| ||||||||||
|
Hedefler Makaleler hedefe ulaşmak, hedefe ulaşma, hedeflere ulaşmak, hedeflere ulaşma, hedeflere ulaşmanın yolları, hedeflere ulaşmak için, hedefe ulaşmanın yolları, hedefe ulaşmak için |
Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 3. KENDİNİZE YILLAR KAZANDIRIN Zaman kazanmak için öğrendiğim en etkili yol, başkalarının tecrübelerinden ders almaktır. Eğer dünyayı tanıma ve bir şeyler öğrenme konusundaki baş stratejimiz yalnızca deneme-yanılma yöntemine dayanıyorsa, zamanı yönetmeyi asla başaramayız. Sizin istediğiniz başarılara şimdiden ulaşmış olanları taklit ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi
![]() |
![]() ![]() | LinkBack | Seçenekler | Stil |
|
![]() | #1 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() 3. KENDİNİZE YILLAR KAZANDIRIN Zaman kazanmak için öğrendiğim en etkili yol, başkalarının tecrübelerinden ders almaktır. Eğer dünyayı tanıma ve bir şeyler öğrenme konusundaki baş stratejimiz yalnızca deneme-yanılma yöntemine dayanıyorsa, zamanı yönetmeyi asla başaramayız. Sizin istediğiniz başarılara şimdiden ulaşmış olanları taklit etmek, sizi yıllar sürecek acılardan kurtarabilir. Benim bu kadar çalışkan bir okuyucu olmama, ses ve video bantlarına, seminerlere bu kadar tutkun olmama da bu sebep olmuştur. Ben bu tecrübeleri, birer aksesuar olarak değil, birer gereklilik olarak görmüşümdür, o tecrübeler de bana birkaç on yılın tecrübelerinden, o tecrübelerin sonucunda gelen başarılardan doğan bilgeliği kazandırmıştır. Elinizden geldiğince başkalarının tecrübelerinden ders almanızı ve bu öğrendiklerinizi kullanmanızı şiddetle öneririm. ![]()
Bir site olsa onu bulanların uykuda dinledikleri mp3 ler ile hayatları değişse… Bir site olsa onu bulanlar hipnoz olmadan sadece subliminal mp3 leri yükleyip ve uykuda dinleyerek hayatlarını değiştirseler. Bu fikir 1995 yılında yani 25 yıl önce çıkmıştı. 15 yıl önce ise bu mp3 lerin kişiye engel olan çekirdek inançlara göre hazırlanması yani cekirdekinanc.com fikri oluştu Tam olarak değil. Öncelikle size engel olan 0-11 yaş arası oluşan bilinçaltı kayıtlarınız yani çekirdek inançlarınız bulunur. Sonra bu çekirdek inançlarınızın pozitif halleri olumlamalar isminize özel olarak mp3 lerin ve müziğin içine gizlenir. Siz de uykuda ya da uyanıkken bu mp3 leri dinleyerek sonuç alırsınız. Çocukluğunuzda size söylenenlerin tam tersini dinlediğiniz kayıtlarla binlerce kez bilinçaltınıza yerleştirmiş oluruz. Hayatınızda hep aynı şeyler tekrar ediyorsa. İlişkilerde hep aynı şeyleri yaşıyorsanız... Aşırı fedakar bir yapınız varsa ve bu sanki göreviniz haline geldiyse. Birilerini kurtarmaya çalışıyorsanız. Paranızın bereketi yoksa sürekli gereksiz harcamalar çıkıyorsa birikim yapamıyorsanız. Hayır demekte zorlanıyorsanız. Odaklanmakta bir şeyleri devam ettirmekte sorun yaşıyorsanız. İlişkilerde mıknatıs gibi sorunlu kişileri çekiyorsanız. İş hayatında iniş çıkışlar sürekli oluyorsa. Ertelemeleriniz fazla ise. Aşırı kontrolcü ve garantici bir yapınız varsa kaygı düzeyiniz yüksekse hep en kötü ihtimali düşünüyorsanız ve şanssızlıkları sorunlu olayları ve sorunlu kişileri hayatınıza çekiyorsanız çocuk yaşta oluşan çekirdek inançlar hayatınızı yönetiyor olabilir.
