Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri

Hayatimdegisti.com kişisel gelişim ritmotrans telkinli Cd'leri (http://www.hayatimdegisti.com/forum/index.php)
-   Hedefler Makaleler (http://www.hayatimdegisti.com/forum/hedefler-makaleler/)
-   -   hedeflerimize ulaşmak için yazılar (http://www.hayatimdegisti.com/forum/hedefler-makaleler/6649-hedeflerimize-ulasmak-icin-yazilar.html)

cent 05-05-2008 08:46 AM

hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 



Yaratma Cesareti ile Kendini Keşfetmek


2007 yılının Aralık ayında Fethiye’deydim. Mevlana’yı 800. doğum yıldönümünde anma gününde konuşmacı olarak yer almak üzere bir okula davetliydim. Aynı zamanda orada iken Fethiye 21.Yüzyıl Televizyonu için Mevlana üzerine bir program yaptık. Mevlana Celaleddin Rumi’yi anlamaya ve öğrenmeye çalışmak kolay değil. O yaşam yolunda sırtımızı dayayabileceğimiz bir dağ gibi. “Anahtar Sevgi” diyor ve bu gerçekle yüz yüze getiriyor bizi.

Yüksek dağlara kar vardı. İstanbul’da, 7 tepe üzerine kurulmuş İstanbul’da, hep inişler ve çıkışlar vardır, ama heybetli dağları arar gözlerim bazen. Anadolu’daki gezilerimde dağlar beni hep etkilemiştir ve özlerim dağları. Ilgaz’ı, Erciyes’i, ve Nemrut’u. Nemrut Dağı belki gizemli tepe mezarı Kommagene Kralı Antiochos'a ait gizemli Tümülüsü ve bugüne kalabilen heykelleri ile görünenden çok farklı şeyler söyler bana. O Doğu ve Batı teraslarından aşağıdaki ovalara bakmak gerek.

Dağlar tarihten beri insanoğlu’nun kendini bulmak için çıktığı mekânlar. Belki o yüklerde ne kadar küçük olduğumuzu fark ederiz, belki de parçası olduğumuz daha büyük bir düzenin. Hz. Musa’da Sina dağında başlamış yolcuğuna, Reiki’nin ilk hocası, kurucusu Mikao Usui 21 günlük bir dağ inzivasının sonunda enerji ile şifa hakkında bilgilere ulaşmış. Dağların insan ve insan ruhu üzerinde farklı bir etkisi olduğu kesin. Nedeni? İşte bunun cevabını pek bilmiyoruz; belki yükseklerden dünya üzerindeki yaşamın dünya ve evren ile kıyaslandığında ne kadar küçük ve geçici olduğu anlaşılıyor belki de. Olaylara tepeden bakmak denir ya, belki de gerçekten bu bakış açısı bize farklı bir perspektif veriyor olabilir.

Doğadaki dağlar kadar, ruhumuzun derinliklerinde de farklı dağlar var yaşam boyu ulaşmak için uğraştığımız. Bu içsel tepelerde bizlerde kendi özümüzü arıyoruz belki de.

Mevlana’yı Ne Zaman Hatırlamalı?

Ders vermek için bulunduğum okulda alt katlardan bir Ney sesi geliyor. Ney üflüyor biri. Ses ruhuma işliyor. Ney’in sesinde farklı bir gizem var. Kanunu hep sevmişimdir ve piyanoyu da ama ney’de bu âlemden ötesi var sanki. İnsandan üstün ya da insanın kendine dair henüz keşfetmediği yönlerine dair. Ney ise her zaman Mevlana’yı hatırlatır bana.

2007 yılı UNESCO tarafından “Mevlana Hoşgörü Yılı” ilan edilmişti. Peki, 2008 yılına girdik ve Mevlana Celaleddin Rumi’yi sadece 17 Aralık günlerinde mi hatırlayacağız? Mevlana, sevgi ve hoşgörü yaklaşımı ve tüm insanları kucaklayan bakış açısı ile yaşamın anahtarını hala elinde tutuyor gibi geliyor bana. Mevlana Horasan bölgesi’ndeki Belh şehrinden Konya’ya gelinceye kadar ki yolcuğunda ve Konya’daki yaşamı süresince insan olarak bu dünyada yaşamın anlamını ve amacını anlamaya ve öğretmeye çalışıyor, çok farklı hocalar ve gönül dostları ile öğreniyor, paylaşıyor ve öğretiyor. “Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk et. Dünyaya mesafeli ol” diyor. Ve “Gönül aynası saf ve berrak olmalı ki, onun sathında görülecek akislerle güzel suretleri ayırt edebilesin.” Ve yaşamın özünü yansıtan binlerce beyiti gibi şu sözü de ruhumuza sesleniyor: “Bu dünya, yaptıklarımızın yankılanıp yine bize döneceği bir dağdır.”



cent 05-05-2008 08:49 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Yaratmak için Cesaret Gerekir mi?

“Yaratma Cesareti” - Rollo May’in mükemmel bir klasiği. Bazı kitaplar yaşamımızda farklı yerler ediniyor, bu da benim yaşamda olduğumuz ve gitmek istediğimiz yer ile ilgilidir. Yaratma Cesareti benim için çok farklı bir anlam taşıyor. İlk defa 1980lerin sonlarında okumuştum, 20 yıl kadar önce aşağı yukarı. Kitabın Türkçe’ye çevrildiği ilk yıllardı sanırım. Kitabın geçmişi 1970’lerin ortalarına gidiyor oysa. Yıllar sonra, eski kopyasını arayıp bulamayınca yeniden satın alarak okudum bu kitabı. Neden mi? Birçok nedeni var ama bir tanesi neden yapmaktan ve yaratmaktan çekinen bir millet olduğumuzu anlayabilmek için diyebilirim. Konuşmak, eleştirmek konusunda fazlası ile açığız. Her konuda fikir sahibiyiz ama ‘yapmak’ deyince, bir köşeye kaçıveriyoruz genelde. Neden kaçıyoruz? Kendimizden mi? Yapmanın, yaratmanın ardında kendini kabul etmek ve bu kabul ile yol almak mı yatıyor yoksa?

Yaratıcılık konusunda üstat hocalardan biri olan Julia Cameron’a göre, yaratıcılık öğrenilebilir, geliştirilebilir bir yetenek. Mesela “Yazmak nefes almak gibidir” diyor. “İyi yapmak öğrenilebilir ama esas olan yapmaktır.” Cameron bize kitaplarında defalarca hatırlatıyor ki bir şeyi yapmaya başlamak için çok iyi olmayı beklediğimizde o noktaya neredeyse hiç ulaşamıyoruz. Elimizdekileri kullanarak yapmaya, her ne ise yapmak istediğimiz şey, başlamak gerekiyor. Bu arada ve aynı zamanda yetenek ve bilgilerimize geliştirmeye devam etmemiz tabiî ki gerekiyor, ama bunun başlamaya engel olmaması şartı ile.


Yaratıcılığı Alıştırmalar ile Geliştirmek Mümkün

Yaratıcılığımız geliştirmek için Julia Cameron’un sunduğu çok güzel metotlar var. Ben bu egzersizlerden birkaçını sizler ile paylaşmak istiyorum:

1- Her sabah kalktığınızda el yazısı ile 3 sayfa yazın. Bu sayfalarda duygularınız, düşüncelerinizi, isteklerinizi, söylemek ya da yazmak istediğiniz her şeyi hiçbir yazım kuralına uymak için uğraşmadan içinizden geldiği gibi ve geldiği şekilde yazın.

2- Eğer bir evcil hayvanınız varsa, bir gün için bu hayvanı gözleyin ve fotoğraf makineniz var ise fotoğraflarını çekin.

3- Her hafta, bir gün kendiniz ile bir randevunuz olsun. Bu randevuda yapmayı istediğiniz bir şeyi yapın. Ruhumuzu beslememiz gerekiyor ve bu arzu ettiğimiz şeyleri yapmaktan ve deneyimlemekten geçiyor. Sinemaya mı gitmek istiyorsunuz, bir sergiyi mi gezmek istiyorsunuz, kendinize gidip rengârenk kalemler mi almak istiyorsunuz? Ya da sadece bir kafede oturup gelen geçenleri mi seyretmek istiyorsunuz? Yapın. Dans dersi alın, bir parka gidin, kurabiye yapın ya da pazara gidin. Canınız ne istiyor ise, bir gün, sadece kendiniz ile bir randevunuz olsun.

4- Hayatınızda size gerçekten engel olan, başarınızı ve yaratıcılığınızı küçümseyen, sizi başaramayacağınızı söz ve düşünceleri ile hissettirenler hatırlayın. Bunlar içinden 3 kişiyi ve zamanı detaylı olarak hatırlayın ve yazın. Size engel olan, sizi başarısız bulan kimdi, nerede ve ne zaman oldu, neler söyledi, nasıl engellendiniz ve nasıl hissettiniz?

5- Hayatınızda size gerçekten destek olan, başarınızı ve yaratıcılığınızı destekleyenleri hatırlayın. Başarınıza en çok güvenen ve destekleyen 3 kişiyi ve zamanı detaylı olarak hatırlayın ve yazın. Sizi destekleyen kimdi, nerede ve ne zaman oldu, neler söyledi, nasıl desteklendiniz ya da teşvik edildiniz?

6- Yapmaktan bahsetmek yerine Yapın. Yaptıklarımızın beğenilmemesinden o kadar çekiniyoruz ki o riski almamak için denemiyoruz bile. Kendimiz için yapıyoruz ve yaratıyoruz. Hep bunu hatırlayın.


Yeşil Kartondan Yılbaşı Ağaçları

Yılbaşında İstanbul Akmerkez’de bir sergi vardı. Farklı ilköğretim okullarından öğrenciler çam ağacı formunda kesilmiş kartonları süslemişler. Her biri birbirinden olanca farklı onlarca ağaç vardı. Boyanmış olanlar, örülerek sarılmış olanlar, aklınıza gelebilecek ve gelemeyecek kadar çeşitli şekilde süslenmiş ağaçlar. Çocukların yaratıcılığına hayran oldum. Peki, geçen yıllar ile bizlerin yaratıcılığına neler oluyor? Lise, üniversite, iş hayatı derken ruhumuzun parçalarını bir yerlerde mi bırakıyoruz yoksa?

Julia Cameron’un “İçinizdeki Yaratıcıyı Keşfedin” başlıklı kitabı benim bu konuda en sevdiğim kitaplardan biri. Bizi unuttuğumuz, belki de henüz tanımadığımız yönlerimizle buluşturuyor.


cent 05-05-2008 08:52 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Yaşam’da Yitirdiğimiz Parçaları Bulmak

Bir egzersiz daha paylaşmak istiyorum sizinle. Yaşamımız boyunca, hatta çocukluğumuzdan itibaren kalıpları ile karşılaşıyoruz. “Yapma. Dokunma. Mantıklı ol. Yaramaz Çocuk.” Bunları birçoğumuz duymuşuzdur. Birçok hoca diyor ki, bu duyduğumuz olumsuz kalıplar, bu bizi küçülten düşünceler enerjimizi emiyor. Etrafımızdaki kişiler belki iyi niyetliler ama bizim için neyin iyi olduğuna karar verip buna uymamızı sağlamak için bizi korkuturken, endişeye düşürürken esasında bizim yaratıcılığımızı öldürüyorlar. O zaman biz zamanla kendimizden, isteklerimizden, arzularımızdan, rüyalarımızdan kopuyoruz, kendimizden uzaklaşıyoruz. Parçalarımız farklı zamanlarda farklı yerlerde kalıyor sanki yaşananlar ve duyduklarımızla. Derinlere gömülmüş bizi bulmak için boşluklarını bizlerin dolduracağı bir dizi cümle var. Bunu yapmanızı yürekten öneriyorum:

1. En sevdiğim çocukluk oyuncağım ……..
2. En sevdiğim çocukluk oyunu ……..
3. Çocukken gördüğüm en güzel film …….
4. Sık yapmasam da zevk alarak yaptığım şey ……..
5. Sorumluluklarımı azaltabilseydim …….. yapardım.
6. Çok geç kalmış olmasaydım …….. yapardım.
7. En sevdiğim enstrüman ……..
8. Her ay kendi eğlenceme harcadığım para ……..
9. İçimdeki yaratıcıya karşı cömert davranacak olsaydım ona …….. alırdım.
10. Kendim için zaman ayırmak ……..
11. Korkarım ki eğer hayal kurmaya başlarsam ……..
12. Gizli gizli …….. okumaktan hoşlanıyorum.
13. Mükemmel bir çocukluk geçirseydim, büyüdüğümde …….. olurdum.
14. Çok çılgınca olmasa yazmak ya da …….. isterdim.

Boşlukları doldurun. Bunları bir kâğıda yazın. Size kendiniz hakkında unuttuğunuz neler söylüyor. Bu bilgilerden şu an’da gerçekleştirebilecekleriniz var mı? Gerçekleştirmeyi denemek ister misiniz?

Lütfen geride kalmış parçalarınız ile kucaklaşın; ruhunuzun yaratıcılık rüzgârını esmesi için özgür bırakın, kim bilir ne cevherler keşfedeceksiniz.


Sağlığa Bakış Açısı Değişiyor

Kitap tavsiyelerinden bahsetmişken, bir kitap daha geldi aklıma. Dr. Ender Saraç’ı Ayurveda üzerine olan kitapları, tamamlayıcı tıp metodu uygulamaları ile tanıyor ve seviyoruz. 2007 yılında çıkan kitabı “Ruhsal Gelişim ve Kader” ile Genç Gelişim dergimizde de zaman zaman ele aldığımız farklı konulara yer vermişti. Reiki gibi tamamlayıcı tıp metotlarından Kabala’daki ‘Tanrı’nın 72 Adı’na, ‘Esma’ül-Hüsna’ya kadar birçok farklı konuya da kısa kısa değinmiş. Kitap bir yıla yakın süredir satışta ama bu konular sizler için yeni ise ve bir başlangıç kitabı arıyorsanız okumayı düşünebilirsiniz. Dr. Ender Saraç sağlıkta bütüncül bakış açısının önemini bizlere hatırlatıyor ve dünyada ve Türkiye’de sağlığa bakış açısı bu çizgide değişmeye ve gelişmeye devam ediyor.


*-*-*

Mevlana’nın kısa 4 dizesi ile bitirmek istiyorum:

Vakit keskin bir kılıçtır,
Sufi vakit oğludur,
Yarın demez,
An'ı değerlendirir.

Yaşamınızın her an’ını ertelemeden şimdi dolu dolu yaşamanız dileğiyle.
Sağlık ve sevgi dolu günler hep sizinle olsun.
__________________________________________________ ___________________


“Bağışlıyor ve bırakıyorum. Anlıyor ve biliyorum. Kendi hayatımın yaratıcısıyım.”
R. Şanal


“O kadar küçüğüm ki neredeyse gözükmüyorum.
Bu muhteşem sevgi nasıl içinde olabilir?

Gözlerine bak. Küçükler,
Ama devasa şeyler görebiliyorlar.”
Mevlana Celaleddin Rumi


Labels: Dr. Ender Saraç, Mevlana
Öğrenci Hazır Olduğunda Öğretmen Gelir



Kasım ayında tesadüfen televizyon kanallarından birinde bir filme rastladım. Çok sevdiğim bir kitabın filmiydi bu ve aynı ad ile yayınlanıyordu: “Tanrı ile Sohbet.” Kitabın yazarı Neale Donald Walsch. Film birinci kitabın konusunu içeriyordu. Daha sonra Tanrı ile Sohbet 4 kitaplık bir seri oldu. Walsch’ın başka kitapları da çıktı.

Sanırım bundan 3-4 yıl önceydi, İstanbul’da tanıştım Neale Donald Walsch ile. Filmde mükemmel şekilde canlandırıldığı gibi bu Amerikalı yazar, yaşamında her şeyin ama her şeyin ters gittiği günlerden, Tanrı ile iletişimini çok özgür ve yürekten bir noktaya çıkararak yaşam yolunu bulmuş ve bunu dünya ile paylaşmıştı. Kitaplarındaki yürekten samimiyeti kendisini görünce de hissetmiştim. Tüm anlattığı aşamaları, zenginliği ve fakirliği ve hastalığı ve işsizliği ve uyanışı, silkinişi adım adım yaşamıştı. Bu kitabı ve filmini ben de yürekten tavsiye ediyorum.

Ben çok şanslıydım. Karşıma tam ihtiyacım olan anlardan hem çok iyi ve benim için doğru hocalar çıktı. “Öğrenci hazır olduğunda öğretmen gelir” derler bundan mı bilmem ama, dünyanın tanınmış bir çok hocası ve yazarı ile tanışma ve çalışma şansı buldum ve çalışmaya devam ediyorum. Belki farklı yabancı dilleri biliyor olmam bunu kolaylaştırdı. Belki de Türkiye’de kişisel gelişim üzerine çalışan çok fazla hocamız da yoktu zamanında.

Ancak son beş, on yıldır bu konuda büyük gelişme gösterdiğimizi düşünüyorum. Çok farklı akademik alt yapılardan çok farklı hoca eğitimler, dersler veriyor, çalışmalar yapıyor artık. Prof.Dr. Doğan Cüceloğlu’nun Türkiye’de yeni bir dönemi açan hocalardan olduğunu düşünüyorum. Kitapları “İyi Düşün Doğru Karar Ver”, “Yeniden İnsan İnsana”, “Mış Gibi Yaşamlar”, “İçimizdeki Biz” ve birçok başka kitabı var yıllardır tekrar tekrar okuduğum. Bana üniversiteye başladığım yıllarda okuduğum ünlü Amerikalı yazar Scott Peck’in kitaplarından aldığım tadı ver Doğan Cüceloğlu’nun kitapları. Herkes okumalı diye düşünüyorum.

Kişisel Gelişim çok geniş bir konu. Bu konuda Çocuk Psikiyatristi Prof. Dr. Yankı Yazgan, Prof. Dr. Doğan Cüceloğlu ve Prof.Dr. Üstün Dökmen gibi akademik bir geçmişten gelen hocalar olduğu gibi, yine kişisel gelişim konusunda güzel çalışmalar yapan ve farklı ekollerden gelen hocalarımız, yazarlarımız da var, Nil Gün ve R.Şanal Gülseli gibi. İnsanın gelişimine gönül vermiş bu hocalarımızın ve yazarlarımızın kitapları ve çalışmaları gerçekten dikkate alınmaya değer.



cent 05-05-2008 08:54 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Yaşamın Çekim Yasası

Nil Gün kişisel gelişim konusunda eskinden beri muhtelif çalışmalar yapan değerli bir hoca. Olumlamalar ile hastalıkların zihinsel nedenlerini ortadan kaldırmak için çalışan ünlü yazar Louise L. Hay’ın kitaplarının Türkçe’ye çevrilmesinde Nil Gün’un gösterdiği gayret yıllar öncesinde beni O’nu okumaya iten ana faktörlerden biridir. İngilizce’yi iyi bildiğim için kendin birçok kitabı yurtdışından alabiliyor ve okuyabiliyordum. Ancak yabancı dil bilmeyen arkadaş, dost ve öğrencilerin kaynak bulmakta zorlanması beni üzerdi. Son on yılda bu konuda çok yol kat ettik. Artık gerek yabancı yazarların tercümelerini bulmak mümkün, hem de bu konuda yazan Türk yazarlarımız da çok.

Kuantum düşünce üzerine yazan R.Şanal Günseli’yi de dinleme fırsatı bulduğum bir fuarda, Nil Gün ile konuşma ve kendisini dinleme fırsatı buldum. Şimdi gelin bir de Nil Gün’ün hatırlatmaları ile Çekim Yasası’na ve yaşama tekrar bir göz atalım:

- Evren her şeye “evet” der. Ben başarabilirim, dersen başarırsın.
- Söz, düşünce, duygu ve davranışlar bizi etkiliyor.
- Sadece niyet yeterli olmaz. Davranışların ile niyetini göster. Çünkü başkaları bizi davranışlarımıza değerlendiriyor.
- Evren “evet” der. Gelecek zaman kullanma ifadelerinde. “İstiyorum” dersen sadece, isteme aşamasında kalabilirsin. Sözün büyüsü var. Yapıyorum, de. Oluyor, de.
- Olumsuz şeyleri duygusal yatırım yapmadan dile getirebilirsin. Aksi takdirde uzak dur.
- Değerlendir ama yargılama. Yargıladığımızda, yargıladığımız özelliği kendimize çekiyoruz.
- Kıskançlık ile Evren’e “o bende yok” mesajını veriyoruz. Evren bunu onaylıyor.
- Ne yaparsak kendimize yapıyoruz.
- Bizler özde biriz. Aynı okyanustan gelen ama farklı şekilli kaplarda dondurulmuş buzlar gibiyiz.
- Hayatınıza gelen olaylara dikkat edin. Mesajı aldığınızda tekrar eden olaylar biterler.
- Ağrılar sinyaldir.
- Bu dünyadaki öncelikli amacımız kendimizi tanımak olmalı.
- Sen enerjini artırdığında, eskiler, düşün frekanslar hayatından çıkar.
- Enerjisi yüksek insanlar ile bir arada olmak için enerjini yükseltmen gerek!
- Enerjini yükseltmek için: Aktif teslimiyet içinde ol, Olumlu Düşün, Ver-Paylaş.
- Neye ihtiyacın varsa, onu ver. Para ver, sevgi ver, zaman ver.
- Tohum ek ki, çiçek açılsın.
- Doğada her şey önce veriyor, insan hariç.
- “Param yok” sözünü hayatından çıkar.
- Kendini sevmek kendini beğenmişlik değil. Sen kendini sevmiyorsan, ben niye seveyim.
- Sen seni sevmesini istediğin kişiyi sev.
- Şükran duy, Şükret. Düşün, hiç teşekkür etmediğin bir arkadaşın sana ne kadar süreyle vermeye, yardım etmeye devam eder?
- Hayatın amacı çekirdeğindeki potansiyeli hayata geçirmektir.
- Hayatında nelere şükran duyuyorsun? Evin, yiyebildiğin yemek, ailen, arkadaşların, bu konuşmayı dinleyebiliyor olman? Şükür duymayınca bir şey gelmez.
- Kızgınlık içinde isen yumruğunu sallıyorsan, avucun kapalı demektir. Almaya hazır değilsin demektir. Avucun açıksa almaya hazırsın.
- Niçin değil nasıl diye sor. Nasıl çözebilirim diye sor. Olduğun yerden bir basamak üste çık ve bak. Belki o zaman daha rahat görebilirsin.
- Bil ki, hayatımıza giren her insan bir armağan getirdi. Armağanı görürsen sen gelişirsin. Her insan bir özelliği gösteriyor.
- Biz birbirimiz eğitmeye geldik. Kimse bizi mutlu etmek için gelmedi.
- Mutlu insan sen ol ve yay. Mutluluğun iyileştirici gücü var.
- Sorun: Bu yaşamı cennete çevirmek için ne yapabilirsiniz ve cennet için cehennemden geçmek gerekmiyor.
- Öncelikler sıranda sen kaçıncı sıradasın?
- Sağlıklı şekilde “ben” diyemeyen “biz” olamıyor. Ben ol, sonra biz ol ve BİR ol.
- Hayatınızın mimarı sizsiniz. Enerjimiz devasa ama biz kırıntılar ile yaşıyoruz. Saraydayız ve sarayın bodrumunda bir tek odada yaşıyoruz.
- Kendinizi sevmek anahtar. Kendinizi sevmeye söz verin ve tekrar edin: “Kendimi sevmeye söz veriyorum ve kendimi seviyorum.”

Kuantum Düşünce Tekniği Ne Diyor?

