![]() |
Diploma anlamını yitirdiğinde Vapur yolculuğunun neredeyse bir güne yakın sürmesine karşın öğrenciler için hesaplı olması tercih nedenimizdi. Hazırladığımız kumanyalar ile vapurda ekstra harcamadan kaçınmayı da öğrenmiştik. Cep kanyağı ve bitter çikolatanın mükemmel ikili oluşturduğunu da yine böyle bir gezide kapmıştık. İlerleyen saatlerde güverteye çıkıp Çanakkale boğazı çıkışında gecenin karanlığını yırtan ışıkları ile görkemli şehitler anıtını gözledik, diğer yolcularla birlikte. Oyun salonuna dönüp iskambil destesini çıkardık. Ancak oyuna dördüncü bulamıyorduk. Oyun salonunda kimseyi bulamayınca güvertede bakınmaya başladım. Umutsuzca bakınırken iyi giyimli yaşlı beyefendinin merdiven başından bana seslendiğini duydum. Merdiveni inmek için koluna girmemi rica ediyordu. Yardım ederek güverteye inmesini sağladım. Teşekkür etti. Vapurun gürültüsünden uyuyamadığından, biraz dolaşmaya çıktığından ve yolunu şaşırdığından, geçen yıl karda kayıp düşüp bileğini kırdığı için feribotun merdivenlerini tek başına inmeye korktuğundan söz etti. Gecenin bu saatinde güvertede ne aradığımı sordu. Briç oyununa dördüncü aradığımızı söyleyince güldü. Bu ihtiyarı aranıza kabul ederseniz dördüncü koltuğu elimden geldiğince, gücüm yettiğince doldurmaya çabalarım. Zaten uykum da kaçtı. Anladığım kadarıyla sizin uyumaya niyetiniz yok. Haydi gidelim bakalım dedi. Bey efendinin koluna girip arkadaşların yanına gittik. Önce yadırgadılar ama sonra oyuna başlayabilecek olmanın heyecanı ile kağıtları dağıtmaya başladılar. Tıp fakültesi öğrencisi olduğumuzdan söz edince beyefendinin de hekim olduğunu ve 1945 yılında tıp fakültesinden mezun olduğunu öğrendik. Tahmin ettiğimizden iyi oyuncu çıktı bizim ihtiyar. Deklarede iyi anlaşamasak da oyunculuğunu ortaya koydu. Partiyi tamamladığımızda arkadaşlar çoktan pes etmiş, biz kazanmıştık. Oyun salonunda kimse kalmamıştı. Sakinliği görünce, arkadaşım yanında getirdiği gitarı çıkarıp hafiften mırıldanmaya bizler de becerebildiğimizce eşlik etmeye başladık. Pop müzik parçalarında pek katılamasa da sanat müziği parçalarında beyefendinin hayli iyi icralarda bulunduğunu görüyorduk. Cep kanyağını da bitirmiştik el birliği ile. Bizim ihtiyar doktorun da çenesi açılmıştı. Okuduğumuz üniversiteyi, üniversite deyince ne anladığımızı, ne beklediğimizi sordu. Bizim için tabu olan konulardı açıkçası pek düşünmemiştik üzerinde. - Üniversitenin çiftlikten pek farkı yok, açıkçası ideal üniversitenin ne olduğunu da bilmiyoruz. Baştaki hoca ne derse, ne bilirse o geçerli oluyor. Altındakilerin pek söz hakkı yok. Olsa bile sesleri çıkmıyor. Zaten sesi çıkanı da, ya atıyorlar üniversiteden yada yeni açılan üniversitelere kaçıyor genç, çalışkan öğretim üyeleri. - Eeee. Kolay değil çocuklar. Üniversite bu toplumun hiç aşina olmadığı bir kurumdu. 