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #2 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() "Eğer doğru kullanırsak, zamanımız yeterlidir." JOHANN WOLFGANG VON GOETHE Bugünün Ödevi: 1. Bugünden başlayarak zaman çerçevelerini değiştirme alıştırmalarına başlayın. Şimdiki zamanın baskısını hissettiğiniz anda, durup geleceği güçlendirici bir biçimde düşünün. Örneğin sizi güden amaçları düşünün, onlara tümüyle bağlanın. Görüntüyü gözünüzün önüne getirin, sesini dinleyin, o tablonun içine girin ve neler hissedeceğinize bakın. Ya da kendinizi değerli bir anıya geri götürün, ilk öpüşmeniz, çocuğunuzun doğumu, bir dostla özel bir an. Zaman çerçevelerini hızla değiştirebilme yeteneğiniz ne kadar gelişirse, özgürlüğünüz o kadar artacak, kendi içinizde bir anda yaratabileceğiniz duyguların yelpazesi de o kadar genişleyecektir.Bunu tekrar tekrar yapın, odak değiştirmekle durumunuzu bir anda değiştirmeyi iyice öğrenin. 2. Zamanı bilerek çarpıtmayı öğrenin. Normalde çok uzun sürede bitirilebilecek bir işi yaparken, hem zaman algınızı hızlandıracak, hem de aynı anda iki şey yapabilmenize olanak tanıyacak yeni bir girdi ekleyin. Örneğin ben koşuya çıktığımda, kulaklıklarımı takar, bir yandan en sevdiğim müzikleri dinlerim. Ya da step egzersizleri yaparken haberleri izlerim, bazen telefonlarımı ederim. Böyle olunca, egzersizimi yapmamak için özrüm kalmaz, önemli olanı ihmal etmemiş olurum... Hem beni arayanları ararım hem de egzersizimi yaparım. 3. Acil yerine önemlilik önceliği güden bir "yapılacak işler listesi" oluşturun. Listeye bir milyon tane iş yazıp, akşam kendinizi başansız hissetmek yerine, yapılması sizin için en önemli olan şeylere odaklanın. Bunu yaparsanız, pek az kişinin ulaşabildiği bir doyum ve başarma duygusuna ulaşacağınıza da inanın. Ama tabii mutlaka zaman ayırıp bir başka şeyi daha yapmamız şarttır, o da... ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #3 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() DİNLENME VE EĞLENME: TANRI BİLE BİR GÜN DİNLENMİŞ! YEDİNCİ GÜN Sonucunuz: Başarın ve dengeleyin. Çok çalıştınız ve çok çabaladınız. Eğlenmek için bir gün ayırın! İçinizden geldiği gibi davranın, çılgınlıklar yapın, kendinizin dışında hissetmenize yol açan bir şeyler yapın. Sizi en çok heyecanlandıran şey ne olabilir? "Büyük adam, çocuksu yüreğini kaybetmeyen adamdır." MENCIUS Bugünün Ödevi: Ya eğlenceli bir şey planlayıp uygulayın ya da bir anda aklınıza gelen bir şey yapın. Seçtiğiniz her neyse, tadını çıkarın! Yarın yeni bir alanı incelemeye hazır olacaksınız, o da... ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #4 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() BÖLÜM DÖRT: BİR KADER DERSİ EN SON ZORLUK: BİR TEK KİŞİ NE YAPABİLİR Kİ? "Ufacık bir kıvılcımın peşinden güçlü bir alev gelir." DANTE Onları durdurmak zorunda olduğunu biliyordu. Cebinde yalnızca 800 dolar para bulunan Sam LaBudde, arabasını sürüp Meksika sınırını aştı, Ensenada'daki balıkçı rıhtımında durup fırsatı beklemeye başladı. Omzundaki video kamerasıyla anılarını çekmeye çalışan saf Amerikalı turistlere benziyor, teknesini rıhtıma yanaştıran kaptanlara tayfa ya da teknisyen olarak hizmete hazır olduğunu söylüyordu. Sonunda geçici tayfa olarak Maria Luisa'ya alındı. Panama bandıralı ton balığı teknesi Meksika kıyısından uzaklaşırken, LaBudde gizlice gemidekilerin faaliyetlerini videoya çekmeye başlamıştı bile. Yakalanırsa hayatının tehlikeye gireceğinin de farkındaydı. Sonunda beklenen oldu, çevreleri sarılıverdi. Birçok kimselerin "su insanları" diye adlandırdığı yunuslardan koca bir sürü, Maria Luisa'nm çevresinde sıçrayıp cıvıldaşmaya başladı. Onları bu tekneye doğru çeken şey, kendi dost canlısı yaratılışlarıydı. Ama ölüme koşmakta olduklarının farkında değildiler. Bu balıkçıların yunus peşine düşmeleri, sarıkanat ton balıklarının da genellikle bu oyuncu yaratıkların altında yüzmekten hoşlandıklarını bildikleri içindi. Soğukkanlı bir hesapçılıkla ağlarını yunusların yolu üstüne attılar, onlara ne olacağına hiç aldırış etmediler. Beş saat boyunca LaBudde'ün videosu bu dehşet olayını baştan sona filme kaydetti. Yunuslar peşpeşe ağlara takıldılar, kendilerini kurtaramayınca, yaşayabilmek için ihtiyaçları olan oksijeni alabilmek için yüze yükseldiler. Bir ara kaptan, "Ağda kaç tane var?" diye kükredi. Le Budde kamerasını çevirip bu katliamı kaydetmeye hazırlanırken, tayfalardan birinin, "Elli kadar!" diye cevap verdiğini duydu. Kaptan ağların toplanması emrini verdi. Sayısız yunus kaygan güvertede cansız