“Kuantum Düşünce Tekniği”, “Kuantum Olumlama” ve “Kuantum Sıçrama” adlı üç kitabı var R. Şanal Günseli’nin. “Kuantum Sıçrama” en son çıkan kitabı. Bu kitaptan hemen bir ay sonra Ferhan Efeçınar’ın “Kuantum Sıçraması” kitabı çıktı. Bu kadar kısa süre ile kuantum ile ilgili neredeyse adları aynı olan iki kitabın çıkması, konunun artık ilgi çektiğinin bir işareti sanırım.

Ben Kuantum Fizikçi Dr. Fred Alan Wolf’u Eylül 2007’de dinlemiş ve bakış açısından ve aynı zamanda kişiliğinden çok etkilenmiştim. Şanal Bey’in her üç kitabı da Türkçe olarak yazılmış çok güzel çalışmalar. R.Şanal’da Dr. Wolf gibi çekim yasasının önemli olduğunu ama bunu hayata geçirmek için kuantum düşünce yapısından faydalanmak gerektiğini vurguluyorlar.

Kasım 2007 ayında İstanbul’da düzenlenen fuarda, R.Şanal’ı keyifle dinledim ve konuşmasından bazı noktaları sizlerle paylaşmak istiyorum:

· Elimizden bir şey gidiyorsa, bunu sevinerek beklemek lazım; yerine hası geliyor demektir.
· Hem bir şey olacağız, hem hiç olduğumuzu bileceğiz.
· Bir şeyi bilmek sınır koyar. Her şey her an değişir. Bu tek prensiptir.
· Kuantum da ortaya çıkmıştır ki gözlemleyen kişi, gözlemlediği gerçeği değiştirir.
· Her şeyi “siz” yapıyorsunuz. Deyin ki “İstemediğim şeyleri ben yaratmışsam, ben değiştiririm.”
· Biz dersi öğrenmek için buradayız. Öğrenmiyorsak bir şeyler ters gidiyor. Deneme alanına aç kendini. Dene. Probleminle sohbet et.
· Yaşam bizim seçimlerimiz ile Tanrı’nın bizim için seçtiklerinin dansı.
· Katı planlama konuşmalarını bırak, kendini bırak ve akışa uy.
· Yalnızlıktan yakındığında bil ki, yalnızlık yalınlık, saflık ve yaratıldığı gibi olmaktır. Yalınlık sıfır noktası dediğimiz en üst noktadır.
· Yalnızlıkta, bağlantısızlıkta içindeki gücünü hisset.
· Sevgi almak vermek ışık yaratır, taşır. Yaşayarak anlam keşfetmek ışık taşır.
· Hata yapmak Tanrısal olmanın parçasıdır, bir boyutudur. Hata yapmak, geri bildirim almaktır.
· Her şeyin bir zamanı, süreci ve gücü var. Bunu bilirsen kayıptan korkmazsın.
· Her problem bize yeni bir araçtır.
· Başımıza gelenler, bize verilen güç ve sorumlulukları kullanmama ve görevleri reddetme oranımıza göre oluyor. Kabul ettiğimizde oranda açılıyoruz.
· Aciz rolü yapma. Mazeret bulmayı bırakma. İnsan’a tüm yaratma kaynakları verilmiştir.

Jeffrey Oliver’dan Farkındalık Medidasyonu Vipassana

Yaşam karşıma yeni hocalar ve kendi gelişim yolumda yürüme cesareti gösteren kişileri çıkarmaya devam ediyor ve bunun için minnettarım. Geçtiğimiz ay, adını daha önce farklı zamanlarda duyduğum Jeffrey Oliver ile tanışma şansına kavuştum. Jeff Oliver, bir farkındalık meditasyonu olan Vipassana Meditasyonu Hocası. Tayland’dan İstanbul’a geldiğini haber alınca kendisi ile vipassana ve belki de daha önemlisi yaşama bakış açısı hakkında konuşmak üzere bir araya gelmek istedim. 8 yıl kadar Budist rahiplik yapan Oliver, son beş yıldır ise sadece meditasyon hocalığı yapıyor ve dünyanın farklı yerlerinde öğrencileri ile bir araya geliyor. Türkiye’ye birkaç yıldır gelen Jeffrey Oliver ile görüşmemizden kısa da olsa bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum:

- Bağışlama başlamak için en güzel noktalardan biri olabilir. Bilerek ya da farkında olmadan diğer canlılara verdiğimiz zarar için, kendimize verdiğimiz zarar için kendimizi affetmek ve sonrasında aynı şekilde başkalarının bize bilerek ya da farkında olmadan verdikleri zarar, acı ve sıkıntılar için onları affetmek özgürleştirici ve çok güzel bir başlangıç. Kendimizi bağışlamak çok önemli.
- Evren’e açık mısın kapalı mı? Barışçı Savaşçı’nın Yolu okunması gereken bir kitap.
- Hiçbir şey kesin değildir. Her şey olabilirliktedir.
- Olaylara, olanlara tutunma, bağlanma. Gör, kabul et ve bırak. Esnek ol. Fırsatlara müsaade et. Olayların ve yaşamın önünde açılmasına izin ver. Olmasına izin vermek, bitmesine izin vermek, gitmesine izin vermek.
- Korku bir şeylerin belirli bir şekilde olmasını istemekten gelir.
- Görebilmek ve bilebilmek için, konsantrasyon, farkındalık, sevgi ve bilgi araçlarını kullan. Yaşamı ve kendimizi bilebilmek için araçlar bunlar.
- Buda herkesin kendi gerçeğini bulma yolunu açmak istedi. Herkesin kendi aydınlanma yolunu bulmasını.
- Zihnin ve aklın işleyiş şeklini öğren ve kendini özgürleştir.
- Son’un sonu yoktur. Sonuçlar yoktur. Eğer var diyorsan, sen kapıları kapattın.
- Bilmiyoruz, kapattığımızda biz dışarıda kalıyoruz.
- Öğretilerden, insanlardan sonuçlar çıkarıyoruz, ama yok ki.
- Hata yapabiliriz. Ancak bu hatada ya da kötü davranış diye adlandırdığımız olayda niyetimiz iyi ise, kendimizi affetmeliyiz. Kendimizi affedince başkalarını affedebiliriz.
- Biz insanlara, olaylara odaklanıyoruz. Mesela bu odada masalara, içindeki insanlara odaklanıyoruz. Ya aralarında boşluk? O boşluk daha fazla bir alan kaplamıyor mu? Odada duman var; dumanı görüyoruz; ya duman olmayan kısmı havanın? O kısmın farkında mıyız?
- Saatin vuruşları arasındaki sessizliği duyuyor muyuz? Sese odaklanıyoruz biz, ya arasındaki sessizlik? Ya bulutların arasındaki alan gökyüzünde? Yıldızların arasındaki boşluk? Boşluğa odaklanın. O zaman kendi zihninizdeki boşluğu bulacaksınız.
- Boşluk özgürlüktür. Orada huzur ve rahatlığı bulabilirsiniz.

*-*-*

__________________________________________________
“Her zaman ihtiyacım olduğunda yardım isterim ve yardım almaya açık olurum. Büyük, küçük, tüm şeylerde istediğim kadar destek ve yardım alıyorum.”
Doreen Virtue


“ Her ovuşta sinirlenirsen böyle sen, aynan nasıl temizlenecek?”
Mevlana Celaleddin Rumi
May East. Diyor ki:
1- “Her hangi bir grubun var olabilmesi için grup bireylerinin birbirine güveni şart. Güven olmadan, bir grup insanın ortak bir hedef için yürümesi mümkün değil.

2- Tüm düşünce ve eleştiriler birebir aktarılmalı. ‘Kızın sana söylüyorum gelinim sen anla’ tarzı imalı ve direkt aktarılmayan şeyler iletişi olumsuz olarak etkiler.

3- Kişilerin arkasından değil yüzlerine ifade edin. Sevgi ile direkt olarak aktarın.

4- Diğer kişilerin olumlu özelliklerini kıskanmak yerine, kendimiz bu özelliklere sahipmişiz gibi sevinmenin bireysel ve toplumsal kuvvet getireceğini paylaştı. “Mudhita” adını verdiği bu düşünce ve yaklaşım yapısını “Senin neşem benim neşemdir”, “Senin başarın benim başarımdır” ifadeleri ile anlatabileceğini belirtti.
“Kendi eşsizliğinizin farkında olun ve aynı zamanda başkalarının yetenek ve başarılarını kendinizin gibi addedin.

5- Bir toplum olarak bir araya gelmek için anlaşmalar önemlidir. Varsaymadan net olarak ifade edilmeleri gereklidir. Olabildiğinde yapacağınız grup çalışmalarında hedefinizi ve bu hedefe ulaşmak üzere yapacaklarınızı ve takip edeceğiniz yolu ve prensiplerinizi yazılı hale getirin.

6- Ön hazırlık işlemlerinin uzun sürmesinden ve bu nedenle işe başlayamadığınız gibi endişeleri bırakın. Gerekli yazılı hazırlıkları ve belgelenmesi yapılmamış faaliyetlerin yaptığımız araştırmalara göre sadece %10 başarı oranı var. Hazırlık ve planlama çalışmalarına gereken önemi verin.

7- Herhangi bir değişimi gerçekleştirmek için 3 şeye gerek vardır: İhtiyaç, İstek ve Araçlar. İhtiyaç ve İstek yerinde olabilir ama gerekli Araçları kullanmazsanız hedefe ulaşmanız zordu. Her yeni değişim girişiminde, bu üç faktörün %100 olarak yerinde olup olmadığını işin en başından değerlendirmelisiniz.

8- Permakültür de bir kavram vardır ‘Kenarları En Fazla Hadde Çıkarmak.” Bu ne mi demek? Yaşam dönüşümleri, değişimleri, kıvramları, farklılıkları kucaklar. Beynime veya bağırsak sistemimize bakın. Nasıl kıvrımlardan oluşuyor ve ne kadar küçük bir alanda yaşam için ne büyük işler başarıyor. Bunu yaşama adapte ettiğimizde şunu söyleyebilir. Sosyal çalışmalarınızda, bireysel çalışmalarınızda farklı düşünceleri, farklılıkları kucaklayın. Bunlar yaşam enerjisini getirir. Ve bunu söylediğim gibi bir güven sistemi içinde yaşama aktarın.”


Findhorn doğaya saygı ile insanoğlunun iç sesini dinlediği, farklılıkları ortak bir misyon ve vizyon ile birlik içinde yaşayan bir toplum hayal ediyor ve bunu kurdukları 300 hanelik köylerinde tüm yönlerine ile uygulamaya çalışıyorlar. Dünyaya bir laboratuar gibi teorik çalışmaları uygulamaya geçirerek hizmet veriyor ve örnek oluyorlar.



cent 05-05-2008 08:57 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Fethiye’den Çelikhan’a Sürdürülebilir Olmak

İstanbul’da, Ankara’da, Malatya’da, Kırklareli’nde, Taşköprü’de, Çelikhan’da, Yayladağı’nda, Harput’ta ya da Fethiye’de yaşamın sürdürülebilmesi için gerekenler çok farklı görünse de dünyanın esasında hepimizin ortak kaderinin paylaştığı ve paylaşacağı tek bir toprak olduğunu fark etmemiz gerekiyor.

Dünya ‘ben’ diyerek geçirdiğimiz zamanın bittiğini, ‘biz’ diyerek düşünmemiz ve hareket etmemiz gereken bir döneme girdiğimizi işaret ediyor bizi. Kendi gelişimimizde kendimize odaklanacağız bu doğru; ancak bütünün hayrı için, ülkemiz için, insanlık için, dünyamız için.

Don Miguel Ruiz’den, ünlü kitabından, bir hatırlatma - Dört Anlaşma:
1- Kullandığınız sözcükleri özenle seçin.
2- Hiçbir şeyi kişisel algılamayın.
3- Varsayımda bulunmayın.
4- Daima yapabildiğinin en iyisini yap.

Kabahat Denizde mi?

John Randolph Price diyor ki “Tüm gerçek keşifler içimizden gelir. ‘Sadece insanım’ diyebilirsiniz ya da ‘ Herkes hastalanır veya hepimizin başından kaza geçebilir veya paramız azalabilir veya komşu ile kavga edebiliriz’. Sadece insan olduğunuz fikri doğru değildir; ve dünyada mükemmelden eksik bir yaşam sürmeniz gerektiğine doğru değildir. İsa hepimizin tanrılar olduğunu söyledi ve Yaradan’ın bize Krallığını vermenin en büyük keyfi olduğunu. Biz sınırsız ve sonsuz bir Kralın evlatlarıyız ve cennet bu dünyada bize verilmiş bir haktır. Bilmiyor olmamız gerçeği değiştirmez. ‘Sırtım ağrıyor, borçlarım var, bu cennet mi şimdi, bu cehenneme daha çok benziyor’ dediğinizi duyar gibiyim. O zaman bilin ki bu sizin ve benim yarattığım bir cehennem. Eğer denizin içinde bocalıyorsanız boğulmamak için, bunda kabahati denizde aramayın, kabahat sizin yüzme bilmeyi bilmiyor olmanızda.”

***

“Her zaman sonsuz ve sınırsız evrensel akıl ile işbirliği içindeyim. Bu yüzden ben, bu zekâyla birlikte akar ve çoğalırım. Bu yüzden ben, her zaman rahat ve sakinim. Bu yüzden her şey zorlamasız bir çabayla oluverir.”
R. Şanal


“Sonsuz ve değişmeyen tarafımız ile bağlantıya geçtiğimizde, gerçek ölümsüzlüğümüzün bilgisine ulaşırız ve tüm korkular yaz esintisinde eriyen kar gibi yok olur gider.”
Dr. Deepak Chopra

Kuantum Bilgelik


Dr. Fred Alan Wolf İstanbul’daydı

Bu Eylül ayında Dr. Fred Alan Wolf, İstanbul’daydı. “Biz Ne Biliyoruz ki?” ve “The Secret” filmlerinden tanıdığımız meşhur kuantum fizikçi iki günlük bir konferans vermek için geldi. Dr. Wolf kuantum fiziğin bakış açısından yaşamı ele aldı. Konuları anlatırken Mevlana’dan ve Nasrettin Hoca’dan alıntılar yaptı, örnekler verdi. Anadolu topraklarda gerçekten yaşamın özünü idrak etmiş ve yaşama kalıpların dışından bakabilen kişilerin yaşadığını hatırlatırken, belki de bizlere özümüzü hatırlattı. Aynı zaman da gerçek olarak kabul ettiğimiz kavramları kuantum fiziğinin gözünden deneyler ile irdeledi.

Dr. Wolf ile paylaştıklarımız yaşam bakış açısını içeren bazı ana düşüncelerini ve sözlerini sizler ile paylaşmak istiyorum. İşte söz Dr. Fred Alan Wolf’un:

* "Kendi doğanızı ve kişiliğinizi ifade etmeyi ihmal etmeyin. Biz gerçeğin yaratılmasında rol oynayan varlıklarız. Yaşam yolculuğu gerçek doğamızı keşfetme yolculuğudur. Bizim gerçek özümüz titreşimsel bir özdür.

* Hiçbirşey imkânsız değildir. Sınırlamaların ne olduğunu anlamamızda fayda var.

* Zaman kesin ve net bir kavram değildir. Zaman yaratılmaktadır. Örneğin ışık bir yerden bir yere hareket etmektedir ama ışık için, ışık hızında zaman kavramı yoktur.

* Yaratıcılığımızın farkına varma zamanı gelmiştir. Görünen gerçekliğin altında bir titreşim sistemi yatmaktadır. Her atomun çekirdeğinde her an bir bing-bang yaşanmaya devam etmektedir. Bazen yeni fikirlere, yeni kavramlara açılabilmek için, eski bilgileri, eski kavramları bir süre yana bırakmak gerekir. Kuantum fiziği de bunu sizden ister.

* Kafamızda, düşüncelerimizde tartışmalar ile birşeyi dinlediğimizde duymamız mümkün değildir. Bir olayı gözlemlemek gerçek dediğimiz kavramı etkiler.

* İhtimaller bilgiye bağlı olarak farklı olasılık rakamları oluşur.

* Aborjin kültüründe deneyime büyük önem verilir. Yaşamı hissederek, dokunarak ve tecrübe ederek yaşarlar. Bizler Batı toplumlarında denemeden deneyimlemeden bildiğimizi varsayarak yaşıyoruz. Eski deneyimlerimizi ile yeni kavramlara bakarak değerlendiriyoruz ve buna gerçek deme cesaretini gösteriyoruz.

* Yaşadıklarımıza odaklanarak bunları tam olarak yaşama şansına kavuşabileceğimiz gibi, bu deneyimleri şekillendirme şansına da kavuşabiliriz.

* İhtimal dalgalarını seçimlerimiz ile olasılıklara çeviriyoruz - her an. Herşey size belki fiziksel olarak değişiyor gibi geliyor. Ama değişme ve şekillenme nedeni esasında sizin olayların içinde yer alma ve seçim yapma tercihiniz.

* Büyük şeyler oluştuklarında mevcut formlarını uzun süre korurlar, ancak beyninizin molekülleri gibi küçük maddeler ise çabuk değişir. Elektronlar çabuk yerleşimlerini değiştirirler. Sinir sisteminizdeki hücreler de.

* Değişmeye açık olun. Yaşamın akışında özümüzün esasında nerede olduğunu sorgulamakta fayda var: “Kimim?”, “Benim varlığım nerede?”, “Ben neyim?”

* Rüyalarımızda yaratılış frekansı diyebileceğimiz bir frekansın içindeyiz. Bir yenilenme dönemidir bu özdeki frekans ile bağlanırız.

* Birşeye odaklanmadan önceki aşamamız ihtimaller alanıdır. Bir şeye odaklanmayı seçtiğimizde yaşamımızı şekillendirmeye başlamış oluyoruz, olasılıklar alanına giriyoruz.

* Duyularımız ile bedenimizi algılamaya çalıştığımızda başımızın varlığını ispatlayabilir miyiz? Bilgiler ile evet ama sadece duyularımız ile başımızın varlığını nasıl algılarız? Ve Ruhumuzun, öz varlığımız nerede barınıyor gerçekten?

* Enerjinizin sorumluluğunu alın. Kararlarınızın ve seçimlerinizin sorumluluğunu alın.

* Yaşam bir ilizyon, şekil alma arayışımızın bir oluşumu. Yaşadığımızın bir oyun, bir film olduğunu fark edebilirsek, bu yaşam olarak adlandırdığımız şeyin ne olduğunu kavrayabilirsek, bu yaşamdaki karşımıza çıkan karakterleri bu şekilde görebilirsek, ardındaki gerçek anlama ulaşma şansına kavuşuruz.

* Sufi bilgileri özde kuantum fizikten çok farklı değil. Mevlana bu gerçekleri görebilmişti. Sizden daha bilge biri yok. Sizden başka biri yok.

* Affetmek kuantum metodlardan biridir. Kuantum fiziğin ele aldığı yaratılış frekanslarına, en yüksek frekanslara ulaşmamıza engel olan, kızgınlık gibi frekanslardan arınmamızı sağlar.

* Mevlana’nın dediği gibi ‘Ev yıkıldığında altında elmasları keşfederiz.’ Yeni bilgileri keşfedebilmek için bazı kalıpların yıkılmasına müsaade etmeniz gerek.

* Oyun oynadığınızın, rol yaptığınızın farkında olun. Çünkü eğer bunu görmeyi reddederseniz, bir süre sonra oynadığınız rollere inanıp sadece bunlardan ibaret olduğunuzu sanarsınız.

* Gerçek, bir kapsama sığdırılamaz. Her zaman bir kâğıdın iki yüzü vardır.

* Bir şeye takılı kalmayın. Akın. Hareket halinde olun.

* Kol saatinizi yüzünüzü yaklaştırın, gözlerinize iyice yaklaştırın. Peki, elinizdeki verilere göre o an da zamanın akmakta olduğunu nasıl ispat edersiniz? Zaman deneyimleyebildiğiniz bilgilere göre durmuştur. Bir çocuğun zihni ile deneyimleyin yaşamı. Sadece deneyimleyin bir süre. Mesela gökyüzünde aya baktığınızda parmaklarınızın arasına arabilirsiniz onu. Bize bir şey hatırlatır bu. Sizinle herhangi bir şey arasında ne zaman vardır ne de mesafe.

* Çocuklar bize birçok konuda deneyimlerini anlatır ve biz ‘hayır, o gerçek değil’ deriz. Acaba hangimiz derindeki gerçeğe daha yakındır?

* Işık hem fizikseldir, ışık bir yandan da sizsiniz. Işık mucize maddedir. Eğer ışık gibi olabilirse, ışık gibi davranabilirsek, zaman ortadan kalkar. Zamanın ve mekânın ötesine gidin. Siz güneşin doğmasını sağlayamazsınız, çünkü siz zaten güneşsiniz. Siz var olan herşeysiniz ve herşey siz.
Olmak size dairdir, hareket içinde olmak ise oynadığınız role dair. Işığın özü sakindir, hareketsizdir. Işık zamansız olarak vardır. Işık hızından ötesini ölçemiyoruz. Işık zamanın işlemediği yerdir.

* Kolunuzu sallayın bakalım. Kolunuz sallanıyor. Peki, siz ne durumdasınız? Sizin özünüzde sallanıyor mu?

* Gücümüz bir olduğumuzu fark etmekte. Ayrı olduğumuz düşündüğümüzde, kendimizi ayırdığımızda sınırsız ve sonsuz gücümüzde ayırmış oluruz.

* Mantığımız ile anlayamadığımız şeyleri yok saymakta üzerimize yok.

* Zaman olmayan bakış açısına göre yaşamın tamamı aynı anda görülebilir durumdadır, aynı an da vardır.

* Bir foton için hareket etmek zaman almaz. Fotonun doğumu ve ölümü aynı an da gerçekleşir.

* ‘Ben’ dediğimizde birçok şeye de ‘hayır’ demiş oluruz. ‘Ben’ diyerek kendimize odaklandığımızda birçok sınırı, limiti yaratmış oluruz. Kendimizi unuttuğumuzda bütün ile bir olmuşuz demektir.

* Bir her saniye doğuyor ve ölüyoruz. Kuantum fizik buna işaret ediyor.

* Başkalarını eleştirdiğimiz, yargıladığımızda ayrım yaratıyoruz. Bilmediğimiz bu ayrımların esasında Bizi zayıflattığı.

* Herşeyi canlı olarak görün. Canlı ve cansız kelimeleri gerçeği ne kadar ifade ediyor? Ve zaten gerçek nedir?

* Bizim yaşam dediğimiz şey esasında ‘etiketlemek’ bir anlamda.

* Zamansızlıkta durmayı başarabilseydiniz, geçmiş ve geleceği bilebilirdiniz. Bebek olarak oradadır, kız çocuğu olarak oradadır, anne olarak oradadır, anneanne olarak oradadır.

* Mutlak gerçek diye bir şey yoktur. Biz doğrunun ne olduğuna dair anlaşıyoruz ve gerçek dediğimiz şeyi yaratıyoruz.

* Bir yıldız sonsuz ihtimaller ile parlar gökyüzünde. Ta ki siz bakana kadar. O an da, tek varoluş şekline kavuşur sizin için. Hepimiz bir yıldız yaratabiliriz. Ya da aynı yıldızı, teker teker.
Kendimizi yeni ihtimallere açtığımızda gençleşmeye başlarız.

* Jung’u, Bass’ı, Dana Zohar’ı, Schrodinger’i okuyun. Mevlana’yı okuyun. Nasrettin Hoca’nın hikâyelerini çok severim, hep anlatırım. Yaşamı bilen bilgelerinizi okuyun. Toprağınızda çok bilgi var.

