanlar güçlüydün; güçsüz olduğun bir gün gelir. Tüm bu şeyler gelir ve gider ama senin bilincin aynıdır. Bu yüzden içine bakarsan ne kadar yaşlı olduğunu tahmin edemezsin. Çünkü bir yaş yoktur. İçeri gidersen ve orada kaç yaşında olduğunu bulmaya çalışırsan, yaş yoktur çünkü orada zaman yoktur. Sen bir çocuk olduğun ya da bir genç olduğun zamanla tam olarak aynısın. Sen içinde mutlak bir şekilde aynısın. Yaş için takvime, günlüklere, nüfuz kağıdına bakmak zorundasın; dışarıdaki bir şeylere bakmak zorundasın. İçerde herhangi bir yaş ya da yaşlanma bulamayacaksın. İçerde zamansızlık vardır. Sen aynı kalırsın; depresyon adında bir bulut olsa da mutluluk adında bir bulut olsa da sen aynı kalırsın.

Bazen gökyüzünde siyah bulutlar olur; gökyüzü bu siyah bulutlar yüzünden değişmez. Ve bazen beyaz bulutlar da olur ve gökyüzü bu beyaz bulutlar yüzünden de değişmez. Bulutlar gelir ve gider ve gökyüzü aynı kalır. Bulutlar gelir ve gider ve gökyüzü baki kalır.

Sen gökyüzüsün ve düşünceler de bulutlardır. Eğer düşüncelerini titizlikle izlersen, eğer onları kaçırmazsan, eğer onlara doğrudan bakarsan ilk şey bunu anlamak olacaktır ve bu çok büyük bir anlayıştır. Bu senin aydınlanmanın başlangıcıdır. Artık sen uykuda değilsin, artık gelip giden bulutlarla özdeş değilsin. Artık sonsuza dek baki kalacağını biliyorsun. Tüm kaygı yok olur. Hiçbir şey seni değiştiremez, hiçbir şey asla seni değiştirmeyecek; o halde kaygılanmanın, mutsuzluğun anlamı ne? Derinliğinin diplerinde tek bir dalga dahi asla oluşmaz. Ve sen oradasın ve sen busun. Sen bu varlıksın. Zen insanları ona ev sahibi olma hali der.

Normalde sen konuk ile aşırı şekilde özdeşleşmişsindir. Istırabının sebebi budur. Bir konuk gelir, çok bağlanırsın. Ve konuk toplanıp ayrıldığında o zaman sen ağlayıp gözyaşı dökersin ve etrafta koşuşturursun. Ve onunla birlikte gidersin, en azından o ayrılırken görmek için ona güle güle demek için. Sonra ağlayarak ve ağlayarak geri dönersin; bir konuk terk etmiştir ve sen çok mutsuz hissediyorsun. Sonra başka bir konuk gelir ve sen yine konuğun içine düşersin, yeniden konukla özdeşleşirsin ve o yine gidiyor...

Konuklar gelir ve gider, onlar kalmaz! Onlar kalamaz, onların kalmaması gerekir, onların işi kalmamaktır.

Hiç herhangi bir düşünceyi izledin mi? O asla kalmaz, kalamaz. Onu tutmaya çalışsan da o kalamaz. Dene. İnsanlar bazen bunu denerler; tek bir sözcüğü zihinde tutmaya çalışırlar. Örneğin tek bir sesi, aum sesini zihinde tutmaya çalışırlar. Birkaç saniye hatırlarlar ve ondan sonra kayıp gitmiştir. Yine onlar işlerini, karısını, çocukları düşünüyor... Ansızın farkına varırlar; bu aum nerededir? O zihinden kayıp gitmiştir.