yatıyordu. Tayfalar onları ton balıklarından ayırıp denize fırlattılar. Çöp torbaları gibi. LaBudde'ın filmi, nice kişinin yıllardan beri iddia ettiği şeyin sağlam kanıtı niteliğindeydi. Duyarlı kişiler, yüzlerce yunusun bir tek gün içinde katledildiğini söyleyip durmaktaydı. Tahminlere göre son on yıl içinde öldürülen yunus sayısı altı milyonu aşıyordu. LaBudde'ın filmi montajdan geçip on bir dakikalık formata sokulduğunda, gezegenimizi bizimle paylaşan bu zeki ve sevgi dolu yaratıklara neler yaptığımızı görmek seyircilerin yüreğini burktu. Yavaş yavaş ton balığı tutkunları bu ürünü satın almayı kestiler, boykot ilan ettiler, zaman içinde medyanın dikkati bu konuya odaklanırken, boykota katılanların sayısı da arttı. LaBudde bu trajediyi filme aldıktan dört yıl sonra, 1991 yılında, dünyanın en büyük ton balığı konservecisi olarak bilinen Starkist firması, artık ağla yakalanmış ton balıklarını konservelemeyeceğini açıkladı. Ardından Chickens of the Sea firmasıyla Bumblebee Seafoods da onu izlediler, Starkist'ten birkaç saat sonra onlar da benzer açıklamalar yaptılar. Gerçi henüz bu savaş kazanılmış sayılamaz, çünkü yabancı kaçak ton balığı tekneleri hâlâ Amerikalıların eskiden öldürdüğü kadar yunus öldürmeyi sürdürmektedirler ama LaBudde'ın Maria Luisa'da geçirdiği gün, ABD ton balığı sanayiinde büyük bir devrimin katalizörü oldu, bir yandan binlerce yunusun hayatını kurtarırken, bir yandan da deniz ekosisteminin bir dereceye kadar dengesini korumasına kesinlikle katkıda bulundu. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #5 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() "Her insan, doğuncaya kadar, imkânsızdır." RALPH WALDO EMERSON İş sosyal konulara ve dünya olaylarına gelip dayandığında, birçok insan kendini çok güçsüz ve önemsiz hisseder, kendisi özel hayatında her işini kusursuz yapsa bile kaderinin yine de başkalarının eylemlerine bağlı olduğuna inanır. Çete çatışmalarının, şiddet suçlarının, büyük bütçe açıklarının tehdidi altındaymıs gibi hisseder, evsiz barksızlara ve okuma yazma bilmeyenlere üzülür, dünya ikliminin ısınmasına, dünyadaki pek çok canlı türünün yok olmasına kaygılanırlar. Bu tür insanlar genellikle şöyle düşünür: "Ben kendi hayatımı ve ailemin hayatını düzene soksam bile neye yarar ki? Yüksek mevkiye gelmiş bir deli her an yanlış düğmeye basabilir, hepimizi havaya uçurabilir nasılsa!" Bu tür bir inanç sistemi, kontrolün kendi elimizde olmadığını, herhangi bir önemli değişiklik yaratacak gücümüz olmadığını hissettirmekte, sonunda öğrenilmiş çaresizlik duygusuna yol açmakta, sonu da, "Niye zahmet edeyim ki?" sorusuyla noktalanmaktadır. Bir insanın eyleme geçme yeteneğine, bu öğrenilmiş çaresizlik kadar zarar veren bir başka duygu olamaz. Bu duygu bizim kendi hayatımızı değiştirmemizi, başkalarına da hayatlarını değiştirmeleri için yardım etmemizi engelleyen bir numaralı nedendir. Eğer bu kitabı burasına kadar okumuşsanız, benim hangi ana mesajı vermeye çalıştığımı da kuşkusuz anlamışsınızdır: düşünce biçiminizi, neler hissettiğinizi ve neler yaptığınızı şu anda değiştirecek güç zaten elinizdedir. Belki de ömrünüzde ilk defa olarak Master Sistem'inizin kontrolünü elinize alma gücünü elde ettiniz, o güç sizi bilinciniz dışında bu noktaya kadar getirdi. Bu kitabı okuyarak ve egzersizleri yaparak edindiğiniz üstünlüklerle, kendi kaderinizin efendisi ve yöneticisi olduğunuz gerçeğini anlamış ve artık uyanmış olmanız gerekir. Sizinle birlikte, kaderi biçimlendiren o dev gücü, kararları keşfettik, neye odaklanacağımıza, nelerin ne anlama geldiğine, neler yapmak gerektiğine ilişkin kararlarımızın, hem bugünümüz, hem de yarınımız için kalite saptayıcı olduğunu anladınız. Şimdi de sıra, toplumumuzu, ülkemizi, dünyamızı biçimlendirecek ortak kararların üstüne gitmeye gelmiş bulunuyor. Gelecek kuşaklar boyunca doğacak ve yaşayacak insanların hayat kalitesini saptayacak olan şey, bizlerin bugün vereceğimiz kolektif kararlarla, uyuşturucu bağımlılığı gibi, ticarette dengesizlikler gibi, etkisiz eğitim gibi, cezaevlerimizin eksiklikleri gibi yaygın zorlukların üstüne gitmemiz olacaktır. İyi işlemeyen her şeyin üstüne gitmekle, odağımızı etkilere yöneltmiş oluyor, bu sorunların nedenlerini ihmal ediyoruz. Kaderimizi yaratan şeyin, sizin ve benim her gün verdiğimiz küçük kararlar olduğunu anlayamıyoruz. Bunun anlamı, bizim adımıza düşünme işini çevremizdeki diğer insanlara ve diğer faktörlere bırakmak, yaptıklarımızın potansiyel etkilerini düşünmeden hareket etmek, böylelikle belki de en çok korktuğumuz