* Bir bilgi bir zihine girdiğinde, tüm zihinlere girmiş demektir. Çünkü esasında sadece bir zihin vardır. Gerçek özünüzü keşfetmeye devam edin. ”

Cevaplar Değil Sorular Esas Ödüldür

Dr. Wolf’a çok soru sorduk. Hatta bilgiler geldikçe ben sorularımın azalmak yerine arttığını gördüm. “Cevapları almak alınabilecek en basit ödüldür; sorularınızın artması büyük ödüldür” diye yüreklendirdi beni. “Zihninizdeki soruların artması en güzel arayış yoludur” dedi. Birçok cevaplar verdi. Bilimsel, duygusal ve ruhsal. Yaşamın bir bilim adamı için bir bütün olmasının ne kadar güzel olduğunu örnekledi.
Yaşamda herşeyi yapmanın mümkün olduğunu ama sadece olduğumuz yerden istemek yerine, anlamak, araştırmak, öğrenmek, yeniliklere açık olmanın gücünü hatırlattı. Hissederek mi, düşünerek mi, bilerek mi, yoksa sezgisel olarak mı yaşamı algıladığımızı bilmenin kendimiz tanımada faydasını belirtmeden geçmedi.

Yaşam hakkında bilgilerimiz arttığında bilimin yaşama beklediğimizden farklı tarifler vermekte olduğunu görüyoruz. Kuantum fiziğin bakış açısından yaşam bildiğimizden çok farklı bir macera sunuyor. Dr. Wolf’un bir yaşam bakış açısı olarak aktardığım düşüncelerinin altında engin bir bilgi yatıyor. Bu tatlı, bilgi dolu, bilgisini paylaşma ateşi taşıyan mütevazı bilim adamına teşekkür ediyorum, yolumuzu aydınlatmaya çalışanlardan olduğu için.

Yunus Emre’nin ‘İlim Kendin Bilmektir’ dizelerini belki de Dr. Wolf’un sözlerine ne kadar yakın.
İlim ilim bilmektirİlim kendin bilmektirSen kendini bilmezsinYa nice okumaktır ...
İstanbul’dan bir kuantum fizikçi geçti ve kendi topraklarımızında yaşamış olan ve yaşayan bilgeleri okumamızı ve anlamamızı hatırlatarak.

Sorularınız ve cevaplarınız bol olsun. Yaşamı ve kendimizi okuma yolumuz hep açık olsun.

__________________________
“Zaman ve mekân içinde huzur içinde hareket ediyorum. Sevgi ile sarılıyım.”
Louise L. Hay

“Bize daha çok gereken imkânsızı başarmak üzere uzmanlaşan insanlar.”
Theodore Roethke


Labels: Dr. Fred Alan Wolf, Dr. Kuantum, Kuantum Fiziği
Moshe Sizi Farklı Düşünmeye Davet Ediyor


Lisedeyken, okulumuzun İngilizce Gazetecilik Kulübünün başkanıydım. Bilgisayarlar daha çok yeni bir şeydi. Sanırım koca okulda bir tane vardı gazeteyi çıkarmaya başladığımızda. Adı “Bonus” tu. Bonus artık kredi kartları nedeni ile belki de öğrendik ama ikramiye, prim demekti. Gazetemizin logosu da şirin bir dinozordu. Okulumuzda aynı zamanda Türkçe bir dergi çıkarılırdı. Onun da adı “Serçe”ydi. Ben her ikisine de yazı hazırlardım. Hatırlıyordum da lise son sınıftayken üç tane de röportaj yapmıştım. “Kadının Adı Yok” adlı kitabı ile Türkiye’de bir olay yaratan rahmetli yazar Duygu Asena, tiyatro sanatçısı ve yönetmen Haldun Dormen, yazar ve gazeteci Zeynep Oral. Yıl 1988’i göstermekteydi. 19 yıl sonra röportaj yapmaya tekrar niyetlendiğim de sevgili hocam Bay Moshe Abudaram ile yeni yolculuğuma başlamak istedim. Kendisi muhtelif dallarda yıllardır sabırla öğretmenim olmaya devam ediyor. O’nun dünyasını bu vesile ile sizlerle de bir nebzede olsa paylaşmak istedim.

***
Zeynep: Bu röportajda biraz zorlanabilirim. Siz herkesin sizi ilk isminiz ile çağırmasını ve “siz” yerine “seni” tercih ediyorsunuz. Biliyorsunuz bunu ben yıllardır ısrarlarınıza rağmen başaramadım. Bizce yaşı büyük olanlara özellikle de öğretmenlerimize sen diye hitap etmek kolay değil. Ben anneme ve rahmetli babama da siz diyerek hitap ettiğim için daha da zorlanıyorum. Ufak çocukların Moshe ve sen diye hitap etmesini istiyorsunuz. Bu konuda neden ısrarcısınız?
Moshe: Ben de eski bir aile düzeni içinde büyüdüm. 1945 yılında İstanbul’da doğdum bildiğin gibi. Gel bu defa tekrar dene sen demeyi çünkü olmayacak. Kabul?

Zeynep: Sizi kırmak sanırım mümkün olmaz herhalde hocam. Lütfen devam et Moshe demek istiyorum, ama sanırım şimdi başaramayacağım. İleride şansımı deneyeme söz verebilirim tabi ki.
Moshe: Resmiyet bana kalıplar getirmesi anlamında uymuyor. Üzerinde çalıştığım dala da uymuyor. Çalışmalarımızda açık ve birbirimize dürüst olmamız gerekiyor. Gelişimi bu şekilde sağlayabiliriz. Bana Bay Moshe ya da Moshe Bey dediğinde bir bariyer koymuş oluyoruz aramıza. Amerika’da, İsviçre’de ya da İsrail’de resmi olmamak daha kolay Türkiye’ye nazaran. Biz duvarları yıkmaya çalışıyoruz, yeni duvarlar örmeye değil. Yaşamda o kadar çok engel var ki, bir tane de ben koymak istemiyorum prensip olarak. Saygılı olalım birbirimize ama açık ve kalpten konuşalım, ruhtan ruha bir konuşma olsun. Çocuklara gelince, benim bu yaşamda onlardan daha uzun süre yaşamış olmam, onlardan daha iyi olduğum ya da gerçekten daha çok şey bildiğim anlamına gelmiyor. Bir çocuğun ruhu ile bir erişkinin ruhunun seviyesi farklı mı? Alçak yüksek kavramları neye göre tanımlanıyor, tarifleniyor?

Zeynep: Enerji tedavi metotlarını yıllardır öğretiyorsunuz, uyguluyorsunuz ve danışmanlık yapıyorsunuz. Klasik bir soru olacak ama nasıl başladınız? Olağanüstü bir yetenek midir bu? Allah vergisi bir şey mi? Ne yaparsınız? Bu bilgi nereden geliyor?
Moshe: Farklı tamamlayıcı tıp metotlarını ve usullerini kullanıyorum ve öğretiyorum. Reiki bunlardan biri. Reiki dünyaya en yaygın olarak bilinen ve kullanılan enerji metodu diyebiliriz. Aynı zamanda bio-enerji ve duygusal ve ruhsal enerji temizleme metotlarını da öğretiyorum. Reiki öğretilmesi kolay bir metot ancak bir o kadar da etkili. Senin benim hoca olarak yetiştirdiğim öğrencilerimden biri olmandan gurur duyuyorum. Başarılı uyguluyorsun. Farklı kişilere yaşam kalitelerini yükseltmek üzere farklı metotlar uyguluyorum. Kristalleri kullanıyorum, çiçek özlerini, renk terapisi ve meditasyon gibi metotları da kullanıyorum. İhtiyaç olduğu durumlarda da geçmişe dair travmaların etkilerini azaltmak için regresyonda uyguluyorum. Kimileri bu yaptıklarımıza yaşam koçluğu diyor.

Zeynep: Ancak, bana göre yaşam koçluğu tam tarif etmiyor yaptıklarınızı. Geçmişe, şimdiye haydi cesaret edip söyleyeyim geleceğe bakıyorsunuz. Siz “Ben 44 Yaşındayım Oğlum 53” adlı kitaptaki Ari isimli karakter olarak da biliniyorsunuz. Kitapta bahsedildiği gibi bir medyum musunuz? Yaptıklarınızı nasıl tarif edersiniz?
Moshe: Bu kavramlar ve konular hakkında nasıl hissettiğimi Zeynep sen biliyorsun esasında. Netleştirmemi istemeni anlıyorum. Tamam. Öncelikle sorayım, neden bir etiket takmak gerekiyor? Biz herşeyi ver herkesi etiketliyoruz. Ama bunu yaparken elimizde yeterince bilgi var mı? Çoğu zaman – yok. Esasında nadiren yeterli bilgi olur elimizde önceden. Şimdide yaşamaya ihtiyacımız var. “Şimdinin Gücü” diye çok güzel bir kitap var. Eğer şimdi de kalmayı başarabilirseniz, çok bilgi edinebilirsiniz. Herkes kendisi ve yaşamı hakkında bilgi elde edebilir. Biz duymayı unuttuk, görmeyi unuttuk. Bugün sıcaklık kaç derece? Bu sabah ofisime gelirken hava nasıldı? Güneş mi vardı bulutlu muydu?

Zeynep: Sabah gelirken trafikten dolayı çok dikkat edemedim desem. Biliyorsunuz biz İstanbul’da araba kullanırken genelde aklımız başka yerlerde oluyor.
Moshe: Güldüğünü görüyorum, yani anladın ne demek istediğimi. Lafı dolandırmaya gerek yok. Sen genelde dikkatli bir insansın ve sen de kendi öğrencilerine farkındalık konusunda uyarılarda bulunuyorsun. Fark etmenizi istiyorum ki biz çoğu zaman geleceği planlamak ile meşgulüz, ilerideki an’lar ile uğraşıyoruz. Ya da neleri hatalı yaptığımızı düşünüp duruyoruz. Durun. Yaşamaya devam edin. Bütün bilgi şimdi’de veriliyorum. Benim yaptığım da bu. Ben bakıyorum ve bize sunulan bilgileri alıyorum, görüyorum, kullanıyorum. Öğrettiğim de bu. Çünkü bunu yapma hakkı ve yeteneği herkese verildi. Seçiyor musunuz? Konu bu.

Zeynep: O zaman biz geçmişi, şimdiyi ve geleceği bilebilir miyiz?
Moshe: Tam ve net olarak ne yapman gerektiğini hissettiğin, bildiğin an’lar olmuyor mu? Arşimet hamamdan koşarak çıkıp “buldum” diye bağırdı. Şimdi’de odaklanabildiğinde cevaplar her yerde ve çabuk olarak gelir. Bağlanabilme metodu bul. İçindeki sessizliğe, ya da sese – nasıl adlandırdığın önemli değil – an’a bağlan. Bazıları meditasyon yapar. Kimileri duşa girer ya da müzik dinler. Kimileri bir enstrüman çalarken bu bağlantıyı sağlarlar. Dene ve gör. Çoğu zaman bilgi sana gelmez. Sen bağlanırsın. Tabi bazen melekler dünyasının da kulaklarımıza bir şeyler fısıldadıkları olur.

Zeynep: Bizim meleklerimiz var o zaman? Nedir, kimdir bu varlıklar?
Moshe: Şimdi, genel bir bakış açısı ile değineceğim. Melekler konusu çok geniş bir bahis. Hepimizin koruyucu melekleri var. Şöyle diyeyim. Biz insanlar temelde bir çekirdek etrafında dönen elektronların oluşturduğu bir yapıdan, enerjiden oluşuyoruz. Evrende çok farklı enerji türleri ve yapıları var. Melekler dediğimiz varlıklarda farklı bir enerji formu. Koruyucu meleklerimiz ömür boyu bizimle kalan ve bize destek veren enerjilerden.
Bazen bir insana yardım etmek için kuvvetli bir istek duyarsın ve bu insan ile bir konuşma imkânın bile yoktur. Bu istek nereden geldi o zaman? Olay şudur, bir insan bir yardım dileğinde ya da yardıma ihtiyacı olduğunda, bu kişinin koruyucu melekleri diğer melekler ile irtibata geçer ve bu insan yardım edebilecek kişi kim ararlar. O insan bulunduğunda, o kişinin koruyucu melekleri kulağına adeta yapılması gerekeni fısıldar. Bambaşka kıtalarda olabilirsiniz, ancak eğer yardımı yapması gereken kişi siz iseniz mutlaka mesajı alırsınız. Evrende mükemmel bir iletişim ağı vardır. Siz dinliyor musunuz? Mesele budur.

Zeynep: Peki gelecekten bahsettiğimizde – biliyorsunuz Türkiye’de kahve içipte fincanı kapatmamak olmaz. Genelde eğlence için yapılır bu ama içimizdeki geleceğin bize neler getireceğini bilme isteğini de gösterir. Ne dersiniz geleceğe bakabilir miyiz? Kendi geleceğimize bakabilir miyiz? Mümkün mü?
Moshe: Öncelikle, biliyorsun ki bunu her zaman söylerim, her şey mümkündür. İstedikten sonra her şey mümkün. Mümkün olmasını istiyor musun ve bir yandan da istemeli misin? Gel ben de sana bunu sorayım. Gelecek ya da yarın kelimelerini kullanıyoruz ama esasında geçmiş ve gelecek ve şu an birbirinden farklı şeyler değil ki. Tüm film DVD’de yazılı. Sen seyretmek için başından sonuna gitmelisin anlamak için ama hepsi orada. Tabi, bir de bize dair olan, kendimize dair olan şeyleri görmek her zaman daha zordur. Evrenin, Yaradan’ın bir nevi emniyet mekanizması da diyebilirsin buna. Ben diyorum ki gelecek ile uğraşmak niye, şu an’ın kalitesini artıralım, şu anki problemleri çözelim, şu an ki enerjiyi yükseltelim. Yarın dediğimiz şey otomatikman daha iyi olacaktır. Aksi mümkün değil.

Zeynep: Ama geleceğimiz biz yaratıyoruz diyoruz. Eğer her şey yazılı ise, o zaman neden uğraşıyoruz, çabamızın amacı ne?
Moshe: Geleceğimizi bir yaratıyoruz, bu doğru. Mesela sen kendin buraya gelmeyi seçtin. Yani Türkiye’de İstanbul’da doğmayı seçtin, Mayıs ayının bir gününde doğmayı ve hangi anne ve babadan doğmak istediğini seçtin. Ruhunun bu aşamada öğrenmesi gerekenler ve bir yandan da yapman gerekenleri gerçekleştirmek için. Bir yol seçtin ve geldin. Şimdi yazdığın oyunu ne kadar iyi oynayacaksın – işte bu senin ikinci seçimin. Şimdi’de bir şey yarattığında, geçmiş gelecek her şey değişir. Her an birbirine bağlı. Ve hatırlamak gerekir ki, sadece yaptıklarımızın değil, niyetlerimizin de yaşamımız üzerinde büyük bir etkisi vardır.
Örneğin, bir çalışma sırasında bir danışanın geçmişinde ya da geçmiş yaşamında bir sarsıntı, bir travma yaşanan bir durum gördük. Burada farklı seçeneklerimiz var. Geri gidebilir ve oradaki yaşananların metnin yeniden yazabiliriz ki sen ters akım terapisi dediğin çalışmada bunu o metot ile yapıyorsun. Başka metotlarda var. Ya da o duruma gittiğimizde yaşanan nedeni ile enerji alanımızda etki bırakan duyguların etkilerini temizleyebiliriz. Olay yaşanıp geçmiştir, ancak olumsuz duyguların negatif enerjisi üzerimizde kalmıştır. Bu deniz, yüzme korkusu, yükseklik korkusu, klostrofobiler ya da alerjiler olarak kendini gösterebilir mesela.

Zeynep: Benim yoğun olarak alerjilerim vardı biliyorsunuz. Son 3,4 yılda bunların birçoğundan kurtulma şansına kavuştum. Peki, bu herkes içinde geçerli olabilir mi?
Moshe: Çalışmalar gösteriyor ki alerjilerin büyük bir kısmı duygusal, ruhsal nedenlere dayanıyor. Benim danışanlarımda gördüğüm durumlarda bunu teyit ediyor. Örneğin bir bayan danışanım ne zaman tavuk yese, cildi kızarıklıklar ve kabarmalar oluyor. Ben bu alerji ne zaman başlamış diye baktığında, çocukluğunda bir zamana dayandığı ortaya çıktı. Ne olduğunu görmek için biraz daha derine baktık. Burada ya biz danışman olarak o döneme bakabiliriz ya da bazen danışanımız ile birlikte o zaman dilimine beraber bakabiliriz. Hipnoz vari bir metot ile diyebilirim kısaca. Bu hanımın durumunda, ufak bir kız çocuğu iken bir akşam ailece sofrada oturulmuş, tavuk yenirken telefon çalıyor ve çok sevdiği babaannesinin vefa ettiği haberini alıyor aile. Çocuk tavuk yiyordu ve farkına varmadan tavuğu çok büyük bir kayıp yaşamak, sevdiklerini kaybetmek ve yas tutmak ile bağlıyor. Reaksiyon başlıyor. Şimdi biz bu bağlantıyı temizlediğimizde, bu duyguları temizlediğimizde, bakıyoruz ki sürpriz – hanımın tavuk alerjisi ortadan kalkmış.
Her hastalığın çok farklı nedenleri var. Aynı hastalığın farklı insanlarda farklı nedenleri var. Her şey insana bağlı. Enerji bakış açısına göre insan bakıyoruz ve elimizdeki araçlarımıza bakıyoruz. Her insan farklı ve ihtiyaçları da farklı. Reiki, bio-enerji yada IPEC araçlarımızdan bazıları. Refleksoloji, aromaterapi veya renk terapisi de kullanabiliriz. Bir insan bana danışmak için geldiğinde, ben o kişinin ruhuna, o kişinin enerjisine sorarım, ihtiyacı olan nedir diye. Bizim ruhumuz, enerjimiz her şeyi biliyor. Ruhun bildiğini bedenimize ve zihnimize aktarmasını sağlamak önemli olan. Bizim yaptığımız bedenin, zihnin, kalbin ve ruhun ortak hareket etmesini, uyum içinde olmasını temin etmek. O zaman mucizeleri kendi yaratıyor insan.

Zeynep: Zamanımız ve yerimiz daralıyor. Daha başlayamadık gibi de geliyor bir yandan. Ne yapmalı?
Moshe: Her zaman beklerim diyeyim. Başlamak bizim hayal ettiğimizden çok daha büyük bir şeydir. Bunu bilin.

Zeynep: Teşekkür ediyorum. Bu sohbete en kısa zamanda tekrar devam etmek dileğiyle diyorum.
Moshe: Teşekkür ederim Zeynep. Her zaman dediğim gibi, hep olumlu düşün, olumlu ol. Reiki prensiplerini hatırla. İnsanlara, büyüklerine saygılı ol, ekmeğini helal yollardan kazan ve endişelerden uzak dur. Ve unutma ki, bize her gün taşımamız gereken yüklere yetecek kadar enerji, güç verilecektir. Bu evrenin bir sözüdür bize. Yarın bize gereken ise yarın verilecektir. Geleceğe bakmayı bırakın. Yarın nasıl olsa gelecek. Bilinen bir yarına uyanmak o kadar keyifli mi ki? Biliyorsun Paul Arden diyor ki “Aklını kullan, aksini düşün.” Farklı düşün, kalıpların dışında düşün, kalıplarını kır; işte o zaman bak gör yaşam nasıl aydınlıyor. Şansınız bol olsun.

***

“Tüm insanlara ve kendime de hoşgörü, şefkat ve sevgi doluyum.”
By Louise L. Hay

“Bir şey yaptığın zaman, tüm benliğin ile yap. Teker teker. Ben şimdi oturuyorum ve yemek yiyorum. Benim için şu an’da bu yemekten, bu masadan başka bir şey yok bu dünyada. Tüm dikkatim ile yiyorum. Yapman gereken de bu – her şeyde. ”
George I. Gurdjieff



cent 05-05-2008 08:59 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Yalnızlık zamanı geldiyse eğer...


Bazen düşünürüm hüzün olmasa edebiyat olur muydu diye?
Mesela yağmurlu günlerde canım biriyle konuşmak isterse ve o insan kaybedilmişler arasında ise?
Bu kaybedilmişleri kimileri artık başka evrenlerin başka katmanlarında olabilir.
Ama ya bu kaybedilmişler ruhumun içindeki fırtınaları en iyi anlamasını umduğunuz insanlarsa?
Ya o zaman ne olacak?

Yağmurlu günler ve gri gündüzler olmasa edebiyat olur mu diye düşünürüm zaman zaman.
Yitirilmiş sevgiler, uzaklardaki sevgililer ve yaşanamamış sevgiler olmasa, edebiyat olur muydu?
Bilmiyorum. Bilemiyorum. Hüzünlerden kendi payıma düşenleri aldım zamanı geldikçe.
Hüzünsüzlük insana dair bir özellik değil belki de.

Müziği sonuna kadar açıp bir sigara yakıp rüzgârı seyretmek nedir bilirim.
Zevkten evde kendi başıma aynı müziklerle dans etmeyi de biliyorum.
Sevinç ve üzüntünün tahmin edeceğimden yakın kardeşler olduğu bana öğretildi.

Dışarıdaki ağaçları eğen Kasım rüzgârı gibi bir rüzgâr içimde eserken, bir durgun göl olmayı bilirim.
Hissettiklerimi yaşamamayı, yaşadıklarımı hissetmemekten daha iyi bilirim.

Yağmur dökemediğimiz gözyaşları olur.
Rüzgâr koşmak koşmak koşmak isterken yetişir imdadıma.
Müziğin sesinin yüksekliği yetmez içimden yükselen sesleri susturmaya.
Tekrar ve tekrar ve tekrar, yanı şarkıyı dinlerim, artık benim sesim oluncaya kadar.

Ben yalnız zamanlarımda Babamı özlerim,
Üç sene oldu O terki diyar edeli.
Ve şimdi de, belki de uzakta olduğum için daha çok Annemi.

Öğreniyorum,
Yalnızlık zamanı geldiyse eğer,

Çare yok, yaşamaktan başka.


Sevgililer Günü ve Ruh Eşi Enerjisi


Şimdi de Şubat ayının en çok konuşulan gününün enerjisine Numeroloji açısından bir bakalım.

Şubat ayı, 14.Şubat gününün “sevgililer günü” olarak adlandırılması nedeni ile olsa gerek, sevgi üzerine en çok yazılan, konuşulan ay oluyor nedense. Sevgi her an’a dair ama kimi zamanlar sevgiyi irdelemek hakkını daha çok buluyoruz kendimizde.

Peki, sevgi’nin bir sayısı var mı? Sevgi’ye dair ve ait ve onu tarif eden?
Sayılar dünyası sevgi için ne söylüyor? 6 sayısının Tarot’taki adı genelde Aşıklar. İlişkilere dair olduğu için belki de. Ancak bana doğru gelen her zaman belirli bir günün enerjisine bakarken, öncelikle o günün ana sayısını ele almaktır. Daha sonra farklı metotlar ile güne bakılabilir. Bir günün nasıl geçeceğini o günün enerjisi ve bir onun kadar da kişi ile o günün enerjisinin uyumları da etkiler.

14 Şubat tarihine beraber bakalım şimdi:

14.02.2007

2007+16 = 2023 => 2+2+3 = 7

7 sayısı bu tarihin enerjisini tarif eden sayı oluyor.

