Alıntı:
keops Nickli Üyeden Alıntı
The Secret’ın asıl sırrı (Haşmet BABAOĞLU yazıyor)
The Secret bir operasyon.
İnsanlığın binlerce yıllık hayal-dua-dilek-adak kültürünün içinden Tanrı kavramını çekip çıkartma operasyonu...
“İstersen olur” diyor The Secret.
Ama kim “ol” duracak?
Kimse!..
“Zaten yasa böyle” diyor The Secret.
Tanrı’nın adını ağzına almıyor. Onun yerine sürekli “evrene güvenin, inanın, inanç duyun” diyor.
Ancak işin bilim tarafından baktığınızda da sorun şu: Bilimde ne böyle bir yasa var ne de böyle bir evren vizyonu!
***
Kitabı okuyunca “canım bu kitap babaannemin duaları ve batıl inançları gibi bir şey” diyenler var. İyi niyetlerine rağmen özünde yanılıyorlar.
Babaannelerimiz de kırk kez söylenenin gerçek olacağına inanırdı ama ne isterlerse Tanrı’dan isterlerdi.
Bilirlerdi ki, sadece kendileri istediği için değil, Tanrı istediği için dilekler kabul olur.
Hem ilgilisine hatırlatmanın tam sırası...
İnsan dua eder, diler, ister ama bütün dinlerde kesin uyarı şudur: Neyin gerçekten hayır neyin şer olduğu bilgisi ne evrene ne de insana aittir. (“Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey sizin için hayırlıdır, sevdiğiniz bir şey de şerdir. Allah bilir de, siz bilmezsiniz.” Bakara/216)
O yüzden dualar takdiri Allah’a bırakır.
O yüzden dua denilen şey The Secret’taki gibi önü alınmaz bir tutku ifadesi değil, yakarış ve teslimiyettir. |
Haklısın keops,bende birkaç söz söylemek istiyorum:
Akıl başka şey zeka başka şeydir,zeka bilmektir,akılsa farkına varmaktır.Aklında dereceleri vardır,kişi kendisini ne kadar ilahi disipline ve Yaratıcının kullanma kılavuzuna göre ayarlarsa aslına uygun keskin bir akla sahip olur,herkes aklının derecesine göre isteklerde bulunur,kimisi para ister,kimisi şöhret ister,kimisi saygı görmek ister...herkes aklının derecesine göre birşeyler ister.Aklın en düşük derecesi: kişinin kendisinin herşeyi bildiğini sanması ve kendini beğenmesidir.Çünkü İlahi aklın yanında deryadan bir damla bile olmayan bu akıl acizliğini kavrayamadığı ve İlahi akıldan habersiz olduğu için cahilliğini ortaya koymuştur.Peygamberimiz şöyle buyurur: "Kim ki ben alimim derse bilinki o cahildir"
İşte yüksek akla sahip olan kimseler kendilerinin bir zerre olduğunu bilir ve görürler
Her kışın ardında bir bahar olduğu gibi,her baharında bir kışı vardır,ölüm son değil bir başlangıçtır,çekirdeğin toprağa düşüp çürümesiyle ağacın çıktığı gibi insanda tekrar diriltilecektir
Adına ne dersek diyelim ister secret ister başka birşey,son Peygambere gönderilen ilahi mesajın yanında söylenen ve yazılan sözler hep eksiktir,bu mesaja göre şekillenmeyen akıllar hep düşüktür,istekleri,emelleri,beklentileri hep ona göredir
Akılların Terazileri farklıdır,ölçüleride farklıdır,kimisi cam şişeleriyle oynar,kimisi elmas parçalarıyla,bu dünya hayatı cam şişeleri hükmünde,ebedi hayat ise elmas parçalarıdır,bazı öğretiler vardır insana geçici bir mutluluk sağlar,bir nevi taşıma suyuyla değirmen döndürmeye çalışırlar,dünya,para,mevkii,servet ve mutluluk...ardında pişmanlık olan geçici lezzetler peşinde koşan insanlar için bunlar çok çekicidir
Evrenin tek hakimi vardır,bazıları bütün insanların evrene hakim olabileceğini iddia ediyor,kainatta o kadar küçük zerre olan Dünyanın biz neresindeyiz de kendimizi Yaratanın yerine koymaya çalışıyoruz...
Kurtuluş,14 asırdır,bir tek harfi bile çürütülememiş kullanma kılavuzuna göre aklımızı,ruhumuzu ve kalbimizi geliştirmek ve elmaslar dururken cam şişeleriyle oynamamaktır
Bir orkestrada şef olmazsa,herkes kendi aklına göre çalarsa,ortak bir müzik çıkmaz,basit bir çamaşır makinesinin bile üreticisi kullanma kılavuzu hazırlıyor,insanı Yaratanda elbette başıboş bırakmayacaktır,ilahi mesaja göre hareket etmeyip,kendi akıl feneriyle önünü görmek isteyen insanlıkta yolunu şaşırmaktadır...