Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? http://www.mediko.yildiz.edu.tr/Psik.../depresyon.JPG Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? Değersizlik bir duygu değil bir inançtır. Bilinçaltına en derinlere yerleşmiş köklü bir inançtır. "Bu ayrıntının ne önemi var" diyebilirsiniz. Ha duygu, ha inanç. Çok önemi var. Duygular geçicidir. Üretilirler ve kullanılırlar. Ancak kullanılmayan ve ifade edilmeyen duygular birikir ve zamanla soruna yol açarlar. Ama birikmiş duyguları bile boşaltma ve bedenden akıtma olanağı vardır. Duygular bedende bir eylem karşılığı olarak üretilirler. Genellikle de riskli olarak algılanan olaylar karşısında üretilirler. Bilinçaltının bir olayı riskli kabul edebilmesi için bu olayın bilinçaltında yerleşmiş bir inancı tehdit etmesi gerekir. Yani değersizlik bir duygu olsa, bu duygunun üretilmesi için bir inancı tehdit edecek bir durumla karşılaşılmış olması gerekir. Halbuki esas olan tehdit altında olan durumun değersizlik inancı olması ve bu tehditin farklı duygular üretmesidir. İnanç bilinçaltına artık kesin doğru olarak kabul edilen bir düşüncenin yerleşmesidir. Bilinçaltı yerleşmiş inancı sorgulamaz, sorgulayamaz. Peşinen doğru kabul eder ve bu inancı koruyacak şekilde program işletir. Mevcut bir inancı zorlayan her türlü durumda duygu üretir. Çocuk doğduğu andan itibaren karşılaştığı değişik deneyimlerin toplamı bilinçaltında değersizlik inancının yerleşmesine neden olur. Bu inanç yeni bir inanç üretir. Bu ikincil inanç "değersiz olduğumun anlaşılmaması gerekir" inancıdır. Çünkü anlaşılırsa risk vardır. Daha güçlü olanlar tarafından yok edilme riski vardır. Bilinçaltı bu nedenle savunma mekanizmaları üretir. İnancın sınırlarının zorlandığı her durumda da duygu üretir. Değersiz olduğunun fark edildiği şeklindeki her algı korku ve öfke üretir. Örneğin en sık karşılaşılan durum eleştirilmek ya da eleştirildiğini zannetmektir. Bilinçaltı için eleştiri değersizliğin fark edilmesi ile eşdeğerdir. Bu nedenle eleştiriden kaçar ya da tepki gösterir. O halde değersizlik bir inançtır ve bununla mücadele edilmezse kolay kolay yerinden söküp atılamaz. Çoğu insan ( ve de meslekten kişiler) yanlış olarak değersizliği bir duygu olarak nitelemektedir. Bu nedenle de halkın dilinde yanlış olarak "değersiz hissediyorum" gibi bir söz yerleşmiştir. Bu büyük bir yanılsamadır. Eğer değersiz hissedersen karşılığı değerli hissetmektir. O zamanda birileri sana değer verirse değersiziliğin değerliliğe döner gibi bir hipnotik durum oluşur. Kişi buna inanır. Ve insanlardan değer verici davranışlar talep etmeye ve bunu alacağına inandığı davranışlar içine girmeye başlar. Bazı insanlardan takdir alınca kendini "değerli hisseder". Bu bir hipnozdur. Aslında içerdeki değersizlik inancında değişen bir şey yoktur. Öyle olsa bunun bir doyumu olması gerekir. Yani belli bir miktar "değer" satın alındığında artık kişi sürekli değerli hissetmesi gerekir. Halbuki ne kadar çok "değer" satın alınsa da yine de değer verilme arayışında değişen bir şey olmaz. Çünkü içerdeki inanç değişmez. Peki neden "değer verildiği" hipnozuna kapıldığında kişi kendini iyi hisseder? Bir savunma mekanizması işe yaramıştır da ondan. Zaten bilinçaltının derdi de budur. Takdir aramak bir savunma mekanizmasıdır. Sizi takdir eden insandan zarar gelmez. Sizi takdir ettiğine göre "değersiz olduğunuzu" fark etmemiş demektir. Yani onu "kandırmış" olursunuz sadece. Ama kendinizi kandırmazsınız. Oradaki inanç sapasağlam yerinde durmaktadır. Değersizlik inancını yerinden sökmek için "değer satın almak"tan çok daha farklı mücadele yöntemlerine