Bu anlamda 7 sayısını ele aldığımızda, o gün için şu önerilerde bulunabiliriz:
n İlişkilerde denge önemlidir. Yani konuştuğunuz kadar dinlemek. Aldığınız kadar vermek. Bu dengeyi yakalamayı başarabildiğiniz sürece duygusal ilişkilerinizde mutluluğu yakalayabilirsiniz. Ve vermek kadar almak da önemlidir. Tek taraflı ilişkilerin başarılı olması zordur.
n Değişim yaşamın bir parçasıdır. Hayatın durağan olmadığını ve olamayacağını kabul etmek gerekir. Yaşamın akışında yaşadığımız ilişkilerin bizi besleyen ve geliştiren ilişkiler olup olmadığına dikkat etmemiz faydalı olur.
n Bugün yapacağımız doğru seçimler yaşamda belki de aradığımız mutluluğu bulmamıza yardım etme potansiyelini taşıyor.
n Bugün hayatınızdaki 21.Haziran - 21.Temmuz tarihleri arasında doğmuş, yani Yengeç burcu insanları ile ilgili konularınızı çözümlemek isteyebilirsiniz.
n Yaşamın bir sebep sonuç ilişkisi boyutu ile işlediğini unutmayın. Bir ilişkiye ne katıyorsanız ya da yürekten ne katmayı düşüyorsanız, bunu alabilirsiniz. Öz’de enerjisel olarak yaşam bunu sunar. Vermeden almayı düşünüyorsanız, ilişkinizin uzun ömürlü olması mümkün değildir.
n Bugün yaşamınızı düzene koymaya karar verdiğiniz zaman, hayatınızda size ait olmayan şeyleri geride bırakarak, yeni başlangıçlara açılabileceğinizi müjdeliyor. Hayatınızdaki değişimleri hayırlı olacağı inancı ile kucaklayın ve açılan yollarınızı bu niyet ile desteklemekte olduğunuzun farkında olun lütfen.

***
Bizler yaradılışta bir tek parça ruh iken, pozitif ve negatif kutuplar olarak, yani şimdi adlandırdığımız şekilde erkek ve kadın olarak ikiye ayrıldık. Her ruh iki eşit parçaya ayrıldı, farklı kutuplar olarak. Ve yaşamlar ve asırlar boyunca bu parçalar bir araya gelmek üzere yaşayıp duruyor. Ta ki, tekrar bir araya gelinceye kadar.

Birçoğumuz bu yaşamımızda ruh eşimiz ile karşılaşmayacağız. Çok nadir bir olay iki ruh eşinin bir yaşamda kadın ve erkek eşler olarak bir araya gelmesi. Çoğu zaman bu tadı veren ilişkileri arayışında olacağız ve belki de ancak kısmen o tadı yakalayabileceğiz. Bu mutlu olmayacağız anlamına gelmiyor. Ruhumuzun diğer yarısı ister Arjantin’de yeni doğan bir bebek olsun, ister Yeni Zelanda’da yaşlı bir çiftçi, ruh olarak her zaman bizimle birlikte, ya da en azından tam hissetmemiz, tamamlanmış hissetmemiz için çağırmamızı bekliyor.

Ne dersiniz? Fiziksel olarak olmasa da enerjisel olarak diğer yarımız ile buluşma zamanımız gelmedi mi? Ve kim bilir belki de aramızdan o sevgiyi burada yaşayabilecek şanslılarda çıkacaktır. Ne güzel bir şey sevmek, sevebilmek ve sevilmiş hissedebilmek.

Şimdi kapatın gözlerinizi, kendinize sessiz bir köşe ya da zaman dilimi bulun ve aşağıdaki onaylamaları tekrar edin:

- “Ruhumda ruh eşi enerjisini uyandırıyorum. Ben, şimdi, ruhumun diğer yarısını kendime çekiyorum. Tüm ilişkilerim ruh eşi enerjisi ile doluyor ve zenginleşiyor.”
- “Tüm ilişkilerimi ruh eşim ile yaşayabileceğim zenginlik seviyesine yükseltiyorum. Hayatımda sevgiyi hissetmek, yaşamak ve tadına varmak için yer açıyorum.”
- “Yaradan’a, meleklerime ve evrene beni hayrıma olan sevgiye yönlendirmeleri için teslim oluyorum ve mesajlarını duyuyor ve dinliyorum.”

Kabala gibi mistik bilimler ruh eşimize fiziksel dünyada kavuşabilmek için ruhumuzun arınma süreçlerinden geçmiş olması gerektiğini hatırlatıyor. Ancak, ruhunuzun diğer yarısını çağırarak mevcut ilişkilerinize de bu enerjiyi katmak, o arkadaşlıkları, dostlukları bu enerji seviyesin yükseltmek mümkün.

Ruh Eşi Enerjisi bağlantısı için bir not:
Enerjisel olarak Kabala’ya göre yılın bir günü ruhumuzun diğer yarısı ile buluşmamız açısından bize enerjisel olarak bir fırsat sunuyor. Ruhumuzun diğer yarısı ile bağlantıya geçebilmemiz için Evren’in açtığı bir kapı diyebiliriz buna. Ancak o gün Kabalistik takvime göre 14 Şubat 2007 değil. Yaz aylarının sonlarına denk gelen o gün enerjisel olarak nasıl bir bağlantı yapabileceğinizin detaylarını zamanı gelince aktaracağım.

Şimdilik, ruhunuzun yaradılıştaki diğer yarısı ile enerjisel olarak bir araya gelebilmek için: Öncelikle kendinizi sevin ve takdir edin. Siz bilseniz de bilmeseniz de ruhunuzun diğer yarısı dünyanın hangi köşesinde olursa olsun, fiziksel olarak ve duygusal olarak yaşadıklarınızın birçoğunu hissediyor ve etkilerini yaşıyor. Belki bunun neden olduğunun farkında değil. Günlerdir sebepsiz olarak ağrıyan dizinin sizin spor yaparken sakatlanmanız olduğunu bilmiyor. Ya da içindeki tarifsiz acının belki de sizin babanızı yitirmiş olmanız ve bu üzüntü ile yaşamakta olduğunuz için hissedildiğini anlayamıyor. Ama bu etkileri yaşıyor. Siz de benzer şeyler yaşıyor olabilirsiniz.

O zaman, sadece kendiniz için değil, ruhunuzun diğer yarısı için de, kendinize iyi bakın. Ve örneğin her Reiki öğrencisinin ilk olarak öğrendiği 5 temel Reiki prensibini siz de uygulayın ve her sabah kendinize tekrar edin:
- Bugün için endişelenme.
- Bugün için öfkelenme.
- Ekmeğini helal yollardan kazan.
- Şükret.
- Büyüklerine, ailene, tüm insanlara iyi davran.



Leonardo da Vinci’nin Ayak İzinde


Birkaç gün önce yakın bir arkadaşım bana Stuart Avery Gold’ın Ping adlı kitabını hediye etti. Ping yeni bir göl aramaya çıkan Ping adlı bir kurbağanın hikâyesi. Bu basit hikâye bana nedense farklı ama çok benzer başka bir hikâyeyi Coelho’nun Simyacı’sını hatırlattı. Bazılarınız artık biliyor ki bana birçok şey Simyacı’yı hatırlatır. Hep özel bir kitap olduğunu düşünmüşümdür.

Her iki kitap da yolumuzdan, bir anlamda kader çizgisinden ve bu yoldaki arayışlarımızdan bahsediyor. Kurbağa Ping temiz ve berrak suları olan bir göl arıyor. Simyacı’daki başkarakteri delikanlı Santiago ise kendi hazinesini. İkisine hedeflerine, amaçlarına ulaşmak için uğraşıyorlar, çabalıyorlar. Tekrar tekrar deniyorlar. Bazen arayışı bırakıp geri dönmeyi düşünselerde, düşüyor ve sonra kalkıp devam ediyorlar. Ve bu yolculukları sırasında kendilerine yolu öğreten, hedeflerine ulaşmaları konusunda yardımcı olacak insanlar ile karşılaşıyorlar. (Doğrusu Ping’in karşısına çıkan bir insan değil bir baykuş oluyor. )

***

Baykuş, Kurbağa Ping’e ne dedi?

Bazen hedefe, ulaşmayı tasarladığımız hedefe çok odaklanıp bugünü unutuyor muyuz? Yaşamı gün gün yaşadığımızı unutuyor muyuz? Arzularımıza çok odaklanıyor ve esasında bize sadece bugünün verildiğini unutuyor muyuz? Ve yarının esasında bize garanti edilemediğini?

Nefes aldığımızın farkında mıyız? Üzgün ya da sevinçli olduğumuzun farkında mıyız? Mutluluğun nasıl hissettiğini biliyor muyuz? Mutluluk nasıl bir his? Mutlu olunca ne hissedersiniz? En son ne zaman mutlu hissettiniz? Hatırlıyor musunuz? En son ne zaman yürekten güldünüz? Hatırlıyor musunuz? Ve hatırladığınız an’lara dönersek – bunları hissedebildiğini ve hatırlayabildiğinize göre – bu anları özel yapan neydi?

Baykuş Ping’e iyi bir yaşam yaşayabilmek için 2 şey yapmamız gerektiğini söyler:
Öncelikle, Yaşamı yaşamayı çok, fazlasıyla istemeliyiz.
İkincisi, Her gün yaşamı dolu dolu yaşamak için istikrarlı olarak ısrarcı olmalıyız.

Biz yola çıktık. Yoldayız. Gün be gün yaşıyoruz. Günleri teker teker karşılayarak yaşamak zorundayız yaşamı. Soru - yolda geçirdiğimiz zamanı nasıl daha mutlu ve keyifli yaşayabiliriz? Yaşamın ana konusu bir anlamda bu galiba. Huzur, sevgi ve mutluluk arıyoruz – ne yapıyor, ne ile uğraşıyorsak uğraşalım özdeki arzular çok basit esasında.

Peki, bunların Leonardo da Vinci ile ne ilgisi var dediğiniz duyar gibiyim. Sabrın sonu selamet. Bu defa düşündüm de belki de, yazar Michael Gelb’in “Leonardo Gibi Düşünmek” adlı kitabında dediği gibi, Leonardo da Vinci gibi düşünmeliyiz. Yaşamımızda hepimizin bir noktada, kendi yaşam el kitaplarımızı, yaşam kılavuzlarımızı yazmamız gerekecek. O an gelinceye kadar haydi gelin biz bilgileri toplamaya devam edelim.

Nasıl Leonardo da Vinci gibi düşünülür?

Geçtiğimiz Aralık ayında İstanbul, Hasköy’de Rahmi Koç Müzesi’nde bir sergiye gitme şansım oldu. Leonardo’nun tasarladığını, yaptığı bazı makinelerin benzer yapımları sergileniyordu. Çoğumuz Leonardo do Vinci’yi meşhur Mona Lisa resminin ressamı olarak tanırız. Ancak Leonardo bir mühendis, heykeltıraş, ressam, matematikçi, mimar, botanik uzmanı, müzisyen, filozof, sahne dekor ve kostüm tasarımcısı, ve … Evet, liste devam ediyor. O’nun gerçek bir dahi olduğu muhakkak. Hatta Tony Buzan ve Raymond Keene’nin yaptığı bir çalışmaya göre, Leonardo, Albert Einstein, Isaac Newton, Mikelanj ve Büyük İskender gibi dehaların arasında, tüm zamanların en büyük dahisi olarak ortaya çıkmış. Top 10 listesinin 1 Numarası özetle.

Gelb kitabında Leonardo’nun dehasındaki kavramları ele alarak, bunları kendi yaşamımıza nasıl uygulayabiliriz, bunu irdelemiş. Ve Leonardo’ya ait 7 prensip belirlemiş:

1. Yaşama daima merak ile yaklaşmak ve devamlı olarak öğrenmek için tükenmeyen bir arzu.
2. Bilgiyi deneyimler ile test etme kararlılığını ve hatalardan öğrenmek isteği.
3. Tüm duyularımızın hassasiyetini daimi olarak artırmak, özellikle göz ile görme yeteneğimizi artırmak ve böylelikle yaşamı daha canlı bir tecrübe haline getirmek.
4. Belirsizliği, karışıklığı ve anlaşılmazlıkları kucaklama arzusu.
5. Bilim ile sanat arasında, mantık ile hayal gücü arasında denge kurarak beynin tamamını kullanmak üzere gelişmek.
6. Bedensel olarak denge, zarafet içinde formda olmak.
7. Sistem düşüncesi. Her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğunu fark etmek ve buna müteşekkir olmak.

***

100 Soru Sormak Neyi Çözer?

Leonardo’nun sorularını, gözlemlerini, düşüncelerini, rüyalarını not defterlerine kaydettiği biliniyor. Gelb bizimde aynı şeyi yapmamızı öneriyor. Yanınızda bir defter, bir günlük ya da ajanda taşıyın ve buna aklınıza gelenleri geldikçe, hatta duygularınızı, hayallerinizi, arzularınızı yazın.

Michael Gelb’in önerdiği diğer bir egzersiz, bizim için önemli olan 100 soruyu yazmak. Bu 100 soruyu bir oturuşta yazmamız gerekiyor. Bu sorular her türlü sorumuz olabilir. Mesela “Nasıl tasarruf yapabilirim?” ya da “Bu dünyadaki varlığımın amacı ne?” ya da “Bana hangi kıyafetler yakışır?” Kısaca aklınıza gelen HER soru. Gelb ancak 100 soru ile tortuların ardındaki gerçek sorulara ulaşmamızı sağlayacağına inanıyor. Yazarak bunları döküyor ve temizliyoruz. Sonra bu 100 soru içinde bizim için gerçekten önemli olan 10 tanesini seçmemiz ve bir sonraki aşama olarak da bunları bizim için önem sırasına dizmemiz isteniyor.

Hemen cevapların ardından koşturmaya başlamayacağız. Cevapları istemediğimden değil. Ancak sadece soruları gün ışığına çıkarmak bile çözümü başlatır. Bilincimiz ve bilinçaltımız aradığımız cevaplar için bilgi toplamaya başlar. Bio-enerji hocam Moshe’nin her zaman söylediği gibi: “Soruyu sorun; cevap mutlaka gelecektir.” Neyi öğrenmek, neyi bilmek istediğimizi adlandırdığımızda hem kendimizi anlarız, hem de neyi arayacağımızı biliriz.

Ben bu dünyada tecrübe etmeye geldiğimiz yaşamımızın için bilginin verilmekte olduğuna inanıyorum. Sadece bazen arama ve araştırma cesaretimizi yitiriyoruz. Bu defa gelin yolu Leonardo’nun ayak izlerinden takip edelim. Her ay adım adım iz sürmeye devam edeceğiz. Ve her adımda yeni tecrübe ve deneyimlere yürüyeceğiz.

Sevgi ve mutluluk dolu günler diliyorum. Yolculuğunuz güneşli ve aydınlık olsun.
“Sanatın bilimini ve bilimin sanatını öğrenin.” Leonardo da Vinci.

“Öğrenmek istiyorum. Öğrendikçe büyüyorum.” Louise L. Hay


Yaşamın Sır’rı Artık Elimizde


Şimdi SIR’ra ulaşmak kolay. Çekim Yasası, şimdilerde en çok konuşulan sır oldu.

Son günlerin en çok satan listesinde bir numarayı kapan “The Secret” Türkçe anlamı ile Sır kitabı yaşama bakış açımızı derinden değiştirmeye devam ediyor. Önce filmi elden ele dolaşmaya başladı. Sonra Nil Gün muhtemelen birazda bu filmin ve kitabın etkisiyle “Çekim Yasası” kitabını çıkardı. Film kısıtlı bir alt yazı ile dağıtıldığı için, “Çekim Yasası” bir iki ay boyunca benim en çok hediye ettiğim kitap oldu. Sonra hocam Moshe Abudaram bana Amerika’dan The Secret’ın İngilizcesi’ni getirerek hediye etti. Neredeyse eş zamanlı olarak da Türkçesi çıktı. Şimdi her köşe başında karşımıza çıkıyor. Ne mutlu bize…

Time dergisi 14.Mayıs.2007 tarihli sayısında, Dünyadaki En Etkili 100 İnsan başlığı altında The Secret filminin yaratıcısı ve aynı adlı kitabın yazarı Rhonda Byrne’da listeye almış. Tavuk Suyuna Çorba serisi kitaplarının yazarlarından ve The Secret’da da yer alan Jack Canfield “Rhonda saf bir niyetle insanlara yardım etmek istedi ve milyonlara ulaştı” diye anlatıyor Time dergisindeki yazısında.

İstanbul’da metro da 4. Levent’e giderken bakıyorum biri elinde kitap, The Secret’ı okuyor. Benim çocukluğumda Japonya’da otobüslerde metrolarda kitap okuyan insanların fotoğrafları basılır, onlar nerede biz nerede denirdi. Gülümsüyorum elinde The Secret’lı adamı görünce. Fethiye’de bir mağazaya gidiyorum. Satış sorumlusu hanım The Secret’ı okuduğundan bahsediyor. Uçakta, sokakta, mağazada sır kulaktan kulağa yayılıyor. Bu arada merak ettiniz mi bu kitabın ismi neden mi orijinal İngilizce adı ile konmuş. Zaman zaman “Sır” kitabını okudunuz mu diye sorarken, öncelikle Nermin Bezmen’ın aynı adlı kitabı ile ve sonra başka kitap ve filmler ile karıştığını gördüm. Ben de kitap hakkında The Secret diye konuşmaya başlayınca, yayınevinin kararını anladım doğrusu.

İstediğiniz her şeyi elde edebilirsiniz, her şey olabilirsiniz.

Peki, bu meşhur sırrın Çekim Yasası olduğunu öğrendik. Nerede, nasıl kullanacağız? Her zaman. Bizler birer mıknatısız ve düşündüğümüzü, hislerimiz ile canlı tuttuğumuz şeyleri yaşamımıza çekiyoruz. Mutlu hissettiğimizde ve olumlu şeyler düşündüğümüzde bunu yaşamımıza çekiyoruz. Sözlerimiz çok güçlü. Dudaklarımızdan çıkanlar ile bir realite yaratmış oluyoruz. Ve Evren de bu gerçekliği onaylamak üzere harekete geçiyor. The Secret bize diyor ki “İstediğiniz her şeyi elde edebilirsiniz, her şey olabilirsiniz.” Ve anahtar bizim elimizde. Bize verilmiş yaradılışımız ile birlikte belki de. Tarihin yaprakların üstatlar, hocalar, bilgeler benzer şeyleri asırlardır söylüyorlar.
Evrenden olumlu sözler ile arzularımızı istiyoruz, gerçekleşeceğine inanıyoruz, arzu ettiğimiz sonucun nasıl gerçekleşeceğini evrene bırakıyoruz ve arzumuzu elde etmeye, kabul etmeye hazır olmaya çalışıyoruz. Evrenin bizim dileklerimizi ve isteklerimiz gerçekleştirmek üzere her zaman hazır beklediğini söylüyor sır.

Şu an nasıl hissediyorsunuz?

Kitapta yer alan eğitmenlerden Lisa Nichols’da bize hatırlatıyor: “Duygularınızdan emin olmadığınızda ‘Şu an ne hissediyorum?’ diye kendinize sorun. Gün içinde zaman zaman durup kendinize bu soruyu sorabilir, böylece duygularınıza dair daha fazla farkındalık kazanabilirsiniz.” Bu sorunun cevabı bize yaşadıklarımızın ve yaptıklarımızın yaşam yolumuz ile uyumlu olup olmadığını gösteriyor. İyi hissetmiyorsak, yaptıklarımız asıl istediklerimizle tam uymuyor demek. Bir şeyleri değiştirmemiz gerekiyor. Ama en önemlisi iyi hissetmeyi hedeflemek gerekiyor.

Sır esasında çok basit, ancak tam olarak kavramak, sindirmek önemli. Ben kitabı mutlaka okuyun diyorum ben. Size çok farklı kapıları açtığını göreceksiniz.

Piyano Sergi Salonunda Nasıl Belirdi?

Çok basit bir örnek verebilirim size. Mart ayında Fethiye Belediyesi Kültür Merkezi’nde bir resim sergim vardı. Ben 7 yaşımdan beri piyano çalarım ve piyanonun sesi beni her zaman çok etkiler, adeta ayrı bir dünyaya götürür. Kültür Merkezi’nde bir piyano hocası olduğunu biliyordum ancak sergi açılışında piyanosunu kullanabilmek için kendisi ile konuşma şansım olmadı İstanbul-Fethiye arasında gidip gelirken. Sergi bir Perşembe günü açılacaktı. Ben Çarşamba sabahı Fethiye’ye vardım. Ve resimlerimde kargo ile Çarşamba öğlen. Resimleri kargo firmasından sergi salonunda teslim aldım. 1, 2 saat sonra resimleri açarak yerleştirmeye başlamak üzere ayrıldım. Geri geldiğimde salona baktığımda uzak köşede bir piyanonun durmakta olduğunu fark ettim. Yanına gittim, evet sergi salonunda bir piyano gelmişti. Meğerse piyano hocası Kültür Merkezi’nin sergi katı ile aynı bölümde olması düşünülen bir aktiviteye katılmak istemiş, sonra da olmamış, piyano aşağıya kadar inmişken bari kalsın aşağıda demiş.

Bu arada sergi açılışına gelen ve açılışta ne kadar çok piyano çalışmasını istediğimi bilenler tabiî ki benim bu organizasyonu yaptığımı düşünmüşler. Gerçeği öğrenince onlar bana “secret” (sır) böyle mi oluyor dediler. Ben sadece istemiştim, gerçekten çok ve herkesin keyif alacağı güzel bir şey olması dileği ile. Çok basit bir örnek ama yaşam bunun gibi mutlu olayların birleşimi ile çok keyifli hale geliyor. Keyifli olmadığında ise bize düşen hayra yormak ve o girdaba kapılmadan olumluya şükretmek. Şükür arzu ettiklerimizi bize çeken mıknatısların en kuvvetlilerinden birisidir.

Louise L. Hay ve Norman Vincent Peale Okunması Gereken Üstatlar

Çekim yasası ve bunun hayatımıza etkisi ilk defa yazılmıyor. “Düşünce Gücüyle Tedavi” ve onlarca muhteşem kitabın yazarı Louise L. Hay düşüncelerin ve duyguların yaşam kalitemize ve sağlığımıza etkilerini ilk duyuranlardan. Aramızdan 1993 yılında ayrılan Norman Vincent Peale “Olumlu Düşünmenin Gücü”, “Olumlu Yaşamanın Gücü” ve “Başarırım Dersen Başarırsın” gibi kitapları ile olumlu düşüncelerin nasıl yaşama olumlu şeyleri çektiğini tüm dünyaya yıllarca duyurdu. Bu yazarlar dünya listelerinde çok satanlarda yer almaya devam ediyor. The Secret bir film ile beraber konuyu ele aldığı için sanırım geniş bir kitleye çok kısa zamanda ulaşma şansına kavuştu. Bir anlamda bu konulara daha ilgi duymayanlara esasında ne kadar gerekli bilgiler olduğunu da duyurmuş oldu.

Steve Rother ve Hatırlamak

Nisan ayında “Hatırla” kitabının yazarı Steve Rother eşi Barbara ile bir eğitim vermek üzere İstanbul’daydı. Onlar ile çok güzel bir dört gün geçirme şansına kavuştum. Çalışmaları hakkında ilerideki aylarda yazmak istiyorum; ancak kendisinin özellikle vurguladığı bir noktayı şimdi belirtmeden geçemeyeceğim. Steve Rother diyor ki “Amacımız insanların kendi güçlerini ve içsel rehberliklerini bulmalarına yardım etmektir. Biz gerçek kimliğimizi hatırladığımızda Dünya’da cenneti yaratma görevini gerçekleştirebiliriz.” Düşüncelerimizi ve duygularımızı çekim yasasına uygun olarak kullandığımızda gündelik hayatımıza cennetin tadını katmak mümkün olabilir.