Konuklar konukturlar; onlar sonsuza dek kalmak için gelmemişlerdir. Bir kez senin başına gelen her şeyin senden uzaklaşacağını gördüğünde o zaman niye endişelenesin? İzle: Bırak gelsinler, bırak toplansınlar, bırak ayrılsınlar. Sen kal. Şayet her zaman baki kalacağını hissedebilirsen huzurun ortaya çıkacağını görebiliyor musun? Sessizlik budur. Bu endişesiz bir haldir. Bu ıstırapsızlıktır. Özdeşleşme kaybolduğu anda, ıstırap da yok olur. Özdeşleşme, hepsi bu. Ve şayet bu sonsuz zamansızlığın içerisinde yaşayan birisini izleyebilirsen, onun etrafında bir zarafet, bir serinlik, bir güzellik hissedeceksin.


OSHO-Sevgi


__________________
Bugün, öfkelenme ve endişelenme.
Bugün,şükran dolu ol ve alçakgönüllü davran.
Bugün, işini özenle yap.
Bugün,var olan her şeye karşı nazik ve sevecen ol.

Sabah ve akşam ellerin dua pozisyonundayken yukarıdaki kelimeleri tekrar et ve Reikinin senin ruhuna ve bedenine şifa getirmesi için dua et.
-- Dr.Mikao Usui --
Pamukk isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 28-02-2009, 09:13 AM   #9 (permalink)
Üsteğmen
 
turunç - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Apr 2008
Mesajlar: 177
Tesekkür: 423
173 Mesajinıza toplam 1,335 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
turunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to beholdturunç is a splendid one to behold
Thumbs up Farkindalik

Farkindalik / Osho / Ganj Kitap


Oncelikle farkindalikla ne anlatilmak istendigini anlamak gerekir. Yuruyorsun. Pek cok seyin farkindasin; dukkânlarin, yanindan gecen insanlarin, trafigin, her seyin. Pek cok seyin farkindasin, yalnizca bir seyin farkinda degilsin, ve bu da kendindir. Sokakta yuruyorsun, pek cok seyin farkindasin ama kendinin farkinda degilsin! Bu oz farkindaligini George Gurdjieff oz-animsamasi olarak adlandirmistir. Gurdjieff, “Surekli, nerede olursan ol kendini animsa” der.

Her ne yapiyorsan yap, surekli olarak bir seyi icinde yapmaya devam et: Onlari yaparken kendinin farkinda ol. Yemek yiyorsun; kendinin farkinda ol. Diliyorsun, konusuyorsun; kendinin farkinda ol. Kizdiginda, kizgin oldugunun farkinda ol. Kizginligin orada oldugunu fark ettigin anda hemen kizgin oldugunun farkinda ol. Surekli olarak ozu animsamak sende ince, cok ince bir enerji yaratir. Kristalize olmus bir varlik olmaya baslarsin.

Normalde sen gevsek bir torbasin. Kristallesme yok, merkez yok; sadece bir sivi, sadece, merkezi olmayan bir suru seyin gevsek bir karisimi. Surekli degisen ve yer degistiren, icinde efendisi olmayan bir kalabalik. Seni bir efendi yapan sey farkindaliktir ve efendi derken bir kontrolcu demek istemiyorum. Bir efendi ol derken demek istedigim bir mevcudiyet olman; kesintisiz bir mevcudiyet. Her ne yapiyor ya da yapmiyorsan bilincinde surekli olarak bulunmasi zorunlu olan sey, var oldugundur.

Bu kendin olma duygusunun, var olma halinin kendisi bir merkez yaratir; bir dinginlik merkezi, bir sessizlik merkezi, bir icsel hakimiyet merkezi. O icsel bir guctur. Ve “icsel bir guc” derken bunu kelimesi kelimesine ayni anlamda soyluyorum. Bu nedenle Buda “farkindaligin atesi”nden bahseder; o bir atestir. Farkinda olmaya basladikca, icinde yeni bir enerji hissetmeye baslarsin, yeni bir hayat. Ve bu yeni hayat, yeni guc, yeni enerji nedeniyle seni baskilayan pek cok sey cozulup gider. Onlarla savasmak zorunda degilsin.