gerek vardır. Bilinçaltı değersiz olduğuna, yani güçsüz ve yetersiz olduğuna inandıkça bu bilgiyi diğerlerinden gizleme çabası içine girer. Nasıl gizleyecektir? Gizlemek için hangi araçları nasıl kullanacaktır? Yine çevreden öğrendikleriyle, yaşadıklarıyla ve gözlemledikleriyle. Hangi davranış bir zayıflık, bir güçsüzlük, bir yetersizlik belirtisi olarak niteleniyorsa o davranışlardan uzak duracaktır. Aksine hangi davranış ya da durum güçlülük belirtisi olarak niteleniyorsa o davranışları benimsemeye başlayacaktır. Örneğin duygularını göstermek zayıflık olarak nitelendirilise duygularını gizlemeye başlayacaktır. Başkalarını eleştirmeyi bir güçlülük özelliği olarak nitelerse kendisi de aynı davranışı benimseyecektir. Güçlü olması gerektiğine, güçlü görünmesi gerektiğine inanacaktır. Güçlü görünmek için toplum tarafından hangi kriterler benimseniyorsa o da o kriterlerin peşinden koşacaktır. Hatasız olmaya çalışacaktır. Saygın bir yer elde etmeye çalışacaktır. Fiziksel olarak kabul edilebilir olmaya çalışacaktır. Maddi olarak zengin olmaya çalışacaktır. Toplumun benimsediği rolleri oynamaya başlayacaktır. Kibar ve nazik görünmeye çalışacaktır. İyi bilinmeye çalışacaktır. Başkalarına yüksekten bakmaya başlayacaktır. Çevrenize bakın. Bir kişi ne kadar eleştirelse, ne kadar kibirliyse, ne kadar gururluysa, ne kadar başkalarını aşağılamaya çalışıyorsa, ne kadar benim bildiğim en doğrudur havasındaysa o kadar güçlü bir şekilde içindeki değersizlik inancını gizlemeye çalışıyordur. Ne kadar mükemmeliyetçiyse, ne kadar yaptıklarını savunup hatasız olduğuna sizi ikna etmeye çalışıyorsa o kadar içindeki değersizlik inancını gizlemeye çalışıyordur. Ne kadar başkalarından takdir almaya çalışıyorsa o kadar içinde değersizlik inancı olmadığına sizi ikna etmeye çalışıyordur. Değersizlik inancından kurtulmanın ilk adımı savunma mekanizmaları mızı fark etmektir. İlk adım farkında olmaktır. Farkında olmayı istemektir. Kendimizden utanmadan kendi bilinçaltımızın ürettiği savunma mekanizmaları nı fark etmek ve kendi bilinçaltımızın hangi mekanizmalarla bizi korumaya çalıştığını anlamaktır. Dr. Bülent Uran ın kaleminden.. http://www.mediko.yildiz.edu.tr/Psik...mages/afis.JPG sevgiler.. |
duygu tespiti http://www.neatorama.com/images/2005...human-face.jpg Değer- sizlik Bir topluluk içindesiniz. Daha önce tanıştığınız ve sizi gördüğünde selam vermesini beklediğiniz bir arkadaşınızın selam vermediğini görüyorsunuz. Az önce, herkesin bir ölçüde kötü duygular (üzüntü, mutsuzluk, hayal kırıklığı) yaşayacağı bir olayı yaşadınız. Ancak size acı veren kötü duygularınızın şiddeti, aynı olayı yaşayan diğer insanlarınkinden çok daha fazla. Bu olay size öyle acı veren duygular yaşattı ki topluluğu terkettiniz. Topluluğu terketme davranışınız ise başka bir dizi olumsuz duygular yaşamanıza yolaçtı. Tam bir kısır döngü içindesiniz. Bu kısır döngüye girmenize ne yol açtı? Arkadaşınızın size selam vermemesi mi? Eğer arkadaşınızın size selam vermemesi, toplantıyı terketmenize dahi neden olacak türde bir olay ise, kendinize şu soruyu sormalısınız: Benim yaşadığım olayın aynısını yaşayan 100 kişi olsa, o 100 kişinin kaçı benim gibi toplantıyı terkederdi? O 100 kişinin kaçının duyguları benimkiler kadar şiddetli olurdu? Kaçı benim kadar acı çekerdi? Gözlemleriniz sonunda, aynı tatsız olayları yaşayan insanların, o olayların neticesinde çok farklı şiddette duygular yaşadığını göreceksiz. Kötü olayların kişilerde farklı şiddette duygular ortaya çıkarmasında garipsenecek bir durum yok. Herkesin aynı olaylardan aynı derecede etkilenmesini bekleyemezsiniz. Ancak olumsuz