Sevdiğiniz şeyleri yaparak kendi gücünüzü keşfedeceğiniz günler sizi bekliyor. Hazır mısınız? Haydi, kemerlerinizi bağlayın o zaman. Yolculuk başlıyor…

***

Robin Sharma’dan Yaşamın 5 Altın Tavsiyesi:

1- Her sabah saat 5:00 gibi gün doğumundan önce uyanın. Erken kalkanlar sabahın bereketi ile yaşamdan çok daha fazlasını alırlar.
2- Gününüzün ilk 60 dakikasını gününüzün kutsal saati olarak ayırın. Bu zamanı dua etmek, meditasyon yapmak, günlüğünüzü yazmak, ilham verici kitap yada metinleri okuyarak değerlendirir. Yaşamınızı en üst seviyeye taşımak için güne ruhunuzu besleyerek başlayın.
3- Başkalarının sizden beklediğinin ötesinde ilgi, sevgi ve anlayış gösterin. Yeni dünyanın yaratılmasında yerinizi alın.
4- Sizden beklenilenin ötesinde bir mükemmellikle yapın işlerinizi ve faaliyetlerinizi. Böylelikle bolluk ve doyum size akacaktır.
5- Kendinizi bildiğiniz en sevgi dolu ve sevgi veren insan olarak hissedin ve böyle davranın. Mükemmel bir varlık olduğunuzu bilerek, bu dünyada yaşayan eşsiz bir varlık olarak yaşayın ve buna layık olarak davranın.

***


Moshe Abudaram’dan 10 Altın Anahtar:

1- Nefes alın. Ne zaman sıkılırsanız, farkında olun ve nefes alın. Nefes ruhunuzun beden ile bağıdır. Bu bağlantınız hep yerinde olsun.
2- Su için. Vücudunuzda su yoksa ruhunuzun ikamet ettiği beden ne görevlerini ne de sizin arzularınızı gerçekleştirebilir.
3- Endişeye değil, neşeye odaklanın. Ancak neşe karşınızdaki kapalı kapıları açan anahtardır. İçinizden gelmiyorsa bile, gülün, kahkaha atın, frekansınızı değiştirin. İçinizden gelmese de radyonun kanalını değiştirin.
4- Yarının problemlerini bugünün enerjisi ile çözemezsiniz. Size bugün için gerekli tüm güç verildi. Ve yarın, yarın için gerekenler verilecek. Taşıyamayacağınız hiçbir yük size verilmez. Kendinize güvenin.
5- Kendi anne babamızı biz seçtik. Onlara gereken saygıyı gösterin. Ne olursa olsun. Kızsanız da, darılsanız da, üzülseniz de, saygı gösterin. Bazen saygı sevgiden de önemli olabilir.
6- Çocuklarınız size ait değiller. Onlara hak ettikleri gibi, bağımsız ve özgür varlıklar olarak gerekli sevgi ve saygıyı gösterin. Ve bilin ki onlar sizi seçti, sizin kendi anne babalarınızı seçtiğiniz gibi. Yaşamak için geldikleri bir yol. Onlar için bir şey yapmak istiyorsanız bu yolu yürümeleri için onlara destek olun.
7- Ruhunuzun ölümsüz olduğunun farkında olun. Hep vardınız ve hep var olacaksınız.
8- Ben akşamdan ertesi sabah 6’da uyanmayı kendime vaat edersem, bu olur. Peki, sözleriniz ile siz her gün, her an ne vaat ediyorsunuz? Kelimeleriniz ile kendinize, öldün diyerek, dizlerim bitti diyerek, bu iş beni hasta etti, diyerek gerçekleşerek kehanetler yaratmayın. Güçlüsünüz, insansınız, başarırsınız.
9- Yapın. Yapmadıklarınıza pişmanlıklarınız her zaman daha çok olur. Yüreğiniz derinliklerin bir dilek olarak geliyorsa ve size neşe veriyorsa, durmayın yapın.
10- Bilmek istediklerinizi sorun. Soru varsa, cevap mutlaka gelecektir. Her zaman ilk gelen cevap en doğrusudur.

__________________________________________________ ______________________


“Kendime verebileceğim en güzel hediye koşulsuz sevgidir.”

Louise L. Hay
__________________________________________________ ______________________


“Kimse çiçeği görmez – gerçekten – o kadar küçüktür ki görmek zaman ister – oysa bizim zamanımız yoktur – görmek zaman ister, bir arkadaş kazanmanın zaman istediği gibi.”
Georgia O’Keeffe
__________________________________________________ ______________________

Labels: Barbara Rother, Moshe Abudaram, Sır, Steve Rother, The Secret, Çekim Yasası
Sayıların Size Mesajı Var

Sayıların dili var mıdır? İlkokulda öğrenmeye başlarız 1, 2, 3, 4, 5...

Sayılar miktarlar dünyası ile bağlantı kurmamızı ve ifade etmenizi sağlayan semboller. Yaşamın ayrılmaz bir parçası. Ancak, Sayılar adetler, miktarlar, ölçüm dışında daha farklı bir bilgi verebilir mi bize? Böyle bir özellik taşıyor olabilir mi? Numeroloji ve bu bilgiyi kullanan Tarot bilimi sayıların bize kendimiz ve yaşamımız hakkında kuvvetli bilgiler verdiği söylüyor.

Ben matematiği hep çok sevdim. İlkokula başlamadan önce toplama, çıkarma işlemleri yapmaya başlamışım. Sonraki, kendimi bildiğim yıllarda da bu sevgi devam etti. Sayılar bana hep gizemli geldi. Farklı bir dünyanın anahtarları gibi. Gerçekten de sayılar bize farklı bir dünyadan mesaj getiriyor olabilirler mi? Farklı hocalar ile çalışmalarımda sayılarının dilinin konuşan ile karşılaştım. Ve bu dili Numeroloji ve bunu kullanan Tarot ile bizlere aktarıyorlardı.

Numeroloji Nedir?
Numeroloji sayıların dili hakkında bir dal. Numeroloji yaşamı ve olayları sayıların sunduğu bilgiler ile değerlendirme metodu olarak adlandırılabilir. Numeroloji bir anlamda enerjilere sayılar aracılığı ile bakmaktır. Sayıların miktarsal yönü ile değil, ifade ettiği enerji anlamı ile ilgilenir. 0’dan 9’a kadar olan rakamlar sayıları oluşturur. Tabi matematiğin tarihçesinde ve asırlar boyunca kullanımında farklı bilgiler var. Biz burada günümüzde Numeroloji’nin yaygın kullanımı açısından konuyu ele alacağız.

***

Sayıların enerji anlamı varsa, bunu nasıl okuruz ve anlarız?

Sayılar öncelikle doğum tarihimiz ile bizi ana bir enerji olarak etkiliyor. Doğum tarihimiz astrolojik olarak gezegenlerin konumu ve etkileri nedeni ile yaşamımıza etki ediyor olmak ile birlikte, bir sayı olarak da, bu sayının enerjisi ile birlikte yaşamımıza etki ediyor. Kader diye adlandırdığımız yaşam çizgimizde bize bazı imkânları sunuyor ve bazı görev, ders ve sorumlulukları da beraberinde getiriyor.

Genel olarak yaşamımız ve doğum günümüzden başlayarak her yıl için sayıların enerjisinden yola çıkarak yaşamımız hakkında belki de tahmin edebileceğinizden çok daha fazla bilgi edinmek mümkün.

Gelin, öncelikle doğum tarihinizden, yaşamınızı etkileyen sayıları nasıl buluruz buna bakalım.

Örneğin: 01.01.1970 tarihinde doğdunuz.

Numeroloji’ye göre bu tarih 19 sayısına denk gelmekte. (1970+2=1972; 1+9+7+2=19)
Bu kişi o zaman, genel olarak söyleyebilirsek, 19, ve bu sayılardan elde edilen 10 (1+9=10) ve 1 (1+0=1) sayılarının etkisi altında demektir.
Bu kişi, 2007 yılında girdiğimizde ise doğum günü olan 1.Ocak tarihinden itibaren 11 sayısının etkisi altında olacak. (2007+2=2009; 2+9=11)

Bu arada, belirtmek zorundayım ki her bilimde ve aşağı yukarı her konuda olduğu gibi Numeroloji’de de farklı ekoller ve çalışma ve hesap tarzları var. Ancak ben sizlerle, kendi çalışmalarımda kullandığım ve sonuçlarını tecrübe ettiğim metotları paylaşmaya çalıyorum. Belki konuya tamamen hâkim olmanızı sağlamasa da günümüzde sık sık duyduğunuz bu konuda hakkında bir miktarda olsa bilginiz olması için. Bir konuya giriş dersi diyebiliriz.

Bu sayılar neyi ifade ediyor?
Öncelikle doğum tarihiniz ile ortaya çıkan sayılar, yaşamınızda sizi etkileyen ana enerjileri, ana etkileri ifade ediyor. Kimi Numeroloji ve Tarot uzmanları Kader denilen şeyin bu olduğunu savunuyor. Yaşamın bize - bize özel olarak – sunduğu enerjisel şartlar tanımlanıyor.

Doğum günümüzden başlayarak içine girdiğimiz yıl ise bize, o yıl içerisinde bizi etkilemesi muhtemel olan enerjiler, konular, güçler ve insanlar hakkında bilgi veriyor.

***

Doğum tarihiniz, içinde bulunduğunuz yıl, evinizin kapı numarası, okul numaranız taşıdığı sayı ile belirli bir enerji frekansı olarak yaşamınızı, farkına varsanız da varmasanız da, etkiler. Sayıların dilini anlamak, bu şartları anlamaya ve belki de yaşamınızı anlamaya yardımcı olur. Bizi etkileyen faktörleri ya da bize sunulan imkânları bilirsek, yaşamımızı çok daha rahat ve huzurlu olarak şekillendirme şansımız var.

***

Yaşam sayınızı hesaplamayı sanırım hepiniz yapabildiniz. O zaman size hayat enerjiniz ile ilgili olarak aşağıdaki bilgileri dikkate almanızı önereceğim. Aynı zaman da aşağıda her sayı ile ilgili olarak belirttiğim onaylamaları kullanarak gerek belirli bir yılda, gerekse yaşamınızın akışına yol açabilirsiniz. Tabi bu sayılara dair bilgileri birkaç paragrafa sığdırmak çok zor, ancak faydalı olabileceğini düşündüğüm bir kısım bilgileri paylaşmayı arzu ediyorum.

(1) Bir: İletişim sayısı, esnek olabilmek ve zekâ. Bu sayı ile doğanlar sihirli bir iletişim gücüne sahiptirler. Bir sayısına ait olanlar yaşam çizgilerinde daha yüksek bir güç ve irade ile bağlantıda olma ihtiyacını hissederler. Meslek olarak öğretmenlik, danışmanlık, medya, tasarım, tasarım, halkla ilişkiler ve diplomatik görevlerde başarılı olabilirler.

Onaylama: “Yaratıcılığımı ifade etmek beni mutlu ediyor ve doyuruyor.”

(2) İki: İçsel güçlere ulaşmak, şifacılık, bağımsızlık, artan kendine güven ve iç denge. Yaşam sayısı 2 olan kişiler genelde bağımsızlıklarına düşkündürler. Denge ve uyum onlar içi n önemlidir. Dengesi bozulan şeyleri fark edip dengeye getirmekte ustadırlar. Bu kişiler teşhis koymakta ustadırlar ve iyi negotiator olurlar.
Yıllık olarak 2 sayısında olanlar için bu yıl denge ve uyumu yakalamak için önemli bir yıldır. Bu yılda kısıtlanmak, engellenmek istemezler. Uyumsuz durumlarda kendini çıkarmak için kuvvetli bir eğilim duyabilirler.

Onaylama: “Sezgilerime güveniyorum.”

(3) Üç: Güzellik, sevgi, feminen ve annelik özellikleri, güç ve güzelliğin bileşimi.
3 sayısı derin bir doğa sevgisinin ifade eder. Başkalarını şifalandırmak, rahatlatmak ve beslemek için büyük bir kapasite taşırlar. Tıp ya da veterinerlik ile ilgili meslekler, mimari, bahçecilik ve sanat gibi doğayı da güzelleştiren dallarda başarılı olabilirler, bu dallara çekilebilirler.
Bu sayı yıl sayınız ise, bu yıl duygusal olarak neyin önemli neyin önemsiz olduğunu size gösterecek kişileri yaşamınıza çekebilirsiniz. Bu yıl içinde gereğinden fazla verici olmamak, annelik ile ilgili konuları çözümlemek, yaşamınıza daha çok güzellik, uyum katmak için çaba göstermek doğru olacaktır. Aynı zamanda bu yıl hayatınızdaki sizin için önemli olan kadınlar ile ilişkilerinizi düzene sokmak için iyi bir zaman olacaktır.

Onaylama: “Güç ve güzellik sahibiyim.”

(4) Dört: Liderlik, maceraperestlik, baba olmak, otorite, kâşif.
Gücünüzü kendinizi geliştirmek ve yeni başlangıçlar için kullandığınız sürece, etkileri hep olumlu ve faydalı olacaktır. Değişimden çekinmek ve korkmak gücünüzü yitirmeniz ihtimalini doğurabilir.
Bir yıl sayısı olarak 4 size, yeni projelerin başlangıcını, seyahat ihtimallerini ve “baba” ile ilgili konuları getirebilir.

Onaylama: “Gücüme güveniyorum ve hizmet ederek yönlendiriyor ve yönlendirerek hizmet ediyorum.”

(5) Beş: Ruhsal öğretmen, danışman, başlangıçlar yapan, iç rehber, değişim.
Gerek yaşam sayınız olarak, gerekse bir yıl sayısı olarak 5 sayısı size ruhsal öğretmenler ile çalışmanızı öneriyor. Geçmişte ya da şimdi sizi etkileyen ya da bilgisine çekildiğiniz bir öğretmen, üstat oldu mu? Kendinize uygun bir hoca bulmaya çalışıp seçebilirsiniz. Kişisel gelişim ile ilgili gruplara katılabilirsiniz. Almaya açık ve katılımcı olun. Kalbinizin talimatlarına, sesine ve bunu dinlemeye açık olun. Kişinin kendini arayışı, arzularını, isteklerini, yeteneklerini tanımaya, anlamaya çalışması, yaşam yolunu bulması açısından etkili ve gerekli.

Onaylama: “Kalbimin sesini dinliyorum.”

(6) Altı: Aşk, çekim, zıtların sevgi ile birleşimi, ilişkiler vasıtası ile gelişim.
6 yaşam sayısını taşıyan kişiler insanlara örnek olmayı ve motive etmeye başarabilenlerdir. Grup ortamında ya da bire bir olarak insanlarla çalışma yapmakta başarılı olurlar.
6 sayılı yılınızda tüm ilişkilerinizi gözden geçirme ihtiyacını hissedebilirsiniz. Bu süre için kimi ilişkilerinizin sağlamlaştığını, kimi ilişkilerinizin ise uzaklaşmaya başladığını ya da bittiğini görebilirsiniz. Genelde evlilik, boşanma ya da taşınmalar yaşayabilirsiniz bu yılda. Bu yıl genelde bir karar verme yılı olarak da çıkar karşımıza – iki konu, iki insan, iki durum, iki yer ya da iki yön arasında bir karar vermeniz gerekebilir. Yaşadığınız değişimlerde bir dönüm noktasında olduğunuz söylenebilir.

Onaylama: “Hayat arkadaşımı bulmaya hazırım.”

(7) Yedi: Yeni başlangıçlar, iyi de doğru değişim, ruhsal yol.
Yedi bir değişim sayısı. Ancak yaşamda değişimi sürdürebilmek için hareket ve sakinliğin bir dengesini sağlamak gereklidir. 7 sayısını taşıyan kişiler hayatlarında değişim ve çeşitlilik ararlar. Bu kişiler aynı zamanda farklı aktiviteleri aynı anda yürütebilme ve yapabilme yeteneğine sahiptirler. Eğer sadece bir ilgi alanına odaklanacaklarsa bu alanın onlara aradıkları tüm çeşitliliği sunabilmesi gerekir.
Eğer yaşam sayınız yedi ise, siz ailenizle olmayı ve ev yaşamını seversiniz; ancak seyahat etmekten ve aynı anda birden fazla şeyle uğraşmak, ilgilenmekten de keyif alırsınız.
Yıl sayısı olarak 7 yılını yaşamaktaysanız, bu yıl taşınmak, yeni bir yere yerleşmek, seyahat etmek ya da kariyerinizi değiştirmek için çok uygun bir yıl. Bu yılda eviniz ile ilgili değişiklikler olabilir. Evinizde dekorasyon değişikliği yapabileceğiniz gibi, evinizi komple değiştirmek ya da taşınmak isteyebilirsiniz. Bu yıl da terfi edebilirsiniz ya da iş değişikliği yapabilirsiniz. Genel olarak değişikliklerin sizin için olumlu olacağını söylemek mümkün.

Onaylama: “Yaşamımız düzene sokuyor ve yeni başlangıçlara hazırlanıyorum.”


(8) Sekiz: Denge, merkezini bulmak, farklılıkları dengelemek, adalet.

Yaşam yılınız 8 ise denge ve uyum yaşam boyu sizi etkileyecek ana iki konu olacaktır. Güzellik, denge ve uyum yaşamda çok değer verdiğiniz kavramlar. Yaşamınızın net, berrak, basit ve düzenli arzu ediyorsunuz. Karışık ve karmaşık olaylara toleransınız düşük. Yaşamınızın farklı dönemlerinde finans ve sağlık konularında dengeyi bulma ihtiyacını daha fazla hissedebilirsiniz. Yazarlık, editörlük ya da araştırma görevlisi olmak isteyebilirsiniz. Orijinal ve yaratıcı fikirlerinizi geniş kitlelerin kullanabileceği projeler üretmek isteğini hissedebilir ve bu yönde çalışmak isteyebilirsiniz. Hayatınız boyunca Terazi burcu insanlarının size sadelik ve denge arayışınızda arzuladığınız durumu gösteren bir ayna görevi yaptığını fark edebilirsiniz.

Yaşamınızın 8 yılında ise, hayatınızdaki dengesini yitirmiş konuları ve alanları dengeye getirmek arzusunu hissedersiniz. Sağlığınızı, işlerinizi, hukuki konuları çözümlemek için bir istek duyacaksınız ve bunları yapmak enerjisini de hissedeceksiniz. Birçok kişi 8 yılında, yıllardır duran eski eşyalarını atar, el değmemiş dolaplarını, depolarını temizler, eski giysilerini elden çıkarır. Bu yıl hayatınızı basitleştirmek için iyi bir yıldır. Düzen ve netlik, berraklık sizin için önemli hale gelir. Bu yılda doğa ile içi içe olmak, doğa yürüyüşlerine gitmek, deniz kenarında yürüyüşler yapmak, kısa da doğanın içinde olacağınız aktiviteler yapmak size hayat katacaktır.

Onaylama: “Merkezimde dengedeyim.”

(9) Dokuz: Kendi ışığını bulmak, içe yönelmek, ürün almak, kendi merkezinde olmak, bilge rehber.
Yaşam sayısı 9 olan kişilerin sessizlik ve sakinliğe bir özlemi olur ve kendileri ile zaman geçirmeyi severler. İnsanlar ile olmak ile sıkıntıları yoktur; ancak bulundukları ortamda psikolojik, duygusal ve aynı zamanda fiziksel özgürlüğe, alana ihtiyaçları vardır. Eğer kısıtlandıklarını ve engellendiklerini hissederlerse, içlerine kapanabilirler. Eğer yaşam yolunda ilerlerken bir şeyleri tamamladıktan sonra yeni şeylere başlamayı severler. Başkalarına bir işe başlamak ya da sonlandırmak konusunda yardım etmekte yeteneklidirler.

Eğer 9 yılını yaşamaktaysanız, yarım kalan işlerinizi tamamlamak için doğru bir yıldasınız. Bu yıl içinde yalnız kalmak ve dinlenmek odaklı seyahatlere gitmek üzere bir istek duyabilirsiniz. Ayrıca bu yıl elleriniz ile kendinizi ifade edebileceğiniz yaratıcı aktivitelerde bulunmak ruhunuza iyi gelecektir. El ile şifa konusu da ilginizi çekebilir.

Onaylama: “Yalnız kalmaktan mutluyum ve istediğim zaman yalnız olmayı bırakabilirim.”

(10)On: Büyüme, yaratıcılık, büyük çıkış, beklenmeyen kısmet.

Orijinallik ve yaratıcılık yaşam sayısı 10 olan kişilerin arzusu olacaktır. Daha önce yapılmamış ve denenmemiş şeyleri yapmaktan hoşlanırlar. Yaptıkları şeyler daha önce yapılmış şeyler olduğunda, bunları daha farklı şekilde hayata geçirmek üzere yollar ararlar. Aynı zaman da yeni fırsatları ve imkânları fark edebilmek yeteneğine de sahiptirler.

10 yılı yaşayanlar için bu yıl yeni fırsatlara ve imkânlara açılmak için doğru bir yıldır. Genelde bu fırsatlar yaşamınızı olumlu yönlere götürecektir. Aktif olarak yaşamınızı yeni bir yöneltebilir ve hayatınızı her yönüyle bolluğa açabilirsiniz. Kısaca hayatınızı çok daha olumlu bir yöne götürmek için enerjilerin size yardımcı olduğu ve fırsatların açıldığı bir yıldasınız. Çünkü yaşadığınız yıllar ile bir anlamda bu fırsatların size verilmesini hak eder duruma gelmiş oluyorsunuz.

Onaylama: “Yaşamıma gelecek mucizelere açığım.”

(11)On bir: Tutku, çok yönlü yaratıcılık, yetenekler, güç, eski korkuları ve şartlanmaların üstesinden gelmek.

11 insanları yaratıcı ifadeli insanlardır. Sahne sanatlarına ve yaratıcı dallara eğilebilirler. Bilinen sistem ve düzenlere yaratıcılık ve orijinal fikirler getirmekte kuvvetlidirler. Başkaları tarafından zaman zaman inanılmaz diye tarif edilebilecek kadar kuvvetli oldukları söylenir. Yaşam prensibi olarak, olayların bir çiçek gibi açılacağına inanırlar. Risk almaktan çekinmezler. Eğer yaşam sayınız 11 ise, yaratıcılık ve gücünüz ile kendinizi her zaman tazeleyebilir ve yeniden yaratabilirsiniz.

11 sayılı yılınızda iseniz, içinizde fiziksel yenilenme dahil hayatınızın her alanında yenilenme arzusu duyabilirsiniz. Yaşamı tekrar heyecan ve keyifle yaşama arzusunu da hissedebilirsiniz. Yaratıcı tüm sanat faaliyetleri ve sahne sanatları ilginizi daha çok çekebilir. Aynı zaman da, hayatınızdaki Aslan insanları ile ilişkileriniz ele aldığınız bir yıl olabilir. İçinizde belki da daha önce hiç kullanmadığınız kadar büyük bir kuvvetin var olduğunu fark ederek, gerçekten kendiniz olmak için önemli adımlar atabilirsiniz.

Onaylama: “Yaşamımı dolu dolu yaşamaktan keyif alıyorum.”

Sayılar 12’den 22’ye kadar olmak üzere devam ediyor. Kimi üstatlara göre ise 0’dan 21’e. Bazı hocalar ise Numerolojiyi 0’dan 9’a kadar ana sayıları ve ek olarak 11 ile 22 sayılarını ele alarak kullanıyor. Sayılar dünyası farklı ve geniş bir dünya. Bu ay ele alamadığım diğer sayıları Mart ayında ele almaya devam edeceğim.