sorunları daha büyütmek demektir. Kısa dönemde acıdan kaçmaya çalışırken, uzun dönemli acılar yaratacak kararlar veriyoruz, sonra nehrin daha ötelerine sürüklendiğimiz zaman da, bu sorunlar kalıcıdır, değiştirilemez, koşulların doğal sonucu bunlar, deyip duruyoruz. Herhalde en inandırıcı sahte inanç, durumu tersine ancak bir süpefmenin çevirebileceği yolundaki, çoğumuzun paylaştığı inanç olsa gerektir. Oysa bundan yanlış şey olamaz. Hayat kümülatif bir şeydir. Hayatımızda aldığımız bu sonuçlar, bizim birey olarak, aile olarak, toplum olarak, canlı türü olarak verdiğimiz bir yığın küçük kararın bir toplamıdır. Hayatımızın başarılı ya da başarısız olması, bir tek büyük olayın, dünyayı sarsan kararın sonucu olarak ortaya çıkmaz. Bazen her ne kadar bize öyleymiş gibi görünse de, bu doğru değildir. Aslında başarıyla başarısızlığı saptayan şey, her gün verdiğimiz kararlarla her gün giriştiğimiz eylemlerdir. Yine aynı şekilde, her birimizin bireysel düzeyde verdiği günlük kararlar, giriştiği eylemler, yüklendiği sorumluluklar, sakatlarımıza bakıp bakamayacağımızı, çevremizle uyumlu yaşayıp yaşayamayacağımızı saptayan şey olacaktır. Hem bireysel, hem de ortak kaderimizde büyük ve etkili değişiklikler yaratabilmek için, kendimizi sürekli ve sonu gelmez gelişmeye, CANI disiplinine adamak zorundayız. Uzun dönemde kalıcı olacak değişiklikleri ancak o yolla yaratabiliriz. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #6 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() SON ÇÖZÜM Bugün bizim bir ulus olarak ve bir dünya olarak karşımıza dikilmiş sorunların ortak noktası nedir sizce? Sayıları giderek artan evsiz barksızlardan tırmanan suç oranlarına, bütçe açıklarına, ekosistemimizin yavaş yavaş boğulur duruma gelmesine kadar hepsinin bir ortak noktası var mıdır? Vardır. Bu sorunların her birine neden olan ya da başlatan şey, insan davranışıdır. O halde bunların hepsinin çözümü de insan davranışını değiştirmek olacaktır. (Bunu yapabilmek için, nasıl değerlendirme yaptığımızı, nasıl karar verdiğimizi değiştirmek durumundayız ki, esasen bu kitabın tümü de bu konudadır.) Bizin uyuşturucu sorunu diye bir sorunumuz yok, davranış sorunumuz var. Yeni yetmelerde hamilelik olaylarının artması, bir virüsün yarattığı sorun değildir. Belli bir davranışın sonucudur. Çete çatışmaları da bir davranış sorunudur. Nükleer savaş bile aslında bir davranış sorunudur! Bombaları yapan bizim kararlarımızdı, onları yok eden de bizim kararlarımız olacak. Bu sorunların hepsi, insanların girişmeyi seçtiği eylemlerden kaynaklanmıştır. Örneğin kişi çete üyesi olursa, bu bir tek karar, bir dizi davranışa ve sorunlara yol açmaktadır. Yeni çeteci kimliğiyle, bu kişi çok özel bir davranış biçimine boyun eğecek, gruba sadakat gibi konulara en büyük değerleri bağlayacak, buradan da, tipik kural ve davranışlardan oluşan koskoca bir sistem doğup gelişecektir. Kararlarımızın uzun vadeli etkilerinin küresel bir örneği de, dünyanın pek çok yerinde pek çok hayatı etkileyen kronik açlıklar ve yiyecek sıkıntılarıdır. Dünya Sağlık Teşkilâtı, bu gezegenin üzerinde yaşamakta olan her kadın, erkek ve çocuğu beslemenin mümkün olduğunu kanıtlamıştır ama yine de her gün 40.000 çocuk açlıktan ölmektedir. Neden? Besbelli kaynaklarımız yeterlidir, ama bir şeyler fena halde ters gitmiştir. Bu ters giden şey yalnız yiyeceklerin dağıtılış biçimiyle ilgili olmayıp, kaynaklarımızın kullanılış biçimiyle de ilgilidir. Bütün bunların harika yanı nedir? Bir iyi haber varsa, o da, tüm sorunların kökünde davranışın (ve davranışı başlatan kararlarımızın) yattığını anlamakla, bunu değiştirebilecek olanın kendimiz olduğunu da anlıyor olmamızdır! Bu kitaptan öğrendiğiniz gibi, kesinlikle kendi kontrolümüzde olan bir şey varsa o da bizim iç dünyamızdır. Olayların ne anlama geldiğine ve bu konuda ne yapmak gerektiğine biz kendimiz karar veririz. Ve kararlarımızın sonucunda da, dış çevremizi etkileyen eylemlere geçeriz. Kendi evimizin içinde, kendi işimizde, kendi toplumumuzda girişebileceğimiz bazı öyle eylemler vardır ki, bir dizi olumlu sonuçları başlatabilir. Biz eylemlerimizle en derin değer ve inançlarımızı ifade ederiz ve medyanın küresel etkisiyle, en basit eylemlerimiz bile tüm ulusların halkını etkileyecek ve harekete geçirecek gücü kazanır. Bu sözler insan nesli bakımından çok cesaret verici olsa bile, siz bu arada kendi kendinize, "Bir tek kişi dünyada fark yaratacak ne yapabilir ki?" diye soruyor olabilirsiniz. Hemen hemen her şeyi yapabilir! Yapacağınız etkinin tek sınırı, kendi hayal