1933 yılında üniversite reformu yapıldı da ondan sonra darülfünundan Üniversiteye dönüldü. İkinci dünya savaşı yıllarında Avrupa'dan kaçan nitelikli bilim adamlarının gelmesi ile hızlandı, üniversite reformu. - Gördüğümüz kadarıyla yabancı bilim adamlarının gelmesi üniversitelerin o yıllar içinde ilerlemesini sağlamış ama kalıcı dönüşüm olmamış sanki. - Dedim ya, kolay değil. Kimse üniversite istemezken sen kalk üniversite kur ve yabancı hoca getirt, dahiliyeyi Prof. Frank, patolojiyi Prof. Schwartz anlatsın. Bunlar dünyada alanlarında kitapları olan hocalardı. Modern cerrahiyi, bu günkü Cerrahpaşa'yı Prof. Nissen kurdu. Her şey tepeden aşağı oldu. Açıkçası ne olup bittiğini bizler de anlamadık. - Peki neden tutmadı üniversite anlayışı, modern üniversiteler neden çoğalmadı öyleyse? - Çocuklar içinde yaşadığımız toplumda eğitim, dini eğitim üzerine oturtulmuş, yüzyıllarca. Medrese, tekke, dergah geleneğinden geliyoruz. Medreselerde bir hoca olur her şey ondan sorulur. Onun bildikleridir esas olan. İkinci adam yoktur. O medresede pişen olgunlaşan çıkar gider kendi okulunu kurar. Bilgileri sorgulamak, araştırmak hocadan daha fazlasını bilmek yoktur medrese kültüründe. Zaten bilgilerin çoğu dini bilgilerdir, pek sorgulanmaya da gelmez. - Üniversiteler medreselerin yerini mi aldı yani? - Pek öyle olmadı sanırım. Başlangıçta iyi niyetle kurulan üniversiteler giderek medreselere benzemeye başladı. Bildiğim kadarıyla kürsüler baştaki hoca ve onun akrabaları ile dolduruluyor. Boyun eğen, hocanın çantasını taşıyıp yağ yapan elemanları tercih edip, çalışkan sivri tipler uzaklaştırılıyor üniversitelerden. Söylenenleri yaşayarak görüyorduk üniversitemizde. Üniversitede bilim adına bir şeyler yapmaya çabalayanlara engel çıkarılıyor, baskılanıyor, maddi olanaksızlar içinde bırakılıyor, yeni açılan üniversitelere yönlendirilip huzursuzluğun giderilmesi sağlanıyordu. Bizim ihtiyar sözlerine destek bulmanın verdiği heyecan ile Çocuklar mezun olanlara verilen diplomanın ne anlama geldiğini bilir misiniz? diye sordu. Biri birimize baktık. Kimsenin bu konuda bilgisi yoktu. Bir süre bekleyip yine kendi yanıtladı sorusunu; - Prof. Frank'tan almıştım diplomamı. Diplomayı verirken anlamını unutmamamı istemişti. Latince de Diplombaj işlemi iki taraflı kurşun dökme anlamına geliyor. Kurşunun simgesinin Pb olduğunu hatırlayın. Hekim diplomalarının altında eskiden iki imza ve mühür olurmuş. Kurşun eritilerek atılan bu imza ve mühürlerden birincisi diplomayı alanı yetiştiren hocanın öğrencisine verdiği yeterliliği gösterirken ikinci mühür ise diplomayı alan kişinin edindiği mesleki bilgileri insanlığa hizmet için kullanacağına, kötü amaçla kullanmayacağına dair hocasına verdiği sözü ifade edermiş. Yani diploma, alanı da vereni de bağlayan karşılıklı akittir çocuklar. - Ama bugün öyle değil. Bugün üniversite idarecilerinin imzaladığı tek taraflı bir onay belgesi olarak veriliyor. - Ne yazık ki öyle çocuklar. Medrese geleneğinin hala sürmekte olduğunun kanıtı olarak aklınızın bir köşesinde bulunsun diye anlattım Prof. Frank'tan kalan bu küçük anımı. Ayağa kalktı. Kravatını düzeltti. Oyun için, muhabbet için ve birlikte söylenen şarkılar için teşekkür edip izin istedi. Bizim ihtiyar doktor oyun salonundan çıkarken şafağın ilk ışıkları vurmaya başlamıştı Ege'nin karanlık sularına. Dr. Mehmet Uhri mehmetuhri Kaynak: Ekolay |
WEZ Format +3. Şuan Saat: 02:49 AM. |
Powered by vBulletin® Version 3.8.8
Copyright ©2000 - 2025, Jelsoft Enterprises Ltd.