***

Sayılar bize hangi enerjilerin kullanmamız üzere bize sunulduğunu gösteriyor. Numerolojiyi kullanan Tarot da bir fal metodu değil. Sembollerin dili ile kendimize ayna tuttuğumuz bir metot. Biz yarına bakmaya ya da geleceği öğrenmeye çalışmıyoruz bu dallar ile. Sadece bize bugünü doğru yaşamamız için gereken bilgileri almaya çalışıyoruz. Bizi etkileyebilecek faktörleri bilmek daha bilinçli kararlar almamızı ve kendimiz, ailemiz ve çevremiz için faydalı şeyler yapmamızı sağlayabilir. Bilgi kuvvettir. “Hayatımızda önemli kararlar verilmekte olduğunda genelde trampetler çalmaz. Genelde kader sessizce yaratılır,” diyor Agnes De Mille. Ve hocam Moshe’nin her zaman dediği gibi: “Bildiğimiz bir geleceğe uyanmak ne kadar keyifli olabilir ki. Bırakın yaşam sizi yarın’a yarın götürsün. Her günü taşıyabileceğimiz enerji o gün verilir. Yarının yüklerini bugünün enerjisi ile taşımak mümkün değildir. Bugün’ü bugünün enerjisi ile yaşarsanız – işte mutluluğun anahtarı budur.”


***

Sorular cevapların kapısını açar, dedik. İsteklerin yapabilme gücünü içinde taşması gibi. O zaman sormaya bir defa daha devam edelim. Claude Bernard diyor ki: “İnsan bilinenden bilinmeyene gitmeden hiçbir şey öğrenemez.”
Soralım:
1- Yaşamınızda sizin için gerçekten anlamı olan şeyler neler?
2- Neler size güven ve huzur veriyor; nelerin ruhunuza dokunabildiğini hissediyorsunuz?
3- Yeni yılda hangi net rüyaların, hayallerin, ihtimallerin sizin için gerçekleşebileceğini düşünüyorsunuz?
4- Sevgi sahiplenmek midir? Sahiplenmeden sevmek mümkün müdür?
5- Yaşamı olduğu gibi kabul etmek ile ilgili düşünceleriniz nedir?

Sizin sorularınız neler? Aklınıza gelen sorularınızı bir defter alarak yazmanızı öneriyorum. Konuları yazılı hale getirdiğiniz de ve kendinize sesli olarak tekrar ettiğinizde, beyininizi farklı duyularınız ile uyararak cevabın ve çözümün bulunmasında yolu açmış oluyorsunuz.


***

İçinizdeki Devi Uyandırın kitabının yazarı Anthony Robbins “Ufak değişimler büyük farklar yaratır” diyor. Muhtelif hocalardan farklı önerilerden bir derleme sunmak istiyorum sizlere.

İşte Şubat ayı için bazı öneriler:
1. Bir kâğıt ve kalem alın ve bir paragrafta, seçeceğiniz belirli bir hedefe ulaşabilmek için size gerektiğini düşündüğünüz karakter özelliği, yetenek, yaklaşım ya da davranış biçimlerinden 5 tanesini belirleyin. Bu özelliklerden bir tanesine sahip olmak için en az bir adım atın.
2. Zevk ve mutluluğu daimi olarak ertelemeyin. Bugün keyif alacağınız, yüzünüze tebessüm getirecek bir şey yapın. Bir dondurma alın, eski bir arkadaşınızı arayın, müziği açıp dans edin, ya da suçluluk duymadan sevdiğiniz televizyon programını seyredin. Kendinizi mutlu etmeyi unutmayın. Ruhunuzun size teşekkür edecektir.
3. Alışkanlıklarınıza bakın. Bunlardan sizin kişisel gelişiminizi desteklediğine inandıklarınız hangileri? Sizi beslemediğini düşündüğünüz alışkanlarınız hangileri?
4. Evinizi ya da odanızı toplarken ve temizlerken, her zaman tüm negatif ve olumsuz şeyleri dışarı attığınızı ve hayatınızdaki karışıklıkları düzenlediğinizi hayal edin. Eğer yerleri siliyor ya da süpürüyorsanız, bunu dışarıya doğru hareketler ile yapın. Böylelikle mekândaki enerjileri arındırmış olacaksınız.
5. Yolunuz kapalıysa- farklı bir yol deneyin. Hayatınızda karşınıza engeller çıktığında ve bunları geçemediğinizde, başka yollar, metotlar, imkânlar var mı diye araştırın lütfen. Çözümsüzlüğe odaklanmayın. Eğer bir derdiniz varsa, birçok hocanın dediği gibi “cevabı ve yapma gücü de” size verilmiştir.
6. Zihinsel netlik kazanmak için meditasyon yapabilirsiniz. Meditasyon yapmak için ille de özel bir zamana ve mekâna ihtiyaç yoktur. Meditasyon bir iç sakinliğe ulaşmak demektir genel olarak. Herhangi bir yer de ve zamanda sessiz olmak, ister gözünüz açık ister kapalı kendinizi, yaşamınızı, çevrenizi bir seyirci olarak sakince gözlemlemek en basit ve etkili meditasyonlardan biridir. 10 dakika sessizce seyredin. Bakalım neler keşfedeceksiniz?
7. Sizi ne yönlendiriyor? Kararlarınızı nasıl alıyorsunuz? Hangi şartlarda ve durumlarda karar vermekte zorlanıyorsunuz? Kararlarınızın netleştiği zamanlar var mı? Bu netliği daha uzun süre muhafaza etmek için yapabileceğiniz bir şey var mı?
8. Eskiyi geride bırakmayı öğrenin. Öncelikle kırık eşyalarınızı, yırtık ve tamir olamayan ya da kısaca içine sığmadığınız ya da size çok bol gelen giysilerinizi atın ya da verin. Çalışmayan eski bilgisayarları, bozuk televizyonları, kırık şemsiyeleri atın. Bırakmak, geride bırakmak ruhumuz için zor bir kavram. Bunu kabul edelim ama yine de artık bize ait olmayan, yaşamımıza değer katmayan şeyleri bırakalım. Hayatımıza yeni şeyler davet etmek istiyoruz ama onlara yer açmak isek nasıl yaşamımıza girebilirler?
9. Evinize, odanıza taze enerji getirmek için mum, tütsü yakmayı veya esansiyel yağlardan yararlanmayı düşünebilirsiniz. Çiçeklerin ve muhtelif bitkilerin kokuları ruhumuzu arındırabilir. Hoşunuza giden kokuları keşfetmek için kokulu mumları ve tütsüleri deneyebilirsiniz. Ruhunuzu beslemenin ve dinlendirmenin bu yolu da bu. İçinizden gelenleri deneyerek keşfedin. Aromaterapi dalı bu konuda uzmanlaşan bir branş. İlginizi çekiyorsa bu konuda okuyabilirsiniz.
10. Yaşamın kazanmak ya da kaybetmek olmadığını unutmayın. Yaşadıklarınızı iyi veya kötü olarak adlandırmaya çalışın. Yaşamı bize sundukları ile kabul ettiğimizde gelen bir özgürlük var. Tecrübelerinizi yaşamın size verdiği madalyalar olarak değerlendirin. Tecrübe acı ve tatlı anıları ile yaşamın bize en büyük ve alternatifi olmayan hediyesi.


Albert Einstein “ Hayatta deneyimleyebileceğimiz en güzel şey - mucizeler’dir” diyor.
Mucize dolu günlere yolunuz açık olsun.


__________________________________________________ ______________________


“Sonsuz seçeneklerim var. Hayatta beni iyilikler bekliyor.”
Louise L. Hay, “Düşünce Gücüyle Tedavi” kitabının yazarı.
__________________________________________________ ______________________


“Şans çok kuvvetlidir. Her zaman oltanız atılı olsun. En ummadığınız havuzda, balık yakalayabilirsiniz.”

OVID
__________________________________________________ ___________________




Labels: Numeroloji, Sayi Bilimi
Yaşam Yolumuz Sayılarda mı Yazılı?

Yaşamın anlamını sorguluyoruz. En önemlisi bir sonraki adımımızın ne olması gerektiğini bulmaya çalışıyoruz. Yaşam bizim için neler saklıyor merak ediyoruz.
Numeroloji, sayı bilimi, bizim kendimizi anlamamız için bilgi sunan dallardan biri. Hayatta eğer bizi etkileyen enerjileri, etkileri anlayabilirsek, belki de kendimiz için daha doğru cevaplar bulmamız mümkün.
Haydi, Numeroloji hakkında geçen ay başladığımız çalışmamıza devam edelim.
Geçen ay 1’den 11’e kadar olan sayıları ele almıştık. Bu ay 12’den 22’ye kadar olan sayıları ele alacağız. Öncelikle, Numeroloji açısından yaşam sayınızı ve yıl sayınızı nasıl hesaplayabileceğinizi bir örnekleme ile tekrarlayalım. Geçen ay ele aldığımız sayılarının bazılarının tekrarın yapabilmek ve geçen sayımızı okuyamayanlar varsa diye, buna göre bir doğum tarihi seçiyorum.
Her dalda olduğu gibi Numeroloji’de de farklı ekoller ve yaklaşım tarzları var. Ben sizler ile bana en uygun gelen bilgi ve metotları paylaştığımı hatırlatmak isterim.

Örneğin: 17.10.1980 tarihinde doğdunuz.
Numeroloji’ye göre bu tarih (9) sayısına denk gelmekte. (1980+27= 2007; 2+7 =9) Bu kişi o zaman, (9) sayısının etkisini tüm yaşamı boyunca hissedecektir. Bu kişi, 2007 yılında ise doğum günü olan 17.Ekim tarihine kadar tarihinden itibaren genel yaşam sayısı etkisine ek olarak, (8) sayısının etkisi altında olacaktır. (2006+27=2033; 2+3+3=8). 17.10.2007 tarihinden itibaren ise, yıl etkisi olarak (2007+27= 2034; 2+3+4=9) (9) sayısının etkisi altında olacaktır.
O zaman bu kişinin karşılaşacağı etki ve imkânlara şöyle bir göz atalım:
Yaşam Sayısı olarak (9):
Yaşam sayısı 9 olan kişilerin sessizlik ve sakinliğe bir özlemi olur ve kendileri ile zaman geçirmeyi severler. Ancak liderlik görevleri de üstlenebilirler. Eğer kısıtlandıklarını ve engellendiklerini hissederlerse, içlerine kapanabilirler. Eğer yaşam yolunda ilerlerken bir şeyleri tamamladıktan sonra yeni şeylere başlamayı severler. Başkalarına bir işe başlamak ya da sonlandırmak konusunda yardım etmekte yeteneklidirler.
Yıl Sayısı olarak (8):
Yaşamınızın 8 yılında ise, hayatınızdaki dengesini yitirmiş konuları ve alanları dengeye getirmek arzusunu hissedersiniz. Sağlığınızı, işlerinizi, hukuki konuları çözümlemek için bir istek duyacaksınız ve bunları yapmak enerjisini de hissedeceksiniz. Bu yıl hayatınızı basitleştirmek için iyi bir yıldır. Düzen ve netlik, berraklık sizin için önemli hale gelir. Bu yılda doğa ile içi içe olmak, doğa yürüyüşlerine gitmek, deniz kenarında yürüyüşler yapmak, kısa da doğanın içinde olacağınız aktiviteler yapmak size hayat katacaktır.
Yıl Sayısı olarak (9):
Eğer 9 yılını yaşamaktaysanız, yarım kalan işlerinizi tamamlamak için doğru bir yıldasınız. Bu yıl içinde yalnız kalmak ve dinlenmek odaklı seyahatlere gitmek üzere bir istek duyabilirsiniz.

***

1’den 11’e kadar olan sayıları Mart ayında ele almıştık. 8 ve 9 sayılarını kısaca hatırlamış olduk. Bu defa, 12’den 22’ye kadar diğer ana sayıları ile alacağız.

Oniki (12): Yeni bir bakış açısı ile bakmak. Külli iradeye teslim olmak.
Doğum tarihleri 12 sayısı olanlar, yaşama farklı açılardan bakabilen ve aynı zamanda başkalarının bunu yapmasına yardım edenler olurlar. Sanki bir psikolog gibi olaylara ve durumları farklı yönlerden değerlendirerek başkalarının daha doğru kararlar vermelerine yardımcı olurlar. 12 sayılı yılın sayısı ise, bu yılınızda geçmişinizden insanlar ile karşılaşabilirsiniz. Bu insanlar size belki de artık bırakmanız gereken kalıpları göstermek üzere aynalık yapacaklardır.
Onaylama: “İlahi iradeye, evrenin iradesine teslim oluyorum.”

Onüç (13): Transformasyon, dışta görünen değişimler.
Doğum tarihiniz 13 ise, değişim yaşamınızın daimi bir parçası olacaktır. Gelişim, ait olmayanları bırakmak ve ilerlemek ana yaşam kavramlarınızdır. Adeta bir ebe gibi başkalarının yaşamlarındaki yeni doğumlara destek verirken bulabilirsiniz kendinizi. Ya da kayıpları ile başa çıkmaya çalışanlara yardımcı olduğunuzu fark edebilirsiniz. Hiçbir şeye gereğinden fazla bağlanmamak gerektiğinin bilincinde olarak, bu kavramı başkalarına da öğretirsiniz. 13 yıl sayınız ise, hayatınızdaki Akrep burcu insanları ile konular gündeme gelebilir.
Onaylama: “Her biten şey, yeni şeylerin ortaya çıkması için bir fırsattır.”

Ondört (14): Denge, iç değişim, yaratıcı güç.
Zıt görünen, farklı şeyleri bir araya getirebilen kişilerdensiniz. Farklı öğeleri birleştirerek daha büyük bir şey yaratmak genel yaşam prensibinizdir. Ve genelde başkalarının hayal edemediği, göremediği çözümleri üretmek yeteneğiniz vardır. Yıl sayısı olarak 14, hayatınızda her şeyin yerine oturmaya başladığı bir yıl olma özelliğini gösterir.
Onaylama: “Ben yaratıcı enerji için bir kanalım.”

Onbeş (15): Bireysellik.
Olaylara objektif olarak bakabilme yeteneği ile birlikte yaşamın karşınıza çıkardığı durumlar ile başa çıkmak konusunda yeteneklisiniz. Yaşamınızdaki Oğlak burcu insanları size kendi başarabilme yeteneğinizi göstermek, hatırlatmak üzere bir ayna görevi yapabilirler. İç sesiniz size bilgi sağlamakta. Yıl sayısı olarak 15, yaratıcı insanlar, yaratıcı iş imkanları ya da projeler karşınıza çıkabilir. Bu yıl kendinizi bedeniniz ile barışık hissedeceğiniz ve belki de bedeniniz ile bütün olmayı öğreneceğiniz yıllar.
Onaylama: “Yaşamımın dümeni benim kontrolümde.”

Onatlı (16): Yeniye yer açılması ve bunun için eskilerin ortadan çekilmesi. İç dönüşüm.
16 yaşam sayısı olanlar iç dünyalarında bir mimar, bir designer gibi çalışırlar. Fikirleri inşa ederler, neyin işe yarayıp neyin yaramayacağını tespit etmek konusunda doğal olarak başarılıdırlar. Ve fikirlerinin hayata geçmesinden hoşlanırlar. 16 sayılı yılı yaşayanlar ise, bu yılda kendileriniz fiziksel olarak tazelemek ve yenilemek için diyet, egzersiz, meditasyon gibi çalışmalara daha çok ilgi duyarlar. Onları genlde, gerçekten kendilerini tüm yönleri ile keşfedecekleri bir yıl beklemektedir.
Onaylama: “Yaşamımda benim için en hayırlı olanlar gerçekleşiyor.”

Onyedi (17): Berraklaşmak, görüşün açılması.
Doğal yapı itibariyle insanları kendilerine geçen bir karizmaları vardır 17 insanlarının. Kendilerine değer verirler ama kendini beğenmişliğin esasında öz güven eksikliğinden kaynaklandığını da bilirler. Denge ve netliğin iç dünyadan dış dünyaya yansımasını yaşarlar. Diğer yandan 17 yılını yaşayanlar Kova insanları ile ya da Kova ayında yeni projelere başlama fırsatları yakalayabilirler.
Onaylama: “Hayal gücümün getirdiği yaratıcılığım ile fikirleri hayata geçirebilmek için gereken derin bilgiye ulaşabiliyorum.”

Onsekiz (18): Bilincin yeni seviyelerine ulaşmak.
Sanki karanlığı aydınlatabilen bir yapıya sahipsiniz. Çevrenizdeki insanları güven çemberinize ancak güvenilir olduklarından emin olduktan sonra alıyorsunuz. Karar vermek konusunda başarılısınız ve yaşamımız boyunca karşınıza çıkacak çoklu seçenekler arasından sizin için en doğrularını seçerek ilerleyeceksiniz. 18 sayılı yılınızda, başkalarının sevgi ve onayı için kendinizin bazı yönlerini iptal etmenin doğru olmadığını idrak edebilirsiniz.
Onaylama: “Gün doğuyor. Biliyorum ki gün ağarmadan önce her şey karanlık görünür.”

Ondokuz (19): Yaratıcı enerji, ruhsallık.
Doğal bir jeneratörsünüz, doğal bir harekete geçiricisiniz. Yaratıcı olarak kendinize denk kişiler ve gruplar bulamazsanız bireysel olarak çalışmayı ve üretmeyi tercih edebilirsiniz. Sizin enerjinizi ve üretkenliğinizi azaltan ilişkilerden ve ortaklıklardan uzak durarak başarınızı artırabilirsiniz. 19 sayılı yılınız yürümeyen ilişki ve ortaklıkları, takım çalışmalarını ele almak ve işler hale getirilemiyorsa sonlandırmak için doğru bir zaman olabilir.
Onaylama: “ Beni besleyen ve yön gösteren ışık ile uyum içindeyim.”

Yirmi (20): Kişisel analiz.
Yaşam sayısı 20 olanlar için hem ev hem iş yaşamı önemlidir. Yaratıcılığı yaşamınızın her alanında yaşamak istiyorsunuz. Doğru yargıya varabilmek, doğru değerlendirmeler yapabilmek üzere olaylara, insanlara, durumlara ileri görüşlü olarak bakabilme yeteneğiniz var. 20 sayılınız yılınız iş hayatı ile ev yaşamınız arasındaki, kısaca yaşamınızın farklı bölümleri arasındaki dengeyi sağlamak için doğru bir yıl olacaktır.
Onaylama: “Olaylara ve insanlara objektif ve adil olarak bakıyorum.”

Yirmibir (21): Karmalardan arınma.
Siz araştırmayı seven, macera ve adeta yeni dünyalar yaratmayı seven birisiniz. Seyahat etmeyi ve farklı ülkeleri ve kültürleri gezmeyi ve tanımayı seviyorsunuz. Kendinizi ve olayları ve durumları tazelemek ve yenileyebilmek doğal yeteneğiniz. İnsan ve kültürlerin farklılıkları ve benzerliklerini yaşayabileceğiniz uğraşları sizi mutlu edecektir. 21 sayılı yılınızda yapacağınız bir seyahat size yeni dünyalar açabilir.
Onaylama: “Bilinmeyeni deneyimlemekten keyif alıyorum.”

Yirmiki (22): Açık olmak, risk almaya açık olmak, yaratıcılık.
Yaratıcı bir insansınız ve hayatınızda genellikle çeşitlilik arıyorsunuz. Cesaretli ve risk almaktan çekinmeyen bir insansınız. Yaşamınız ve davranışlarınız ile başkalarını cesaretlendiren biri olma özelliğini taşıyorsunuz. Design ve film gibi ilginizi çeken sanat dalları olabileceği gibi yaratıcılığa açık olmak şartı ile inşaat veya üretim dalları ilginizi çekebilir. 22 sayısı genel olarak daha farklı bir değerlendirme gerektiriyor, ancak özet olarak yıl sayınız bu ise, yeni başlangıçlara hazırsınız demektir. Kalbinizden gelen sesi dinleyin. Kalbiniz size ne diyor? Korkularınız neler? Sorularınız için cevap isteyin.
Onaylama: “İçimdeki cesarete saygı duyuyorum ve değer veriyorum.”

Burada paylaştığımız bilgiler tabiî ki Numeroloji’nin bilgilerinin tamamını içermiyor, ancak sadece burada yer alan onaylamaları kullanmak bile size sunulan yaşam ve yıl enerjilerinden daha iyi faydalanmanızı sağlayacaktır.

***

Yaşam yolunuz daima açık ve aydınlık olsun. Kader bize verilen potansiyeldir. Verileni kucaklamak ve iyiye taşımak her zaman elimizde. Biz kazanmak ve başarmak için yaratıldık. Bunu daima hatırlamanız dileğiyle.

__________________________________________________ _____________________

“Benim mutlu düşüncelerim sağlıklı bir bedene sahip olmamı sağlıyor.”
Louise L. Hay
__________________________________________________ ______________________

“Yavaşlayın ve hayatın tadını çıkarın. Hızlı giderek sadece manzarayı kaçırmazsınız. Aynı zamanda, nereye ve neden gittiğinizin de izini yitirirsiniz.”
Eddie Cantor
__________________________________________________ ______________________

İnsan Yaşamının Anlamını Arıyor Cevaplar Astroloji'de mi?


26.10.2007 tarihli Sabah Gazetesi'ne hazırladığım Astroloji Eki

Astroloji nedir?

Astroloji kendimiz, yaşamımızı, yaşamın bize sunduğu fırsatları, imkânları ve belki de zorlukları bilmekte yardımcı olan bir dal olarak biliniyor. İnsanoğlu’nun geleceğini bilmek arzusu astroloji de bu cevapları aramasına neden oluyor? Türkiye’de kahvelerimizi içtikten sonra fincanı kapatmamız ve kahve falına bakmamız bir eğlence olarak da görülebilir, yaşamda bir cevap arayışı olarak da.

Astroloji kişinin doğduğu an’daki gökyüzü haritasını çıkararak, ki buna yıldız veya doğum haritası denir, o kişinin kişiliği, ilişkileri, yapısına uyan meslekler, işler ve belki de daha iyi bir eş ya da ebeveyn olmaya yarayabilecek bazı bilgiler alınabilir. Tüm cevaplar astrolojide vardır diyemeyiz ama kuvvetli etkileri anlamamızı sağlar

Astroloji’de de birçok dalda olduğu gibi farklı ekoller, yaklaşımlar var. Belki de tarih boyunca da böyle olmuş. İnsan kim olduğunu ve yaşamının anlamını aramış ve cevabı gökyüzünde bulmaya çalışmış. Ben karşıma çıkar farklı ekollerden, ülkelerden, ırklardan ve dinlerden hocalarım ile astroloji üzerine konuşmak, tartışmak ve öğrenmek şansına kavuştum. Ve insana dünya vatandaşı olması özelliği ile yaklaşan bu dal doğrusu çok hoşuma gitti.


Tarih’te Astroloji

Binlerce yıldır astrologlar gezegenlerin hareketlerinin etkilerini inceliyorlar. Bu hareketlerin insan davranışlarına, kişiliğine, sağlığına ve belki de karma diye adlandırılan kader ve yaşam yüklerine etkilerini inceliyorlar.

M.Ö. 1500 yıllarından itibaren özellikle eski Mısır’da, Orta Doğu ve Uzak Doğu’da ve İnka ve Maya uygarlıklarında bu konuya ilgi olduğu biliniyor. Bu bölgelerde Merkür, Venüs, Mars ve hatta Jüpiter ve Satürn gezegenlerinin çıplak gözle görünebildiği ve belki de bu nedenle etkilerinin araştırıldığı düşünülüyor.