gücünüzün ve adanmışlığınızın sınırıdır. Dünya tarihi, kendini fark yaratmaya adamış bir avuç insanın neleri gerçekleştirebildiğinin örnekleriyle doludur. Bu kişiler aslında küçük şeyleri çok iyi yapabilen insanlardı. Bir şeylerin değişmesi gerektiğine karar verdiler, bunu yapanın kendileri olması gerektiğine karar verdiler, yapabileceklerini gördüler sonra da cesaretlerini toplayıp direndiler, onu yapmanın bir yolunu buluncaya kadar pes etmediler. İşte biz bu insanlara kahraman diyoruz. Ben sizin de, benim de, karşılaştığımız hemen hemen herkesin de kahraman olmaya yetecek iç kapasiteye sahip olduğuna inanıyorum. Cesaretli, soylu adımları atıp hayatı başkaları için daha iyileştirebilme yeteneği hepimizde var. Kısa dönemde belki bunu kendimizi feda ederek yapıyormuşuz gibi görünse de, asıl gerçek değişmez. Doğru şeyi yapabilme kapasitesi, ayağa kalkıp dikilme, bir fark yaratma kapasitesi, şu anda sizin içinizde de var. Asıl sorun: Zamanı geldiğinde, kendinizin kahraman olduğunu hatırlayıp, ihtiyaç içinde olanlara destek verme uğruna bencillikten uzaklaşabilecek misiniz? ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #7 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() "İstemeyerek oldu; gemimi batırmışlardı." JOHN F. KENNEDY (nasıl kahraman olduğu sorulduğunda) Pek çok insan, sorun ya da zorlukların gölgesinden bile kaçınmak ister, oysa zorlukların üstesinden germek, karakteri oluşturan şeydir. Nice kişi, karşısına büyük bir zorluk ya da hayat tehdit eden bir olay çıkıncaya kadar kendisinin kahraman olduğunu hiç fark etmemiştir. Ancak o zaman ellerinden geleni yapmaya kalkışmışlardır, çünkü başka çareleri kalmamıştır. Gelecek sefer kendinizi bir zorlukla yüzyüze bulduğunuzda, bir fark yaratmaya karar verip eyleme geçir. Olay o sıra gözünüze ne kadar küçük ve önemsiz görünürse görünsün, yapın bunu. Hangi sonuçlar zincirini başlatacağınızı kim nereden bilebilir? Kendinizi bir kahraman olarak tanımlayın ki gerçekten kahraman gibi davranabilesiniz. Mother Teresa'ya bakan nice kişi, onun kahraman olmak için doğmuş biri olduğunu düşünür. Onun inanılmaz düzeyde manevî değerlere sahip bir kadın olduğuna, yoksullara yardım etmeye adanmışlığı nedeniyle zaten yaratılıştan farklı olduğuna inanırlar. Gerçi Mother Teresa'nın büyük cesarete ve merhamete sahip bir kadın olduğu doğrudur, ama onu çağımızın en büyük katkıcılarından biri olarak tanımlayan bazı çok önemli ve kritik olaylar olduğu da doğrudur. Mother Teresa başlangıçta yoksullara yardım etmek için yola çıkmış bir insan değildir. Bir kere, yirmi yıl boyunca Kalküta'da en zengin ailelerin çocuklarına öğretmenlik yapmıştır. Kendi çalıştığı zengin mahalleyi çevreleyen yoksul gecekonduları görmezden gelmiş, o ufacık etki alanının dışına çıkmaya uzun süre cesaret edememiştir. Bir gece sokakta yürürken bir kadının imdat istediğini duymuş, ölmek üzere olan bu kadın Mother Teresa'nın kollarına yıkıldığı anda, kahramanımızın kaderi de bir anda ve ebediyen değişmiştir. Kadının durumunun ciddi olduğunu anlayan Mother Teresa onu hastaneye yetiştirmiş, orada hastaya oturup beklemesi söylenmiştir. Derhal ilgilenilmezse kadının öleceğini anlayan Mother Teresa, onu kapıp bir başka hastaneye götürmüştür. Hastaya orada da beklenmesi söylenmiştir, çünkü ait olduğu kast sınıfı, onun önemini azaltmakta, önce önemli hastalarla ilgilenilmesini şart koşmaktadır. Sonunda Mother Teresa çaresizlik içinde, kadını evine götürmüştür. Gecenin geç saatlerinde kadın, Mother Teresa'nın sevgi dolu kollarında ölmüştür. Mother Teresa'nın "tanımlayıcı an"ı o zaman gerçekleşmiştir. Elimi uzatabileceğim kimselere bir daha böyle bir şey olmasına asla izin vermeyeceğim, kararına o zaman varmıştır. O andan başlayarak, hayatını tümüyle çevresindekilerin acılarını hafifletmeye adamaya karar vermiştir. Yaşasalar da, ölseler de, gururla yaşayıp ölmelerine yardımcı olacaktır. Ömürleri boyunca görmedikleri kadar iyi muamele görmeleri, her insanın hakkı olan sevgiyi ve saygıyı görmeleri için elinden gelen her şeyi yapacağına karar vermiştir. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #8 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() "Şu yerden ve şu zamandan çıkan haberi dost düşman duysun ki, meşale artık yeni kuşak Amerikalıların eline geçmiştir. Bu yüzyılda doğan, savaşlarla terbiye olan, acı ve zor bir barış döneminin disiplinini taşıyan, tarihsel mirasımızla gurur duyan, ulusça adandığımız insan haklarının yavaş yavaş ayaklar altına alınmasına tanık olmayı, izin vermeyi kabul etmeyen, o haklara bugün, hem yurdumuzda hem de dünyada adanmışlığını bilen bir kuşağız. Dost düşman her ulus bilsin ki, özgürlüğün bekası ve başarısı için her bedeli ödemeye, her yükü taşımaya, her zorlukla boğuşmaya, her dostu desteklemeye, her düşmana karşı çıkmaya hazırız." JOHN F. KENNEDY Günümüzde pek çok kişi, kahraman olma fikrinden bile ürker, nedeni belki de getireceği sorumluluktan kaçmak içindir. Hem zaten bu tür niyetler bencil niyet sayılmaz mı? Kahramanlık denilen şey baştan sona bir sahtelik değil mi? Ne de olsa, hiç kimse kusursuz değildir. Bugün içinde yaşadığımız toplum, yalnız potansiyel kahramanları görmezden gelmekle kalmıyor, kendini kanıtlamış kahramanları bile küçültmeye çalışıyor. Haince bir merakla özel hayatlarını deşiyoruz, zırhlarında bir delik arıyoruz ve sonunda da tabii, buluyoruz. Bulamazsak, kendimiz uyduruyoruz. Her seçim zamanı geldiğinde insanlar adayların kalitesizliğinden yakınır ama yine de, adayın geçmiş davranışlarını tarayıp ufacık da olsa bir kusur arar, Yüksek Mahkeme üyeliğine aday birinin on yıllarca önce bir kere esrarlı bir sigara içmiş olduğunu bile keşfeder! Geçmiş çağlara ait kahramanlarımızı da günümüzün kahramanlarına uyguladığımız bu katı kriterlere göre incelesek, hiç kahramanımız kalır mıydı! Kennedy'ler de, King'ler de, bugünün boyalı basın zihniyeti karşısında zor ayakta kalırlardı. Görünüşe göre, sonunda ihanete uğramaktan o kadar korkuyoruz ki, daha başlangıçta bir terslik bulmaya çalışıyor, kendimizi gelebilecek bir hayal kırıklığına karşı korumak istiyoruz. Tüm kahramanların ayaklarının kilden olduğuna inanmayı sürdürürsek, hepimizde bir terslik olduğuna, hiç kimsenin kahraman olacak niteliklere sahip olmadığına da inanıyoruz demektir. Ben kahramanı nasıl tanımlıyorum? Kahraman, en zor koşullarda bile cesaretle katkılarda bulunan insandır; kahraman, bencillikten uzak davranan, kendisinden beklediği şeyler başkalarının ondan beklediğinden fazla olan insandır; kahraman, muhalefete meydan okuyan, doğru olduğuna inandığı şeyi, korkusuna rağmen yapan kişidir. Kahraman, statükocuların sağduyu dediği şeyin ötesinde hareket eder. Kahraman katkıda bulunma amacını seçen, örnek olmaya istekli, kendi inançlarının gerçeğini yaşayan herkestir. Kahraman kendi sonuçlarını yaratacak stratejileri geliştirir, bunları gerçekleştirinceye kadar direnir, gerektiğinde yaklaşımını değiştirir, sürekli girişilen küçük eylemlerin önemini anlar. Kahraman kişi, kusursuz kişi değildir. Hepimiz hata yaparız, ama bu hatalar, hayatımız boyunca getirdiğimiz katkıları geçersiz kılmaz. Kusursuzluk, kahramanlık değildir; kahramanlık olan insanlıktır. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #9 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() ÇEVREMİZLE İLGİLİ SORUNLAR Çevre artık yalnızca karşıt kültürleri oluşturan kaynak olmaktan çıkmış, başta gelen ulusal ve uluslararası kaygı nedenimiz haline gelmiştir. Tarih boyunca kaydedilmiş en sıcak dört yılı yaşadıktan sonra, insanlar küresel ısınma konusuna fena halde kaygılanır olmuşlardır. Bu olguyu yaratan, ozon tabakasının kıstırdığı karbon dioksit fazlasının, termometrelerde yükselme yaratmasıdır. Nedir sorunun başlıca kaynakları? İçlerinden biri, havalandırma sistemlerinde ve sprey şişelerinde kullanılan fluorokarbon gazlarıdır. Bir başka temel neden de Orta ve Güney Amerika'nın yağmur ormanlarının imha edilmesi ve yanmasıdır. Yağmur ormanları tüm dünyadaki bitki örtüsünün %80 gibi şaşılacak bir miktarını oluşturdukları için, dünya ekosistemi açısından hayati önem taşımaktadırlar. Ağaçlar bizim atmosfere saldığımız toksik gazlarla karbon dioksit birleşip bunları solunabilir oksijene çevirmektedir! Ağaç! Bizim yaşamımızı borçlu oldüğümüz varlıklardır; onlar olmasa, dünyada bizim bildiğimiz anlamda hayat bulunmasına olanak yoktur. Yağmur ormanlarındaki ağaçlar aynı zamanda dünya hayvan ve böcek çeşitliliğinin de en zengin kaynağıdır. Yağmur ormanlarını yakmakla, yalnız oksijen veren bitki örtüsünü yok edip hayvanların ve bitkilerin içinde yaşadığı çevreyi bozmakla kalmıyoruz aynı zamanda atmosfere çok fazla miktarda karbon dioksit salarak dünyanın ısınma etkisini de hızlandırıyoruz. Bunca önemine rağmen yağmur ormanları neden bu kadar hızla yok edilmektedir? Cevap yine en basit anlamda, acı/zevk ekonomisinde yatmaktadır. Söz konusu ülkelerde çiftçilere, kendilerine otlak açmaları için çok büyük miktarlarda vergi muafiyetleri tanınmıştır. Bunun nedeni, daha fazla iskân sahası kazanmak için midir? Elbette ki hayır. Esas amaç, ABD'ye ihraç edilecek sığır