Kizginliginla, hirsinla, cinselliginle savasmak zorundasin cunku gucsuzsun. Oyleyse gercekte sorun kizginlik, hirs ve cinsellik degildir, sorun gucsuzluktur. Bir kez icinde, icsel bir mevcudiyet —var oldugun— duygusuyla guclu hissetmeye basladiginda, enerjilerin tek bir noktada yogunlasir, kristallesir ve bir oz dogar. Unutma ego degil bir oz dogar. Ego sahte bir oz duygusudur. Hicbir ozun olmadan bir ozun olduguna inanmaya devam ediyorsun; ego budur. Ego sahte bir oz demektir; sen bir oz degilsin, hâlâ kendinin bir oz olduguna inaniyorsun.

Hakikati arayan birisi olan Maulungputra Buda’ya geldi. Buda ona sordu: “Ne ariyorsun?”

Maulungputra: “Kendimi ariyorum. Bana yardim et!”

Buda ondan ne yapmasini onerirse onersin yapacagina iliskin soz vermesini istedi. Maulungputra aglamaya basladi ve dedi ki: “Nasil soz verebilirim? Ben olmadim; henuz olmadim, nasil soz verebilirim? Yarin ne olacagimi bilmiyorum; soz verecek bir oze sahip degilim, o yuzden imkânsiz olani isteme. Deneyecegim. En fazla bu kadarini soyleyebilirim; deneyecegim. Ama her ne soylersen yapacagim diyemem cunku kim yapacak onu? Ben soz verecek ve sozu yerine getirecek olani ariyorum. Henuz o degilim.”

Buda: “Maulungputra bunu duyabilmek icin sana bu soruyu sordum. Soz vermis olsaydin, seni geri cevirirdim. ‘Ne dersen yapacagima soz veriyorum’ demis olsaydin, senin gercek bir kendini arayan olmadigini anlamis olacaktim cunku bir arayanin henuz olmadigini bilmesi gerekir.

Yoksa aramanin maksadi nedir ki? Eger zaten olduysan ihtiyac yok. Olmadin! Ve bir kimse bunu hissedebilirse o zaman ego buharlasir.”

Ego var olmayan bir seyin sahte fikridir. “Oz” soz verebilen bir merkez demektir. Bu merkez surekli farkinda olarak, devamli farkinda olarak yaratilir. Bir sey yaptiginin farkinda ol; oturuyorsun, simdi uyuyacaksin, artik uyku sana geliyor, simdi daliyorsun. Her an bilincli olmaya calis ve sonra icinde bir merkez dogdugunu hissetmeye baslayacaksin; her sey kristalize olmaya basladi, bir merkezlenme var. Artik her sey bir merkezle iliskili.

Bizim merkezimiz yok. Bazen merkezlenmis gibi hissederiz ama bunlar bizi farkinda yapan durumlardaki anlardir. Eger ansizin bir durum, tehlikeli bir durum soz konusuysa, icinde bir merkez oldugunu hissetmeye baslayacaksin cunku tehlike aninda farkinda olma haline gecersin. Birisi seni oldurmek uzereyken o anda dusunemezsin; o anda bilincsiz olamazsin. Tum enerjin merkezlenir ve o an katilasir. Gecmise gidemezsin, gelecege gidemezsin; her sey tam o ana donusur. Ve artik sen sadece katilin farkinda degil, kendinin, oldurulenin de farkina varirsin. Bu belli belirsiz anda kendinde bir merkez oldugunu hissetmeye baslarsin.

Bu nedenle tehlikeli oyunlarin cazibesi vardir. Groushankar’in, yani Everest Dagi’nin zirvesine giden birine sorun. Hillary ilk kez oradayken ansizin bir merkez hissetmis olmali. Ve ilk kez birisi Ay’a ayak bastiginda ani bir merkez hissi gelmis olmali. Bu yuzden tehlike caziptir.