olaylar (arkadaşınızın size selam vermemesi) neticesinde ortaya çıkan kötü duygularınızın (mutsuzluk, hayal kırıklığı) şiddeti herkesinkinden belirgin biçimde fazla ve acı verici ise burada bir sorun var demektir. Peki sorun nerede? Olumsuz duygularınızın nedenini tamen yaşadığınız olaylara bağlamaya devam mı edeceksiniz? Olaylar ve onların sonrasında ortaya çıkan duygularınız arasında siz neredesiniz? Arkadaşınız size selam vermemesi neticesinde, sizi herkesten çok daha fazla mutsuz yapan şey yoksa kendiniz misiniz? Kendinizdeki hangi parça, sizin aynı olaylardan farklı anlamlar çıkararak başkalarına göre daha mutsuz olmanıza yolaçıyor? Size selam verilmediği (olay) andan, şiddetli bir şekilde mutsuz olmanıza (duygu) kadar geçen o kısa zaman diliminde neler olduğunu merak etmeyecek misiniz? Merak etmelisiniz, çünkü o zaman diliminde her ne oluyor ya da her ne yapıyorsanız, buna bağlı olarak, yaşadığınız o tatsız olaydan başkalarına göre çok daha fazla etkileniyor, çok daha fazla acı çekiyorsunuz. Ne yapıyor olduğunuzun cevabını bulmak zor değil: Düşünüyorsunuz. Sadece düşünüyorsunuz. Bir olaya maruz kalıyor ve o olayın hemen sonrasında aklınızdan bir şeyler geçiyor; o olayla ilgili düşünüyor, olaya bir anlam yüklüyor, olaydan bir anlam çıkarıyorsunuz. Bunu çok hızlı yapıyor ve hatta yaptığınızı faketmiyorsunuz. Farketmiyorsunuz, çünkü bu sizin herzaman yaptığınız, kolaylıkla yaptığınız, otomatikleşmiş bir alışkanlığınız. Arkadaşınızın selam vermemesinden sonra aklınızdan hızla bir şeyler geçiyor. Bu olayı kendinize göre yorumluyor, olayın sizin için ne anlama geldiğini kendi kendinize söylüyorsunuz. Aklınızdan hızla geçen o düşüncelerinize göre de farklı nitelikte ve şiddette duygular yaşıyorsunuz. Eğer bir arkadaşınız tarafından selamlanmamak aynı olayı yaşayan çoğunluğa göre sizi çok daha mutsuz yapıyorsa, aklınızdan geçen o hızlı şeylerde bir sorun var demektir. Olayı anlamlandırmanızdaki farklılık size sağlıklı bir olumsuz duygu yerine (katlanacağınız ölçüde bir mutsuzluk, ortamı terketmenize sebep olmayacak şiddette bir mutsuzluk), sağlıksız olumsuz bir duygu yaşatmış olabilir. Arkadaşınızın size selam vermediğini gördüğünüz anda aklınızdan neler geçti? Neler geçti de aynı olayı yaşayan diğerlerinden çok daha mutsuz oldunuz? Neler geçti ki toplantıyı bile terkettiniz ve bu kez de toplantıyı terkettiğinizden dolayı birdizi olumsuz duyguya kapılıp gittiniz? Bu tür bir olay size bu denli acı verici duygular yaşattı ise aklınızdan geçmiş olabilecek olası düşünceler şunlar olabilir mi? "Arkadaşım bana selam vermedi. Beni yoksaydı." Daha fazlası aklınızdan geçmiş olabilir mi? "Arkadaşım bana selam vermedi. Beni yok saydı. Demek ki beni sevmiyor. Beni önemsemiyor." Yoksa daha daha fazlası mı? "Arkadaşım bana selam vermedi. Beni yok saydı. Demek ki beni sevmiyor. Beni önemsemiyor. Bu benim önemsiz, yok sayılacak, sevilmeyen bir insan olduğumu gösterir." Kendinize daha fazla acı çektirmek için aklınızdan geçenlere şunu da ekleyebilirsiniz: "BEN BÜTÜNÜYLE DEĞERSİZ BİR İNSANIM" Bir kişinin size selam vermemesi olayından tümüyle değersiz bir insan olduğunuz hükmüne vardıysanız, bunu kendinize yaptıysanız, bu tür bir değersizlik etiketini kendine yapıştıran tüm diğer insanlar gibi toplantıyı terkedip gidersiniz. Neden bazıları, selam almamak gibi herkesin yaşayabileceği bir olaydan, kayıtsız şartsız değersiz kişiler oldukları anlamını çıkarıyorlarken, diğerleri bunu yapmıyor? Bu ayrıca ele alınması gereken bir konu.. Değersizlik düşüncesinin bilişsel davranışçı yaklaşıma göre de temel bir sorun olduğu çok açık.. Farklı