eti için hayvanlara daha fazla otlama alam sağlamaktır. ABD tükettiği etin %10'unu Orta ve Güney Amerika'dan ithal etmektedir. Bu ihtiyacı karşılayabilmek için yağmur ormanları, beş saniyede dört dönüm hızıyla yok edilmektedir. Açılan bu alanların böylesine yanlış bir davranışla otlak olarak kullanılması, insanoğlunun verebileceği en yanlış kısa dönemli kararlardan biridir. Kendi sağ kalma kaynağımızı yıkıp yok ediyoruz. Kasaptan her yüz gram kıyma alışınızda 6 metrekare yağmur ormanını yok ettiğinizden haberiniz var mı? Bu ormanlar bir kere yok edildi mi, bir daha yerine konması olanaksız! Dahası da var, orada yaşamakta olan canlı türlerinin imha hızı da yılda 1000 tür düzeyinde! Bu bizim eko-sistemimize yönelik, hayallere sığmayacak bir saldırı. Ne anlamı var bütün bunların? Her şey vücutlarımızdan daha çok miktarda eti daha hızlı geçirmek için yapılıyor, oysa tıp bilimi kırmızı etin bir numaralı ölüm nedenleri arasında yer aldığını kanıtlamış durumda. Hem kalp hastalığının, hem de kanserin baş nedeni olarak gösterilen bir besin. İstatistiklere göre ABD'de her iki kişiden biri kalpten ölüyor... Rus ruletinden bile kurtulma şansınız, bu beslenme sistemindekinden daha çok! Yani sonunda, kendi iç çevremizi mahvetmeden, dış çevremizi mahvetmemize zaten olanak yok. Yağmur ormanlarının mahvını durdurmak istiyor musunuz? Eko-sistemimizin o hassas dengesini onarmaya yardımcı ofmak istiyor musunuz? Greenpeace gibi kuruluşlara arasıra bir bağış çeki postalamanın yanısıra yapabileceğiniz en güçlü şey, gezegenimizin yanlış kullanılmasını teşvik eden kişisel davranışlarınıza acıyı bağlamaktır. En etkili ilk adımlardan biri, hamburger yaptığımız kıymanın tüketiminde önemli azalmalar sağlamak ya da bu tüketimi sıfırlamak olabilir. Ton balığı sanayiindeki boykot pekâlâ sonuç vermiştir. Bu konuda da verebilir. Biz burada yalnızca dolarlardan ve sentlerden söz etmiyoruz. Dünyanın kendisi tehlikede. Unutmayın ki sofrada tabağınıza ne koyacağınız konusunda vereceğiniz karar, atmosfere ne kadar karbon dioksit salınacağını ve her gün kaç bitki ve hayvan türünün yok olacağını saptayan gücün bir damlası üzerinde etkilidir. Şimdi de neler yediğinizin yerel düzeydeki etkilerine bakalım. Belki siz de benim gibi bir durumdasınızdır, yani ciddi bir su kıtlığı içindesinizdir. Yirmi birinci yüzyılda suyun altın değerinde olduğu söyleniyor. En değerli ve en nadir kaynaklarımızdan biri su olacak. Bu nasıl doğru olabilir? Bizim gezegenimizin en büyük bölümü suyla kaplı değil mi? Tabii ki nedeni, bizim bu hayatî kaynağı son derece yanlış yönetmemizdir. Özellikle de et sanayiiyle ilgili açıdan. Şöyle düşünün: Bir tek danayı yetiştirmek için harcanan suyun içinde bir destroyer yüzebilmektedir! Biz California halkı su tasarrufu sağlamak için çılgınca uğraşıyor, bahçelerimizi sulamaz oluyor, tuvaletlerimize ve duşlarımıza su azaltıcı aygıtlar takıyoruz. Bu eylemlerin hepsi önemli, ama yarım kilo sığır, eti üretebilmek için California'da ne kadar su harcandığını biliyor musunuz? 5214 galon! Demek ki yarım kilo sığır eti yememekle tasarruf edeceğiniz su miktarı, bütün bir yıl duş yapmamakla tasarruf edeceğinizden daha çok! Cornell Üniversitesi ekonomistlerinden David Fields ile Robin Hur'a göre, "Yerel yönetimlerin hayvan besleyenlere sulama sübvansiyonu olarak verdiği her dolar, aslında vergi mükellefine yedi dolarlık doğrudan ücret kaybına, daha yüksek hayat standartı giderlerine ve daha az ticaret gelirine patlıyor." Bir tek kişi, su tasarrufu için ne mi yapabilir? Bence cevap apaçık ortada: Et tüketiminizi azaltın. Size üzerinde düşünecek bir şey daha vereyim. Et sanayiinin, başka herhangi bir sanayiden daha çok enerji tükettiğini biliyor muydunuz? Ülkemizde tüm sanayilere harcanan ham maddeler arasında, canlı hayvan üretimine gidenin, tüm enerji tüketiminin üçte biri olduğuna inanabiliyor musunuz? Yarım kilo sığır eti üretmek için gerekli fosil yakıt, aynı miktar proteini soya fasulyesinden elde etmek için harcananın tam otuz dokuz katı. Eğer niyetiniz enerji tasarrufu yapmaksa, köşedeki lokantaya kadar yürümek yerine arabanızla gidin, daha iyi! Arabanızın tükettiği enerjinin maliyeti, kesinlikle yüz gram sığır ya da tavuk eti için randımansızca ziyan edilen üretim maliyetinden az. Nükleer enerji tesisleri için kaygılanıyor musunuz? Tüm et tüketimimizi %50 azaltabilsek, hem nükleer enerjiye bağımlılığımız ortadan kalkacak, hem de ithal petrole ihtiyacımız kalmayacak. Hepimizi kaygılandıran konulardan biri de dünyada açlık. Her yıl 60 milyon insan açlıktan ölürken, herhalde kendi kaynaklarımızı ne derece randımanlı kullandığımıza eğilmenin de zamanı gelmiştir. Unutmayın, her kararın bazı sonuçları olur, eğer gezegenimiz üzerindeki uzun vadeli etkileri birazcık bile anlayamıyorsak, kötü kararlar vermekten kaçınamayız. Dönüm alan başına üretilen besinlere baktığımızda, eğer o besin etse, miktarın fena halde azaldığını görüyoruz. 