Araba suruyorsun ve giderek daha hizli ve daha hizli gidiyorsun ve sonra hiz tehlikeli olmaya basliyor. O zaman dusunemezsin; dusunceler durur. O zaman ruya goremezsin. O zaman hayal kuramazsin. O zaman simdiki an katilasir. Her an olumun mumkun oldugu bu tehlike anlarinda icindeki bir merkezin ansizin farkina varirsin. Tehlike sadece tehlike aninda bazen merkezinde hissettigin icin caziptir. Nietzche bir yerlerde savaslar surmelidir cunku yalnizca savasta bazen bir oz —bir merkez— hissedilir diyor. Cunku savas tehlikedir. Ve olum bir gercek halini aldi mi, yasam yogunlasir. Olum hemen yani basindayken, yasam yogunlasir ve sen merkezlenirsin. Kendinin farkinda oldugun her an merkezlenme vardir. Ancak eger bu kosullara bagliysa, o zaman kosullar kalktiginda yok olacaktir.

Sadece kosullara bagli olmamalidir, icsel olmak zorundadir. Oyleyse her siradan eylemde farkinda olmaya calis. Sandalyende otururken dene; oturanin farkinda ol. Yalnizca sandalyenin degil, yalnizca odanin, cevredeki atmosferin degil, oturanin farkinda ol. Gozlerini kapat ve kendini hisset; derine in ve kendini hisset.

Eugen Herrigel bir Zen ustasinin yaninda ogrenciydi. Uc yildir okculuk ogreniyordu. Usta her zaman “Iyi. Ne yapiyorsan hepsi iyi ama yeterli degil” diyordu. Herrigel’in kendisi de usta bir okcu oldu. Nisan almasi yuzde yuz mukemmel hale geldi ama ustasi hâlâ “Cok iyi gidiyorsun ama yeterli degil” diyordu.

“Yuzde yuz mukemmel hedefi bulmayla!” dedi Herrigel, “Artik ne bekliyorsunuz? Nasil daha ileri gidebilirim? Yuzde yuz dogruluk varken daha fazlasini nasil bekleyebilirsiniz?”

Zen ustasinin soyle dedigi soylenir: “Ben senin nisaninla ya da okculugunla ilgilenmiyorum. Ben seninle ilgiliyim. Sen mukemmel bir teknisyen oldun. Ama okun yayi terk ettiginde sen kendinin farkinda degilsin, o yuzden nafile! Ben okun hedefe ulasmasiyla ilgilenmiyorum. Ben seninle ilgileniyorum! Yaydaki ok gerildiginde, icerde senin bilincinin de gerilmesi lazim. Hedefi kacirsan dahi hic fark etmez ama ruhsal hedef kacirilmamalidir ve sen bunu kaciriyorsun. Mukemmel bir teknisyen oldun ama bir taklitcisin.” Batili bir zihne ya da gercekte modern bir zihne —ve Batili zihin modern zihindir— bunu kavramak cok zor gelir. Sacma gorunur. Okculuk belli bir basariyla hedefi vurmakla ilgilidir.

Yavas, yavas Herrigel hayal kirikligina ugramaya basladi ve bir gun dedi ki: “Ben gidiyorum. Bana imkânsiz gibi geliyor! Imkânsiz! Bir seyi nisan aldiginda ve eger basarili bir okcuysan farkindaligin hedefine, nesneye yonelir ve eger basarili bir okcu olacaksan kendini unutmak zorundasin; sadece nisan aldigin seyi, hedefini hatirlayip her seyi unutmalisin. Sadece hedef orda olmali.” Ancak Zen ustasi surekli Herrigel’i icerde baska bir hedef yaratmasi konusunda zorluyordu. Bu yayda ikili bir ok olmali: Disaridaki hedefe yonelen ve surekli icerdeki hedefe; oze yonelen.