Güneşin Dünya etrafında döndüğü düşünülen sürenim 30’ derecelik 12 bölüme ayrılmasının ise M.Ö. 7-8. yüzyıllarda olduğu düşünülüyor. Ve her parçaya her aya tekabül eden bir yıldız grubunun adı veriliyor. Göklerin araştırılmasının Babil’den Eski Yunan’a yayıldığı ve Eski Yunan’da bu konunun matematiksel yapısının geliştiği ve M.Ö. 1. yüzyılda bizim bugün bildiğimiz ve kabul ettiğimiz formunu aldığı düşünülüyor. Ama burçlara verilen Balık gibi Koç gibi isimlerin neden ve nasıl verildiği tam olarak da bilinmiyor. Ancak her burç grubuna ait kişi özelliklerin ve gezegen hareketlerinin gözlemleri ile de bu yorumlara ve belirlemelere ulaşıldığı da düşünülüyor.

Mısırlıların astrolojiye katkıları 360’ dereceyi 10’ar derecelik 36 parçaya ayırmaları olduğu düşünülüyor. Tabi bu ayrımların yapıldığı dönemde henüz burçlar ayrıştırmamıştı. Ancak, tibbi astroloji diyebileceğimiz bir ekol, her 10 derecenin (dekan diye adlandırılır) bedenin bir bölümüne tekabül ve temsil ettiğiniz söyler. Örneğin, mide Başak Burcu’nun birinci dekanına aittir. Kimi ekoller de 360 derecenin 12 parçaya bölünmesi ile oluşan 30ar derecelik bölümlerin vücudu tarif ettiği bilgisi ile yetinir.

M.Ö. 450 yılında Herodot’un Mısır’ı ziyaret ettiği ve Mısırlı astrologların geleceği bilebildiğini, doğumuna göre bir insanın durumunun ve sonunun ne olduğunu bilebildiğini aktardığı söylenir.

Eski Yunan’da astroloji bilinen ama belki de biraz korkulan bir konu iken, Roma’da yıldızının parladığını söyleyebiliriz. Julias Caesar’ın Mart ayından çekinmesi gerektiğine dair sözleri dinlemediği ve ölüme gittiğine dair söylenceleri duymuşsunuzdur. Roma İmparatorlarından Augustus ve Tiberius’un astrologları olduğu ve konu hakkında çok bilgili oldukları söylenir.

I.Elizabeth’in Kraliçe olarak taç giymesinin tarih ve zamanını ayarlayanın astrolog John Dee olduğu söylenir. 1527-1608 yılları arasında yaşayan Dee’nin Rönesans astrolojisini yönlendiren ana kişi olduğuna inanılıyor.

1503-1566 yılları arasında yaşayan “Nostradamus” adıyla anılan Michel de Nostredame Fransız doktor ve astrolog kehanetlerini yayınladığı on ciltlik kitabı ile günümüzde bile bilinmekte. Kehanetlerini merak eden Kraliçe Catherine de Medici’nin etkisi ile Kral II.Henry tarafından kralın özel doktoru ve astrologu oldu. Oğulları Louis XIII. ( 1601-1643) ve Louis XIV. (1638-1715) ’in doğumlarında ise tam doğum zamanını tespit edebilmek için astrolog Jean-Baptiste Morin’in hazır bulunduğu bilinir.

Batı dünyasında 18. yüzyıla kadar doktorların astroloji imtihanından geçmesi gerektiğini biliyor muydunuz? Bazı tıbbi müdahaleleri Ay’ın bazı konularında yapıp yapmamaya özen gösterilirmiş. 17.-19. yüzyıllar arasında sönük bir dönem geçiren astroloji, basılı kitapların artması ile tekrar popüler olmaya ve yayılmaya devam etmiştir.

20.yüzyılda da Carl Gustav Jung’un da astroloji ile ilgilendiği bilinmektedir. Jung hastaları bağ kurabilmek için onların yıldız haritası ile kendi haritasını karşılaştırmakta ve burçları kişilik tipleri tanımlamalarının başlangıcı olarak almaktadır.

Burçlar

Burçlar astroloji’nin en çok bilinen kısmı denilebilir. Neredeyse her günlük gazetenin ve derginin burçlara göre günün, haftanın, ayın tahminlerini veren bölümleri var. Ve bir çoğumuz doğum tarihimizin hangi burça denk geldiğini ve burcumuzun ana özelliklerin okumuşuzdur, duymuşuzdur.

Eski Babilliler gökyüzünü daireye benzetmiş ve 360 dereceyi 30 ar derecelik 12 parçaya ayırmışlardır. Daha sonra burçlar olarak ayrılan her bölümde Güneş bir yılda aşağı yukarı 30 gün kalır. Güneş her sabah ufuktan doğar ama doğduğu burç yılın zamanına göre değişir. Bundan dolayı, kişinin ‘yükseleni’ dediğimiz doğumu sırasında ufuktan yükselen burçun ne olduğu saatleri aynı olsa da bahar ve yaz aylarında farklı olur.

Birçok eski bilge Güneş’in burçlardan geçiş hareketinin yaşamı da sembolize ettiğini söyler. Burçlar Koç’tan başlar ve Balık’la sonuçlanır. Koç burcu ile kişi doğar ve egosu ile kendi için var olmaya çalışır. Boğa ile bedeni ile bütünleşir. İkizlerde ruhu başkaları ile iletişime girer. Yengeç’te başkalarını da beslemeyi öğrenir. Aslan olarak lider özelliklerini bulur. Başak olarak insanlığa hizmet etme arzusunu yaşar. Terazi’ye geldiğinde artık yaşamını paylaşabileceği bir başkasını arar. Akrep’te yaratıcılığını ke

cent 05-05-2008 09:13 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Burçlar

Burçlar astroloji’nin en çok bilinen kısmı denilebilir. Neredeyse her günlük gazetenin ve derginin burçlara göre günün, haftanın, ayın tahminlerini veren bölümleri var. Ve bir çoğumuz doğum tarihimizin hangi burça denk geldiğini ve burcumuzun ana özelliklerin okumuşuzdur, duymuşuzdur.

Eski Babilliler gökyüzünü daireye benzetmiş ve 360 dereceyi 30 ar derecelik 12 parçaya ayırmışlardır. Daha sonra burçlar olarak ayrılan her bölümde Güneş bir yılda aşağı yukarı 30 gün kalır. Güneş her sabah ufuktan doğar ama doğduğu burç yılın zamanına göre değişir. Bundan dolayı, kişinin ‘yükseleni’ dediğimiz doğumu sırasında ufuktan yükselen burçun ne olduğu saatleri aynı olsa da bahar ve yaz aylarında farklı olur.

Birçok eski bilge Güneş’in burçlardan geçiş hareketinin yaşamı da sembolize ettiğini söyler. Burçlar Koç’tan başlar ve Balık’la sonuçlanır. Koç burcu ile kişi doğar ve egosu ile kendi için var olmaya çalışır. Boğa ile bedeni ile bütünleşir. İkizlerde ruhu başkaları ile iletişime girer. Yengeç’te başkalarını da beslemeyi öğrenir. Aslan olarak lider özelliklerini bulur. Başak olarak insanlığa hizmet etme arzusunu yaşar. Terazi’ye geldiğinde artık yaşamını paylaşabileceği bir başkasını arar. Akrep’te yaratıcılığını keşfeder. Yay olarak yaşamın anlamını arar. Oğlak’ta düzen ve düzenli bir toplum ararken, Kova’da bütünün hayrına çalışmak ister. Balık burcuna geldiğinde ise artık doğum ile ayrıldığı ilahi bütünlük ile tekrar birleşme arzusundadır.

Burçların başlangıç-bitiş tarihlerinin farklı ekollerde birer gün oynayabildiğini görmekteyiz.

1. Koç Burcu: (21 Mart - 20 Nisan), Geleneksel Evi: 1, Kişilik: Lider, atılgan, zeki, kuşkucu, yenilikleri seven ama çabuk sıkılan, en yüksekte olma arzusu ve başaramaz ise kıskançlık.

2. Boğa Burcu: (21 Nisan – 21 Mayıs), Geleneksel Evi: 2, Kişilik: Sıcakkanlı, dost, güzelliklere hayran, zevkli, sakin ama üzerine gidildiğinde sinirli ve azgın olabilen, az tanıyanlara uysal ve sakin görünebilirler ama kararlı ve yerine göre inatçı olabilirler.

3. İkizler Burcu: (22 Mayıs – 21 Haziran), Geleneksel Evi: 3, Kişilik: Hava gibi değişken, ilginç, karmaşık, hayal gücü ve sezgileri yüksek, hareketli, konuşmayı seven, sabırsız, insanlar ile olmayı seven, yeterince incelemeden yargı koyan.

4. Yengeç Burcu: (22 Haziran – 23 Temmuz), Geleneksel Evi: 4, Kişilik: Herkese güvenmeyen, duyguları güçlü, sezgileri kuvvetli, çekingen ama toplum içinde yer almak isteyen.

5. Aslan Burcu: (24 Temmuz – 23 Ağustos), Geleneksel Evi: 5, Kişilik: Tez canlı, dışa dönük, tutucu, enerjik, mert, cömert, sabırlı, azimli ve üretici, hoşlarına gitmeyen durumlarda kükreyip acımasız olabilen, haksızlığa gelemeyen.

6. Başak Burcu: (24 Ağustos – 23 Eylül), Geleneksel Evi: 6, Kişilik: Mükemmeliyetçi, yüksek standartlar koyan, memnun olmakta zorlanan, çalışkan, ayrıntılara düşkün, neşeli, esprili, canlı, sevimli, dışa dönük görünen duygusallar.
2 ana grupta değerlendirilirdi:
1- İç, İkincil Gezegenler: Bunlar Dünya ile Güneş arasında olan gezegenlerdir. Merkür ve Venüs’tür.
Merkür zeka, hareketlilik öğelerini taşı, habercidir. Venüs ise aşk ve güzelliği temsil eder.
2- Dış, Üstün Gezegenler: Mars, Jüpiter, Satürn
Mars iradeyi ve isteği temsil eder. Jüpiter genişlemeyi doğurur. Satürn yol göstericidir.
Bu tanıma daha sonra 18., 19. ve 20. yüzyılda keşfedilen gezegenler ile üçüncü bir grup ilave edildi:
3- Modern Gezegenler: Uranüs, Neptün ve Pluto.
Uranüs yeniliği ve buluşları temsil eder. Neptün özelliği sınırları aşmaktır. Pluto bireylerden çok insan topluluk ve gruplarını etkiler, yeniden yaratmayı içinde barındırır.

Gezegenlerin dünya etrafındaki görünümlerine göre seyahatleri en kısa olarak Ay için 28 gün ve en uzun olarak Uranüs için 248 yıldır. Gezegenler dünyanın da hareketleri nedeni ile bazen geri gidiyor gibi de görünebilir. Bu zamanlar, bazı derslerin veya fırsatların kendilerini daha kuvvetli olarak gösterdikleri zamanlar olabilir.

Eski astroloji de gözle görülebilen gezegenler burçlar ile ilişkilendirilirdi. 3 gezegenin eklenmesi ile burçları için yeni gezegenler yönetici olarak eşlendirilmiştir. Ancak eski gez
7. Terazi Burcu: (24 Eylül – 22 Ekim), Geleneksel Evi: 7, Kişilik: Hayatta mükemmeli arayan, yetenekli, zarif, nazik, duygulu, dengeyi arayan, insanları mesafeli olarak inceleyip karar veren, az anlaşılabilen, adalet duyguları çok gelişmiş, herkese eşit davranmaya çalışan insanlardır.

8. Akrep Burcu: (23 Ekim – 22 Kasım), Geleneksel Evi: 8, Kişilik: Doğal çekicilikleri olan, girişken, başarılı olmak için çaba gösteren, gergin ve saldırgan olabilen, güçlü, sabır ve sebat gösteren, hassas, sezgileri güçlüdürler. Hırsa kapılmazlar ise istedikleri şeylerde başarılı olabilirler.

9. Yay Burcu (23 Kasım – 22 Aralık), Geleneksel Evi: 9, Kişilik: Anlaşılmayı, tanınmayı, bilinmeyi seven, gözlemci, mantıklı, maddi değerlere önem veren, açık sözlü, zekâları yay gibi gerili ve inceleyen, riske atılmayı seven, hayatı macera olarak görenlerdir.

10. Oğlak Burcu (23 Aralık – 20 Ocak), Geleneksel Evi: 10, Kişilik: Sakin, içedönük, dikkatli inceleyen, başarılı olmak isteyen, kolay güvenmeyen, merak eden, duygularını dışarıya çok yansıtmayan, kendisine hakim olduğunda başarı kapasitesi ve gücü artanlardır.

11. Kova Burcu (21 Ocak – 18 Şubat), Geleneksel Evi: 11, Kişilik: Hümanist, idealist, yenilikçi, biraz bilmiş olarak algılanabilen, istediği zaman cana yakın ve sevimli olabilen, çok yönlü, manevi yönü hareketli ama fiziksel hareketi az olan isteklerine göre hedeflerini belirleyebilenler olurlar.

12. Balık Burcu (19 Şubat – 20 Mart), Geleneksel Evi: 12, Kişilik: Zeki, yetenekli, mantıklı olur ve mantık ile sezgi arasında kararsız kalabilirler, iyimser ve kötümser olabilir ve bu zıtlıklar arası gelgit yaşayabilirler, doğanın güzelliklerini seven, biraz çekingen, cömert, hassas, merhametli ve sevgi dolu ama bunu dışarıya az yansıtanlardır.


Gezegenler

Astroloji’de Ay ve Güneş de gezegen olarak adlandırılmaktadır.
Güneş güç kaynağı olarak bilinir. Ay ise duyguların yöneticisidir.

Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn ilk bilinen gezegenler olup, bunlar yüzyıllardır gözle görülebilen gezenler olarak dikkate alınmaktadır. Son 70 yıldır da modern gezegenler diye adlandırılan Uranüs, Neptün ve Pluto ile birlikte, ’10 Gezegen’ ile astroloji çalışmaları yapılmaktadır.

Astrologlar tüm gezegenlerin dünya üzerinde ve dünyada yaşayanlar üzerinde tesiri olduğunu kabul ederler. Hedef bu tesirin etkilerini incelemeye çalışırlar.

Gezegenler öncelikle egenlerin de etkilerinin devam ettiğini söylemek mümkün. Örneğin Balık burcunun artık Neptün tarafından yönlendirildiği kabul olsa da Jüpiter’in etkilerini de halen görmek mümkündür.

Elementler (Unsurlar)

Eski Yunan’da yaşamın tarifinde kullanılan dört klasik element, astrolojide önemli bir faktör olarak yer alır. Ve burçların daha detaylı tarif edilmesinde etkileri ele alınır. Dört element maddenin dört halini tarif ettiği şeklinde de tanımlanır: katı, sıvı, gaz ve plazma.

1- Ateş: Koç, Aslan ve Yay Burçları (enerji/plazma)
2- Toprak: Boğa, Başak, Oğlak Burçları (katı)
3- Hava: İkizler, Terazi, Kova Burçları (gaz)
4- Su: Yengeç, Akrep, Balık Burçları (sıvı)

Yıldız haritalarında ateş dengeli olduğunda iyimser, sezgileri kuvvetli ve sevgi dolu bir yapı ortaya çıkarken, fazla ateş öğesi sinirli ve kırıcı bir yapıyı işaret edebilir, eldeki işleri tamamlayamadan enerjinin tüketilmesini ifade edebilir. Düşük ateş enerjisi ise hazımsızlık, bağışıklığın düşüklüğü ve cesaret eksikliğini ifade edebilir, kendini yaratamaz.

Toprak enerjisi haritada dengeli olduğunda sabırlı, toleranslı ve gerçekçi bir yapı ve sağlam bir değer sistemi görülür. Toprak enerjisinin fazla olması ağırlık ve sabitliğe yol açarken, azlığı dağınık bir enerji ve dengesizlik olarak kendisini gösterir, kişinin duygularının veya düşüncelerinin aşırı etkisinde kalması olarak kendini gösterir.

Hava enerjisinin dengeli olması açık ve yürekten bir iletişim sağlar ve canlı, sezgisel ama rasyonel bir düşünce yapısı getirir. Hava enerjisi fazla olduğunda dengesiz ve sinirli olabilen kişi yavaşlık olarak kendini gösterir, kişi zihnin yavaş çalışması nedeni ile kendini ifade etmekte zorluk çekebilir.

Su enerjisinin dengeli olması sakin, yumuşak, hassas yapı ile duyguları dengeli olarak yaşamaya izin verir. Duygular yaşamı yönetmez. Su enerjisinin fazla olması gerçekten uzaklaşmış hayaller ile dolu bir yaşam bakış açısına iterken, su enerjisinin azlığı da duygular ile bağlanmada zorluk yaratır. Bu enerjinin yokluğu katılık doğar, anlayış ve kavrayış azalır.

Elementler yaşamı algılamanın farklı yollarını temsil ederler. Özetle, dünyadaki fiziksel yaşamda toprak enerjisi ile beş duyumuzu kullanırız. Su içinde hislerimizi ve duygularımızı kullanırız. Hava’da düşünce ile anlayışa varırız ve ateş içgüdüsel ve iç bilişe dairdir.

Burç Bilgileri
Burç:
Element, Tarz, Pozitif Özellik, Negatif Özellik, Yöneten Gezegen

Koç
Ateş Esas Enerjik Reaktif Mars

Boğa
Toprak Sabit İstikrarlı İnatçı Venüs

İkizler
Hava Değişen Esnek Yüzeysel Merkür

Yengeç
Su Esas Koruyucu Kıskanç Ay

Aslan
Ateş Sabit Lider Baskıcı Güneş

Başak
Toprak Değişen Detaylı Eleştirisel Merkür

Terazi
Hava Esas Diplomat Kararsız Venüs

Akrep
Su Sabit Güçlü Acımasız (Mars+) Pluto

Yay
Ateş Değişen Mukaheme Gücü Olan Ahlakçı Jüpiter

Oğlak
Toprak Esas İlkeli Hasis Satürn

Kova
Hava Sabit Açık Fikirli Aykırı (Saturn +) Uranüs

Balık

Su Değişen Hayırsever Endişeli (Jupiter +) Neptün

Evler

12 Burçtan sonra, 12 Ev doğum haritamızın başka bir katmanını oluşturur.
Her evin insanın yaşamının farklı bir kısmını temsil ettiği kabul edilir.

Farklı ev sistemleri mevcuttur. Eşit Ev, Placidus, Koch, Campanus sistemleri bunlardan bazıları.
Eşit Ev sisteminde Gökyüzü evleri olarak da adlandırılan birimler dairenin 30 ar derecelik ayrılmış 12 kısmından oluşur. Diğer sistemlerde farklı bölümleme sistemleri vardır.

Evlerin en güçlü olduğu konumun başlangıç noktaları olduğu varsayılır.

1. Ev: Koç ve Mars’ın Evi: Kişilik

2. Ev: Boğa ve Venüs’ün Evi: Para, Mal, Mülk

3. Ev: İkizler ve Merkür’ün Evi: Kardeşler, Çevre, Yakınlar, Kısa Yollar, Kafa

4. Ev: Yengeç ve Ay’ın Evi: Yuva, Ev, Emlak, Baba ve Anne

5. Ev: Aslan ve Güneş’in Evi: Aşk, Çocuklar, Zevkler, Yaratma Gücü

6. Ev: Başak ve Merkür’ün Evi: Sağlık, Günlük İşler

7. Ev: Terazi ve Venüs’ün Evi: Evlilik, Ortaklık, İşbirliği

8. Ev: Akrep ve Pluto’nun Evi: Hukuk, Miras, Cinsellik, Eş ve Ortaklığın
Maddi Boyutu

9. Ev: Yay ve Jüpiter’in Evi: Din, Felsefe, Eğitim, Toplum, Ticaret

10. Ev: Oğlak ve Satürn’ün Evi: Ün, Başarı, Meslek, Anne veya Baba

11. Ev: Kova ve Uranüs’ün Evi: Dostlar, Umutlar, Hayaller, İstekler

12. Ev: Balık ve Neptün’ün Evi: İç Âlem, Sınırlamalar, Endişeler

Gezegenleri 12 Ev’e oturtarak yıldız haritasında başka bir boyut elde edilir. Bazı özelliklerin bu etkileşimler ile kuvvetlendiği ya da etkilerinin yumuşadığı görülebilir.

Astrolojide gezegenler kadar bazı kuyruklu yıldız ve asteroitlerin etkileri de kimi astrologlar tarafından ele alınır.

Ayrıca evlerin vücudumuzun farklı bölgelerine tekabül ederek bedenimizi de tarif ettiği düşünülür. Örneğin bedenin herhangi bir bölümüne ait olduğu düşünülen bölgede sert bir yıldız mevcut ise, bu bölgenin hassas olabileceği düşünülür. Bu bir hastalık olduğu ya da olacağını anlamında değildir.

Pozitif-Negatif

Burçların pozitif ve negatif enerjisi olarak iki kutba ayrıldığı kabul edilir. Pozitif enerji dışa dönük ve kendini ifade etmeyi içerirken, negatif enerji alıcı olmayı ve özümüze bakmayı içerir. İyi yada kötü olarak adlandırılamazlar.

Pozitif kutup enerjili burçlar: Koç, İkizler, Aslan, Terazi, Yay ve Kova
Negatif kutup enerjili burçlar: Boğa, Yengeç, Başak, Akrep, Oğlak, Balık

Pozitif burçlarının elementleri ateş ve havadır. Ve eğer yıldız haritasında 6 veya daha fazla gezegen pozitif enerjideyse, kişinin ana güneş burcu ne olursa olsun, karakteri baskın ve güçlü olur. Pozitif burçlar genelde dışa dönük olurlar. Kendilerini kuvvetli olarak ifade ederler ve dış dünyaya dönük bir yapıları vardır.

Negatif enerjili burçların elementleri toprak ve sudur. İçe dönük ve daha korumacı bir yapıları vardır. Eğer 6 veya daha fazla gezegen negatif enerji kutbundaysa kişi güneş burcu ne olursa olsun burç özelliklerinin baskınlığı azalır. Dinamik gezegenlerin kendini ifade etkisi de azalmış olur. Bu kutbun etkisi zaman zaman kişinin kendini güçsüz hissetmesine neden olabilir.

Her iki kutupta dengeli bir var oluş için gereklidir. Etkisi altında olduğumuz enerjileri bilmek bize dengeyi bulmak için yapmamız gerekenlere dair işaretler verir.

Yıldız Haritasında enerjiler bir burçta pozitif, sonrakinde negatif olmak üzere, sıra ile değişerek 12 burcu kapsar.

Astrolojide Zaman

Astrolojik hesaplamalarında Greenwich zamanı esas alınır ve genelde tablolarda öğlen saat 12:00 ’deki durum verilir. Dünyanın farklı yerlerindeki saatleri verilere uyarlamak için, bir önceki gün ile mesafeler hesaplanarak 24 ‘e bölünür ve 1 saatlik mesafe bulunarak, doğum saatine göre gereken ayarlamalar yapılır. Tabi ülkeler içindeki gerçek saat farklılıklarını da dikkate almak da fayda vardır.

Yıldız Haritası (Doğum Haritası)

Yıldız Haritasında 12 Burç, 12 Ev, 10 Gezegen ve Açı Bilgileri yer alır.

Doğum Haritanızın merkezinde Siz yer alırsınız çünkü Astroloji göreceli olarak Güneş’in ve tüm gezegenlerin dünyanın etrafında görünen hareketinden ya da farklı aşamalarda etrafında görüşündeki konumundan yola çıkar. Bir çember çizilir.
Çemberin etrafında en dış halkada 12 burç yer alır. Hazır Yıldız Haritası Tablolarında temin ederek de kendi haritanızı çıkarabilirsiniz.

Gezegen Pozisyon Tabloları faydalanacağınız tablolardan biridir. Bu tablodan doğum yıl, ay ve gün bilgilerine göre gerekli pozisyon bilgilerini elde edebilirsiniz.
Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün ve Pluto için değerleri elde edersiniz.