125 kilo sığır eti üretebilen alanda, 20.000 kilo patates üretilebiliyor, bu da bir kişiyi beslemekle 160 kişiyi beslemek arasındaki farka eşit oluyor! 250 gram sığır eti üretebilen kaynaklarla sekiz kilo tahıl üretebiliyoruz. Et yiyen bir kişiyi bir yıl beslemek için gereken alan, on ya da on iki dönüm. Süt, yumurta ve sebze yiyen birini beslemek için iki dönüm yetiyor, vejetaryeni ise bir dönümden küçük bir alandan besleyebiliyoruz. Başka bir ifadeyle: Dört dönümlük bir alan, yirmi kat fazla vejetaryeni besleyebiliyor! Her gün kırk bin çocuk açlıktan ölüyor, oysa kaynaklarımızı daha etkin kullanmakla hepsini besleyebilecek durumdayız. Hepimiz et tüketimimizi yalnızca %10 azaltsak, hayvan beslemekten artan kaynaklarla yalnız bizim ülkemiz bile 100 milyon insanı besleyebilir! Yani dünyada açlıktan ölen her kadın erkek ve çocuğu! Elbette ki dağıtım denilen siyasal sorunla yine boğuşmamız gerekir ama en azından, gerekli yiyecek elimizde hazır olur. Ayrıca et yüzünden ziyan ettiğimiz çok değerli bir başka kaynak da üst toprak, iki buçuk santim kalınlığında üst toprağın oluşması tam 500 yıl sürüyor. Oysa şimdi, her 16 yılda 2,5 santim kaybediyoruz! Doğrudan hayvancılıkla ilgili üst toprak kaybının oranı % 85. Yeterli üst toprağımız olmayınca, besin zincirimiz çökecek, onunla birlikte, var olabilme yeteneğimiz de ortadan kalkacak. Benim bu istatistiklerle ilk karşılaşmam, yakın dostum John Robbins sayesinde oldu (soyadı benzerliğine rağmen akraba değiliz, ama bir fark yaratma adanmışlığı bakımından gerçekten iki kardeş gibiyiz). John'ın yazdığı beslenme kitabı Pulitzer Ödülü'ne aday gösterildi. Bence o kitap, günlük karar ve eylemlerinin ne etkiler yaratabildiğim öğrenmek isteyen herkesin evinde bulunmalı. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() | #10 (permalink) |
Administrators Zerynthia ![]() Üyelik tarihi: Mar 2009 Bulunduğu yer: Mutlulukya
Mesajlar: 5,993
Tesekkür: 49,758
6,229 Mesajinıza toplam 25,545 kez İyi ki varsın demişler.İyi ki varsınız iyi ki varız.
![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() ![]() | ![]() ![]() TAVIR KOYUN Bir tavır koymakla, hem kaynakların yanlış kullanılmasını önleme katkınız olur, hem de hamburgerlere göbeğinden bağlı olan yöneticilerimize bir mesaj vermiş olursunuz. Son yıllarda McDonald's gibi yiyecek servis şirketleri, müşteri taleplerindeki değişikliğe cevap verebilmek için salata büfeleri, alternatif yiyecekler sunmaya başladılar. Bu sayede hidrokarbon üretimi % 25 düştü, daha iyi bir çevreye yönelik önemli katkılar gerçekleşti. Siz de tüketici olarak, bu kitaptan öğrendiğiniz becerileri kullanın, olumlu bir değişiklik yaratmaya katkıda bulunun. Ne istediğinizi bilin, satın alma gücünüzü kaldıraç olarak kullanıp kötü paterni kesin, şirketleri alternatifler aramaya zorlayın, sonra da istenen davranışlara yöneldiklerinde, sundukları yeni mal ve hizmetlerden satın alarak onları teşvik edin. ![]()
__________________ ![]() |
![]() | ![]() |
![]() |
Bookmarks |
Etiketler |
anthony robbins, içindeki devi uyandır, kitap özeti, sınırsız güç |
Seçenekler | |
Stil | |
| |
Hedef Ön Hazırlık ve Hedefler Makaleler İçindeki Devi Uyandır Kitabından Alıntılar Konusunu hayatimdegisti.com Konuğumuz olarak inceliyorsunuz hayatimdegisti.com sitemizde yaşamınızı hemen degistirecek bir cok telkinli hipnoz mp3 vardir tesaduf eseri de buradaysanız mutlaka inceleyiniz üst link TelkinCD tıklayınız 3. KENDİNİZE YILLAR KAZANDIRIN Zaman kazanmak için öğrendiğim en etkili yol, başkalarının tecrübelerinden ders almaktır. Eğer dünyayı tanıma ve bir şeyler öğrenme konusundaki baş stratejimiz yalnızca deneme-yanılma yöntemine dayanıyorsa, zamanı yönetmeyi asla başaramayız. Sizin istediğiniz başarılara şimdiden ulaşmış olanları taklit ...
ayrıca bu konularda arama yapan konuklarımız var Hedefler Makaleler telkin cd indir izle İstanbul Hedefler Makaleler nerededir kimdir Hedefler Makaleler çekirdek inanç temizliği İzmir bursa Hedefler Makaleler hipnoz Hedefler Makaleler olumlama seminerleri eğitimi çaresi tedavisi Hedefler Makaleler hakkında bilgi bilinçaltı telkin cd telkin mp3 Hedefler Makaleler kuantum düşünce kitap haberi