Herrigel, “Artik ayrilacagim. Imkânsiz gorunuyor. Kosullariniz gerceklestirilemez.” dedi. Ve ayrilacagi gun sadece oturuyordu. Ustayla vedalasmak icin gelmisti ve ustaysa baska bir seye nisan aliyordu. Baska birisi ogreniyordu ve ilk kez Herrigel isin icinde degildi. Sadece vedalasmak icin gelmisti ve oturuyordu. Usta ogretmeyi bitirdigi anda vedalasacak ve gidecekti.

Ama o zaman, ansizin ustanin ve ustanin iki oklu bilincinin farkina vardi. Usta nisan aliyordu. Uc yil boyunca Herrigel ayni ustayla birlikteydi ama kendi cabalariyla daha cok ilgiliydi. Bu adami hic gormemisti, ne yapiyordu? Ilk defa gordu ve fark etti; ve aniden, kendiliginden, caba sarf etmeden ustanin yanina geldi, yayi eline aldi, hedefi nisanladi ve oku firlatti. Ve usta, “Tamam! Ilk kez yaptin. Mutluyum.” dedi.

Ne yapmisti? Ilk kez kendi icinde merkezlendi. Hedef oradaydi ama o da oradaydi; mevcuttu.

Oyleyse her ne yapiyorsan —her neyse; okculuga falan gerek yok—her ne yapiyorsan, yalnizca oturuyorsan bile, iki oklu ol. Disarida olup bitenleri hatirla ve icerdekinin kim oldugunu da hatirla.

Lin-chi bir sabah konusma yapiyordu ve birisi aniden sordu: “Sadece su soruma cevap verin: Ben kimim?” Lin-chi asagi indi ve adama gitti. Tum salon sessizlesti. Ne yapacakti? Cok basit bir soruydu. Oturdugu yerden cevaplayabilirdi. Adama ulasti. Tum salonda cit yoktu. Lin-chi adamin onunde durup gozlerinin icine bakti. Cok ice isleyen bir andi. Her sey durdu. Soru sahibi terlemeye basladi. Lin-chi gozlerini dikmis onun gozlerine bakiyordu. Ve sonra Lin-chi, “Bana sorma. Iceri git ve kimin soruyu sordugunu bul. Gozlerini kapa. ‘Ben kimim?’ diye sorma. Iceri gir ve kim soruyor, soruyu soran kim, bul. Beni unut. Sorunun kaynagini bul. Derine dal!” dedi.

Ve adamin gozlerini kapadigi, sessizlestigi ve ansizin aydinlandigi soylenir. Gozlerini acti, guldu, Lin-chi’nin ayaklarina dokundu ve dedi ki: Beni yanitladiniz. Bu soruyu herkese sorup duruyordum ve bana pek cok cevap verildi ama hicbiri bir cevap oldugunu kanitlayamadi. Ama siz beni yanitladiniz.”

“Ben kimim?” Kim bunu yanitlayabilir? Ama belli bir durumda —bin kisi sessiz, cit bile cikmayan bir sessizlik— Lin-chi iceri nufuz eden gozlerle asagi geliyor ve adama gozlerini kapamasini soyluyor: “Gozlerini kapa, iceri gir ve soruyu kimin sordugunu bul. Yanitlamami bekleme. Soruyu kimin sordugunu bul.” Ve bu adam gozlerini kapadi. Bu durumda ne oldu? Merkezlendi. Aniden merkezlendi, en icerdeki ozun farkina vardi.

Bu kesfedilmek zorunda ve farkindalik da bu en icerideki ozun kesfedilmesi yontemidir. Ne kadar bilincsizsen, o kadar kendinden uzaktasindir. Ne kadar bilincliysen, kendine o kadar cok yaklasirsin. Bilinclilik tamsa, merkezdesin. Bilinclilik azsa, cepere daha yakinsin. Bilincsizken o zaman merkezin tamamen unutuldugu ceperdesin. Bunlar iki olasi hareket etme yontemidir.