Açı Tabloları diğer kullanacağınız tablodur. Açılar da hesaplamalarda ele alacağınız bir faktör.

Tabi belirtmem gerekiyor ki, artık bu tabloları hazırlayan bilgisayar programları var. Program haritayı çıkarıyor. Astrolog tablonun yorumlanmasına odaklanıyor. Yani aritmetiği öğrenmek ve hesap makinesi ve bilgisayar kullanmaya geçmeye eş düşünebiliriz bunu. Devir değişiyor.

Bu arada sadece insanların değil, hayvanların, derneklerin, şirketlerin hatta ülkelerin kuruluşlarına göre doğum haritasının çıkarılabildiğine belirtmem gerek. Yani bir varlığı etkileyen enerjileri incelemek esas. Kuantum fiziği de atomlardan oluşan varlıkları canlı, cansız diye adlandırmadan bir bütünün parçaları hatta yansılamaları olarak almıyor mu zaten?

Çin Astrolojisi

Çin astrolojisi üç ana faktörden oluşmaktadır. Yin ve Yang kutup enerjiler kavramı, beş element ve Çin takvimi. Çin takviminde yıl on iki veya on üç aydan oluşur. Çinlilerin zamanı bölümlemesi değişiktir. Gregoryan takviminde yüzyıl kavramı vardır. Çin takviminde de böyle bir kavram vardır ama 60 Gregoryan yılından oluşur.

Çin astrolojisi de 12 burçtan oluşmaktadır. Her yılda doğanlar o burca ait olur. Her yıl 12 burçtan bir tanesi geçerlidir. Her zaman sırası ile bir burçtan diğerine geçilir ve 12 yıl bitince tekrar aynı sıra ile burçlar kendini tekrar eder. Bunlara hayvan adları ile anıldıkları için hayvan yılları da denir. Yılların başlangıcı yukarıda belirtilen takvim farklılığından dolayı batı dünyasında bilinen şekilde her yıl aynı güne gelmez, buna dikkat etmek gerekir.

Sırası ile 12 burç şunlardır: Fare, Manda, Kaplan, Kedi, Ejderha, Yılan, At, Keçi, Maymun, Horoz, Köpek ve Domuz. Bu hayvanlar her zaman aynı sıradadır. Bu sıralamanın kayıtlı Çin tarihinin başlangıcı olan M.Ö. 2637 yılından beri aynı kaldığı bilinmektedir.

Beş elementin etkileri dikkate alınır. İlk dört element daha önce gördüğümüz gibi: Toprak, Ateş, Hava ve Su’dur. Çin astrolojisinde beşinci element olarak Metal eklenir.

Çin astrolojisinin özellikle karakter, kişilik okumalarında başarılı olduğu görülmektedir.

Astroloji ile İlgili Diğer Dallar

Sayı bilimi (Numeroloji) astroloji ile birlikte en çok kullanılan dallardan biridir. Sayıların enerjileri ile insanı ve olayları etkileyen faktörleri irdelemeye ve açıklamaya çalışır.

Tarot semboller ile kişinin yaşamı ile ilgili mesajlar verir ve sayı bilimi ile çok ilintilidir. Tarot bir kart falı değildir; özünde semboller aracılığı ile kişinin yaşamını yorumlamasını sağlayan, bilinçaltı ile irtibat kurmasını sağlayan bir araçtır.

Buradan Nereye Gideceğiz?

Tabiî ki kısıtlı bir sürede Astroloji hakkında tüm bilgileri aktarmak mümkün değil. Ancak ilgilenenler için incelenebilecek ana hatlarını aktarabildiysek ne mutlu bize. Astroloji detaylı ve öğrenmesi zor görünebilir, ancak esasında önemli olan konunun ilginizi çekip çekmediği, öğrenmek isteyip istemediğinizdir. Ben her şeyin mümkün olduğuna inananlardanım.

Ne zaman biri herhangi bir şeyi yapmanın çok zor ya da imkânsız olduğunu söylese Helen Keller gelir aklıma. 1880-1968 yılları arasında yaşayan Helen Keller’in hikâyesini ilk defa ortaokul’da okumuştum. Ondokuz aylıkken görme, işitme ve konuşma yeteneğini tamamen yitiren Helen Keller, daha sonra öğretmeni Anne Sullivan tarafından yetiştirilir. Sonrasında günümüzde Harvard Üniversitesi ile birleşmiş olan, kadınların devam ettiği Radcliffe College adlı yüksek öğrenim kurumuna gidecek duruma gelir. Beş dil öğrenir, yüzmeden satranç’a kadar çok farklı sporları yapar hale gelir ve dünyada azmin ve her şeyin mümkün olduğunun bir temsili haline gelir. Helen Keller “Eğer bir şey ile yeteri kadar uğraşırsak, her şeyi yapabiliriz,” der ve yaşamın bize verilen ve karşımıza çıkan şartlar kadar onlar ile ne yaptığımız olduğunu hatırlatır. Tıpkı Aldous Huxley’in dediği gibi: “Tecrübe başımıza gelen bir şey değildir. O insanın başına gelenler ile yaptığı şeydir.”


* * *

Hocalarımın birçoğunun astrolojiden elde edilen bilginin kullanımı ile ilgili önemli hatırlatmaları var. Bu bilgileri kişiliğimizi, kendimizi anlamak için kullanmamız tavsiye ediliyor ama bir hocamın dediği gibi bildiğimiz bir yarına uyanmak o kadar da keyifli olmasa gerek. Bilgiyi yarının gizemine dokunmadan bugün en iyisini yaratmak için kullanalım. Bize verilen yaratma gücü şu an’a dair. Şu an’da elimizden gelenin en iyisini yaptığımızda, haritalara fallara gerek olmadan en güzel yarını yaratıyoruz belki de. Anahtar belki de şimdi’de, yaşadığımız an’da.

Yaşamımıza ait birçok etki dış faktörlerden geliyor, ancak bunlar ile ne yapacağımız ise bizim seçimlerimize ve kararlarımıza dayanıyor. Etkiler var ama seçimlerimiz de var. Bir de bilgi onunla kendimizi geliştirmeye karar verdiğimizde daha çok karşımıza çıkıyor sanki.

Bilgi, sevgi, şans, mutluluk, sağlık, bolluk ve bereket dolu günler hep sizinle olsun. Yaşam yolunuz açık olsun.




Yaşam Bizi Çağırıyor - Duymaya Hazır Mıyız?

“Kader” nedir? Yaşamımız bu dünyada nasıl şekilleniyor? Bu dünyaya gelişimizde bir amaç var mı? Her gün karşımıza çıkanlar ile baş edebilecek gücümüz var mı? Zorluklar ile uğraşmak yaşama katlanmak mıdır? Peki, ya gerçekten yaşayacaklarımız yazılıysa? Ya da bize verilen adım adım yaratma gücü müdür? Geçmiş, şimdi ve gelecek bir çizgi olarak mı akar, yoksa her şey bir an’da mı saklıdır? Cevapları kim bilecek? Bize yolu kim gösterecek?

Zaman Nedir?
Örneğin, Einstein’ın rölativite yani izafiyet teorisine göre her şey bir aradadır. Geçmiş, şimdi ve gelecek bir anlamda paralel katmanlarda, aynı “zaman” içinde, aynı an’da var olmaktadır. Oysa “zaman” kelimesini bizlerin genelde kullanışı ise sıralı bir akışı, önce ve sonra kavramlarını içerir.

Benim bio-enerji hocam Moshe’nin tarifine göre ise “yaşamlarımız bir CD de olduğu gibi yazılı. Ancak bizler sırası ile izleyerek anlayabiliyoruz ve kavrayabiliyoruz bu bilgileri. Oysa bütün bilgilere bakmak mümkün, bakmayı bilebilirsek. ” Tabi sanırım bu CD’lerin yeniden yazılabilir olmadığı anlamına gelmiyor. Yaşadığımız olayların, düşüncelerimizin, duygularımızın etkileri sadece şu an’ımızı etkilemiyor. Bir anlamda geçmişimiz ve geleceğimiz beraber oluşuyor. Tabi 3 Boyutlu dünyamızda ve 5 duyumuz ile yaşamı algılayabilmek için geçmiş-şimdi-gelecek kavramlarına ihtiyacımız var.

Yaşamın akışını ne belirliyor?
Eğer yaşam çizgimizi yazılı olarak kabul edersek, niye halen çabalamaktayız? Nedir bizi iten mekanizma? Bir şeyleri düzeltmek ya da bir hedefe ulaşmak arzusu neden? Ben her birimizin yaşama gelişinin ruhlarımızın öğrenmesine ek olarak, bir hedef içerdiğine, bir nedeni olduğuna inanıyorum. Yaşama geliş için bir amacımız olduğuna. Görünenin ardında bir düzen yattığına.

Doğduğumuzda an’da unuttuğumuz ama öncesinde tasarlanmış bir yaşam. Mümkün mü?
Stella Terrill Mann yaşam hakkında şu formüle inanıyor:”Arzula, iste, inan ve elde et.” Claude Bristol’a göre ise, “Kaçınılmaz olarak, bizler hayal ettiğimiz oluruz.”
O zaman yaşam görev ve hedeflerimizi önceden belirlemiş olsak bile, sonuca varmak için yolumuzu seçimlerimiz ile açmamız mı gerekiyor yoksa? Plato “İrdelenmeyen yaşam, yaşamaya değer değildir” diyor. O zaman sormaya devam edelim.

***

“Kader ya da yazı” diye bir şey varsa da, bu kararlarımızla ve tercihlerimizle nasıl şekilleniyor? Anne ve babamızdan aldığımız genetik kodlar belki kaderin bir parçası. Ve dünyaya geldiğimiz an’daki bazı şartlar bizi etkiliyor olabilir. Örneğin astroloji bu etkiler üzerinde duruyor. Bize verilen ad taşıdığı enerji ile bizi etkileyebiliyor. Ailemizi, doğum tarihimizi ve yerini ruhsal bir boyutta belki de bizler seçmişte olsak, doğumumuzla beraber maddesel dünyamız yol almaya başlıyoruz. Ve bu dünyanın aletleri ve kuralları ile yaşam mücadelesini sürdürüyoruz. Bu yaşamın hakkını vermek için ne yapmak gerekiyor o zaman? Ne kadar geniş kapsamlı bir soru bu. Ama yaşam cevapları aramak ise, atacak adımlarımızı bulmalıyız.

Düşüncelerimiz yaşamın tohumlarıdır.
Düşündüklerimiz çok önemli. Bir düşünceyi seçtiğimiz an’da bir tercih yapmış oluyoruz. Muhtelif mistik ekollerde buna “tohum seviyesi” deniliyor. Biz tohumları ekeriz, böylelikle şu an da gördüğümüz tüm sonuçlar esasında daha önceden ektiğimiz tohumların meyveleridir. Tohumları farklı yollar ile ekebiliriz. Düşüncelerimiz tohumlarımızdır; ve düşünmek tohum ekme yollarımızdan biridir. Genelde yaptığımız bir şeyin sonuçlarını iyi ya da kötü görmek konusunda rahatız. Ama ya düşüncelerimiz, onları gerçekleştirmesek de, bizi etkiliyorsa?

Judith Leventhal diyor ki: “ Somut fiziksel eylemlerimizin, yardımseverliğimizin mesela olası tezahürlerini kabul ederiz. Fakat sadece iyi bir davranışta bulunma düşüncesi bile, evrende bir değişiklik getirecek kadar güçlüdür.” Olumlu düşünmenin, pozitif düşünmenin yararlarını anlatmak üzere uğraş veren yazarlar önemli bir konuya mı dikkatimizi çekiyorlar yoksa? Einstein’ın dediği gibi “zorlukların içinde fırsatlar yatar.” Bunu kendimize hatırlatmamız mümkün mü? Davranışlarımızı düzeltmek, kendimizi geliştirmek üzere onca uğraş verirken, bir yandan olumlu olmayan düşüncelerimiz ile kendimizi sabote mi ediyoruz?

***

Kısa bir onaylama egzersizi:
Bir önerim olacak: Haydi 30 gün boyunca bir kolay bir egzersiz yapalım. Sabah ve akşam günde en az iki defa tekrar edelim:
Gözlerinizi kapatın, iki ya da üç defa derin, dolu ve sakince nefes alıp verin ve şu onaylamayı tekrar edin: “Aklıma gelen tüm olumsuz düşünceleri sevgiyle bırakıyorum. Yaşamın bana benim için en doğru olanı vereceğine inanıyorum. Kendimi seviyorum ve olduğum gibi kabul ediyorum.”

***

Bana hep sorarlar “Olumlu düşün diyorsun ama kendiliğinden olmuyor. Ne yapmalıyım?” Öncelikle, onaylamaları kullanmayı hafife almayın diyorum. Düşüncelerimizi biz seçiyoruz. Bir tohum küçüktür ama bir süre sonra karşınıza bir meşe ya da çınar ağacı olarak çıkabilir. Nasıl tohumlar ektiğinize dikkat edin. Yaşamın anahtarı orada saklı.

Kendi enerji seviyemizi yükselttiğimiz zaman, olumsuz düşüncelerin barınamadığını keyifle göreceksiniz. Enerji seviyenizi yüksek tutmak için bol bol su içmeyi, taze sebze ve meyveler yemeyi ve gergin hissettiğiniz anlarda derin nefes almayı unutmayın. Ilık bir duş, 20 dakikalık bir yürüyüş, gözlerinizi kapatarak ruhunuza hitap bir müzik eşliğinde 20 dakikalık bir dinlenme sizi kendinize getirebilir. Vaktim yok demeyin. Enerjiniz düştüğünde, inanın çok daha fazla zaman kaybediyorsunuz.

***
“Biz Ne Biliyoruz ki?” adlı filmi seyrettiniz mi? Film de şu soru tekrar tekrar sorulur: “Gerçek Nedir?” Evet, yaşamın gerçeği nedir sahiden? “Gerçek” denilen şeyi ne belirler? Objektif ve değişmez bir gerçek var mıdır? Yoksa her şey göreceli midir esasında?

Biz insan olarak, evren olanların yaşananların sadece çok küçük bir kısmını görüp inceleme şansına sahibiz. Evren insanoğulları için bilinmezliğini halen korumakta.
Çok basit olarak, biz sadece bazı frekansları görebilmekte ve duyabilmekteyiz. Peki, algılayamadığımız diğer frekanslar gerçek değil midir?

***

Hayatımızdaki yol ayrımlarında bazı kararlar alıyoruz ve bu kararların sonuçlarını yaşıyoruz. Okullarımızı seçiyoruz, mesleklerimizi seçiyoruz, arkadaşlarımızı, eşlerimizi seçiyoruz, bir gezi için nereye gideceğimizi seçiyoruz.

Seçtik. Peki, eğer bir karar aldığımızda, aldığımız kararların sonuçlarını yaşamın bir dersi olarak kabul etsek ve geçmişi irdelemek yerine Şimdi’ye odaklansak; yaşamımızda karşımıza çıkan zorluklar karşısında, isyan etmek yerine, var olanı, yaşananı kabul ederek ilerlesek, ve geçmişteki adımlarımızı değil de atacağımız adımları sorgulasak, acaba daha mutlu, daha üretken, daha düzenli bir yaşam sürdürme şansımız olur mu?

Olanı ve var olanı değiştirmek mümkün olmadığına göre, mevcut duruma göre neler yapabileceğimizi düşünmek hayat kalitemizi daha olumlu etkilemez mi? Yaşamda bizim bilebildiğimizden farklı bir “gerçeklik” olabilir mi? Bu kavramı kabul etmemiz mümkün olabilir mi?

***

Sorularımız var. Peki, cevapları nasıl bulabiliriz? Ben hepimizin cevaplar dünyası ile özde doğal bir irtibatımız olduğuna inanıyorum. Evrenin, Yaradan’ın ilahi zekâsı ve bilgisi ile iletişim kurmak mümkün. Yaradan’ın bu bilgiyi bize sunduğuna inanıyorum. Bizim almaya, duymaya hazır olup olmamamız ayrı bir konu. Ve nasıl yapabiliriz? Yitta Mandelbaum’un diyor ki “Evren sorularımıza yanıtlar verir. Bunları ancak, yüreğimiz açıp ruhumuzu akışa bıraktığımızda duyabiliriz.”

Cevaplar dünyasına bir giriş kodu varsa, bunu nasıl bilebiliriz? Bu kod içimizde. Bu kod öncelikle “sevgi”. Kendimizi, insanlara ve dünyamıza. Bu kadar basit mi? Öz’de - evet. Ve tabi ki “duymaya açık olmak ve yolumuza çıkan, karşımıza çıkanları görmeye yürekli” olmak gerekiyor. Bu kod “Evrenin bizim için hazırladıklarına teslim olmaya, buna güvenmeye hazır olmak” bir anlamda. Her şeyin bizim hayrımız için olduğunu kabul etmek ve anlamsız görünende anlamı aramakta.” Bu anahtarlar ile esasında kendi yaşamımızın kilitlerini açıyoruz; yaşamaya başlıyoruz.

***

Uyanışın 7 Aşaması

Robin Sharma “Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitabında kişisel uyanışın 7 aşamasından bahsediyor. Bu uyanış aşamaları ile kişisel aydınlanma yolumuzu açıyor ve kaderimizin bizi çağırdığı yolu yürümeye başlıyoruz.

Sharma bu yolda yürümenin birinci aşamasını “bir yalanı yaşamak” olarak tanımlıyor. Bu evrene insan derin bir uykuda gibi oluyor ve yaşamının esasında pek de farkında olmuyor. İkinci aşamada, daha fazla şeyin farkında olabilmek arzusu ile karar alıyoruz bu yönde. Üçüncü aşama, fırsatların ve bir anlam da mucizelerin farkında olma aşaması. İmkânsız diye düşündüğümüz şeylerin belki de mümkün olduğunu fark ediyoruz. Evren bize bu durumda genelde mucizelerin tadını veriyor.

Dördüncü aşamayı Sharma “üstatlardan öğrenme” aşaması olarak tanımlıyor. Bu aşama da kişi, hayata dair sorulara bir cevap getirebilecek bir hoca, bir yol gösterici arayışında oluyor. Genel de bu aşamada, yaşamımızın yönünü değiştiren öğretmenler ile karşılaşıyoruz. Kimileri için bu dönem gerçekten karanlık dönemlerinde bir hocanın yaşamına ışık getirmesi olarak tarif edilebiliyor. “Öğrenci hazır olduğunda, öğretmen gelir” sözü bu dönem için söylenmiş diyebiliriz.

Beşinci aşama, değişim ve yaşamımızı ve gerçeklerimizi yeniden yaratma dönemidir Bu noktada, artık yaşamımızın yerine getirmek için doğduğumuz amacımıza yönelişini yaşarız. Sonraki aşama, yani altıncı aşama, Sharma tarafından “büyük imtihan” olarak adlandırılır. Yaşamımızdaki en kritik an’lardan biridir O’na göre. Bu noktada Evren, o güne kadar kişinin tün edindiği bilgileri ve kişinin bu bilgi ile son seçtiği yolu sınava tabi tutar. Yaşama dair arzuların, bilginin ve seçilen yaşam hedef ve yollarının sınava tabi tutuluşunu yaşar kişi. Yaşamımızdaki en belirleyici noktalardan biridir bu. Kaderimizin bizi çağırışına kulak verip vermediğimiz ve bu yola ne kadar inandığımızın bir kontrolüdür bu.

Yaşamımız bize sunduğu fırsatları ve hediyeleri ne kadar arzuladığımız, bunlara ulaşmak ihtimalimizi etkileyen bir faktördür. Sharma’ya göre, genelde insanlar bu aşamada mücadeleyi bırakır. Belki de bu nokta hedeflerimize, rüyalarımıza, kaderimizin bir çağırdığı yaşam yolumuzu yaşamaya en yaklaştığımız noktadır. Aydınlanmaya, yedinci aşama bir şey kalmamıştır. Sheila Graham’ın dediği gibi: “Bir şeyi yeterince kuvvetle isterseniz, her şeyi elde edebilirsiniz. Arzu ettiğiniz şey içinizde patlar, derinizden dışarı taşar ve dışarıda evreni yaratan ilahi enerji ile bütünleşir, bir olur.”

***

Yaşama verdiğimiz tepkileri seçerek akışı değiştirmek mümkün
Bir yandan da unutmamak gerek, yaşamımızı en çok etkileyen şey başımıza gelen olaylar değil, bu olaylara nasıl baktığımızdır. Olayların etkisi, bizim olanlar hakkında ne düşündüğümüz ve hissettiğimizle belirlenmektedir.

Yaşamda her adımda tercihler yapıyoruz – belki olayların akışı hakkında değil, buna gücümüz yetmiyor bazen- ancak yaşananlar hakkında nasıl hissedeceğimizi ve nasıl reaksiyon vereceğimizi biz belirliyoruz. Gerçeğimizi işte belki de bizim bu tepkilerimiz belirliyor. Belki de yaşamımızın akışını belirleyen, yaşama verdiğimiz tepki.

Kitaplardan ve filmlerden öğrenecek çok şeyimiz var.
Ya da Robin Sharma’nın dediği gibi: “Öğrenecek değil, hatırlayacak. Çünkü biz insanoğulları bilerek doğarız. Gereken sadece hatırlamaktır.”

***

Sorular cevapların kapısını açar
Bu ay sizlere bazı sorular sunmak istedim. Gelecek aylarda, hem sormaya devam edeceğiz, hem de hocaların ve üstatların sundukları cevapları inceleyeceğiz. Tabi kendi cevaplarımızı ele almak şahsi gelişimimiz için önemli. Kendimizi tanımak, bilmek yolunda ilerliyoruz Ve hocam Moshe’nin bana ısrarla hatırlattığı gibi: “Size söylenilenleri asla düşünmeden, tartmadan kabul etmeyin. Duyduklarınızı Evrenin size bir mesajı olarak alın. İyi ya da kötü olarak değil, sadece birer mesaj olarak. Kendi yolunuzu yine de siz kendiniz seçeceksiniz. ” Bu yaşam sizin krallığınız.

Karanlık zamanlarda, göz görmeye başlar.” Diyor Theodore Roethke. Karanlıktan korkmayın. Işığı açın yeter. Bir mum yakın, bir adım atın ve güneşi hayatınıza davet edin. “Kapalı bir kapıyla yüz yüze gelmiş ve kendinizi ümitsiz hissediyorsanız, bilin ki tüm kapılar zamanı gelince içeri girmeniz için ardına kadar açılacaktır.”

Şimdiden yolunuz açık olsun…

__________________________________________________ ______________________


“Kimse kaderini keşfetmez. Kaderiniz sizi keşfeder; kaderiniz sizi bulur. Siz ruhsal çalışmanızı yapın. Öyle ki, fırsat kapınızı çaldığında - hazır olun.”

“Koza Kelebeği Bilmez” adlı kitaptan alıntı.
__________________________________________________ ______________________





alıntı http://images.google.com.tr/imgres?i...26hl%3Dtr%26sa

Lier22 05-05-2008 09:53 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Alıntı:

2. Boğa Burcu: (21 Nisan – 21 Mayıs), Geleneksel Evi: 2, Kişilik: Sıcakkanlı, dost, güzelliklere hayran, zevkli, sakin ama üzerine gidildiğinde sinirli ve azgın olabilen, az tanıyanlara uysal ve sakin görünebilirler ama kararlı ve yerine göre inatçı olabilirler.
Dost, dost, dost... smiliyface

güllerinperisi 22-05-2008 04:30 AM

Ynt: hedeflerimize ulaşmak için yazılar
 
Ellerine saglık cent yüregim ışıldadı okudukça kiss3


WEZ Format +3. Şuan Saat: 08:37 PM.

Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.