yaklaşımların, değişik yollardan aynı kaynağa varması, varılan kaynağın doğruluğuna yönelik önemli bir gösterge.. Değersizlik konusundaki tartışmaya katkı sağlamaya çalışarak, değersizliğin psikolojik sorunlarda önemli bir kaynak olduğu görüşüne katıldığımı belirtmek istedim. Psk Emir Emre Doğan ın kaleminden.. http://img116.imageshack.us/img116/6...zycr75zua3.gifsevgiler.. |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? sanki beni tarif etmişsiniz bendede bu duygu çok bana değer verilmesi hoşuma gidiyor. beklediğim kişi değer vermiyorsu veya kandırıldığımı hissedersem içimde fırtınalar kopuyor:) yardımlarınızı bekliyorum. bu illetten kurtulmak iyi şeylere yoğunlaşmak gerçekten ne istediğini bilen emin adımlarla ilerleyen biri olmak istiyorum.O0 |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? merhaba asi mavi:)bende de aynı inanç mevcut.aslında sanıyorum ki, pek çok insanda var bu.ben düzenli olarak telkinleri dinliyorum ve affetme çalışmaları yapıyorum yoğunluklu olarak, çünkü herşeyin kökeninde affetmemek yatıyor.bunun dışında düzenli olarak, geceleri yatmadan önce ve sabah uyanır uyanmaz, değerlilik olumlamaları yapıyorum.bu alışmayı ayna karşısında gerçkleştiriyorum.bu bana oldukça iyi geliyor.ama bunca yıldır beynime kazınmış bir blokajı oradan oynatmak için zamana ve düzenli çalışmaya ihtiyaç olduğunu düşünüyorum.değerl,l,k olumlamalarını 1 aydır yapıyorum.değişiklik var mı dersen, evet var.bana değersizlik hissettiren mesajları çok yoğun almazdım zaten, ama aldığımda tam 12 den vururdu.artık 7 den vuruyor.:)sevgi ve ışıkla kal... |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? değersiz olduğuna inanırsan değersiz hissedersin kendini..inanmana sebep sana kendini öyle hissedeceğin olumsuzluklar yaşatmaları ve en önemlisi senin iradesiz oluşun..iradesizlik kötü bişe değil yanlış anlaşılmasın..kim ne derse desin ya da yapsın sen kendine bakacaksın ve inandığın şeyi yapacak dilediğin yolda gideceksin..mesela benm çevremdeki herkes dgs ye karşı 2. girişim olacak..babam annem kazanacağıma inanmıyorlar abim ablam ve diğerleri(annem babam)işe girmem gerektiğini bi yerde birşeylere başlamam gerektiğini ve yavaş yavaş yükselebileceğimi söylüyorlar:) ama ben dinlemiyorum..her ne kadar evde onlarla yaşıyor ve her gün çalışmam gerektiğini yüzüme vuruyolar olsalar bile ben yolumdan vazgeçmiyorum ve kendime inanıyorum..çünkü istemediğim bi iş mutlu olamayacağım bi hayat..hiç bir şey beni buna zorlayamaz hiç bir güç..yanlış yapıyor olsam bile cefasını ben çekecem belki onlara ne:) hayallerimm ahhh hayallerimm..asla vazgeçmem..inandığım her şeyin peşinden giderim olana kadar..doğru olan bu..:) |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? emeğinize sağlık:D gerçekten çok faydalı!!! |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? ben yeterince değer görmediğim konusunda araştırma yaparken karşıma bu konu çıktı..değiştirmem gereken düşüncelerimi buldum..kendine güven telkinlerine biraz ağırlık vemem gerekiyor galiba..başka bir önerisi olan varmı? |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? Alıntı:
onun haricinde başkalarının düşüncelerini önemsememe telkinine de niçin gerek olduğunu anlatmaya bile gerek yok... |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? Cok dogru ozlem hanım.bugun ben de bır konuda farkındalıga kavusmustum degersızlıkle ılgılı.emegınıze saglık....... |
Cevap: Değersizlik duygusu mu? Değersizlik inancı mı? Bu inancı nasıl değiştirebiliriz |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 05:50 PM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.