![]() |
Yitirmenin öyküsü... İlk zamanlar telefonlarınız hiç susmaz, mesaj kutularınız hep doludur. Her zaman size anlatılacak bir olayı vardır, hiç çekinmez en münasebetsiz anlarda arayabilir, bulunduğunuz konuma ters düşen bir hikâyesi vardır illa. Hiç kırmazsınız. Yapay bir merakla, sonsuz sabırla dinlersiniz. Vizyondaki aşk filminin sizinle yaşadığı ilişkiyi anlatıyor diye bu filmi izlemenin çok romantik olacağını söyler, size sormadan biletleri almıştır, en arkandan orta sıra. O anın mecburiyetine kapılıp kabul edersiniz. Aradan iki gün geçmez, sevgilinize; çok işinizin çıktığını ama işinizin ondan önemli olmadığını, istediği takdirde onunla sinemaya gelebileceğinizi söylersiniz, müdürünüze okkalı bir küfür illa savurursunuz ki, yalanın manzarası olsun. Ondan kendinizi esirgeyip, onun gibi birini bulmaya bara gittiniz, gece. Sizi düşündüğü en yoğun mesai saatinde. Karşı masada bir çift göz bulunur, her bardak dibine gelişte, ‘karşıdaki bir çift gözün’ en güzel olduğuna karar verirsiniz. Ah bir tanışsanız ona neler söylersiniz, kendiniz bile bilmezsiniz, tıpkı bundan önceki gördükleriniz gibi. Oysa yatağındaki ‘o’ sevgili rüyasında sizi görüyordu, bunu bilemezdiniz. Sabaha karşı arar. Alkol vücudunuzu esir almıştır. Telefona ‘bir çift göz’ bakar, ereksiyonun verdiği kısa yorgunlukta elinizi şuan ki yatakta bulunan fahişenin saçları arasında çekip telefona ulaşmaya bile yeltenmezsiniz. Az önce rüyalarını süsleyen adamın telefonunda başka bir kadının sesi, ellerinde bir başka saç telleri. Nasıl da keskin. Ucu henüz sivriltilmiş bir bıçak gibi, geceyi ikiye böler. İşte bu çöküşü şimdi anlayamazsınız. Adresinize postalanmak üzere bir veda mektubu yazıyor siz sevişirken, o bir aşkı -tek kişilik- bitiriyor gözyaşları mürekkebe karışırken.. Size duyduğu o müthiş toleranslı sevgi sarsılmış, sevda yitmiştir. Ayrılmak istediğini söyler. Bu kadar acı ‘bir hiç’ için çekilir mi? Aşk buzluğun en dip köşesine konulur. Bu terk ediliş, yıpratır seni. Çocukça af dileme boşuna. Bu vakitten sonra yapağın serenatlar sadece aptal âşık muamelesi görecektir, yorma kendini. Bu sevgili tüm hatalarınızı çantasında biriktirmiş, fotoğrafınızın arkasına yazmıştır. Her zaman ki gibi aynı meyhaneye git, sakın yanına kimseyi alıp, onunda kafasını şişirme. İç, iki kadehten sonra iç hesaplaşmasına başlarsın, dördüncü bardakta elde telefon arabesk sevgi mesajları atarsın ama kime, çok geç. Yitik sevgili hep aklında, cebinde, evindedir. Sana söylediği en sıradan sözlerin içinde kim bilir ne anlamlar çıkartırsın. Telefonun hiç çalmaz, mesaj kutun boştur. Uzun zamandır postacı kapıya iki kez tıklamıyordur. Ah.. Sevda bonkörü hangi saçmalıklarla harcadınız nice sevgililerini. Şimdi elde kâğıt, kalem şiir yaz, yetmezse bir de öykü yaz. Teypte romantik bir ezgi, utanmasan ağlayacaksın, zavallısın. Unut kaybettiklerini sen başka sulara açıl, sevgilin yeni sevgilisiyle gayet mutludur. ‘Onu’ yeni sevdasıyla görmen seni