Cepere gidebilirsin; o zaman bilincsizlige gidersin. Bir filme oturursun, muzik dinlemek icin bir yere oturursun, kendini unutabilirsin; o zaman ceperdesin. Bhagavad Gita ya da Incil ya da Kuran okurken kendini unutabilirsin; o zaman ceperdesin.

Ne yaparsan yap kendini hatirlayabilirsen merkezin yakinindasin. O zaman ansizin bir gun merkezlenirsin. O zaman enerjin var. Bu enerji atestir. Tum yasam, tum varolus enerjidir, atestir. Ates eski ismidir; artik ona elektrik diyorlar. Insanlar onu cok, pek cok sekilde etiketlediler ama ates iyidir. Elektrik biraz olu gibi; ates ise daha canli geliyor.

Eylemlerinde dikkatli ol. Bu cok uzun, zor bir yolculuk, tek bir an bile farkinda olmak zordur; zihin surekli titresir. Ama imkânsiz degildir. Cetindir, zordur ama imkânsiz degildir. Mumkundur; herkes icin mumkundur. Yalnizca gayret etmek gerekir ve butun kalple gayret etmek. Disarida hicbir sey, icerde hicbir sey dokunulmadan kalmamali. Her sey farkindalik icin kurban edilmeli; ancak o zaman ruhsal ates kesfedilir. O orada.

Su ana kadar varolmus veya varolacak tum dinleri birlestiren ozun ne oldugunu birisi bulmaya kalkarsa, sadece farkindalik sozcugu bulunabilir.

Isa bir oyku anlatir… Bir evin efendisi disari cikmis ve hizmetcilerine surekli tetikte olmalarini cunku her an geri donebilecegini soylemis. Bu durumda gunde yirmi dort saat tetikte kalmak zorundadirlar. Herhangi bir an efendi gelebilir, her an! Belirlenmis bir an yok, belirlenmis gun yok, belirlenmis tarih yok. Belirlenmis bir tarih olsa o zaman uyuyabilirsin; o zaman canin ne isterse yapabilirsin ve sadece belli bir tarihte hazir olursun cunku efendi geliyor. Ama efendi, “Her an gelebilirim. Gece ve gunduz beni karsilamaya hazir olmak zorundasiniz.” demisti.

Bu hayatin meselidir. Erteleyemezsin; her an efendi gelebilir. Kisi surekli tetikte olmak zorundadir. Bir tarih belirlenmemistir; bu ani olayin ne zaman gerceklesecegi hakkinda hicbir sey bilinmiyor. Kisi sadece bir sey yapabilir: Tetikte ol ve bekle.

Farkindalik kisinin kendisini merkezlemesi, ruhsal atesi elde etmesi icin bir tekniktir. O orada gizli; kesfedilebilir. Ve o bir kez kesfedildiginde, sadece o zaman tapinaga girmek icin yetkinlesiriz; once degil, asla degil.

Ama kendimizi sembollerle kandirabiliriz. Semboller daha derindeki gerceklikleri gostermek icin var ama biz onlari kandirmacalar olarak kullanabiliriz. Tutsu yakariz, dissal seylere tapiniriz ve bir sey yapmisiz gibi huzur hissederiz. Dindar hale gelmeden kendimizi dindar hissedebiliriz. Olan sey budur; yeryuzunun geldigi nokta budur. Insanlar ruhsal atesleri olmadan sadece dissal sembolleri izliyorlar diye dindar olduklarini dusunuyorlar.

Basarisizlik abidesi bile olsan cabalamaya devam et. Baslangicta olacaksin. Tekrar tekrar basarisiz olacaksin ama basarisizligin dahi yardimci olacak. Tek bir an dahi farkinda olma konusunda basarisiz oldugunda, ilk defa ne kadar bilincsiz oldugunu hissedeceksin.