alabora edebilir, sakın. İçindeki İstanbul bir kez daha işgal olur, kaçın. İşte bu vakitten sonra; kimlik yoktur, kişilik silik. Tüm biralarda kaybedilmiş bir aşkın buruk tadı. Ve bütün parmak uçlarında, bıçak kesikleri. Kan içine damlıyor. Her kartpostalda güneş evinin çatısında batıyor. Bundan böyle şiirde, öyküde kalsın yerde. Anla ki sevgi, sana en uzak kentte. Unutulup bir defter sayfasında bir satır olmak ne kadar acıdır. Bu vakitten sonra göçüp ıslak kaldırıma ağlamak yakışık almaz çünkü siz bundan önceki sevgiliniz aynı sebepten yitirdiniz ve sonrakileri yine bu sebepten kaybedeceksiniz. Ve onu yeni sevgiliyle görmek hayatın tüm acılarını kabullenmek demek. Aslında birbirlerine gayet yakışmışlardır, tek boyunda iki inci tanesi. Kıskanamazsınız.. Ve bir kez daha kimlik yok, kişilik silik. Acizsiniz, hiçsiniz... Ve ansızın yalnız kalırsın gece Üstüne yıldızlar dahi konmaz Ve birdenbire tek kalırsın engin bir denizde Yüzüne dalgalar dahi vuramaz İşte zordur böyle vakitler Hiçbir ayna saklayamaz senden yüzünü Tanıyamazsın kendini, kimsecikler tanımaz Yok çaresi Sihir kaybolur, bozulur gençlik büyüsü Çektiğin tüm acıları geçmişe yüklersin Soğuk gecede kapıdan atarsın anılarını Birer-birer Yeniden doğacağına dair yeminler edersin Fakat hangi ana cesaret eder seni doğurmaya Yeniden aşık olmayı istersin havalı bir kıza Lakin hangi ojeli el yeltenir, hoyrat ellerini tutmaya Yok olmaz, Yırtılmaz bir fotoğraftır yüreğinin duvarına çakılı Her nefes alışında kırılmış cam parçaları dolar içine Bir öksürük kurtarır seni, boğulmaktan Ağzından çıkan parçalarda, onun yüzü Sonra en zor zamanlarda seni yalnız bırakmayan dostunu ararsın Tüm acıyı kusarsın önüne Yine de anlatamazsın tarifsiz boşluğu Yüzü ihanet vurgunudur, karşında ayna bulursun Her akşam olduğu gibi aynı adamla yine kan-kardeş olursun Dönersin evine gece daimi dosttun olmuştur Aniden koşarak kapıyı açarsın Yüzüncüdür o diye kapıyı başkasına açışın Sen yatağında onu hayal ederken O yüreğiyle, O mahremiyle, O sevgisiyle Başkasının olmuştur. Bir ağlamaktır, hıçkırıktır yaranı tırmalar Hiçbir deniz saklayamaz bu gözyaşını Bir yıldız, ay, gece sana parıldar Annen olmuştur evin, hasret sarmıştır her yanı … Yıllar bir ışık olur gözünden kayıp giderler ve her unutulan gibi, o da unutulmuştur… Bir iş bulunur, yeni eve taşınılır, yalan bir dünya kurmuşsundur evden-işe her şey yolundadır. Lanet olsun geceler yok mu? Ve gece gelir tekrar Koşarak o diye kapıyı acılara açarsın Gece senin katilin olmuştur. Alıntıdır |
Ynt: Yitirmenin öyküsü... çok güzeldi çok sık kendini buluyor insan yazının biryerlerinde... paylaşım için teşekkürler çiçeğim ... super |
Ynt: Yitirmenin öyküsü... k8908 Beğenmene sevindim liercim asıl ben size ve bu sitenin güzel insanlarına teşekkür ederim paylaşımda olduğunuz için kendimi hiç yalnız hissetmiyorum f678h |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:54 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.