Sokakta yuru ve bilincsizlesmeden birkac adim dahi yuruyemezsin. Tekrar tekrar kendini unutursun. Bir tabelayi okumaya baslarsin ve o zaman kendini unutursun.

Basarisizliklarin yardimci olacak. Onlar sana ne kadar bilincsiz oldugunu gosterecek. Ve hatta bilincsiz oldugunu fark edebilirsen, belli bir farkindalik elde ettin demektir. Delirmis birisi deli oldugunun farkina varirsa, akilli olma yoluna girmis demektir.

Farkindalik / Osho / Ganj Kitap
turunç isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Alt 29-03-2009, 01:21 AM   #10 (permalink)
Üsteğmen
 
sincered - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
 
Üyelik tarihi: Mar 2009
Mesajlar: 179
Tesekkür: 605
159 Mesajinıza toplam 831 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
sincered is a jewel in the roughsincered is a jewel in the roughsincered is a jewel in the roughsincered is a jewel in the rough
Smile Cevap: OSHO' nun kitaplarından seçmeler...

Beden ile Zihni Dengelemek-Osho( arka kapak)

Bedenle iletişim kurmaya başlayınca işler çok kolaylaşıyor. bedenin zihni zorlaması gerekmiyor, çünkü beden ikna edilebilir. Bdenle kavgaya girişmek gerekmiyor-bu çirkin, şiddet dolu ve saldırgan olur ve herhangi bir sürtüşme sadece daha fazla gerginlik yaratmaya yarar. O yüzden sürtüşmeye girmeye gerek yok- bırak rahatlık ön planda olsun. Ve beden Tanrı'nın öyle güzel bir hediyesi ki onunla itişmek Tanrı'ya karşı gelmek ile eşdeğerdir. O bir tapınak...biz içinde yaşıyoruz; o bir mabet. Biz onun içinde varoluyoruz ve ona iyi bakmak zorundayız-o bizim sorumluluğumuz.
Başta biraz tuhaf gelecek, çünkü kendi bedenimizle konuşmak asla öğretilmedi-ama bu sayede mucizeler gerçekleşebilir. Biz farkında olmadan zaten gerçekleşiyor. Ben seninle konuşurken elim bir hareket yapıyor. Seninle konuşuyorum-beynim seninle iletişim haline. Bedenim onu takip ediyor. Beden beyinle uyumlu davranıyor. Beden adeta beyin ile paralel çalışıyor. O çok duyarlı-bedeninle nasıl konuşulacağını öğrenmelisin ve o zaman pek çok şey yapılabilir.

arkadaşlar bende bu kitabı tavsiye ediyorum. herşey bizimle başladığına göre kendimizle konuşmayı öğrendiğimizde herşey daha açık ve kolay ulaşılabilir olur bence.
sevgiler.
__________________
Gerçek insanı özgür kılar!
sincered isimli Üye şimdilik offline konumundadır Offline   Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Etiketler
farkindalik

« Kendini Bilmek | Osho - Çocuk »

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


OSHO' nun kitaplarından seçmeler...

Alternatif Kişisel Gelişim ve Osho OSHO' nun kitaplarından seçmeler... Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız ( II ) Üzgün olduğunda,farklı bir nefes ritmin olur.Bunu bir yere not et.Dene,çok güzel bir deney yapabilirsin.Ne zaman üzülürsen,nefesine dikkat et. -ne zaman nefes alıyorsun ve ne zaman nefes veriyorsun -? Sadece bir yere not et.İçinden say: Bir ,iki üç, ...

ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Osho telkin cd indir izle İstanbul Osho nerededir kimdir Osho çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Osho hipnoz Osho olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Osho hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Osho kuantum düşünce kitap haberi


WEZ Format +3. Şuan Saat: 06:16 AM.


Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.